'Kürt Müslümanlar sömürgeciliğe başkaldırmalı'

KCK Halklar ve İnançlar Komitesi Üyesi Cihan Eren, Kürt Müslümanların Türk sömürgeciliğine karşı niyeti, düşüncesi, sözü ve ameliyle karşı durması, yapabiliyorsa başkaldırması gerektiğini söyledi.

KCK Halklar ve İnançlar Komitesi Üyesi Cihan Eren, Mele Evdilayê Timoqî’yi örnek göstererek, “Bir Müslüman Kürt’ün bugün İslam’ın ahlakına göre amelde bulunmasının yolu; Türk sömürgeciliğine karşı mücadele etmekten geçiyor. Bundan öte söylenen her şey, kendini ve halkı kandırmaktır” dedi.

KCK Halklar ve İnançlar KomitesiÜüyesi Cihan Eren, 30 Mart 1992’de Suriye’de vefat eden yurtsever Kürt alimi Mele Evdilayê Timoqî’nin (Mele Evdirehman Tewfiq) çizgisi ve yurtsever Kürt müslümanlığının gerekleriyle ilgili ANF’ye konuştu.

Kürtlerin kendilerine göre bir İslami yaşayış biçiminin kültürel olarak söz konusu olduğunu belirten Eren, ancak Türkler ile ilişkilenmeleri, özellikle Osmanlı’dan itibaren bir kirlenme yaşandığını söyledi. Bu durumun 1800’lere doğru Kürtlerde iki çizgiye yol açtığını kaydeden Eren, şöyle izah etti:

* Kirlenmiş, halk değerlerinden kopmuş; İslam’ın adaletinden, vicdanından, ahlakından uzaklaşarak işbirlikçileşmiş, hainleşmiş bir kanat.

* Kısmen Şêx Ubeydullahê Nehri’de, bir süre aslında Şêx Mehmûdê Berzencî’de, hatta Şêx Ahmet Barzanî’de gördüğümüz ve en son Şêx Saîd ile zirveleşen bir de yurtsever çizgi var.

YURTSEVER KÜRT İSLAM ÇİZGİSİ

İşte Mele Evdilayê Timoqî, bu çizginin zirvesi olarak değerlendirilebilir. Yurtsever Kürt İslam çizgisi, medrese çizgisidir. Medreselerde doğdu, medreselerde gelişti, Kürt diline ve edebiyatına büyük hizmetleri oldu. İşte bugün hepimizin övünerek adını andığı Ehmedê Xanî bir medrese hocasıdır. Meleyê Cizîrî, medrese geleneğinden bir alimdir. Mahabad merkezli Kürdistan Cumhuriyeti’ne öncülük eden Qazi Muhammed aynı zamanda yurtsever İslam çizgisindendir. Dolaysıyla Kürtlerde bu gelenek, sürekli kendisini canlı kılıp yaşayarak geldi. Dikkat edilirse 1800’lerden sonra Osmanlı Türk sömürgeciliğine karşı Kürtlerin dini çizgide bir karşı duruşları söz konusudur. Hatta Türkler kendi içerisinde İslam’ı terk edip argümanlarından vazgeçtiklerinde bile Kürtler, vazgeçmedi. Kürtler, Osmanlı’nın ümmet çizgisine, Muhammedi çizgiye gelmesini talep etti.”

ÖCALAN’IN DEĞER VERDİĞİ SEYDA

Mele Evdilayê Timoqî’yi bu ikinci çizginin 20. yüzyıldaki zirvesi olarak tanımlayan Cihan Eren, şunları ifade etti: “Duygusu, arayışları, mücadelesiyle yurtseverliğe odaklanan bir seydadır. Önderliğim, 1990’lı yılarda kendisi hakkında ‘Onun kadar daha fazla sevdiğim başka bir yaşlı Kürt yurtseveri tanımam’ diyordu. Kürdistan’daki yurtsever İslam çizgisi temsil eden seyda, 90’lı yaşlarında PKK ile tanıştı ve PKK’yi çok sevdiği için gençleştiğini söyledi. Böyle bir duruş, böyle bir kişiliktir Mele Evdilayê Timoqî.”

TEKKE VE ZAVİYE MESELESİYLE DARBE

Halklar ve İnançlar Komitesi Üyesi Cihan Eren, Kürtlerde yurtsever çizginin, medrese çizgisi olduğunu tekrarlayarak, Kemalist dönemin ‘Tekke ve Zaviyeleri Kapatma’ meselesinin iki kesimi hedef aldığını hatırlattı:

* Aleviler; Alevi Kürtler ocaklarını, dergahlarını, ziyaretlerini terk etmek zorunda bırakılıyor.

* Medrese çizgisini esas alan yurtsever Sünni Kürtler; dinini medreselerde yaşayan Kürtler de camilere sıkıştırılıyor. Camiler de Diyanet adı altında zaten asimilasyonu, ahlaktan, adaletten, vicdandan, paylaşımdan, sevgiden, saygıdan kopartılmış merkezlere dönüştürülüyor. Böylece Kürtlerde İslam, en geri duruma düşürüldü. O yurtsever çizgi çok az kaldı. Bunun aksine AKP’ye, Türk sömürgeciliğine hizmete koşturacak konuma düşenler çoğaltıldı.”

KEMALİZM'İN TAHRİBATI, AKP’NİN İSTİSMARI

AKP’nin din ile milliyetçiliği karıştırarak Kemalizmin tahribatları üzerinden dindar Kürtleri kendisine doğru çekmeye çalıştığına işaret eden Eren, “Mesela AKP Kürdistan’da yüzde 40 civarında oy alıyor. Bütün bu oyları din üzerinde devşiriyor ama hepimiz biliyoruz ki; Kürdistan’da cami ve cemevi yakan AKP’dir. Buna rağmen bazı Kürtler, dini hassasiyet adı altında AKP’ye yakın durabiliyor. Bunun nedeni; işte içinde Mele Evdilayê Timoqî’nin de çıktığı o medrese geleneğinin yaşadığı darbedir” dedi.

TÜRK SÖMÜRGECİLİĞİNE KARŞI KIYAM

Medrese kültüründen gelen fakat şimdi AKP’nin kontrolüne giren, farklı hile ve oyunlarla kandırılmaya çalışılan ailelere özelikle tarikat ehline Türk sömürgeciliğine karşı durmaları çağrısında bulunan Halklar ve İnançlar Komitesi Üyesi Cihan Eren, şunları söyledi: “Kürtlerde medrese köklü bir eğitim, kültür, bilim, sanat merkezidir. Kürt medreselerinin böyle bir özgünlüğü var. Sadece dini eğitimler görülmedi. AKP ile birlikte kimi bölgelerde Amed ve çevresinde, Mardin ve çevresinde kısmen Serhat bölgesindeki bazı medreselere dönük çok büyük müdahaleler söz konusudur. AKP’nin milliyetçi yüzü Kürtler tarafından görülmeye başladıktan sonra da AKP bunu Hüda-Par üzerinde gerçekleştirmek istiyor. Son dönemlerde Hüda-Par eliyle Kürdistan’daki medreseleri örgütleyip devlete bağlamaya çalışan bir faaliyet yürütülüyor. AKP, tarikatları temsil eden ailelere çok yoğun müdahale ediyor. Bizim bu kesimlere yönelik çağrımız şudur; İslam ile Türk/Türklük eşit değildir. İslami ibadetler sadece Türkçe ile olmaz, bu günahtır. Allah, herkesi eşit yaratmıştır; herkese dil, kültür vermiştir. Nasıl ki her halk kendi kültürüne göre dini yaşama özgürlüğüne sahipse; kendi kültürüne, vicdanına, ahlakına göre yaşama mecburiyetindeyse Kürtler de öyledir. Dolaysıyla İslam’ın ve Kuran’ın istediği, Müslümanlığın gerektirdiği açıktır; Kürtler, Türk sömürgeciliğine karşı kıyama kalkmalı, başkaldırmalı. Kutsal yerlerini yakan birine karşı İslam’ın kıyamdan başka emir vermesi söz konusu değil. Dilini inkar eden bir zalime karşı cihat etmekten başka emir yok. Kürt mele, seyda ve tarik ehliyle dindarının yapacağı tek şey vardır; Türk sömürgeciliğine karşı niyeti, düşüncesi, sözü ve ameliyle karşı durmaktır. Yapabiliyorsa kıyam etmektir, hiç yapamıyorsa da halkını sömürgeciliğe karşı bilinçli kılmaktır. Bunların tümü İslam’da farz ve şart düzeyinde emredilmiş ameli salihtirler. Bir Müslüman Kürt’ün bugün İslam’ın ahlakına göre amelde bulunmasının yolu; Türk sömürgeciliğine karşı mücadele etmekten geçiyor. Bundan öte söylenen her şey kendini ve halkı kandırmaktır.”