Xeregol ve gerilla direnişi

Tarih 16 Ekim 2017. Her zaman olduğu gibi yine hareketli bir geceydi. Gece saatlerinde başlayarak sabaha kadar savaş uçaklarının sesi hiç dinmedi; kulakları sağır eden bir gürültüyle tonlarca bombayı Kürdistan dağlarına yağdırıyorlardı..

Ne olup bittiğini anlamaya çalışıyorduk. Gerillalar yine bir eylem mi yapmışlardı, yoksa yeni bir operasyon mu; hepimiz alamaya çalışıyorduk ki, sabah saatlerinde gerillaların telsizinden Xeregol'da operasyon başladığını öğrendik.

Belki de tarihin akışını değiştirecek bir direniş yaşanacağından habersizdik çünkü aynı saatlerde Güney Kürdistan’ın Kerkük kentine de saldırılar başlamıştı. Kürdistan'daki işgalci devletler yine kirli bir ittifakın içerisindeydiler. Xeregol'da Türk ordusu sayıları 15'i bulan bir gerilla birliğine karşı tüm teknik ve ordusunu seferber etmişti ve ilk gün yaklaşık 10 saat süren yoğun bombardıman sonucu, sabah saat 4.40 sularında karadan piyade birlikleriyle ilerlemeye çalışmışlardı. Ancak Türk sömürgeciliği 40 yıldır olduğu gibi düş kırıklığı yaşadı. NATO'nun ikinci büyük ordusu bir grup Kürt genci karşısında çaresiz kalmıştı. Öğle saatlerine kadar çatışmalar yoğun ve iç içeydi. Gerillayla asker iç içe olduğu için Türk ordusu bombardıman yapamıyordu. Çatışmada yer alan Gerilla Rêber o anları şöyle anlattı:

'BİZ DE DÜŞMANI BEKLİYORDUK...'

"Operasyondan yaklaşık bir ay önce sınır hatlarında yer alan karakollarda sürekli bir hareketlilik vardı, yoğun keşif ve gözetleme faaliyetleri yapılıyordu. Biz de bir şeylerin olacağını biliyorduk ve her ihtimali tartıştık, düşman nasıl bir taktikle gelecek, nereden gelecek, bu ihtimallere karşı tedbir almaya başladık, hazırlıkları hızlandırdık, operasyon başlamadan birkaç gün önce her an düşman gelecekmiş gibi konumlandık ve operasyonun olduğu gecede biz zaten konumlanmış düşmanı bekliyorduk. Sabah saatlerine kadar savaş uçakları tepeyi bombaladılar, o sırada tepenin alt kısmında sınıra yakın bir yerde Skorskyler indirme yapıyordu, sabah saatlerinde keşif uçakları devreye girdi ve biz onların keşif uçakları altında ilerlemeye başladıklarını anladık, hemen silahlarımızı hazırladık, bekledik.

Yaklaşık 40 dakika hiç ses çıkarmadan bekledik artık ses yaklaşmaya başladı suikastçı arkadaş termal dürbünle takip ediyordu ve bir anda suikastçı arkadaş bir mermi sıktı, ardından B-7 ile vurduk, diğer arkadaşlar el bombalarıyla saldırıya geçtiler ve yoğun çatışma başladı, yaklaşık 20 dakika yoğundu, bizim ve askerler arasında beş metre, bazen on metre mesafe vardı, bundan dolayı keşif uçakları vuramıyordu. Bir ara bir asker bağırarak bir şey söyledi, yanılmıyorsam şifreyle geri çekilme talimatı verdi ve ondan sonra artık mermi atmadılar, biz de biraz durduk, aşağımızda sesler geliyordu, askerler hızla bizden uzaklaşıyordular.

'CENAZELERİ DENETİMİMİZDE KALDI'

Kol komutanımız hemen uçaklara karşı tedbir almamızı söyledi, biz de hızla dağılarak oradan uzaklaştık, zaten üç ya da dört dakika sonra, önce keşif uçakları sonra da savaş uçakları çatışma yerini vurmaya başladı. Artık gün ağırmaya başlıyordu, suikastçı arkadaş tekrar geldiklerini söyledi, o ara bazı arkadaşlar silahlarını temizliyorlardı, tekrar konumlandık, yakınlaşmalarını bekledik, bu sefer önden iki arkadaş pusu kurdular, biz de onların savunmasını yapıyorduk. Çok uzak mesafe değildi, zaten o iki arkadaş da onlar bomba mesafesine girdiklerinde vuracaklardı, askerleri artık görebiliyorduk, bir süre önlerini tarayarak ve bomba atarak geldiler, tam iki arkadaşın bomba mesafesine, yani üç dürt metre mesafedeydi o arkadaşlar, el bombalarıyla vurdular. Çatışma şiddetlenince kol komutanımız o iki arkadaşa kendilerini sağlama almalarını söyledi ve biz devreye girdik, bir süre çatışma şiddetlendi fakat bir öncekinden daha kısa sürdü, cenazeleri hemen biraz aşağımızdaydı, görüyorduk. Geri çekildiler ve cenazelerini almaya çalışıyorlardı, ama biz sürekli vuruyorduk, onlar gelemediler, bu sefer kademeli çekildiler, cenaze denetimimizde kaldı. Biz de hemen yerimizi değiştirdik ve konumlandık, askerler uzaklaştıktan sonra yine bombardımana başladılar; obüs, havan ve tanklarla cenazenin olduğu yeri yoğun vurdular, cenaze paramparça oldu, öğleye doğru cenazenin olduğu yere kuşlar doldu, hepsi et parçalarını topluyordu. Gün doğduktan sonra biz tepeye, etrafımıza bakıyorduk tanınmaz haldeydi. O kadar yoğun bombalamışlardı, biz bile artık araziyi tanıyamıyorduk. Tabii bu bahsettiklerim sadece bir grup arkadaşın savaştığı cepheydi, diğer arkadaşların bulunduğu tarafta da çok yoğun çatışmalar yaşandı."

BU, BİR GÜNLÜK SAVAŞIN HİKAYESİ

Gerilla Rêber'in de belirttiği gibi, bu anlatılanlar sadece bir cephede yaşanan bir günlük savaşın hikayesi ve gerçek bir kahramanlık destanı. Bu, Kürdistan Özgürlük Mücadelesinin somut bir örneğidir. 40 yıllık mücadelenin ve direnişinin bir özetidir, 16 Ekim'deki Kerkük ve Xeregol'daki eşzamanlı saldırıların da asıl hedefi Kürdistan Özgürlük Hareketi ve gerillasıydı, buna karşı verilen cevap da tarihiydi. Kürdistan üzerindeki kirli ittifaklar gerillayı zayıflatmayacak tersine daha çok güçlendirecektir. Xeregol operasyonuna tanıklık edenler bilirler, sanki bir devlete karşı harp ilan edilmişti, tüm teknik ve teknolojisiyle seferber olmuştu, ancak bu operasyonun odağında sayıları 15'i bulan bir gerilla birliğiydi. Her şeye rağmen hâlâ Türk devleti Xeregol'da kontrolü sağlamış değil. Bu da gerillanın gücünü daha somut ortaya koyuyor.