2’nci Suriye Çalıştayı'nda 'halkların kardeşliğini büyütelim' çağrısı

2’nci Suriye Çalıştayı’nın açıklanan sonuç bildirgesinde, bölgedeki krizlerin çözümü için aşiret liderleri ve siyasi şahsiyetlere, halkların kardeşliğini büyütme ve QSD'ye destek verme çağrısı ardından sona erdi.

“Önder Abdullah Öcalan'ın felsefesinde Kürt-Arap ilişkilerinin tarihsel stratejisi” konulu başlığıyla Reqa’da düzenlenen 2’nci Suriye Çalıştayı, tartışmaların ardından açıklanan sonuç bildirgesiyle sona erdi.

Reqa’daki Erd El Seîde Salonu'nda düzenlenen çalıştaya Suriye'nin her bölgesinden farklı güçlerden, ulusal ve partilerden 150'ye yakın kişi katıldı.

Çalıştayda, Suriye'nin Geleceği Partisi Dêrazor Meclisi Başkanı Samir El Şemerî, "Suriye'deki Kürt-Arap ilişkilerinin tarihi" başlıklı konuyla ilgili sunum yaptı.

Arap-Kürt ilişkilerinin yüzlerce yıl boyunca sürdüğünü bellirten Samir El Şemerî, “Suriye'nin kuruluşunu ve 1’inci Dünya Savaşı'nın ardından coğrafyasının nasıl olduğunu iyi bilmeliyiz. Suriye'nin ilk Cumhurbaşkanı Mihemed Eli El Abid Kürt’tü ve bunda hiçbir sorun yoktu. Şükri Quwetli de öyleydi. Bugün de umduğumuz Suriye budur."

BÖLGEYE ULUS DEVLET DAYATILDI

Ardından "Ortadoğu'da Arap-Kürt ilişkilerinin tarihi" başlıklı ikinci bölümü Akademisyen İbrahim El Qeftan yürüttü. Kürtler ve Arapların bölgenin en eski halkı olduğunu, birlikte medeniyeti inşa ettiklerine dikkat çeken El Qeftan, şunları ekledi: "Ankara'nın onayıyla Cizîr, Kobanê ve Efrîn, Suriye topraklarına katılarak Lübnan devleti kuruldu. Bölge, Fransa ve İngiltere tarafından 22 devlete bölündü. Bu bölünme aynı zamanda hegemonyalarını güçlendirmek için ulusal devleti dayatanların çıkarlarına da uygundu."

HER İKİ HALK DA BÖLGEYİ İŞGALCİLERDEN KURTARMAK İSTİYOR

Çevrimiçi katılan Afrika Arap Kadınları Birliği Genel Sekreteri Besme Hemdi ise, Kürtler ile Araplar arasındaki ilişkilerin bölgeye büyük etki yaptığını ve bu ilişkinin tarihte çok geliştiğini söyledi. Besme Hemdi şöyle devam etti: "Bu ilişki İslam tarihinden geliyor. Bu ilişkiler ilginç bir şekilde 80'li yıllarda Irak'ta kayboldu. Kürtler ile Araplar arasındaki bağı biliyoruz. Her iki halkın da tek amacı var; o da ait olduğu bölgeyi işgalcilerden kurtarmak. İki halk arasındaki ilişkilerin derinliğini biliyoruz. Türkiye'nin Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik saldırılarına da karşıyız, kadına yönelik şiddete de karşıyız ve bu ilişkileri geliştirmek için çalışacağız."

YÜZYIL BAŞLARINDA BÖLÜNMÜŞLÜK İLİŞKİLERE DE SİRAYET ETTİ

Mısır Komünist Partisi Genel Sekreteri Ehmed Beha da Kürtlerle Arapların kardeş olduğunu ancak geçen yüzyılın başında bölgenin bölünmesiyle bu ilişkilerin zayıfladığını ifade etti. Ehmed Beha, şöyle konuştu: "Kürt-Arap ilişkilerinin iyileşmesinin önünde hiçbir engel yok. Mısır'da Kürt kardeşlerimizle hiçbir sorunumuz yok, onlarla ilişkimiz uzun süredir devam ediyor. Örneğin Türkiye'nin ilk Kürtçe gazetesi 1889'da Mısır’da basıldı. Kürt ve Arap halklarının düşmanları aynıdır, dolayısıyla her iki halk da kendi çıkarlarını ve haklarını korumak için çalışmalarını yükseltmelidir."

SURİYE KRİZİNİN ÇÖZÜMÜNDE KÜRT-ARAP İLİŞKİLERİ STRATEJİK ÖNEMDE

İkinci oturumun konuşmacıları ise MSD Yürütme Konseyi Başkanı Îlham Ehmed, Kongra Star Koordinasyonu Üyesi Şîraz Hemo, El Ehram Gazetesi editörü Henan Hecan, Baxoz Temsilcisi Şêx Şewax El Casim idi.

İlk sözü alan MSD Yürütme Konseyi Başkanı Îlham Ehmed, Arap-Kürt ilişkilerinin Suriye krizinin çözümünde oynadığı stratejik role değinerek şunları söyledi: "Bölge halkları arasındaki çatışmalar yaratılmıştır. Toplumu zayıflatmak ve bölgeyi kontrol altına almak amacıyla hegemonik sistemler tarafından yapılıyor ve Dêrezor'da yaşananlar da bunu doğruluyor. Dêrazor'daki bu planların Şam hükümeti ve Türk devletinin de aralarında bulunduğu yerel ve uluslararası güçler tarafından hazırlandı. Yerel halkın bilgisi ve üzerinde çalıştığımız projemiz sayesinde bu planlar amacına ulaşamadı. Başarısız olunsa da bu partilerin bölgeyi Türkleştirme ve toplumsal birliği bozma çabaları halen devam ediyor. Liberal devletlerin kimlikleri ve kültürleri yok etmek amacıyla genelde dünya halklarına, özelde ise Ortadoğu'ya yönelik ağır saldırılar gerçekleştiriyor. Demokratik ulusun bölgedeki kültürlerin tanınması, halklar arasında kardeşlik ilişkilerinin geliştirilmesi ve iç barışın güçlendirilmesi temelinde inşa edildi.”

HALKLAR ARASI İLİŞKİLERDE KADINLARIN ROLÜ

Şîraz Hemo, çatışmaların çözümünde Kürt-Arap ittifakının önemine vurgu yaparak, şöyle konuştu: "Kadim medeniyetlerden bahsedersek onların tarihi bu medeniyetlerin devamıdır. Kürt ve Arap ilişkilerinde kadınların rolünden bahsedersek, o zaman insanlık tarihinde kadının rolünün de kadının esas olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Her ulus devletin iç ve dış krizlerin ortasındadır. Bunun işaretlerini Arap ve Kürt devrimlerinde görüyoruz. Kirli planların karşısında Kürt-Arap ilişkilerinin önemi öne çıkıyor. Her iki halk da birlikten başka çözümün olmadığı sonucuna varmıştır. Ayrıca iki halk arasındaki ilişkiler basit tarihsel bağlamlarında incelenmeli, Kürtler, Araplar ve diğer bölge halkları arasında dengeli ve gerekli ilişkiler kurulmalıdır.”

Mısır'dan katılan Henan Hecan, "Arap-Kürt ilişkileri hakkında konuştuğumuzda, modern bir devlet kuran Müslümanların büyük Kürt lideri Selahaddin Eyubi'yi hatırlıyoruz. Kürt sorunu bireysel bir dava değildir. Kürtler ve Araplar birlikte mücadele etti ve ortak bir mücadele geçmişine sahiptir. Önümüzdeki günlerin Kürt halkı için güzel günler olmasını ve Önder Abdullah Öcalan'ın cezaevinden çıkmasını temenni ediyoruz."

DÊRAZOR’DA YAŞANANLAR

Şêx Şewax El Casim ise Dêrazor’da son yaşanan olaylara işaret ederek, ‘Dêrazor’da aşiret devrimi var’ diye bir şey yok. Biz Özerk Yönetim'in yanındayız. Dêrazor'da yaşananlar bir devrim değil; bunu baştan söyleyelim. Bazı noktaları açıklığa kavuşturmalıyız. Dêrazor, hem rejime hem de Irak'a karşı olan tüm bölgelerden farklıdır. Dêrazor'un en büyük bölgesi Hecîn'dir. Dêrezor'da son dönemde yaşanan olayların nedeni, yerel ve uluslararası güçlerin baskılarıdır” diye belirtti.

SONUÇ BİLDİRGESİ AÇIKLANDI

Çalıştayın sonunda ise sonuç bildirgesi açıklandı. PYD üyesi Xalid Ömer’in okuduğu bildirgede şu ifadeler yer aldı:

28 Eylül 2023'te PYD'nin çağrısı üzerine Reqa’da 2. Suriye Çalıştayı düzenlendi. Çalıştaya Suriye'nin her bölgesinden farklı güçlerden, ulusal ve partilerden 150'ye yakın kişi katıldı.

Çalıştay, özgürlük şehitlerinin anısına saygı duruşuyla başladı. Ardından 2 oturumla başlayan çalıştayda Suriye ve Ortadoğu'daki Kürt-Arap ilişkilerinin tarihi, Suriye'deki çatışmanın çözümünde Arap-Kürt ilişkilerinin stratejik rolü, Suriye'deki mevcut çatışmalarda ilişkilerin önemi konuları ele alındı. Ortadoğu'da 4 ana konu masaya yatırıldı.

Çalıştayda Kürt-Arap ilişkilerinin tarihi ve bu ilişkilerin geliştirilmesi olanakları ile bu ilişkilerin tüm Ortadoğu'da barış ve istikrar arayışında kullanılması tartışıldı.

Katılımcıların görüşlerinde Önder Abdullah Öcalan'ın bu ilişkilere ilişkin görüşünün hayata geçirilmesinin önemine değinildi. Ayrıca bölge halklarının ve topluluklarının ortak kaderine ilişkin hedefler ve önemli olanlar ele alındı. Katılımcılar, güvenlik ve istikrar sisteminin güçlendirilmesinin önemine vurgu yaparak, iç cephenin güçlendirilmesi gerektiği belirtildi. Katılımcı, Suriye'deki çatışmanın çözümünün stratejik ilişkilerde yattığına dikkat çekerek, çözümün Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'nin Suriye'nin diğer bölgelerindeki ulusal rolünün etkinleştirilmesi ve deklarasyona geri dönülmesinden geçtiğini söyledi. Özerk Yönetim'in Suriye krizinin çözümü ve 2254 sayılı kararın uygulanması gerekiyor.

Önder Abdullah Öcalan'ın bölge halkının tarihi ilişkilerine ilişkin bakış açısının bu ilişkilerin korunmasının temelini oluşturduğu, bölgenin ırkçı ve milliyetçi projelerinin de boşa çıkarıldığı belirtildi.

Çalıştay katılımcıları, aşiret liderleri ve siyasi şahsiyetlere, halkların kardeşliğini büyütme ve QSD'ye destek verme şeklindeki tarihi görevlerini yerine getirmeye çağrıda bulundu. QSD'nin bölgenin tüm bileşenlerini koruduğu, plan ve komploları boşa çıkardığı söylendi. Katılımcılar, Özerk Yönetim'in çözüm gücünün yerel halkın birliği ve tarihi ilişkilerin gerçeğinin tanınması olduğunu belirtti.”