2018 yılından bu yana Efrîn-Şehba Kantonu’nda Efrînli göçmenlerin yarısından çoğu kantonda kurulan beş kampta yaşamını idame ediyor. İlk kamp olan Berxwedan Kampı’nda 702 aile, 2 bin 772 kişi, Serdem Kampı’nda 904 aile, 3 bin 774 kişi, Efrîn Kampı’nda 122 aile, 498 kişi, Veger Kampı’nda 145 aile, 584 kişi ve Şehba Kampı’nda 104 aile, 466 kişi yaşamını sürdürüyor. Berxwedan Kampı’nda halkın sağlık sorunlarının giderilmesi için bir Heyva Sor merkezi, 2 park, bir çarşı, bir kütüphane, ilkokul, ortaokul ve lise öğrencilerinin eğitimlerini kapsayan bir okul bulunmakta. Bu okulda hem kampta yaşayan hem de kamp çevresine yakın ilçe ve köylerden çocuklar gitmektedir. Serdem Kampı’nda 2 park, Heyva Sor, kütüphane, çarşı ve ilkokul öğrencilerinin gideceği bir okul bulunuyor. Bunun yanı sıra kantonda düzenlenen etkinliklerin çoğu Serdem Kampı’nda organize ediliyor.
Efrîn Kampı diğer kamplardan biraz küçük olması nedeniyle Serdem Kampı’na bağlı fakat örgütlenme sistemi diğer kamplar gibi işlemektedir. Şêrewa ilçesi tarafına düşen Veger ve Şehba Kampı, Şêrewa Meclisi tarafından örgütlendirilmekte. Efrîn-Şehba Kantonu’nda yer alan tüm kurum ve kuruluşların bir merkezi de beş kampta bulunmakta. Ayrıca kamplar komün ve meclis sistemiyle örgütleniyor.
Efrîn-Şehba Kantonu Toplumsal İşler Kurulu Eş başkanı Mistefa Hesen, Fafîn ilçesinde bulunan Berxwedan Kampı, Ehdas ilçesinde bulunan Serdem ve Efrîn Kampı, Şêrewa ilçesinde bulunan Şehba ve Veger Kampı olmak üzere beş kampta yaşanan zorluklara ilişkin konuştu.
2018 yılında işgalci Türk devletinin Efrîn’e saldırısı sonrası halkın Şehba’ya göç etmesiyle 5 kamp kurduklarını kaydeden Mistefa Hesen, o dönemi şu şekilde anlattı: “İlk dönemlerde halkımız dışarıda yani arazide yaşamını sürdürüyordu. Halk perişan durumdaydı. Zor koşullar altında kamp kurma kararı aldık. İlk olarak göçmen insanlara yardım sunan kurum ve kuruluşlara çağrılarımız oldu. Tabii yürütülen soykırım politikası dahilinde nasıl ki Efrîn işgal edildi, halk Şehba’ya göç etti. Şehba’yı da insansızlaştırma planlarına karşı çağrılarımız sonuçsuz kaldı ve Özerk Yönetimin imkanlarıyla harekete geçtik. Fakat Şehba’nın coğrafi koşulları buna elverişli de değil. Bir yandan Şam hükümetinin ambargosu, bir yandan ise Türk devleti güdümündeki çeteler tarafından saldırılar devam ediyordu. Ambargo ve saldırı altında örgütlenmek kolay değildi. Öncelikle kampların komün ve meclisini inşa ettik. Aile sayıları çıkarıldı ve nüfusa göre lojistik teminatı için çabalarımız oldu.”
SALDIRI VE AMBARGOYA KARŞI DİRENİŞ
Kampların koşullarını iki şekilde ele aldıklarını aktaran Mistefa Hesen, bunun halkın direnişi, topraklarını sahiplenmesi ve buna karşı katliam politikaların devam etmesi olduğunu belirterek, “Var olan beş kampı diğer kamplara göre kıyaslayacak olursak kamp örgütlülüğümüz çok güçlü. Eğer günlük yaşamsal ihtiyaçlarının karşılanması olarak ele alırsak kanton geniş bir alan değil, çalışma imkanları daha kısıtlıdır. Günlük ihtiyaçları tedarik etmede Özerk Yönetim desteği dışında farklı bir alternatifimiz bulunmamakta. Hiçbir yardım kurum ve kuruluşu destek sunmuyor. Özerk Yönetimin kısıtlı imkanlarıyla ve bazı yurtsever gönüllü ailelerin yardımlarıyla yaşam devam ediyor. Toplumsal İşler Kurulu olarak kamplarda bulunan aileler için ayda bir kez lojistik destek sunuluyor. Fakat bu da yeterli değil.
Halka çalışma imkanı sağlamamız gerekiyor. Kanton, yeni projeler uygulamak için uygun bir alan fakat ambargo nedeniyle diğer kantonlarla olan iletişimi sağlayamıyoruz. Ambargo nedeniyle proje oluşturma için gerekli araç ve gereçlere sahip olamıyoruz. Dolayısıyla bir işsizlik durumu yaşanıyor. 2023 kış mevsiminden alana uzun bir süre mazot ulaşmasına izin verilmedi. Mazot, kantonda önemli bir enerji kaynağıdır. Yakıtın kantona ulaşmasını engelleyerek bir kaos yaratmaya çalışıyorlar. Halkı soğukta bırakarak, açlıkla terbiye ederek, ambargo ile ilaç ve medikal malzemelerin alana girişlerini yasaklayıp bir baskı oluşturmaya çalışıyorlar” değerlendirmelerinde bulundu.
SU KRİZİ YAŞANIRKEN UNICEF SUYU KESTİ
Kampların güvenlik, su, elektrik ve temizliğine değinen Mistefa Hesen, saldırılara ve ambargoya dikkat çekerek konuşmasına şunları ekledi: “İç güvenlik sistemimiz oldukça güçlü fakat işgalci Türk devletinin günübirlik saldırılarıyla doğrudan kamp çevreleri hedef alınıyor. Kamplar çadır sistemiyle inşa edildiğinden ötürü halkımızın can güvenliği tehlikede. Sınırlara isabet eden toplar, halka ciddi zarar veriyor. Naylon çadırlar halka sığınak olabilecek durumda değil. Saldırılar sonucu topların parçaları kampın içine dağılmaktadır. Oluşan maddi ve manevi zararlar, yararlanan çocuklar, yaşlılar oldu. Kamplara günde üç saat elektrik verebiliyoruz. Üç saati aşacak bir elektrik sistemi oluşturmak için imkanlar elverişli değil.
Kampların suyu da UNICEF tarafından karşılanıyordu. UNICEF ise finansı gerekçe göstererek su dağıtımını durdurdu. Kantonun su ihtiyacı zaten su kuyularından gideriliyor. Bu sular tankerler vasıtasıyla halka ulaştırılıyordu. Var olan kuyular kamp dışında yaşayan halka yetmezken ayrıca yakıt sıkıntısı yaşarken UNICEF’in vermiş olduğu karar ardından kamp sakinlerine de su ulaştırmak için sefer olduk fakat var olan su ihtiyaçları gidermiyor. Su kıtlığı yaşanan bir kantonda ister istemez temizlik sorunu yaşanır. Suyun kıtlığı ve yaz mevsimine girişimiz hastalıkları doğuracaktır. Hastalıklarla tıbbi malzemelere ihtiyaç doğacak. Tıbbi malzemelerin kantona rahat bir şekilde ulaşamaması da kendi başına ciddi bir sorun.”
Mistefa Hesen, göçmenler için kurulan yardım kurum ve kuruluşlarına seslenerek, konuşmasını şu şekilde sonlandırdı: “Toprakları işgal edilen göçmen Efrînli halka sahip çıkılmalı. Göçmen halklara sahip çıktıklarını iddia eden yardım kurum ve kuruluşlar, Şehba’da yaşayan Efrîn halkına da sahip çıkmalı. Efrîn halkı, toprakları özgürleşene kadar çadırlarda yaşamaya devam edecek. Yaşam şartlarımız ne olursa olsun direneceğiz.”