GÖRÜNTÜLÜ

Kalkan: Önder Apo'nun fiziki özgürlüğü gerçekleşme aşamasına geldi

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, PKK'nin 47. yılını Önder Apo'nun fiziki özgürlüğünü sağlama ve Kürt sorununu çözme yılı haline getirmeyi hedeflediklerini belirterek, "Bu, şimdiye kadar bir mücadeleydi, şimdi gerçekleşme aşamasına geldi" dedi.

“Apocu çizgide eğitilen, örgütlenen, cesaret, fedakarlık kazanan, buna bilinç ve inançla doğru katılan militanı durduracak hiçbir güç yoktur. Engelleyebilecek hiçbir güç yoktur. Böyle bir gücün vuramayacağı, yenemeyeceği hiçbir düşman yoktur. Kazanamayacağı hiçbir zafer yoktur. Her zaman zafer gücüdür” diyen Duran Kalkan, TUSAŞ eyleminin gerilla açısından bunu kanıtladığını vurguladı.

Kalkan, toplumsal öz savunmayı hedeflediklerine işaret ederek, şunları kaydetti: “Özgür yaşayacaksan, özgür yaşamına saldıracak durumlara karşı direnecek her zaman savunma gücün olacak. Savunma pozisyonun olacak, bilincin olacak, örgütlülüğün olacak, gerekli donanımın olacak, eylemin olacak. Toplumun böyle bir öz savunmasının başta kadınlar, gençler olmak üzere geliştirilmesi gerekiyor. Bu konuda henüz işin başındayız” dedi.

Kalkan, TUSAŞ eyleminden herkesin ders çıkarması gerektiğini söyleyerek, "İstediğimiz gibi Kürt’ü vurduk, vururuz, diyorlardı. Şimdi de zamanı öyle sanıyorlar. Ahmaktırlar! O zaman çoktan geçti. Öyle yapmaya çalışırsa başlarına öyle bir felaket gelecek ki ne olduğunu ve nereden darbe yediklerini bile bilemeyecekler! Bu nedenle siyasi olarak sadece diyeceğimiz herkesi aklıselime davet etmek, çağırmak olabilir" diye konuştu.

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan’ın, PKK'nin 47. yıl dönümü vesilesiyle ANF’ye yaptığı değerlendirmelerin ikinci ve son bölümü şöyle:

PKK'de HRK ile başlayıp ARGK ile devam eden ve günümüzde HPG, YJA-Star ile profesyonel modern gerillacılığı geliştiren savaş gerçekliği nasıl oluştu? Gerilla mücadelesinin geldiği düzeyi nasıl tanımlıyorsunuz? Fedai eylemlerin, özellikle de TUSAŞ'a yönelik gelişen eylemin askeri ve siyasi yönleri tartışılıyor. Geçmişten günümüze kadar PKK'de hayat bulan fedailik çizgisi ve ruhunu nasıl anlamak gerekir?

Gerilla, savunma, meşru savunma, direniş, savaş en çok tartışılan, daha fazla da tartışılması gereken bir konu. AKP-MHP faşizminin saldırıları arttıkça, Avrupa'da, Amerika'da, dünyanın değişik yerlerinde faşist, baskıcı zihniyet ve siyasetler gelişme gösterip hatta iktidara doğru yürüdükçe, bu herkesi ilgilendirir hale geliyor. O Avrupa'nın işte demokratik sistemi, demokratik imkânlar söylemi ortadan kalkıyor. Dolayısıyla herkesin durumu birbirine yaklaşıyor. Bu kavramlar yeniden herkes için anlamlı ve önemli hale geliyor. Dolayısıyla devrimciler de sosyalistler de yeniden bu kavramlar üzerine tartışıyorlar. Daha çok da tartışacaklar. Geçen bir sürede bundan epeyce uzaklaştılar. Sovyetler Birliği çözülünce zaten umutsuzluk, karamsarlık gelişti. Daha fazla kopuşlar oldu ama şimdi bir yandan kendini yenileyen, paradigma değişimiyle yeni bir öncülük olarak yol göstericilik olarak ortaya çıkan Apocu düşünceden etkilendikçe, diğer yandan faşist baskı, terör, zulüm, tehdit gittikçe artıkça sosyalistler için de bu kavramlar yeniden gündeme geliyor. Tartışılmayı, doğru anlaşılmayı ve çözüm yolu bulunarak uygulanmayı gerektiren hususlar oluyor. PKK baştan beri Kürdistan için bunu öngördü, esas aldı.

Diğer örgütlerden farkı neydi, deniliyor. Bir fark da buydu yani. Sistemden kopamamak dedik diğer örgütler için. PKK'yi sistemden koparan temel özelliği buydu. Bu kadar baskı, zulüm, şiddet, katliam, soykırım uygulayan bir sisteme karşı ondan kopamadan, onun silahlı saldırılarına karşı direnemeden nasıl var olacaksın, varlığı nasıl koruyacaksın, özgürlüğü nasıl kazanacaksın, kazandığını bile nasıl koruyacaksın? Mümkün değil bu. PKK bunun için baştan itibaren yanılmadı. Bu konuda hata yapmadı. Diğer örgütler, Kürt önderliği iddiasıyla ortaya çıkanlar birbirine yakın başka şeyler söylediler, Önder Apo başka şey söyledi. Onlardan Önder Apo'yu ayıran temel bir özellik, bu konudaki yanılmaması oldu. Kürt gerçeğini, Kürdistan gerçeğini doğru ele alması, daha önemlisi bu realite ortamında mücadele etme gücü cesareti, fedakarlığını gösterebilmesi oldu. Birçoğu da görüyordu ama o cesaret ve fedakarlık, o irade ve kuvvet yoktu. Bu temelde düşmanı tanıdı, zor teorisini çözümledi, savaşı çözümledi, iktidar ve devlet sisteminin savaşçı yapısını çözümledi. Buna karşı yürütülen meşru savunma savaşlarını çözümledi ve gerillayı bu temelde en temel, zayıfın güçlüye karşı savaşıp kazandığı, kazanmasını sağlayan temel yöntem olarak, zihniyet olarak tarz olarak gördü, esas aldı ve kendini gerilla bilinciyle, gerilla tarzıyla eğitti, donattı, örgütledi. Başka koşullar kalmayınca da 12 Eylül faşist askeri rejimine karşı 15 Ağustos 1984 gerilla atılımı temelinde gerilla tarzında savaş verdi. Başlangıçtaki gerilla tanımları, savaş teorisinden, gerilla teorisinden fazlasıyla faydalandı, yararlandı. Onlardan tümden kopuk değildi ama tabii onları olduğu gibi de uygulamadı. Kürdistan'a özgü yenilikler de geliştirdi.

'BİLİNCİ VE İNANCI OLAN MİLİTANI DURDURACAK HİÇBİR GÜÇ YOKTUR'

Bunu nasıl buldu? Önder Apo yaratıcı yaklaşımıyla buldu. Pratiği esas aldı. Gerilla pratiğine baktı, gerilla gelişecek, gelişmesi gerekiyor, başarı, zafer gerillayla olacak ama o halde gerilla başarıyla nasıl gelişirdi? Başka ülkelerde yapılanı olduğu gibi Kürdistan'a aktarıp tekrarlamadı. Kürdistan koşullarında nasıl başarılı oluyorsa onu esas aldı. Gerilla teorisi geliştirdi gittikçe. Gerilla bir partizan hareketi oldu. Tümüyle öyle sıradan bir ordu olmadı. Evet, halk ordusu da dendi ama bilinçsiz halkın katıldığı değil tümüyle eğitimli, bilinçli parti militanların, öncü militanın örgütlendiği ve eylem geliştirdiği tarz oldu gerilla. Kürdistan gerillası öyle gelişti. Giderek diğerlerinden uzaklaştı, öz gücüne güvenmesiyle, örgütlenmesiyle, bilinç düzeyiyle, cesaret ve fedakarlığıyla daha çok da. Yani tamamen sosyalist yaşamı yaşayan, komünal yaşayan, kolektivizmi en ileri düzeyde geliştiren, parti yaşamını kendinde mükemmel somutlaştıran, dolayısıyla sosyalizmi yaşayan bir gerillacılığı ortaya çıkardı PKK. Diğerlerinde o yoktu. O iktidarcı, devletçi çizgi... Dolayısıyla örgütlenme de mücadelede de komutasıyla, savaşçısıyla onların esas alınmasını öngörüyordu. PKK onu da öyle yapmak istedi aslında. Onlara benzemek de istedi ama olduğu gibi onların uygulanması Kürdistan'da başarı getirmedi. Kürdistan koşullarında başarı getiren neyse onu öngördü ve esas aldı, uyguladı. Bunun kendine göre özellikleri vardı. Düşman gücü tanımlaması, eylem çizgisi tanımlaması, halkla ilişkiler tanımlaması bakımından farklılıkları vardı. Gerilla partinin pratikte örgütlenme ve eylem biçimiydi. Bir eğitim, örgütlenme ve eylem gücüydü. Kürt gerillası hiçbir zaman dar bir askeri güç olmadı. Ne teorik olarak öyle tanımladı Önder Apo, ne de pratikte HRK, ARGK, HPG öyle dar bir askeri çizgide örgütlenen gerilla hareketi oldu. Hayır, kesinlikle ideolojik, politik, eylemsel bir güç oldu. Halkı eğiten, örgütleyen, eyleme çeken, öncülük eden, halka komuta eden bir öncü güç oldu gerilla. Parti öncülüğü eylemiyle de yaşamıyla da gerillada somutlaştı. Şimdi bu giderek paradigma değişimiyle birlikte daha da derinleşti, bu çizgide somutluk kazandı. Önemli değişiklikler gerillada da yaşandı. Ulus devlet çizgisine bağlı olunduğunda gerilla bir ulus devlet yaratmayı, Kürt ulus devleti, onun ordusunu ortaya çıkartmayı hedefliyordu. Ulus devletten kopup kadın özgürlüğüne ve ekolojiye dayalı demokratik toplum hareketi olunca, toplumun öz savunma gücü haline geldi. Kendisini bir toplumsal öz savunma gücü olarak tanımladı zaten. PKK böyle bir öz savunma gücü olarak şekillendi. Gerilla da bunun yüzde 80, yüzde 90'ını oluşturan en aktif vurucu öncü gücü olarak ortaya çıktı. Bu anlamda iktidar ve devlet amacından koptu. Hedefleri değişti, vuruş tarzı değişti, zemini değişti. Yeni bir gerilla ortaya çıktı. Demokratik modernite çizgisini hayata geçiren, yeni bir gerillacılık, gerilla öncülüğü. Peki toplumu sadece gerilla öncülüğüyle savunmak mümkün mü? Değil. Gerilla adı üzerinde profesyonel devrimcilik, öncülük. Kime öncülük edecek? Kendini savunan, öz savunmasını geliştiren güce, topluma, kendini öz savunma olarak örgütlenmiş topluma, gence, kadına, işçiye, emekçiye.

Eskiden köylü bir toplumdu Kürtler. Kırda köy toplumu içerisinde ilk gerillacılık gelişti. İlk gerilla köylülükten oluşan dağda gelişti. Paradigma değişimiyle birlikte Önder Apo dağ, şehir, ova bütünlüğünde mücadeleyi öngördü. Toplum dağdan kopartılınca, köyler yakılıp yıkılıp yok edilince, toplum şehirlerde, ovalık alanlarda toplanınca tabii toplum nerede, gelirler oradadır. Öz savunma oradadır, toplumun savunmasıdır. Toplumun içinde olacak, topluma dayanacak. Dolayısıyla giderek buraya dayanmayı öngördü. Şimdi bu temelde gelişen bir gerilla öncülüğü var ve öz savunma mücadelesi var. Gerilla öncülüğü profesyoneldir her bakımdan. Parti militanlığıdır. Öz güce dayalı, öz gücü en yetkin uygulayandır. Onun zirvesini TUSAŞ eylemi temsil ediyor.

Oraya eylem yapan güç, Ölümsüzler Taburu’nun militanlarıydı zaten. İdeolojik, örgütsel, askeri olarak en profesyonel, en eğitimli güç. Hiçbir engel tanımayan, her türlü engeli aşmayı başarıyla gerçekleştiren bir güç oluyor. Hiçbir güç tutamadı. NATO'dan, Rusya'dan, şuradan buradan aldığı hiçbir güçle Asya Ali ile Rojger Hêlîn'i önleyemedi AKP-MHP faşizmi-TC devleti. Bu, gerilla öncülüğünün zirvesi oluyor. Profesyonel gerillacılık böyle. Böyle birçok yapı halinde kendini örgütlemiş, şekillendirmiş. Şimdi tartışılıyor bunlar siyasi, askeri boyutuyla.

Askeri olarak ne denebilir? TC'yi de, aslında herkesi de sarstı. TC her şeyi engelliyorum, diyordu. “Terörü bitirdim” diyordu. Hiçbir şey yapamadığını, hiçbir yeri koruyamadığı ortaya çıktı.

Gerilla açısından neyi ispat etti TUSAŞ eylemi? Apocu çizgide eğitilen, örgütlenen, cesaret, fedakarlık kazanan, buna bilinç ve inançla doğru katılan militanı durduracak hiçbir güç yoktur. Engelleyebilecek hiçbir güç yoktur. Böyle bir gücün vuramayacağı, yenemeyeceği hiçbir düşman yoktur. Kazanamayacağı hiçbir zafer yoktur. Her zaman zafer gücüdür. Bunu kanıtladı. Gerillaya çizgi oluşturdu. Önder Apo'nun “en büyük teknik insandır” dediği çizgiyi hayata geçirdi. Bunun ne demek olduğunu ortaya çıkardı. Tabii bu öncü profesyonel gerillanın savaşı. Bununla olmaz kurtuluş, özgürlük bununla sağlanmaz. Siyaset değişebilir, yeni siyasi yapılanmalar gelişebilir ama toplum için her zaman güvenlik lazım. Savunma lazım. “Dikensiz gül olmaz” dedi Önder Apo. Gül Teorisi’ni ortaya çıkardı. Gül olmak istiyorsan bir tarafın diken olacak. Gül olarak güzel kalabilmen için sana uzanacak ele batacak dikenin olacak!

'TOPLUMSAL ÖZ SAVUNMAYI HEDEFLİYORUZ'

Özgür yaşayacaksan, özgür yaşamına saldıracak durumlara karşı direnecek her zaman savunma gücün olacak. Savunma pozisyonun olacak, bilincin olacak, örgütlülüğün olacak, gerekli donanımın olacak, eylemin olacak. Öz savunma diyoruz, kendini savunacaksın. Kendi güvenliğini kendin sağlayacaksın, başkalarının sağladığı güvenlik, o gerçek güvenlik olmaz, özgürlük yaratmaz. Ona öz savunma denmez. Toplumun böyle bir öz savunmasının başta kadınlar, gençler olmak üzere geliştirilmesi gerekiyor. Bu konuda henüz işin başındayız. Eksiklikler çoktur. Aslında gerilla ulus devlet çizgisinde bir düzenli ordu yaratmayı hedefliyordu. Onun öncüsü olacaktı, şimdi ekolojik, kadın özgürlükçü, demokratik toplum paradigmasıyla gerilla toplumsal öz savunmayı yaratmayı hedefliyor. Gerçekten halkı öz savunma ordusu haline getirmeyi hedefliyor. Kendini savunan, kendi savunması için savaşan halk gerçeğini yaratmayı hedefliyor. Demokratik modernitenin savunma çizgisi bu temeldedir.

HERKES TUSAŞ EYLEMİNDEN DERS ALMALI, KÜRT’E VURAMAYACAKLARINI GÖRMELİ

TUSAŞ eyleminin siyasi tartışmaları için şimdi bir şey demeyelim. O siyasi konuları tartışıyoruz. Birçok çevre kendine göre tartışıyor fakat şunu insan söyleyebilir, Kürt sorunu denen sorun, yani Türklüğün, TC devletinin Kürtleri yok sayarak yok etmeye çalıştığı zihniyet, siyaset, saldırı var olduğu müddetçe böyle direnişler olur. Herkes bunu bilmeli, bu onu gösterdi, kanıtladı, kimse önleyemez. Bugün olur, yarın olur, filan yapar ve öbürü yapar ama mutlaka yapar. Var olabilmek için, Kürtlük özgür yaşayabilmek için bunu yapmak zorunda, bu bilinci edinmiştir artık. O nedenle sağa sola çekiştirmenin hiçbir şeyi yok. Herkese doğru yolu gösterdi aslında. Tehlikeyi ortaya koydu. Tehlikeden kurtulmak istiyorsanız o zaman ciddi olun, doğru yaklaşın, sorunu çözün, dedi. Önder Apo'nun çözüm gücünden başka bir çarenin Kürtler için de Türkiye toplumu için de TC devleti için de olmadığını ortaya koydu. Onun dışında çare olarak gösterilenlerin bir felaket olduğunu gösterdi, ortaya koydu. Bu bir gerçek. Bundan herkes ders çıkarmalı, akıllı insan ders çıkarır ve zarardan dönmeyi bilir. Öyle sağa sola çekiştirenler, ortalığa ip atmaya çalışanlar... Onların devri geçti. Onlar sopayı ele geçirmişlerdi. İktidar ve devlet sopasını. Dünyadan da destek alıyorlardı. İstediğimiz gibi Kürt’ü vurduk, vururuz diyorlardı. Şimdi de zamanı öyle sanıyorlar. Ahmaktırlar! O zaman çoktan geçti. Öyle yapmaya çalışırsa başlarına öyle bir felaket gelecek ki ne olduğunu ve nereden darbe yediklerini bile bilemeyecekler! Bu nedenle siyasi olarak sadece diyeceğimiz herkesi aklıselime davet etmek, çağırmak olabilir.

YAKINMACI DEĞİL MÜCADELECİ OLUNMALI

Devletler, özellikle de Türk devleti belki de her zamankinden daha fazla kadınları ve gençleri fiziki, ruhsal, duygusal, düşünsel, psikolojik savaş yöntemleriyle hedef alıyor. Önder Apo 'genç başlayıp genç başaracağız' diyor. Yine PKK'yi kadın özgürlüğünü esas alan bir parti olarak tanımlıyoruz. PKK'de kadın ve gençliğin rolü nedir? Kürt kadın ve gençliğine yönelik saldırıların sebepleri nedir ve bu saldırılara karşı nasıl bir mücadeleyi yürütülmeli?

PKK bir kadın partisidir. PKK bir gençlik partisidir. Zaten bir aydın gençlik hareketi olarak doğdu. Aydın gençlik hareketinden partileşmeye gitti. İşçi, köylü, emekçi hareketi olmaya her zaman aydın gençlik öncülük etti. Bu mücadeleye ideolojik çizgi veren en temel öncü mücadele gücü olarak kendini pratikte örgütleyip hayata geçiren kadınlar oldu. Dolayısıyla baştan itibaren her ne kadar bir ulusal kurtuluş hareketi, işçi sınıfı partisi, halk hareketi olarak tanımlansa da gençliğe ve kadına dayanan, onları örgütleyen, onlar tarafından beslenen, yürütülen bir hareket oldu.

Diğer yandan yeni paradigmada stratejik olarak öncülük rolü, misyonu kadına ve gençliğe verildi. Önce de kadının ve gençliğin katılımı etkiliydi ama yeni paradigma ile artık iki öncü güç, devrimin öncü gücü ,hakikat devriminin öncü gücü, zihniyet ve yaşam tarzı devriminin öncü gücü, kadın ve gençliktir. Bir kol hareketi değildirler. Devrimin ve partinin bir yan örgütü değiller. Tersine esası, öncüsüdürler. Her yerdedirler, her türlü çalışmayı yürütendirler. Niye? Çünkü PKK kadın özgürlük devrimini devriminin temeli olarak ele alıyor yeni paradigmayla. Kadın özgürlüğüne dayalı bir özgür yaşam ve demokratik toplum yaratmayı öngörüyor. Kadın özgürlük çizgisi, özgürlük özellikleri, özgür yaşamın özelliklerini belirliyor. Temel ideolojik öncülük, ideolojik çizgidir. Kadın özgürlüğü öyle sadece biraz etkileyici bir güç değil, belirleyici konumdadır.

Gençlik de demokratik komünal yaşama, özgür birey olmaya en açık toplumsal kesimi ifade ediyor. Gençlik kire pasa bulaşmamış, düşünce olarak, davranış olarak, yaşam tarzı olarak bu iktidar ve devlet olaylarına, sömürüye katılmayan kesimi ifade ediyor. Dolayısıyla ruhsal durumu, duygusal durumu, düşünsel durumu özgür birey ve demokratik komün çizgisine en yakındır, Bunu en kolay öğrenen, özümseyen, benimseyen ve uygulayan bir gücü ifade ediyor. Özgür birey ve demokratik komün çizgisini öncülük düzeyinde gençlik yürütüyor. Kadrosunu gençlikten alıyor. Kitlesini öncü olarak kadınla birlikte gençlikte buluyor. Öncülük böyle ortaya çıkıyor. Gençlik ruhu bilinci, yaşam ölçüleri, özgür birey, demokratik komün ölçülerine en açıktır, en yakın olandır. Kadın ve genç öncü güçtür. Bu konuda yetersizlikler var, eksiklikler oluyor. Anlayışta eksiklikler var ama böyle tanımlayıp pratikte bunu yerine getirmede eksikler, hatalar yaşanabiliyor. Öncü deniyor, ayrı bir kol gibi kendisini kenarda görüyor. Özgün görüyor, ayrı görüyor. Böyle yaklaşımlar ortaya çıkabiliyor. Bunlar yeterince anlamamayı ve doğru pratikleşmemeyi ifade ediyor. Bunları aşmak lazım. Genel kendisi olmadır, sahibi kendisidir, öncü kendisidir. Gençliğin ve kadının harekete böyle sahip çıkması gerekli.

Şimdi durum böyle olunca sömürgeci, soykırımcı sistemin faşist, iktidarcı güçlerin, özel savaş mekanizmasının gençliği ve kadını hedeflemesi, önce onlara saldırması anlaşılır bir durumdur. Ortadan kaldırmak istiyor, darbelemek istiyor. Birisi devrimin öncüsü olacak, hareketin temel gücü, yaratıcı, yürütücüsü olacak ama faşist, sömürgeci, soykırımcı zihniyet ve sistemden de saldırı görmeyecek... Öncüdür, en cesur ve fedakar olandır, en çok mücadele edendir, dolayısıyla düşmanın da en çok hedeflediği, saldırdığı güçtür. Özel savaş bunun için gençliği ve kadınları hedefliyor. Gençliği ve kadını zayıflatırsa, etkisiz kılarsa, anlayış olarak saptırırsa, duygularıyla oynarsa, katılımını engellerse, kadrolaştırmazsa, kitle örgütlenmesinin dışına çıkarır, gençlik ve kadın hareketini zayıf bırakırsa o zaman özgürlük devrimini zayıf bırakmış olacak, sınırlandırmış olacak. Tasfiyeye götürmüş olacak. Gençlik ve kadını darbelediği oranda PKK'yi yıkma ve tasfiye etme saldırılarında başarı kazanacak. Bunu çok iyi biliyor özel savaş sistemi kurmayları. Dolayısıyla da onun için en çok kadına saldırıyor, gençliğe saldırıyor, çocuklara saldırıyor, katlediyorlar.

Tecavüze uğrama oranı sekizde bir diyorlardı. İstatistik veriyorlardı. Mesela 8 bin bilmem kaç tane çocuk ölümünden söz ediliyor. Böyle 1-2 tanesi basına yansıdı. Kendi çocuklarını katleden bir devlet sistemi var. Cahiliye devri gibi ya! Gömüyorlardı ya diri diri! Gömmüyorlar, katlediyorlar. Bunlar fiziki katliamlar, bir de ruhsal katliam, duygusal katliam, düşünsel katliam var. O çocukları, kaçırdıklarını nerelerde, nasıl kullanıyorlar? Hiç belli değil. Bunların hepsi de birer katliam.

Dolayısıyla dikkat edelim; hiçbir canlı kapitalist modernite sisteminin içinde iktidar, faşist, sömürgeci, soykırımcı, zihniyet ve siyaset kadar kendi geleceğine, kendi nesline düşman değil, çocuğuna düşman değil. En çok koruyup sahip çıkacak çıkması gerekirken, sözde öyle söylemesine rağmen pratikte tersini yapıyor. Tam katliamcı bir çılgınlık! Bu düzeye kadar geldi. Toplum karşıtlığı kapitalist modernite sisteminde bu düzeye ulaştı. Özellikle onun faşist, sömürgeci, soykırımcı kolları çok daha aşağılık düzeyde, düşkün düzeyde katliamcı, saldırgan düzeyde. Zaten yaşanılamaz hale gelmek de bunu ifade ediyor. Toplum, doğal üzerindeki tahribat artık kaldırılamaz hale geldi. Dolayısıyla kimse yaşayamaz hale geldi. Herkes burnundan soluyor. Böyle bıçak kemikte diyorlar, aslında kemiği de kesti, gırtlağı da kesti, koparmak üzere! İş bu düzeye kadar gelmiştir.

Bu gerçekleri görüp bunlara karşı daha aktif, bilinçli mücadele etmek lazım. Yakınmamak gerekiyor, şikayet etmemek lazım. Düşmanı düşman olarak görmek, bilmek, anlamak, ona karşı mücadele etme gücünü göstermek lazım. Bu yakınmacı, şikayetçi yaklaşımlar, üsluplar, tutumlar da kötü, tehlikeli. Sömürgeci, soykırımcı, zihniyet ve sistemin bu katliamları geliştirmesinin önüne almadığı gibi onlara zemin oluşturuyor. Zemin olmaktan kesinlikle kurtulamıyor. Özellikle kadınlar, gençlerin bize niye böyle yapılıyor, çocuklara niye böyle yapılıyor dememeleri gerekli, niye yapıldığı ortadadır. Bundan nasıl kurtulacağız, diyerek kendilerini birer kurtuluş gücü haline getirmeliler. Kurtuluş gücü olacak bir bilinç, örgütlülük düzeyine ulaştırmalılar. Olmaz dememek lazım. Bu olabilir. Yeter ki istesinler ve çalışsınlar. İşte PKK bize bunu öğretti. Önder Apo bunu öğretti. Bunun mümkün olduğunu gördük. O halde daha fazla bu konularda bilinçlenme, örgütlenme ve mücadele içerisine girmemiz lazım.

'TOPLUMLARDA ARAYIŞ SÜRÜYOR, ÖNDER APO KURTULUŞ YOLUNU GÖSTERDİ'

PKK'nin Kürdistan'da 21. yüzyılda enternasyonalist mücadelenin çekim merkezi olduğunu görüyoruz. Eskiden Filistin, Küba gibi örnekler vardı ancak günümüzde böylesi bir akışın olduğu tek bölge Kürdistan. Bu durum ne anlama geliyor? PKK ve Önder Apo sınırları aşmayı nasıl başardı? Bu gelişmenin Kürdistan devrimi açısından nasıl bir önemi var?

Dünyada arayışçılık azalmış değildir. Yaşam normal filan değil, tam tersine toplumun ve doğanın geleceği tehlikede. Yerküre tehlikede. “Kanserleşme” dedi Önder Apo. Kapitalist modernite kanserleşmeyle doğayı, toplumu yerküreyi tehdit eder hale geldi. Bu bakımdan hiç kimse yaşamından memnun değil. Herkes baskı, sömürü altında, zulüm görüyor kadınlar, gençler, işçiler, emekçiler, halklar. Afrika'da, Amerika'da, Asya'da, Ortadoğu'da, Avrupa'da; her yerde böyleler.

Bu anlamda yeni arayışlar var, çok yaygın kurtuluş arıyor insanlar bu durumdan. Öyle kurtuluş arayışı bitmiş değil geçen süreçte. Bu konuda bir duraksama oldu. Neden? Kurtarıcı olarak gördükleri reel sosyalizm çözüldü. Umutları kırıldı, orada da çıkış elde edemediler. 'Acaba' sorusunu sordular. Bu da değilse nasıl olacak, diye. Ama aradan. 30 yıl geçti, eleştiriler gelişti, yeni düşünceler ortaya çıktı. Yeni teoriler gelişti. Birçok filozof, aydın, siyasetçi, sanatçı düşündü, yoğunlaştı, yazdı. En kapsamlısını Önder Apo geliştirdi tabii. Çok köklü bir paradigma değişimiyle. Demokratik uygarlık çizgisinde yeni bir tarih tezi tanımladı. Onun günümüzdeki modernitesini demokratik modernite olarak tanımladı. İktidar ve devletçi uygarlığa karşı demokratik uygarlığı, kapitalist moderniteye karşı demokratik moderniteyi tanımladı. Tüm ezilenler için kurtuluş yolunu gösterdi.

Şunları anlatmak istiyorum; Apocu düşünceler özgürlük düşüncesi, sömürgeciliğe, soykırıma karşı Kürt’ün varlık düşüncesi, cesaretle, fedakarlıkla, yiğitçe ifade edildiğinde herkesi etkiliyordu. Kürdistan'da gençleri, özellikle yeni bilinçlenen gençleri üniversitelerde, liselerde, sokakta kadınları etkiliyordu. Yoğun bir biçimde işçi ve emekçileri etkiliyordu. PKK buna dayanarak gelişti, Apocu düşünce buradan güç aldı. PKK '76'da girdi, '78'de parti oldu. '79'da, '80'de neredeyse ayaklanma çıkaracaktı. Toplumu ayağa kaldıracak düzeye ulaştı. 12 Eylül faşizmine karşı da gerilla öncülüğünde birçok devrim geliştirdi, ayaklanma yarattı. Küçük küçük gerilla birimleri düşmana karşı savaşmak üzere dağa dayanarak hareket ettiğinde, topluma ulaştığında köylülük tarafından benimsendi. Dünyanın şimdiki durumu, arayış bakımından, yaşadığı tehlike bakımından ‘70’lerdeki Kürdistan'a benziyor biraz. Herkes bir kurtuluş arayışı içerisinde. Dolayısıyla bu arayışçılık bitmiş değil. Kavram olarak enternasyonalizmin anlamı geçmiş değil. Bu konuda herhangi bir zayıflama yok.

Çeşitli hareketlere dönük eskisi gibi dayanışma olmuyor, azalma var niye deniliyor. Bunun nedenini o hareketlerin amacında aramak lazım. Paradigmasında aramak gerek. Yani eskiden ezilenin milliyetçiliği ile ezenin milliyetçiliği aynı değildir, ezen milliyetçiliğe her türlü hak var, deniliyordu. Önder Apo değiştirdi bunu. Bir dönem ezilen ulus devlet zihniyetiyle hareket ettikçe, ulus devlet milliyetçiliğiyle hareket ettikçe giderek kendisi ezan hale gelebildi. Ya da işte tekrar köleliğe gidebildi. Yani insanlar desteklediler. Vietnam'ı, Küba'yı, Filistin'i. Hem de çok yoğun bir biçimde. Ama oradan ne sonuç çıktı? İşte Vietnam şimdi Almanya'yla en çok şey ediyor, Türkiye gibi Vietnamlıları gönderecek Almanya'da hizmetçilik yapsınlar diye. Yani Filistin Arap desteğini bile alamadı. Kendi içinde paramparça oldu. Enternasyonalist destek verenlerin amaçladıkları bir sonucu ortaya çıkaramadılar. Tersine döndüler, bir zaman heyecan verdiler, bağımsızlık, özgürlük, kurtuluş diye ama esas aldıkları paradigma, takip ettikleri, ulus devlet ideolojisi onları bağımsızlığa, özgürlüğe götürmedi. Kurtuluşu sağlatmadı. Şimdi bunu gerçekleştiren tek güç Apocu hareket, Kürdistan'daki gelişmelerdir. Kuzey Doğu Suriye'deki pratikleşme. Bu konuda amaçladığını, hedeflediğini pratikte gerçekleştiren, dolayısıyla düşüncesiyle pratiği bir olan, teorisiyle pratiği bir olan tek hareket PKK kaldı. Söylediğini yapıyor, yaptığını söylüyor. Söylediği gibi yaşıyor ve çalışıyor. İnsanlar bunu görüyorlar dünyanın dört bir yanında.

Küresel Özgürlük Hamlesiyle bir bilinçlenme oldu. Rojava Devrimi bazı gerçekleri gösterdi. Jin Jiyan Azadî Devrimi ile kadınlar gerçek özgürleşmenin yolunu gösterdiler. Bu temelde Önderlik savunmaları farklı dillere çevrildi, Küresel Özgürlük Hamlesi temelinde dünyanın dört bir yanına yayıldı Önder Apo'nun düşünceleri. Onunla tanıştılar insanlar. Dolayısıyla doğru olarak Önder Apo'yu görüyorlar. Kürdistan'daki gelişmeleri görüyorlar. Ve buraya akıyorlar, buraya ilgi duyuluyor. Tabii biz görüyoruz ki o susamışlık var. Aynı yetmişli yılların Kürt toplumu nasıl Apocu düşüncelere susamışsa şimdi dünyanın dört bir yanında kadınlar, gençler, işçi ve emekçiler, aynı düzeyde Apocu paradigmayı öğrenmek, özümsemek için susamışlar, ona koşuyorlar. Buna göre hareket ediyorlar. Yani böyle bir sahiplenme oluyor. Böyle bir yayılma, gelişme oluyor, bunu net görüyoruz.

Aslında bu konuda yetersizliklerimiz var, geç kaldık. Daha fazla yaymalıyız. Daha hızlı Önderlik savunmalarını başka dillere çevirip daha çok kadınlara, gençlere, işçi ve emekçilere ulaştırmalıyız. Dünyanın dört bir yanına daha çok yaymalıyız. Bu temelde yeni bir enternasyonalizm doğuyor. Eskisi gibi çıkarlarca birlik yapalım değil, gerçekten de herkesin kendi özgürlüğünü koruduğu, demokratik bir birlik, demokratik konfederalizm temelinde. Dünya demokratik konfederalizminin bilinci ve eylemi, pratiği gelişiyor. Demokratik Uluslar Konfederalizmi’ne doğru gidiyor dünya. Ulus devlet faşizminden, milliyetçiliğinden sıkışan herkes çözümü demokratik konfederalizmde arıyor.

Mevcut BM'ler, devletler birliğine dayalı sistemler çözüm değil. Savaş, kan, katliam, sömürü, açlık, hastalık üretiyor. Bunlar karşısında tabii Demokratik Uluslar Birliği, Dünya Demokratik Konfederalizmine gidecek yol daha çok açılıyor. İnsanlar bunu daha fazla anlamlı buluyorlar görüyorlar, buraya koşuyorlar. Gelişme bu temelde olacak. Görünen bu. Bunun başka biçimde olması da mümkün. Kimse Kürtler tanımıyordu da, en son tanınan Kürtlerdir. Yine de en ihtiyatlı, gerçekten insanlar Kürtlere yaklaşıyorlar. Diğer birçok ulus daha fazla destek aldılar. Ama Kürtler de savaş mücadeleleriyle, düşünceleriyle, cesaret ve fedakarlıklarıyla, diğer halklara yaptıkları katkıyla bunu buluyorlar. Herkes şimdi kurtuluşunu Önderlik paradigmasında ve Kürdistan'da gelişen mücadelenin deneyiminde görüyor.

PKK de dünya halklarının deneyimini, işçi ve emekçilerin, kadınların mücadelelerinin deneyimini değerlendirerek kendini var etti Kürdistan'da. Yetmişli, seksenli yıllarda dünyanın dört bir yanındaki mücadelelerin deneyimlerinden yararlanarak var oldu. Şimdi PKK'de ortaya çıkan düzeyi herkes kendisinin görüyor biraz. PKK de diğer halklarınkini kendisinin görmüştü. Böyle olduğu için o halklarda PKK'de ortaya çıkanı, Kürdistan'da yaşananı kendine ait görüyor, sahipleniyor. Bu sahiplenme daha çok gelişecek, daha fazla artacak. Bir küresel bilinçlenme gelişecek. Gelişmek zorunda, yoksa bu kapitalist modernite sistemi her şeyi yok ediyor, daha fazla da yok eder ve çürütür.

KÜRTLER 3. DÜNYA SAVAŞINI SONA ERDİRECEK ALTERNATİFİN MERKEZİ

Kürdistan, Ortadoğu coğrafyasında devam eden Üçüncü Dünya Savaşının merkezinde bulunuyor. 20. yüzyılın statükosu dağlıyor. Yeni statükolar kurulma mücadelesinde biz Kürtleri nasıl bir süreç bekliyor? Yeni mücadele yılında PKK'nin hedefleri nelerdir? Kürt özgürlük hareketi bu süreçte kendisine nasıl bir rol ve misyon biçiyor?

Kürdistan, özgürlük savaşının merkezi, demokrasi mücadelesinin merkezi. Halkların kadın özgürlüğü temelinde kardeşleşmesinin merkezi. Kadın Özgürlük Devriminin merkezi. Dünyayı paylaşma için yürütülen savaşlar kapsamında da yok sayılan, yok edilmek istenen bir zemin Kürdistan'ın zenginliklerini ele geçirmek için dünyanın ve bölgenin birçok gücü mücadele halindeler, kavga halindeler, savaşıyorlar. Böylece Kürdistan merkez oluyor ama sadece Kürdistan bu dünya savaşının merkezi değil. Yani başka merkezler de var. Onlar da savaş içindeler. Giderek daha fazla da bu yönlü gelişmeler oluyor. 30 yılı aştı, 35 yıla yaklaşıyor, ulus üstü tekelci sermaye saldırılarıyla ulus devlet statükoculuğu arasında bir dünya savaşı yaşanıyor: 3. Dünya Savaşı. Tekelci sermaye düzeni Ortadoğu'yu yeniden yapılandırmak istiyor bu savaşla. 100 yıl önce Birinci Dünya Savaşı içerisinde ve sonrasında ulus devlet sistemi temelinde Türkiye, İran öncülüğünde yaratılan Orta Doğu sistemini şimdi ulus devlet sınırlarını aşarak sermayenin daha hızlı, kolay hareketini, daha çok sömürüsünü öngören, Arap-İsrail uzlaşmasına dayalı yeni bir enerji yolu projesi çerçevesinde yeniden yapılandırmak istiyor. Sistemin yürüttüğü savaşın eskiyi değiştirme gücü vardır. Bunu görmek lazım.

Statükoculuk dayanamaz bu saldırılar karşısında. Darbeleniyor, aşılacak. Küresel sermaye sistemi özellikle ulusüstü tekelci düzen, kapitalizmin azami kâr mantığı gereği eğer alternatif tarafından engellenmezse başarılı olacak. Ulus devlet statükoculuğu bunu engelleyemeyecek. Direniyor ama kesinlikle önleyemez. Bu statükoculuk direnirken sistem daha fazla sömürü için, daha çok kâr için var olanı değiştirmek istiyor. Böyle bir saldırının birçok merkezi var Ortadoğu'da. Gazze'den çıktı, şimdi Lübnan'dır, Suriye olur, yarın Türkiye olacak. Türkiye bu işin merkezinde. Herkes diyor ki Kürdistan merkezinde, Kürtler olacak, sorumlusu Kürtlermiş gibi... Öyle bir şey yok. Türkiye'nin Kürt sorunu gibi onlarca sorunu var. Kürt sorunu da önemli bir sorun ama Türkiye kendi yapılanmasını gözden geçirsin. Bu sistem içinde yeri yok. Şimdi tekelci sermayenin saldırıları karşısında en statükocu olan konumda. Kürdistan alternatifin merkezi. Özgürlük mücadelesinin merkezi, özgürlük savaşının merkezi. Dünya savaşının değil; dünyada savaşın durdurulma mücadelesinin merkezi, ortadan kaldırılma, yok edilme mücadelesinin merkezi.

Kürdistan'ın neyin merkezi olduğunu doğru tanımlamamız gerekiyor. Kürdistan bu dünya savaşını da sona erdirecek, önünü alacak alternatifin yaratılma merkezi. Bu alternatif için yürütülen mücadelenin merkezi. Demokratik modernite alternatifi geliştikçe, kapitalist modernitenin kendi iç çelişki ve çatışmalarından çıkar mücadelesinden doğan bu savaşları ortadan kaldıracak, sınırlandıracak. Yok edecek. Bunu böyle anlayıp görmemiz lazım.

İşte bazı çevreler değerlendiriyorlar, barışın temel yaratıcı gücü diyorlar. Bu temelde Önder Apo'yu dünya barışının önderi olarak tanımlıyorlar. Acilen İmralı sistemi parçalanmalı, Önder Apo duruma müdahale etmeli, Kürdistan'daki alternatifi daha etkili hale getirerek işte Orta Doğu'nun merkezinde derinleştirilmek istenen savaşı durdurup bu 3. Dünya Savaşı’nı sona erdirecek, insanlığı bu savaştan kurtaracak gelişmeleri yaratmalı, ona öncülük etmeli diye çağrılar yapılıyor. Doğru çağrılar, haklı çağrılar. 3. Dünya Savaşı, çıkar güçleri arasındaki çatışma nasıl gelişir; biz onu değerlendiriyoruz, anlamaya çalışıyoruz. Kendi mücadelemiz açısından yararlanmak istiyoruz. Tabii bize fırsat, imkân sunuyor ve bu sürecek, yayılacak. Öyle anlaşılıyor. ABD ve Avrupa, İsrail saldırısıyla şey etti. Saldıran sadece İsrail değil, sistem adına saldırıyor. İran ve Türkiye'yi daha çok daraltacaklar. Irak ve Suriye ile uğraştılar, uğraşıyorlar ama bu aslında ulus devlet statükosunun temsilcileri olarak İran ve Türkiye'ye karşı onları daraltma mücadelesi olarak görülmeli. En çok bunlar zorlanacaklar. Bir de tabii alternatif olarak Kürt özgürlüğüne dayalı demokratik Türkiye, demokratik Suriye, demokratik Irak, İran yaratma mücadelesi var, imkânı var. Bu da bir değişim gücü, en temel değişim gücü; halkların, kadınların, işçi ve emekçilerin yararına olan. Mücadele kimler arasında var? Kapitalist modernite sisteminin içinde yer alan tekelci çıkar çevreleri arasında süren bir savaş var. Bir taraf statükocu, bir taraf değişim istiyor. Bir de alternatif demokratik modernite güçlerinin hem bu statükoculuğu değiştirmek için mücadelesi var hem de değişimin ulusüstü tekelci sermayenin çıkarları doğrultusunda değil de kadınların, işçi ve emekçilerin, halkların çıkarına doğru, Demokratik Orta Doğu Konfederalizm temelinde olması yönünde yürütülen mücadele var. Bu konuda şimdiye kadar aslında alternatifi engellemek için PKK'yi imha ve tasfiye etmek üzere küresel sermaye sistemi statükocu güçlere, özellikle AKP-MHP faşizmine her türlü imkânı verdi. Özellikle çöktürme eylem planı temelinde on yıldır hiçbir kural, ölçü, ahlak dinlemeden saldırdılar PKK'ye. İmralı'daki tecrit sistemi de budur, gerillaya dönük saldırı da budur, halk üzerindeki katliam da böyle. Yani önce PKK'yi zayıflatalım, etkisiz kılalım ki ondan sonra kendi aramızda çıkar savaşını daha iyi yürütürüz hesabı yaptılar. Ama ne kadar saldırdılarsa başaramadılar işte. PKK'yi imha ve tavfiye saldırıları boşa çıkartıldı. Başarısız kılındı. İmralı işkence ve tecrit sistemi Önder Apo'nun direnişinde bir milim bile zayıflama ve gerileme yaratamadı. Şimdi artık gerçekten de bir çıkmaz içindeler. Ne kendi aralarında yeterince çatışmayı geliştirebiliyorlar ne de PKK'ye karşı daha uzun süre birlik yapabiliyorlar. Yapsalar da onun sonucunu alamadılar. Dolayısıyla zamanları kalmadı. Daha çok saldırı, daha hızlı gözü dönmüş saldırılar yapıyorlar, yapacaklar. Biraz bu anlaşılır bir durumdur. Ama bu öyle uzun süreli de olmayacak. Şimdiye kadar olduğu gibi birliklerini de koruyamazlar. Giderek iç çelişkiler de artacak. Alternatifin, Kürt özgürlüğüne dayalı demokratik Orta Doğu alternatifinin giderek daha hızlı gelişme ve yayılma imkânı var. Bunu yok etmek için saldırdılar. Başaramayınca onunla yaşamak zorunda kalacaklar. Uzlaşma arayışı sonunda kalacaklar, mecburlar yani.

Şimdi bu durumda PKK'nin rolü nedir? Biz bütün saldırılara karşı her türlü cesaret ve fedakârlığı göstererek direndik. Önder Apo direndi. Kahraman gerilla direndi, Zap'ta, Metîna'da, Xakurkê'de, Avaşîn'de, Bakur'da. Tarihin en büyük direnişini verdi. Kadınlar, gençler direndiler, halkımız direndi, dostlarımız direndi. Dört parça Kürdistan'da, dünyanın dört bir yanında... Önder Apo'nun fiziki özgürlüğünü hedefleyen küresel özgürlük hamlesi temelinde son bir yıldır bu direnişi en üst düzeye vardırdık. Çok yönlü ve çeşitli hale getirdik. Önemli sonuçlar verecek aşamaya da ulaştırdık. Şimdi bunu sonuca götürmeye çalışacağız. 47. PKK yılının hedefi kesinlikle budur. İmralı işkence ve tecrit sistemi parçalanacak. Önder Apo'nun fiziki özgürlüğü sağlanacak, gerillayı imha etmek isteyenleri gerilla yenilgiye uğratıp çıkmaza sokacak, onlar çöküşe gidecek. Yani AKP-MHP faşizminin çöküşe gideceği bir süreç içerisindeyiz. Çok yoğun ve hızlı gelişmeler olacak bu 47. PKK yılında. Düşman saldırılarını daha iyi göğüsleyip kırmak için, daha etkili mücadele ederek bu çıkmazı sona erdirmek, kanı, gözyaşını durdurmak, Kürt özgürlüğüne dayalı demokratik Türkiye'yi, demokratik Ortadoğu'yu yaratarak bu yönlü gelişmeleri hızlandırarak bu özel savaş tahribatlarını, katliam ve toplumu çürütme durumlarının önünü almak için tüm gücümüzle mücadele edeceğiz. Bu konuda artık sonuç alacak düzeye geldiğimizi düşünüyoruz. Çünkü düşman bitme noktasında, bütün imkânlarını tüketti. Biz de daha etkili mücadeleler yürütebiliriz. Artık kendi aralarındaki birliği şimdiye kadar olduğu gibi koruyamazlar, koruyamıyorlar da zaten. Öyle yaparlarsa daha çok kendi içlerinde çürüme gelişecek, ona dayanma durumları da yok. Bunlardan da yararlanarak bu 47. yılı daha büyük mücadele, daha büyük kazanım yılı, Önder Apo'nun fiziki özgürlüğünü sağlama ve Kürt sorununu çözme yılı haline getirmeyi hedefliyoruz. Bu şimdiye kadar bir mücadeleydi, propagandaydı. Şimdi gerçekleşme aşamasına geldi. Propagandadan fiiliyata dönüşen bir slogan artık. Bu geçmişte propaganda sloganıydı. Şimdi eylem sloganıdır. Her yerde bu temelde Kürt halkı ve dostları ayakta, kadın ve gençler ayakta, gerilla direniyor. Düşmanın ise saldırı gücü en aza indi.

Kritik bir süreç, dikkat etmek lazım. Tedbirlerde hata yapmamak gerekli ama mücadeleyi büyütmek gerekiyor, geliştirmek gerekiyor her alanda. Özgürlük hamlesini her yol yöntemle, her yerde büyütmeliyiz. 47. PKK yılını her alanda özgürlük mücadelesinin daha geliştiği ve büyük zaferler kazandığı yıl hale getirmeliyiz. Umudumuz bu, böyle olacağına da güveniyoruz. Tüm halkımızı, dostlarımızı böyle bir mücadele gerçeğini her alanda daha güçlü örgütlemeye ve daha etkili geliştirmeye de çağırıyoruz. Bir kere daha halkımızın parti bayramlarını kutluyor, PKK ruhuyla 46. yıl dönümünde özgürlük mücadelesini daha büyük bir coşkuyla geliştireceklerini, her alanda Önder Apo'ya, şehitlerimize sahip çıkarak özgürlük mücadelemizi büyüteceklerine inanıyor, başarılar diliyoruz.