Şêxmeqsûd’da Bakur Cîlo ruhuyla kazanıldı
Şêxmeqsûdlular, Bakur Cilo’nun yaşamda ve savaşta hep öncü olduğunu belirterek, “Mahallemizdeki Arap, Kürt ve Türkmenler, şehit Bakur Cîlo ile direnişe katıldı ve kazandı’’ dedi.
Şêxmeqsûdlular, Bakur Cilo’nun yaşamda ve savaşta hep öncü olduğunu belirterek, “Mahallemizdeki Arap, Kürt ve Türkmenler, şehit Bakur Cîlo ile direnişe katıldı ve kazandı’’ dedi.
Hem savaşı yönetir hem de halktan kimin bir derdi, hastalığı, sorunu olursa yardımına koşardı.
Bugün de Şêxmeqsûd denildiğinde akla direniş ve şehit Bakur gelir.
Bakur Cîlo (Brûsk Cemal Sebir) 1984’te Başûrê Kurdistan’ın Silêmanî kentinde dünyaya gelir. Babası Kurdistan Özgürlük Mücadelesinin şehidi olan Bakur Cîlo’nun ağabeyi de Zagroslarda gerilla olarak şehadete ulaşır.
Genç yaşta PKK saflarına katılan Bakur Cîlo, Kurdistan’ın dört parçasında da savaşır. Rojava Devrimi’nin başlangıcında Rojava’ya koşan Bakur Cîlo, önce YPG saflarında Kobanê’de savaşa katılır. Türk devleti güdümündeki çetelerin saldırısı altında olan Şêxmeqsûd Mahallesi’ne ise 2013’te gelir. Burada Arap, Kürt ve Türkmenlerden oluşan Cephet El Ekrad güçlerinin komutanlığını yapan Bakur Cîlo, kısa sürede yaşamı ve savaşıyla tüm savaşların ve mahalle sakinlerinin direniş motivasyonu haline gelir. Şêxmeqsûdlular, Türk devletinin güdümündeki 27 çetenin 4 Nisan 2016’da Şêx Meqsêd ve Eşrefiyê mahallelerine başlattığı saldırıda 7 Nisan günü şehit düşen Bakur Cîlo’yu ANF’ye anlattı.
HEPİMİZİN KOMUTANIYDI
Fatma Mustafa, Şexmeqsêd halkının savaşçılarla omuz omuza direndiğini, bu direnişin öncü komutanının Bakur Cîlo olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Heval Bakur’u ilk defa 2013’te Maruf Camisi’nin yanında gördüm ve tanıştım. O dönem Cebhet El Ekrad gücünün komutanıydı. Kendisiyle birçok sohbetimiz oldu. Bazen devrime nasıl katıldığını anlatır, zaman zaman da ailesinden söz ederdi. Babasının şehit düştüğünü fakat annesinin onun mezarına dahi gidemediğini, çünkü onun da öldürülme tehlikesi olduğunu söylemişti. Sözcükler Heval Bakur’u anlatmaya yetmiyor. Bazen bize ‘Siz arkadaşlara çok fazla vasıf yüklüyor, çok büyütüyorsunuz’ diyorlar ama öyle değil. Onlar kendi emeği, direnişi, yaptığı işle büyüyüp ve anlam kazanıyor. Heval Bakur da kendi emeği ve insancıl yanıyla kendini var etti.
ANALARA ÇOK DEĞER VERİYORDU
Bize çok saygı gösterirdi. Bütün analar da onu çok severdi. O bizim mahallemizin oğlu olmuştu. Ben de bir anayım. O süreçte arkadaşlardan gizli cepheye de gidiyordum, çünkü arkadaşlar bana zarar gelir korkusuyla cepheye gitmeme izin vermiyordu. Mahallemizde hemen hemen sürekli savaş olurdu ama 2016’da 27 çete birleşip en büyük saldırıyı gerçekleştirdi. O süreçte Bakur’u da cephede görmüştüm. Şehadetinden hemen önceydi ve Newroz’du. Aralarında Heval Bakur’un da olduğu bir grup arkadaş sokakta oturmuştu. Bana, ‘Sen burada ne arıyorsun anne’ dedi. Ben de ‘Sizi eleştirmeye geldim. Siz bu kadar arkadaş burada toplanmışsınız, bir havan gelse ne olacak. Kim hesap verecek’ diye yanıt verdim. Bakur, diğer arkadaşlara ‘Dağılın, anne haklıdır. Talimatını dinleyin’ dedi. Hepimize tüm analara böyle değer verirdi.’’
BAKUR ETRAFINDA BİRLEŞMİŞTİK
Bakur’un farklı halklardan oluşan Cephet El Ekrad gücünü ve Şêxmeqsûd Mahallesi sakinlerini direniş etrafında birleştirdiğini söyleyen Fatma Mustafa, şöyle devam etti: “Cebhet El Ekrad gücü farklı halklardan meydana geliyordu. Araplar, Türkmenler, Kürtler, Bab tarafından gelenler, Cephet El Ekrad saflarında Heval Bakur öncülüğünde savaşıyordu. Hepsine maddi manevi yapabilecek her türlü desteği ve morali veriyordu. Heval Bakur çok seviliyordu, çünkü Şêxmeqsûd’da yaşayan herkes için didiniyordu. Her zaman savaşın en ön cephesinde ve savaşçılarının önündeydi. Canını bizim için feda etti. Heval Bakur bambaşkaydı. Hem savaşı yönetir hem de halktan kimin bir derdi, hastalığı, sorunu olursa onun yardımına koşardı. Bugün de Şêxmeqsûd denildiğinde direniş ve Heval Bakur akla gelir. Daha savaşın ilk yıllarından mahallemize geldi ve hiç kopmadı. Bugün bizim sokağın adı Şehit Bakur’dur. Şehadetinden bugüne kadar da aileler, yeni doğan çocuklarına Bakur ismini veriyor. Şehit Bakur ve diğer tüm şehitlerimizi bir kez daha saygı ve sevgiyle anıyorum.”
HER AN VE HER YERDE SAVAŞÇILARLAYDI
Şêxmeqsûd’dan 2011’de Rojava Devrimi’ne katılan Yusuf Efrîn ise yaşanan savaşı ve bu savaşta komutan Bakur’un rolünü şöyle anlattı: “Suriye iç savaşının başlaması ardından Halep’te çok vahşi bir savaş yaşandı. Şêxmeqsûd’a onlarca çete birleşip vahşice saldırdı. Mahallemizin ayakta kalmasını ve yenilmemesini sağlayan halkımız ve şehitlerimizdi. Onlardan aldığımız ruhla kendi ayaklarımızın üzerinde durduk ve devam ettik. Ancak bu savaşta bizlerle yaşayan bir komutanımız vardı: Heval Bakur. Halka, mücadeleye bağlılığı ve sevgisi çok farklıydı. Apocu ruh ve sevgi vardı. Arkadaşlarını ve halkı çok seviyordu. Bize kendi anası, babası gibi bakıyordu. Birini birazcık düşünceli görse hemen yanına gider ve ilgilenirdi. Hep gülüyordu, moralliydi. En büyük olumsuzluk içinde bile moralli bir duruş sergiliyordu. Bir kez olsun savaşçılarının morali düşmüyordu. Direniş boyunca her dakika, her an bizimle birlikteydi. Defalarca, ‘Heval Bakur senin saldırının içinde olman gerekmiyor. Sen bize talimat ver, ne yapacağımızı söyle yeter’ dedik. Hem ne yapacağımızı söylüyordu hem de bizimle birlikte yapıyordu. Son nefesine kadar da böyle yaptı. ‘Heval Bakur çeteler, burada sabah ezanı okuyacaklarını söylüyorlar’ dedik. Gülerek, ‘Heval Nuri, biz şehit düşene kadar gelemezler. Biz şehit düştükten sonra, cenazelerimizin üzerinden yürüsünler’ diye yanıt verdi. Bu sözü bile insana büyük güç veriyordu. Tüm felsefesi, fikri Önder Apo’ydu.”
İSMİNİ DUYAN DİRENİŞE KATILIYORDU
İlk tanıdığım günden şehid düştüğü güne kadar Heval Bakur hep aynı ruh, aynı heyecan ve aynı insancıllığıyla devam etti. Halk onu çok seviyordu. Nerede olursa olsun halk hep yanına gidiyordu. Halkla ilişkileri her zaman Önder Apo’nun felsefesi temelindeydi. Kendini asla üstün görmezdi. Büyük küçük herkese çok saygı gösterirdi. Zaten sürekli halkın içindeydi. Şêxmeqsûd üzerine o kadar yoğun saldırılar oluyordu ama bir an olsun bile halkı bırakmıyordu. Gerektiğinde onlara toplantı yapıyordu, gerektiğinde onlarla sohbet ediyordu. Halk içinde karışıklık olmasın diye her şeyi yapıyordu. Bu yüzden şehadeti sadece savaşçılarını değil tüm halkı derinden etkiledi. Şehit düştüğü zaman bile kimse inanmak istemiyordu. Şêxmeqsûd’da halk ismini duyduğunda direnişe katılıyordu. Heval Bakur olmasaydı Şêxmeqsûd kaybedebilirdi. Halk o kadar seviyordu ki, onun sözüyle her şeyi göze alabiliyordu. Heval Bakur, halka, halk da ona güç veriyordu. Genç, yaşlı, kadın, erkek, çocuk demeden herkes direnişe katılıyordu.
BİZE ÇOK ŞEY ÖĞRETTİ
Heval Bakur’u sadece bir komutan olarak görmüyorduk, bazen annemiz oluyordu, bazen babamız oluyordu. Bizim her şeyimizdi. Bize söyledikleri, bize öğrettiklerini daha önce duymamıştık, bilmiyorduk. Heval Bakur sayesinde kendimizi ifade etmeyi, savunmayı, haklarımıza sahip çıkmayı öğrendik. Elimden gelseydi asla ondan kopmazdım. Son nefesime kadar yanında olurdum. Son olarak şunu söylemek istiyorum. Bazen bu arkadaşlarımızı hatırlamak gerek, biz onların anılarına sahip çıktığımız sürece ve herkes ne yapacağını bildiği sürece işler çok daha başarılı ilerleyecek.”
DİRENİŞİ KADAR KOMUTANI DA GÖRKEMLİYDİ
Savaş sürecinde Şêxmeqsûd’da gazetecilik yapan Sozdar Waqas da Şêxmeqsûd Direnişi ve Bakur Cîlo hakkında şöyle konuştu: “Çetelerin 2013’te saldırıları sonucu ailemle birlikte Efrîn’e göç ettik. Ben 2014’te tekrar Şêxmeqsûd’a döndüm. İlk kez orada basın çalışmalarına başladım. İki arkadaş daha vardı ve bizim öyle bir eğitimimiz de yoktu. Çetelerin saldırılarını, vahşetini ve bunun karşısında mahalledeki direnişi kameralarımızla görüntüleyerek dünyaya duyurmak istiyorduk. Yine direnişin hikayelerini de yazıp anlatmaya çalışıyorduk. Basın çalışmalarına başladığımın ilk haftası yeniden saldırılar başladı. Burada ilk başta küçük bir grup halinde kendini örgütleyen halk, şehit anmaları yapıyordu, onları çekiyorduk. Şehit düşen arkadaşların hikayelerini derliyorduk. 2014-2016 arasında zaman zaman küçük guruplar halinde zaman zaman da hepsi birleşerek büyük saldırılar gerçekleştiriyordu ama en kapsamlı ve yoğun saldırı Şubat 2016’da başladı. Savaş aralıksız bir biçimde Haziran’a kadar sürdü. O dönem halk ve askeri güçler bir oldu. Halkın büyük bir bölümü cepheye geldi. Yaşlı anneler cephe için yemek yapıyordu. Bazıları yaralılara yardım ediyordu. Bu savaş sürecinde bir çok savaşçı ve komutan tanıdık. Onlardan güç ve moral aldık. Bu komutanlardan en başta geleni Heval Bakur’du. Onu daha önce bir ailede görmüştüm ama savaşta çok daha iyi tanıdık.
ŞEHİTLERE VE ÖNDERLİĞE ÇOK BAĞLIYDI
Biz, Nisan’da Eşrefiyê cephesine gittik. Zaten Eşrefiyê ve Şêxmeqsûd mahalleleri yan yana ve birlikte direndi. O cepheye Şehit Sosin bakıyordu. Orada Eşrefiyê Hastanesi vardı. Heval Bakur ve aynı direnişte şehit olan Heval Ebu Nur geldiler. Her iki arkadaş Cebhet El Ekrad gücünün komutanlarıydı. 4 Nisan’dı ve arkadaşlar orada Önderliğin doğum gününü kutlamak için ağaç dikti. YPG savaşçılarını çağırdılar, davul zurna getirdiler. O savaşın içinde biz moral yapıp halay çektik. Ağaç fidanlarını da onlar getirmişlerdi. Şêxmeqsûd direnişinde şehit düşen her arkadaşın adına ağaç diktiler. Heval Bakur da yanında şehit düşen arkadaşlarının adına ağaç dikti. Önderliğe ve şehit arkadaşlarına çok bağlıydı.
HER ANI BÜYÜK ANLAMLANDIRIYORDU
Şêxmeqsûd direnişindeki komutanların hepsi savaşçılarının önünde direnişte yer alıyordu. Tüm savaş komutanları içinde Bakur’un yeri ayrıydı ama hepsi Heval Bakur’la aynı ruhla hareket ediyordu. Hepsini saygıyla anıyorum. Yaşamın her alanında öncülük ediyorlardı ve her anı büyük anlamlandırıyorlardı. Tüm halka ve bizlere de moral ve güç oluyorlardı. Düşünün o kadar yoğun bir savaş içinde davul çalıp halay çekiyorduk. Bu düşmanımızı bile şaşırtıyordu. Bu nedenle bizim içimizde korku yoktu. Ne biz de ne de savaşçılarda korkunun zerresi yaşanıyordu. Düşman bizim üzerimizde her türlü silahı kullanıyordu. Hatta iki defa kimyasal bile kullandılar. Hem halk hem de YPG savaşçıları bunda ciddi etkilendi ama hiç kimsenin aklına burayı bırakıp gitmek gelmiyordu. Direniş böyle zafere ulaştı. Şêxmeqsûd’a gelen herkes ilk başta direniş yerini görmek istiyor. Devrim öncesi ismi Muxadderat olarak tanınan bu yer şimdi herkes tarafından Şehit Bakur’un yeri olarak tanınıyor. O direnişte yer alan birçok kişi, hala bile daraldığında buraya geliyorlar. Burada sanki nefes alıyorlar. Burada hala şehitlerin kokusu, direnişin kokusu var. Her karışında direnişin anıları var.
ASLA UNUTMAYACAĞIZ
Şêxmeqsûd’da 7 Nisan günü çok büyük patlama sesleri gelmeye başladı. Tekrar büyük bir saldırının başladığını anladık. Ben hastanenin yakınında haberimi yazıyordum. Bir anda araba sesleri, kalabalıklar ve çığlık sesleri gelmeye başladı. Bizim ambulanslarımız yoktu. Yaralılar hastaneye lojistik arabasıyla getiriliyordu. Üç arabanın hastane önüne geldiğini gördüm. Yaralı ve şehitleri getirmişlerdi. Biz daha tam olarak anlamamıştık ne olduğunu. Hastaneye ulaştığımda Heval Bakur’un da içinde olduğu yaralıları gördüm. Yaraları çok ağırdı. Hastanede ne yeterli teknik ne de ilaç vardı. Halep tarafına götürmek istediler ama götürürken yolda şehit düştü. 7 Nisan günü Heval Bakur ve Heval Ebu Nur şehit düştüler. Birlikte kalan savaşçıları şehit oldu. Çok büyük direnmişlerdi. Şehadetleri ardından savaşçıları ve mahalle halkı da onlara söz verdi, sonuna kadar direndi. Şehit Bakur ve diğer şehitlerimizi asla unutmayacağız. Direniş ruhları, Şêxmeqsûd’da her zaman yaşayacak.’’