Önder Abdullah Öcalan’a Özgürlük İnisiyatifi-Suriye üyesi Silêman Îsa Ahmed, uluslararası komplonun 25. yıl dönümüne ve Abdullah Öcalan’a özgürlük hamlesine ilişkin konuştu.
-10 Ekim de 74 ülkenin katılımıyla başlatılan "Abdullah Öcalan’a özgürlük Kürt sorununa çözüm"hamlesi Rojava'da ne zaman başladı? Hamleye Rojava ve Kuzey-Doğu Suriye halkları nasıl bir katılım sağladı?
10 Ekim'de dünya çapında 74 ülkenin katıldığı bir hamle başlatıldı. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü ve Kürt sorununun çözümünü hedefleyen bu hamleye önemli boyutta katılım sağlandı. Özellikle bulundukları toplumlarda belirli bir statüleri olan kişilerin oldukça yoğun katıldığı bir hamle. Yazar, hukukçu, araştırmacı, filozof, doktor ve kendi dallarında Nobel ödülü almış aydın kesimin yoğun ilgi gösterdiği bir hamle. Bu kadar önemli şahsiyetin Önderliğin fiziki özgürlüğü için seferber olması, aslında bir hakikati de ortaya koyuyor. Dünyanın Önderliğin özgürlüğüne ihtiyacı var. İnsanlar Önderliğin felsefesine ihtiyaç duyuyor. Kürt sorununun çözümüne ihtiyaç duyuyor. Neden? Çünkü Ortadoğu'da bir çözümün ya da değişimin olabilmesi için, öncelikle en köklü olandan başlanması gerekir. Şimdi Kurdistan'ın her dört parçası, ırkçı ve faşist devletlerin sömürüsü altındadır. Demokrasiyi tanımayan ülkelerdir. Ortaya çıkan her bir savaşta, bakıyorsun bu devletlerden biri o savaşın tarafıdır. Bu anlamda bu ülkelerde Kürt sorununun çözülmesi demek, Ortadoğu merkezinde demokrasinin gelişmesi anlamına geliyor. Ortadoğu'nun merkezinin yani İran, Türkiye, Irak ve Suriye’nin demokratikleşmesi aynı zamanda kendi etrafını da etkilemesi anlamına geliyor. Çünkü bu dört ülke aynı zamanda batı ile doğu arasındaki köprüyü de oluşturuyor. Dünyanın batısından dünyanın doğusuna geçecek her yol Kurdistan'dan geçiyor. Bu anlamda bu hamlenin önemi daha da büyük ortaya çıkıyor.
10 Ekim'de dünya çapında başlatılan bu hamleye Rojava ve Kuzey-Doğu Suriye de tüm gücüyle 14 Ekim'de katıldı. Rojava halkı eğer Önderliğin felsefesi ve gücü olmasaydı, bu karanlık ve faşist güçler bu savaşın yükünü Rojava'ya yüklemek istiyorlardı. Bu savaşın kurbanları Kürtler ve Rojava olacaktı. Ancak Önder Apo’nun felsefesi ile Rojava, Suriye halkların demokrasi ve birliğin sembolü oldu. Suriye sorununun çözüm anahtarı oldu. Neden? Şimdi Rojava’ya baktığında, Ortadoğu'nun mozaiğini oluşturduğunu söyleyebiliriz. Tüm halkları ve ulusları kendi içinde kucaklıyor. Kürt, Süryan, Keldan, Asuri, Ermeni, Şişan, Arap halkları var. Yine Müslüman, Hıristiyan, Êzidî dinleri var. Tüm bu mozaik karanlık güçler için halkları birbiri ile savaştırmak için iyi bir meydan. Ancak, halkların Önderliğin felsefesini ve ideolojisini tanımasıyla bunun tam tersi gelişti. Karanlık güçlerin yönünü Rojava'ya verdiği çeteler, Türkiye gibi birçok yerden de desteklenmesine rağmen halkımızın karşısında başarıya ulaşamadılar. Halkımızın sahip olduğu ideolojik ve felsefi güç sayesinde bir olmayı başardılar. Bu karanlık güçler karşısında birlikte direnmeyi ve boşa çıkartmayı başardılar. Bu nedenle halkımız herkesten daha çok bu hamleye sahip çıktı ve kitlesel olarak geliştirdi. Birçok yürüyüş, konferans, toplantı, Önderliğin kitaplarını okuma kampanyası düzenlendi. Önderlik kitapları üzerinde eğitim gören gruplar oluşturuldu. Halka Önderliğin kitaplarını yorumlayan gruplar oluşturuldu ve bu gruplar halkın içine inerek Önderliğin kitaplarını anlattı. BM önünde eylemler yapıldı. Açlık grevleri yapıldı. Bu eylemler sadece Kürt bölgelerinde yapılmadı. Özellikle Arap bölgelerinde yapıldı ve buralarda çok daha büyük katılım oldu. Yine Arap kadınları tarafından büyük ilgi gösterildi. Arap kadınları kendisini Önderlik felsefesinde gördü. Kendi özgürlüğünü Önderlik felsefesinde gördü. Biz Kuzey ve Doğu Suriye halkları olarak Önderliğimize borçluyuz. Çünkü sahip olduğumuz bu demokratik sistem, bugün yaşadığımız istikrar ve güvenlik ortamını ona borçluyuz. Yine eşbaşkanlık sistemi ve bugün kadının toplumdaki yeri, tüm bunlar Önderlik felsefesi sayesinde oldu. Bu nedenle de kampanyaya ilgisi kadınların çok daha fazla oldu. Yapılan tüm bu eylemlerde kadınlar hep öndeydi.
'AYDINLAR VE BİRÇOK ÇEVRE ÖNDERLİĞİN FELSEFESİNDE BİRLEŞİYOR'
Son yıllarda özellikle Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın fikirleri ve felsefesinin etkileri giderek büyüyüp yaygınlaşıyor. Dünya halklarının Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın bu denli sahiplenmesinin nedeni nedir sizce?
Bu hamle büyüyerek devam ediyor. 74 devlet ile başlayan bu hamle, bugün dünyada 125 merkeze ulaşmıştır. Her geçen gün gelişiyor ve büyüyor. Tahmin edemeyeceğimiz birçok ülke bu hamleye katıldı. Örneğin Bangladeş gibi bir ülkede bile kadınlar hamleye katılıp, Önderlik felsefesine katılıyorlarsa, demek ki Önderliğin fikri ve felsefesi her yere ulaşmıştır.
Başta da dediğimiz gibi bu hamleye katılanların büyük bölümü, aydın kesimlerden oluşuyor ve kendi toplumlarında etki sahibi olan insanlardır. Bu anlamda bu insanların bulundukları toplumlarda değişim yaratma imkanları ve etkileri olacaktır. Bugün dünyada en büyük tahribatın yapıldığı diğer bir alan da doğadır. Kapitalist anlayışın tahripkar pratiğine karşı, ekolojik devrimi yaratmak. Dünyanın tüm kaynaklarını yok etme aşamasına getiren güçlere karşı, doğayı ve ekolojik yaşamın reçetesini yine Önderlik felsefesi öngörüyor. Bu anlamda buna karşı duyarlı olan tüm çevreler ve aydınlar, Önderlik felsefesi etrafında birleşiyor ve bu hamlede buluşuyorlar. Elbette ileri süreçlerde birlikte daha büyük işler yapılacak. Daha örgütlü çalışmalar yapılacaktır. Çünkü bu insanlar insan yaşamında ve toplumda değişimin olmasını istiyorlar. Çünkü kapitalist modernite insanlığın tüm değerlerini ayaklar altına almıştır. Buna karşı bir demokratik ve barış cephesinin olması gerekir. Bu cephenin temel görevi de Önderliğin fiziki özgürlüğünü sağlamaktır. Demokratik modernitenin geliştirilmesi için bu gereklidir. Dünyada insanların kendi doğası, kültürü ile güvenli bir şekilde yaşamasının sağlanması gerekir. Bugün doğa felaketlerinde binlerce insan yaşamını yitiriyor. Tüm bunlar kapitalist modernitenin yarattığı tahribatlar nedeniyledir. Toplumların ihtiyaç duyduğu demokratik moderniteye öncülüğü ise Önderlik dışında kimse yapamaz. Çünkü bunun temelini Önderlik felsefesi oluşturdu. Toplumda kadın sorunu, gençliğin sorunu tüm bunlar yine cevabını Önderlik felsefesinde buluyor. Bu anlamda tüm insanlığa aslında cevap oluyor.
'ÖNDERLİKTEN HABER ALINAMIYOR; HESABINI SORMALIYIZ'
Rojava ve Kuzey-Doğu Suriye’de bundan sonra hamle nasıl yürütülecek? Nasıl eylemsellik geliştirilecek?
Tabii bu hamle bize bağlı olarak gelişmiyor. Yada tek biz başlatmadık. Ama Kuzey ve Doğu Suriye kapsamında ele alırsak, Şubat ayının başından bugüne kadar halkımız sokaklarda ve eylemsellik içinde. Şimdiye kadar dört konferans yapıldı. Genç kadınlar, Kongra Star, PYD Önderlik için konferanslar yaptılar. Yine biz Önderlik İnisiyatifi olarak konferans yaptık. Bu konferanslara tüm Kuzey ve Doğu Suriye halkları katılıyor. Yine farklı yerlerden katılımlar oluyor. Direkt katılamayanlar sinevizyon ve benzeri yöntemler aracılığıyla katılıyor. Her konferansta ilerisi için planlamalar yapılıyor. Eylem planlamaları çıkarılıyor ve bunlar birlikte yapılıyor. 9 Ekim'de biz imza kampanyası başlattık. Bu kampanya sadece Kuzey ve Doğu Suriye kapsamında değil, Şam, Lübnan ve hatta Güney Kurdistan'a kadardır. Biz bir buçuk milyon hedeflemiştik ve şimdi bir milyon 600 imza toplandı. Bunlar gerekli insan hakları kurumlarına, uluslararası kurumlara gönderilecek. Örneğin CPT gibi bir kurumun kendi görevlerini yerine getirmesi gerekir. Şimdi uluslararası kanunlara göre bir insan 14 günden fazla hücrede tutulamaz. 14 günü aşıp 15. güne çıktığında bu işkence kapsamına giriyor. Ama Önder Apo 15 yıldır tek hücrede tutuluyor. Yine 36 aydır Önderlikten hiçbir haber alınamıyor. Bunun hesabını sormak halkımızın hakkıdır. Kendi iradesine sahip çıkıyor. Bu imzalarla halkımız Önderliği kendi iradesi olarak gördüğünü beyan ediyor ve hakların iradesine herkesin saygı göstermesi gerekir. Yine bizim programımız var, önümüzdeki süreçte mektuplar göndereceğiz. Tüm devlet başkanlarına ve uluslararası kurumlara mektuplar gönderilecek. Daha önce BM’ye, Vatikan'a, birçok kurum başkanına, Avrupa insan hakları kurumlarına ve CPT’ye mektuplar gönderdik. Şimdi bu mektup kapsamını daha da genişleteceğiz. Yani bizim eylemlerimiz devam edecek. Bu eylemlerimiz elbette demokratik bir kapsamda olacak. Sonuç alınana kadar bu devam edecek.
Komplonun 26. yılında tecrit ağırlaşarak devam ediyor. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'dan hiçbir haber alınamıyor. Bununla birlikte Türk devletinin saldırıları da her geçen gün Başûr’da ve özellikle Rojava’da artarak devam ediyor. Bu saldırıların komployla bağlantısını nasıl yorumluyorsunuz?
Şimdi bu çemberden sadece Kürt halkı zorluk çekmiyor. Tüm Ortadoğu halkları bundan etkileniyor ve büyük zorluklar yaşıyor. Önder Apo üzerindeki tecrit her derinleştiğinde Türk devletinin halklara yönelik baskı pratiği daha da derinleşiyor. Örneğin, 36 aydır Türk devletinin Kürt halkına karşı saldırıları durmamıştır. Özellikle Kuzey ve Doğu Suriye halklarına yönelik her geçen gün saldırıları artarak sürmüştür. Her tarafı bombalıyor, her yerde halka öncülük eden ve umut olan insanları suikastla katlediyor. Halka hizmet eden insanları hedef alıyor. Burada şunu söylüyor aslında, irade sahibi insanların toplumda yaşamaması gerekir. Bu şekilde iradesiz ve sürü şeklinde bir toplum yaratmak istiyor. Toplumun kendi kendisini yönetmesini istemiyor, her zaman onların kendi hakimiyetinde olmasını istiyor. Elbette biz de Önderliğin halkı olarak sürü zihniyetini kendi üzerimizde kabul etmiyoruz. Önderlik kendi iradesi, mücadelesi, fikir ve felsefesiyle bu komployu boşa çıkarttı. İmralı hücresini, özgür yaşamın, demokratik yaşamın inşa edildiği bir yere dönüştürdü. Sadece Kürt halkı için değil, tüm dünya halklarının birlikte yaşamalarını ve birbirlerini kabul edecek bir felsefe sundu dünyaya. Dünyada hiçbir kapitalist sistem böyle bir yaşam oluşturmadı. Bakalım bugün İsrail ve Filistin savaşına. Gerek İsrail destekli gerekse Filistin destekli devletler ve güçlere bakalım, şimdiye kadar çözüm için bir tartışma geliştirmemişlerdir. Buldukları tek çözüm, iktidar odaklı çıkar çatışmasıdır. Her iki halkın birlikte yaşamalarını geliştirecek, ya da anlaşacak bir anlayış üzerinde bir çözümü hiç kimse dillendirmiyor. Çünkü iktidarist devletler toplumun güçlenmesi ya da özgür olmasında kendi yok oluşlarını görüyorlar. Bu nedenle de hiçbir zaman savaşların bitmesine izin vermeyeceklerdir.
Her Önderlik üzerindeki tecrit ağırlaştığında, ben diyorum bakalım bu sefer nerede bir savaş çıkarılacak. 36 ay içinde takip edin ne kadar savaşlar yaşandı. Bunlar tek zihniyet üzerinde ilerliyorlar. Kendi egemenlikleri, iktidarlarını sürdürmek için DAİŞ, Cebhet El Nusra ve tüm bu karanlık güçlere ihtiyaçları vardır. Kendilerini böylelikle halkların sahipleri olarak gösterip kendi kirli sistemlerini devam ettirmek istiyorlar. Ancak özgürleşen, irade ve kendi yönetim sistemine sahip olan bir toplumun, tüm bunlara ihtiyacı olmayacak. Ve bu güçlerin Ortadoğu'da bir gereklilikleri kalmayacak. Ancak Ortadoğu tüm dünya için, gıda, enerji ve ekonomi deposudur. Tüm bunlara nasıl sahip olacaklar, yada Ortadoğu'yu nasıl sömürecekler, elbette bu karanlık güçler sayesinde. Bu nedenle bizim de artık tüm bunlara karşı güçlerimizi birleştirip, kendimizi güç haline getirerek mücadelemizi daha da güçlendirmemiz gerekir. Hatta bunlara karşı ortak bir cephe oluşturarak bu gasp, öldürme, yok sayma ve sömürü kültürüne karşı büyük bir mücadele vermemiz gerekir. Elbette bu da Önderliğin fiziki özgürlüğü olmadan olmayacaktır.
Elbette dünya çapında ve Kurdistan’ın dört parçasında komploya karşı halkların verdiği bir mücadele var. Ancak devam eden bu komployu boşa çıkarmak ve halkların içinde bulundukları bu çemberi kırmak için nasıl bir mücadele tarzı gerekli?
Şimdi biz bu komployu nasıl boşa çıkartacağız ve buna karşı nasıl bir mücadele yürüteceğiz. Bunun için ancak yine Önderliğimize dönmemiz gerekir. Yani İmralı’ya dönmemiz gerekir. Önderlik direnişiyle, yoğunlaşması, araştırmaları ve geliştirdiği büyük fikir yoğunluğuyla komployu boşa çıkarttı. Biz de ancak tecridi kırmayı ve devam eden komployu boşa çıkartmak için Önderlikten öğrenmemiz gerekir. Önderliği doğru okumak, Önderlik ile diyaloğumuzu geliştirmemiz gerekir. Bunu nasıl yapacağız? Elbette Önderliği doğru okumak ve doğru uygulamak yapılabilir. Önderliği doğru anlamak, Önderliğin talimatlarını yerine getirmektir. Ve Önderliği doğru uygulamakta, elbette Önderliğe verilen en doğru cevaptır. O zaman Önderlik üzerindeki baskıyı da kaldırmış oluruz. Düşman da bu şekilde mecbur kalıp Önderliğe tekrar dönmek zorunda kalacak ve diyalog kurmak zorunda kalacaktır. Yapılan tüm eylemlerde, çalışmalarda bunun esas alınması gerekir. Her birimizin, hatta her bir evin demokratik kültürün geliştirilmesi için bir merkez haline getirilmesi gerekir. Her birimizin dünyaya şunu göstermesi gerekir, Önderlik her birimizin canından bir parçadır. Daha önce her yere mail gönderme hamlemiz vardı. Bu tür hamlelerin durmaması gerekir. Halkımızın her birinin bunu kendisine görev olarak görmesi ve yapması gerekir. Her birimiz dünyaya biz Önderliksiz yaşamayacağımızı, göstermemiz gerekir. Bunu sadece temsili yapmamak lazım. Bu her birimizin temel görevidir. Şunu iyi anlamamız ve görmemiz gerekir: Bizim savunmamız ve güvenliğimiz, Önderliğin savunması ve güvenliğine bağlıdır. Kimse bunu bizim elimizden alamaz. Önderliğimiz ve hareketimizin öncüleri, bize direnişin her türlü yolunu göstermişlerdir. Biz de yaratıcı olmalıyız. Biliyoruz ki, insan özgürleştikçe aynı zamanda yaratıcı da olabiliyor. Her birimizin kendi özgürlüğü için cevap olması gerekir. Kendi mücadelesinde ve işinde daha yaratıcı ve verimli olması gerekir. İnsanlarla ilişkileri daha da geliştirmek gerekir. Dünyada milyonlarca demokratik ve özgürlük yanlısı insan var. Onlara ulaşmalı ve onlarla birlikte daha yaratıcı ve sonuç alıcı bir mücadele geliştirmemiz gerekir. Bu şekilde bir çalışma ve mücadele azmiyle bu hamleyi sonuca ulaştırabiliriz ve Önderliğimizi fiziki özgürlüğüne kavuşturabiliriz.