Av. Naimi: Tecrit tüm Kürtleredir

Avukat Mihemed Emin Naimi, tecrit sisteminin, yalnızca Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a değil Kürt halkına ve ezilen halklara dönük olduğunu söyledi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin hiçbir hukuksal izahı olmadığı gibi Türkiye’nin yasalarına ve uluslararası sözleşmelere de aykırı olduğunu belirten avukat Mihemed Emin Naim, “Türkiye, uyma yükümlülüğünün olduğu AİHM kararlarını da uygulamıyor. Suç işlemesi görmezden geliniyor” dedi.

İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 23 yıldır ağır tecrit koşulları altında rehin tutulan tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dan 19 aydır haber alınamıyor. ANF’ye konuşan avukat Mihemed Emin Naimi, tecrit sisteminin, yalnızca Abdullah Öcalan’a değil, Kürt halkına ve ezilen halklara dönük olduğunu söyledi.

TERCİH DEĞİL, ZORUNLULUKTUR

Öcalan’ın avukatları ve ailesiyle görüşmesinin yasal ve meşru bir hak olduğunu kaydeden Av. Naimi, “BM kanunlarına göre tutuklu olan kişiler haklarından muaf tutulamaz. BM kanunlarına göre hareket edilmesi tercih değil, zorunluluktur. Türkiye, 15 Şubat 1999’dan bu yana İmralı’da işkence ve tecrit uygulanıyor. Zaten kaçırılması korsanca bir komplo olduğu gibi yargılanması da adil değildi” şeklinde konuştu.

AVRUPA KONSEYİ GÖZ YUMUYOR

Söz konusu Kürt halkı ve onun önderi olduğunda uluslararası güçleri ve kurumların hukuka riayet etmediğini söyleyen Av. Naimi, şöyle devam etti: “AİHM’in yaptığı yargılamaların dayanağı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’dir. Bu kararları uygulanması denetleyen ve yaptırım gücü olan da Avrupa Konseyi’dir. Avrupa Konseyi, Türkiye’nin kararları tanımamasına karşı sessizlik içinde. BM’nin 51. maddesi, Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü ve 1907’de imzalanan Lahey Anlaşması ihlal ediyor.”

UMUT HAKKI HERKES GEÇERLİ

Abdullah Öcalan’ın yönelik işlenen ihlallere göz yuman ülke, kurum ve kuruluşların da tecride ortak olduğunun altını çizen Av. Naimi,  “Uluslararası kanunlara göre ‘umut hakkı’ meşru ve yasaldır. Suriye’de ağırlaştırılmış tecrit 20 yıl, Avrupa 4 yılda bir gözden geçiriliyor. Türkiye’de ise 25 yılda bir kez bunun göz önünde bulundurulması gerekiyor. Türkiye, kendi kanunları dahilinde hareket etmiyor derken ezbere söylenmiyor. Eğer 25 yılda bir ‘umut hakkı’ gözden geçirilmesi gerekiyor ve bu kararına uymuyorsa kendi kanunlarını çiğneyen bir ülke pozisyonunda oluyor. Kanunu çiğneyen bir ülkeye BM’nin müdahale etme hakkı var fakat bu yetkiyi kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyor ve sessizliğe gömülmüş vaziyette” dedi.

CPT İLKELİ DAVRANMIYOR

CPT’nin İmralı’yı bir kez daha ziyaret ettiğini, tüm sürece de vakit olduğunu ve önceki raporlarına da yansıttığını hatırlatan Av. Mihemed Emin Naimi şunları ekledi: “Bu koşullara rağmen açıklama yapmak ve gözlemlerini paylaşmak yerine normalleştiriyor, Türkiye’nin zamana yayılan onayını bekliyor. CPT adaletli ve ilkeli bir tavır almıyor; görev ve sorumluluklarını yerine getirmiyor.”