Rojava Devrimi 12’inci yılında da Türk devletinin saldırılarıyla yüz yüze ve saldırılara karşı büyük bir direniş sergiliyor. Devrim, bu direniş gücünü büyük oranda başlangıcındaki direniş ve özgürlük felsefesi ile özgüce dayanma ilkesinden alıyor.
19 Temmuz 2012’de Kobanê’de startı verilen ve tüm Rojava Kurdistan’a yayılan devrim kısa süre sonra Türkiye güdümündeki ‘Özgür Suriye Ordusu’(ÖSO), İhvan, Cephet El Nusra, DAİŞ gibi çete güçlerinin saldırılarına maruz kaldı. Henüz meclislerinin ve savunma güçlerinin daha yeni yeni kurulduğu, hiçbir imkânın olmadığı koşullarda saldırılara karşı Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın felsefe ve paradigması doğrultusunda büyük bir direniş verildi. Tarih 26-27 Ekim 2012’yi gösterdiğinde Rojava Devrimi Türkiye güdümündeki çetelerin saldırılarına karşı ilk askeri direnişi başladı. Henüz Kürtlerin büyük çoğunluğu ve dünya insanlığının öneminin farkında olmadığı, belki de kendisinden haberdar olmadığı koşullarda YPG, Halep’in Eşrefiyê mahallesi ve Efrîn’in Qestel Cindo köyü ile tepesinde ÖSO çetelerini yenilgiye uğrattı.
Türkiye’nin planlaması çerçevesinde 26 Ekim 2012’de Halep’in iki Kürt mahallesinden biri olan Eşrefiyê’de ÖSO çete gruplarının halkı katletmesiyle başlayan saldırı dalgası, Efrîn’i almak amacıyla 27-30 Ekim sürecinde Qestel Cindo alanına yayıldı. Türk devletinin vekil güçleri ÖSO, İhvan, Nusra, DAİŞ gibi çete güçleriyle Rojava Devrimi’ni boğma planı ilk olarak Efrîn’de yenilgiye uğratıldı. O süreçte Efrîn YPG Komutanlığında yer alan Karker Efrîn, Türkiye güdümündeki ÖSO’nun Rojava Devrimi’ne ilk saldırılarının nasıl başladığını anlattı.
ÖNCE HALEP’TE KÜRTLERİN MAHALLESİNE SALDIRDILAR
Rojavayê Kurdistan topraklarında yer almasa da, cografik olarak Efrîn’e çok yakın olan ve büyük çoğunluğu Efrînlilerden meydana gelen Halep’in iki Kürt mahallesi Şêx Maqsud ve Eşrefiyê de devrime katıldı. Suriye iç savaşının başlamasıyla birlikte halk meclislerini ve savunma güçlerini oluşturan iki mahallede, Ekim ayında YPG henüz yeni kuruluyordu.
25 Ekim 2012’de bazı ÖSO grupları Eşrefiyê mahallesine girdi ve burada üstlenmeye çalıştı. Mahalle sakinleri, ÖSO ve Şam yönetimi arasındaki çatışmaların mahallelerine taşınmaması için OSÖ’yu mahallesine kabul etmedi.
26 Ekim günü Şam yönetiminin mahallede üstlenmeye çalışan ÖSO çetelerine karşı düzenlediği hava saldırısında mahalleden siviller de yaşamını yitirdi. Olay ardından mahalle sakinleri hem ÖSO çetelerini hem de Şam’ın hava saldırısını protesto etmek amacıyla bir yürüyüş düzenledi. Gösteri esnasında içlerinde ENKS’ye bağlı Selahaddin Eyyübi gibi çete gruplarının da yer aldığı ÖSO güçleri, halkın üzerine ateş açtı. Bu saldırıda 10 kişi şehit olurken, 25 kişi yaralandı.
ESİRLER TESLİM EDİLİRKEN PUSU KURDULAR
Bu katliam ardından Şêx Maqsud ve Eşrefiyê’de bulunan YPG ÖSO çetelerine müdahale etti ve akşam geç saatlere kadar silahlı çatışmalar yaşandı. Çatışmalarda 20 ÖSO çetesi öldürülürken 1 YPG savaşçısı şehit oldu. Çatışmalar sonucunda birçok ÖSO çetesi silahlarıyla YPG’nin eline geçerken diğerleri ölü ve yaralılarını bırakarak kaçtı. Çatışma sırasında arabulucular devreye girerek, saldırganların Kürtlerin bölgelerine yaklaşmaması koşulu ile ölü ve yaralılarını istedi.
YPG’nin bu taleplere olumlu yaklaşması üzerine Halep YPG Komutanı Şaha Elî Ewdo (Nûjîn Dêrik) öncülüğünde bir grup savaşçı, çetelerin ölü ve yaralılarını teslim etmek için belirlenen noktaya gitti. Ancak buluşma noktasında pusu kuran Selahaddin Eyyübi çeteleri, ölü ve yaralıları aldıktan sonra YPG’lilere bombalar ve silahlarla saldırdı. Yaşanan çatışmada Nûjîn Derîk, yaralı olarak çeteler tarafından kaçırıldı.
YPG EFRÎN’DE DE HAREKETE GEÇTİ
ÖSO Halep’de Kürtlere saldırınca YPG, Efrîn’de de harekete geçti. İmkanları ve silahları çok sınırlı olsa da YPG, Temmuz 2012’de Efrîn Cindirês’te taburlarını kurmuş ve giderek büyüyordu. Efrîn’den Halep’e takviye güç gönderildi ve YPG, Efrîn’e gidip gelen yolları kesti. Eşrefiyê saldırısına kadar ÖSO güçleri Efrîn’e girip çıkabiliyordu. Fakat Efrîn’deki Halk Meclisi ve YPG, Rojava Devrimi’nin çizgisine göre hareket ediyor, Şam yönetimi ve ÖSO gibi çatışan iki iktidar gücünün tarafında da yer almıyordu. Bu doğrultuda savaşın Efrîn’e taşınmaması için ÖSO’nun Efrîn’de üstlenmesine izin verilmiyordu.
O süreçte YPG Efrîn komutanlığında yer alan Karker Efrîn, Eşrefiyê saldırısına kadar ÖSO’yla ilişkileri ve saldırı sonrası tutumlarını şöyle anlattı: “O sürece kadar ÖSO’nun Efrîn’de üstlenmesine izin vermesek de şehre gelmesini engellemiyorduk. Ezaz’daki ÖSO güçleriyle aramız kötü değildi. Daha önce rejim, Ezaz’a saldırmıştı ve ağır bir savaş olmuştu. Ezaz’daki halkın hepsi Efrîn’e kaçmıştı ve Efrînliler yerlerini onlara açmıştı. Fakat saldırıyı duyunca Halep’e güç göndermekle sınırlı kalmadık, Efrîn’e gelen yolların hepsini tuttuk. Artık şehre gelenleri tutuklayıp asayişe teslim ediyorduk. Ama asayiş onları tekrar bırakıyordu. Bizim YPG olarak amacımız, arkadaşımızı serbest bırakmalarını sağlamaktı.”
‘EFRÎN’E SALDIRI OLACAĞI HABERİ GELDİ’
YPG Efrîn güçleri, hem Eşrefiyê halkını korumak hem de arkadaşlarını serbest bıraktırmak için olağanüstü bir hareketliliğe girse de, Nûjî Dêrik çeteler tarafından MİT'e teslim edilmiş ve Türkiye’ye götürülmüştü.
YPG o süreçte henüz bu durumdan haberdar değilken Türkiye, ÖSO çeteleri yoluyla daha büyük bir plan hazırlamış ve Efrîn'i hedef olarak belirlemişti.
YPG Komutanı Karker, Eşrefiyê saldırısının ertesi günü Efrîn’e saldırı olacağı bilgisi aldıklarını belirterek, “27 Ekim günü yol kontrol noktamızı bıraktık ve şehre gittik. Şehit Xebat Merkezi’mizdeydik. Gece geç saatlerde Ezaz’dan bir yurtsever gelip, ‘Ezaz’da ciddi bir hazırlık yapıyorlar, size saldıracaklar. Ömer Dadihi komutasında 11 grup birleşmiş ve size saldıracak’ dedi. Biz de teyit etmeye çalıştık fakat bilgi alamadık. Rejimi şehirden çıkardıktan sonra 2012 yılı başlarında 12 arkadaşı Qestel Cindo tepesine yerleştirmiştik. Bir grup YPG’li arkadaş ise, Qestel ve Marine arasındaki kontrol noktalarında duruyordu. Yine Kefercene ve Qitme hattında da bazı kontrol noktalarımız kurulmuştu. Bunlardan bazılarını YPG, bazılarını da asayiş tutuyordu. Gelen bilgiyi teyit edemedik ama yine de arkadaşlarımızı saldırı ihtimaline karşı uyardık. YPG o zaman Kobanê’de esrar ekenlere karşı operasyon düzenliyordu. Efrîn’den YPG güçleri de bu operasyona katılmıştı. Ben de operasyona giden arkadaşların ailelerine ziyarete gidiyordum. Bir ailedeydim; Qestel Cindo köyündeki kontrol noktasına saldırı olduğuna dair bilgi geldi. Ailenin yanından ayrıldım. Derli toplu bir takımımız vardı ama hepsi yeni arkadaşlardı. Onlarla birlikte Qestel tepesine gittik. Qestel kontrol noktasında savaşın başlamış olduğunu gördük” diye konuştu.
‘QESTEL KÖYÜNDE HALK DA YPG’YLE BİRLİKTE DİRENDİ’
Karker Efrîn, Qestel kontrol noktasına saldıran ÖSO’nun YPG güçleri tarafından vurulduğunu anlatarak, “Arkadaşlar bir doçka arabasını imha etmişti, ÖSO’nun ölüleri vardı. Takviye gelene kadar birkaç ev ele geçirmişlerdi. Ama arkadaşlar kontrol noktasında önlerini tutmuş ve ilerlemelerine izin vermemişti. Noktaya girmişlerdi ama arkadaşlar vurup, onları oradan çıkarmıştı.
Tabii biz oraya gittikten sonra hemeni ‘Tepeye gidelim ve tepeyi sağlamlaştıralım’ dedik. Bizim için en önemli olan Qestel Cindo tepesiydi. Tepenin altında Qestel köyü vardı. Kontrol noktası Marine haciziydi. Marine’de çatışmalar olmuştu. Henüz tepede bir savaş yoktu.
İlk gün, savaş köyde devam etti. O savaşta halk da silah alıp arkadaşların yardımına gelmişti. Hatta 70’inde bir ihtiyar silahını alıp arkadaşlarla birlikte çetelere karşı savaşmaya gelmişti. Bir taşın önünde durup mevzilenmişti. Arkadaşlar onu ne kadar geri göndermek istediyse de savaş bitinceye kadar gitmedi. ‘Ben yanınızdayım, sizden daha değerli değilim. Ben de ülkemi savunacağım’ diyordu.
Arkadaşlar gerçekten Qestel köyünde rollerini iyi oynadılar. Çetelere ağır darbe vurdular. Çetelerin birkaç arabalarını imha ettiler. Ölüleri çok olmuştu” dedi.
‘GENÇ ARKADAŞLARLA QESTEL TEPESİNİ TUTTUK’
ÖSO’nun Efrîn’e saldırısı, Qestel köyü ve kontrol noktalarından başlamıştır ama YPG, esas saldırının Qestel Cindo Tepesi’ne olmasını beklemiştir. Qestel Cindo Tepesi, Efrîn'in savunması için oldukça stratejik, yüksek bir tepedir. Karker Efrîn ve YPG takımı, hemen tepeye, buradaki arkadaşlarının yanına giderler.
Karker Efrîn tepenin önemini ve tepedeki günü şöyle anlattı: “Tepe giderse ne köy ne de Efrîn kalırdı. Qestel Tepesi çok stratejik bir coğrafyadaydı. Bir tarafı Kilis, bir tarafı Ezaz’dı. Hepsi de aynı mesafedeydi ve hepsine hakimdi. Tepenin alt tarafında Yazıbağ köyü vardı. Saldırdıklarında orada toplanıyorlardı. Biz tepeye ulaştığımızda yaklaşık 10 genç arkadaş tepedeydi. Bazıları birkaç ay önce yeni savaşçı eğitiminden çıkmıştı. Ben de kendimle birlikte 8 arkadaş götürmüştüm. Tepeye ulaştığımda hepsini mevzilendirdim.
Aslında mevzi de yoktu. Arkadaşlar birkaç kanal yapıp üzerine kapamışlardı. İçinde savaşabileceğiniz bir mevzi pek yoktu. Arkadaşlar birkaç taşı üst üste koyup mevziler yapmıştı.”
27 Ekim günü Qestel Cindo köyü ve kontrol noktalarına saldırı olsa da Qestel Cindo Tepesi’ne saldırı olmaz. Fakat ertesi gün hiç savaş görmemiş bu bölge, 2-3 gün boyunca sürecek yoğun saldırılarla karşı karşıya kalacaktı.”
2. Bölüm: İnancın ve öz gücün zaferi