TEV-DEM Yürütme Kurulu Üyesi Foza Yusif, Jin TV'de yayınlanan Aktüel programında gündeme ilişkin konuları değerlendirdi. Türk devletinin Rojava'ya yönelik saldırına ilişkin konuşan Yusif, ateşkes kararının hem yönetim hem de QSD tarafından savaşı ve soykırımı durdurma adımı olarak ele alındığını söyledi. Demokratik Özerk Yönetimin sorunları her zaman diyalog yolu ile halletmeyi tercih ettiğini kaydeden Yusif, "Ama Türk devleti, her zaman savaşı tercih eden taraf oldu.
Hem Til Abyad’da hem Serêkaniyê’de çok sayıda sivili katletti ve savaş suçları işledi. Bunun durdurması için böyle bir adım atıldı. Türk tarafının buna bağlı kalacağına ilişkin inanç olmadığı halde, bu adıma bağlı kılınarak ne istendiyse yerine getirildi. Her ne kadar QSD ve Özerk yönetim gerekenleri yerine getirdiyse de Türk devleti ve ona bağlı çeteler daha bir iki saat geçmeden saldırıya başladılar ve saldırılar hala durdurulmuş değil.
Türk devleti ateşkes adı altında sivillere karşı saldırıları kamufle etmek istedi. Hem ABD’nin hem de dünya halklarının kamuoyunun Trump’a karşı yarattığı baskıyı da bu şekilde hafifletmek ve boşa çıkarmak istedi. Erdoğan ve Türkiye'ye karşı çok ciddi tepkiler vardı. Uluslararası anlamda bir karara da varılıyordu ama var olan tepkileri dindirmeye yönelik bir yaklaşım gösterildi. Şu ana kadar da savaş durdurulmuş değil" diye konuştu.
DAİŞ ŞU AN BAŞKA BİR İSİMLE FAALİYET YÜRÜTÜYOR
Savaştan dolayı halkın göç etmek zorunda kaldığını hatırlatan Yusif, "Göç eden halk diğer alanlara yerleştirildi. Yüz binlere varan bir sayı olduğu için hem Til Abyad hem de Serêkaniyê'den gelen halk için kamplar oluşturuluyor. Kış mevsimi olmasından kaynaklı ciddi zorluklar da ortaya çıkıyor.
Trump’un açıklamaları Türkiye’nin etnik temizlik yapmasına da zemin sunuyor. Halkımız uluslararası garantörlük temelinde evlerine, yerlerine geri dönebilmeli. Yoksa etnik temizlik, soykırım olacak. Erdoğan’ın kadınlar ve çocuklara karşı kullandığı silahlar ortada. Bu kadar pervasız bir saldırı varsa bu halk, gidip onların denetiminde yaşayacak değil. Bir insanlık felaketi var. Tartışılan maddeler kapsamında çetelerin o bölgelerden çekilmesi lazım. Yoksa halk evine dönemez. DAİŞ orada başka bir isimle faaliyet yürütüyor. Türk ordusu ve oradaki çeteler DAİŞ gibi örgütleniyor. Şu an Serêkaniyê’de DAİŞ başka bir adla orada bulunuyor. Kürtler başta olmak üzere, onlara karşı tutum belirleyen herkesi düşman ilan etmişler. İnsanların evlerini yakıyorlar. Birçok eve de el koymuşlar, oraya yerleşiyorlar.
Soykırım ve etnik temizlik QSD güçleri oradan çekildikten sonra başlamış. Arabuluculuk yapan güçler gitsinler Serêkaniyê’de olup bitenleri kendi gözleriyle görsünler. İlk günden itibaren bir sürü savaş suçu işlendi. Beyaz fosfor ve napalm kullanılmış, infazlar da var. Bunlara yönelik dosyalar hazırlandı ve komisyonlar kuruldu. Bu komisyonlar gerekli yerlere başvuru yapacaklar. Dava açacaklar ve kesinlikle hukuki mücadelemiz de sürdürülecek. Meşru savunma hakkımızı nasıl yapıyorsak, hukuki savunma da mücadele edilecek" dedi.