‘Kadınlar güçlü bir cephe oluşturmalı’
Ebîr Hessaf, Şam'daki Kadın İşleri Ofisi’nin son açıklamalarını eleştirerek, "Suriye’deki kadınlar, bu gerici politikaları reddederek dayanışma içinde güçlü bir cephe oluşturmalıdır” dedi.
Ebîr Hessaf, Şam'daki Kadın İşleri Ofisi’nin son açıklamalarını eleştirerek, "Suriye’deki kadınlar, bu gerici politikaları reddederek dayanışma içinde güçlü bir cephe oluşturmalıdır” dedi.
Kuzey ve Doğu Suriye’deki toplumsal dönüşüm, son yıllarda önemli bir ivme kazanarak, kadınların öncülüğünde şekillenen bir devrim sürecine dönüştü. Rojava Devrimi, kadınların toplumsal, siyasi ve ekonomik alanlarda aktif roller üstlenmesiyle, bölgedeki diğer halklarla birlikte demokratik, eşit ve adil bir yaşam arayışını pekiştirdi. Kuzey ve Doğu Suriye Kadın Meclisi Üyesi Dr. Ebîr Hessaf ile devrimde kadınların öncülüğünü, kazanımlarını ve kurulan Suriye Geçici Hükümeti ardından olası durumları konuştuk. Dr. Ebîr Hessaf, kadınların elde ettikleri kazanımları koruma kararlılığının altını çizdi.
ROJAVA ÜÇÜNCÜ YOLU TERCİH ETTİ
Son 13 yılı aşkın süredir gerçekleşen Halkların Baharı sürecine değinen Ebîr Hessaf, “Kuzey ve Doğu Suriye, üçüncü yolu tercih ederek önemli bir dönüşüm yaşadı. Bu süreçte, Kürt halkı ve kadınların öncülüğünde bir devrim gerçekleştirildi. Kadınlar, topraklarını koruma ve işgale geçit vermeme felsefesi ile yeni bir yaşam için mücadele etmeye başladılar” dedi.
YENİ BİR SÜRECİN BAŞLANGICI OLDU
Kürt halkının öncülüğündeki bu direniş, bölgedeki diğer halklar tarafından da desteklendi. Bu dayanışmanın sonucunda, 2014 yılında Özerk Yönetim ilan edildi. Özerk Yönetim, kadınların haklarını güvence altına alırken halkların demokratik, eşit, adil ve adaletli bir yaşam sürdürmesine olanak tanıyan yeni bir inşa sürecini başlattı.
Özerk Yönetim, her bir rengin temsil edildiği bir yapı olarak, Kuzey ve Doğu Suriye’deki tüm halklar için yeni bir model ve alternatif düzeyine ulaşmış durumda. Bu durum, bölgedeki toplumsal yapının dönüşümünde önemli bir rol oynamaktadır. Kadınların öncülüğü ile gelişen bu süreç, sadece Kürt halkı için değil, tüm halklar için ortak bir yaşam anlayışının inşasına katkıda bulunuyor” diye konuştu.
YPJ İLE KADINLAR DAHA AKTİFLEŞTİ
Kuzey ve Doğu Suriye devriminde kadının rolüne ve bu rolün önemine dikkat çeken Ebîr Hessaf konuşmasını şöyle sürdürdü: “Rojava Devrimi, kadınların toplumsal hayatta ve mücadeledeki rolünü yeniden tanımlayan bir dönüm noktası oldu. Özellikle Kadın Savunma Birliği (YPJ) kurulduktan sonra, kadınların öncü gücü daha da belirginleşti. YPJ, sadece askeri bir yapı olmanın ötesinde, kadınların yaşamın her alanında aktif ve belirleyici bir rol üstlenmesine olanak tanıdı.
DÜNYA KADINLARININ İLHAMI HALİNE GELDİ
Kadınlar, ekonomiden sağlığa, diplomasiden eğitime, öz savunmadan siyasete kadar birçok alanda yerlerini aldılar. Bu süreçte, kadınların eliyle topraklar savunuldu, işgal edilen bölgeler özgürleştirildi ve toplumun değerleri korundu. Kadınlar, yeni bir kültür yaratma çabasında da ön planda yer aldılar. Özellikle YPJ’nin adının geçtiği her yerde Jin, Jiyan, Azadî sloganı akıllara gelir. Bu slogan, YPJ’nin mücadelesinin ve ideolojik çizgisinin bir yansımasıdır. YPJ, kadın özgürlüğüne dayalı bir mücadele yürütürken, toplumun özgürlüğünü de esas alan bir paradigma geliştirdi.
Bu bağlamda, YPJ’nin mücadelesi, sadece kadınların haklarını savunmakla kalmayıp, tüm toplumun eşitlik, adalet ve özgürlük taleplerini de desteklemektedir. Rojava Devrimi, kadınların öncülüğünde şekillenen bir toplumsal dönüşüm süreci olarak, kadınların güçlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için önemli bir örnek teşkil etmektedir. Bu süreç, yalnızca Rojava’daki kadınların değil, dünya genelindeki kadınların da ilham aldığı bir mücadele haline gelmiştir.”
YENİ BİR YAŞAM FELSEFESİ GELİŞTİ
Kuzey ve Doğu Suriye devriminde kadınların büyük kazanımlar elde ettiğini kaydeden Ebîr Hessaf, “Rojava Devrimi’nin en büyük kazanımlarından biri, kadınların örgütlenerek öz savunma güçlerini oluşturması oldu. YPJ, kadınların ordulaşarak öz gücüne dayalı bir sistem geliştirdiği önemli bir yapı haline geldi. YPJ, kadınların kendi kararlarını alma ve bu kararları uygulama yetisini pekiştirdi. Böylece erkek egemen zihniyetin himayesinden bağımsız, etkin bir savunma geliştirilmiş oldu. Kadınlar, yaşamın her alanında eşbaşkanlık sistemini benimseyerek erkeklerle eşit temsil sağlama mücadelesi verdiler. Kuzey ve Doğu Suriye’de, kadınların kamu ve toplumsal hayatta karar alma süreçlerinde yüzde elli bir kotaya sahip olmaları, bu bağlamda büyük bir kazanım olarak öne çıkıyor. Bu kazanımlar, Toplumsal Sözleşme ile güvence altına alındı ve toplumun her alanında karar verme süreçlerindeki eşit temsili destekledi.
Ayrıca, Aile Kanunu gibi yasal düzenlemeleri hayata geçirmesi de bu süreçte önemli yer tuttu. Bu yasalar, kadınların haklarını koruma ve ailenin şekillenmesi açısından kritik öneme sahip oldu. Rojava’daki kadınların mücadelesi, hem savaş hem de inşanın aynı anda yürütülmesi bakımından dikkat çekicidir. Kadınlar, askeri direnişin yanı sıra toplumsal dönüşüm sürecinde de aktif rol alarak, yeni bir yaşam felsefesi geliştirdiler” ifadelerine yer verdi.
SURİYE’DEKİ MEVCUT TABLO TEHLİKE YARATMAKTADIR
Suriye rejiminin devrilmesiyle yeni bir sürecin başladığını sözlerine ekleyen Ebîr Hessaf konuşmasına şöyle devam etti: “Suriye rejiminin devrilmesi sonrası Suriye kentlerinin HTŞ eline geçmesi ve kurulan hükümete dikkatli baktığımızda, halklara yönelik uyguladığı politikalar göz önünde bulundurulduğunda, iyi bir tablonun ortaya çıktığını söylemek mümkün değildir. Alevilere yönelik gerçekleştirilen şiddet ve katliam politikası, Suriye genelinde nasıl bir geleceğin olacağına dair kaygı yaratmaktadır.
Şiddet ve katliamla nasıl bir Suriye yaratılacağı, gelecekte halkları ne beklediği konusunda bazı şeyler öngörülebilirken, belirsizlik hâlâ sürmektedir. Mevcut tablo, halkların eşit, adaletli ve özgür yaşamasının önünde büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Suriye rejimi döneminde de halklar, eşit ve adil bir yaşam fırsatından mahrum kaldı; çünkü rejim, halkların haklarını yok sayan bir egemenlikle hareket ediyordu. Şu anda da aynı tabloyla karşı karşıyayız. Umudumuz, demokratik, eşit, adil ve özgür bir Suriye’nin inşa edilmesidir.”
SURİYELİ KADINLAR GELECEĞİNİ ÖZERK YÖNETİM’DE GÖRÜYOR
Suriye Geçici Hükümeti tarafından yapılan bazı açıklamaların kınanacak düzeyde olduğunu söyleyen Ebîr Hessaf, “Kadın haklarını görmezden gelen ve kadın iradesini hiçe sayan geçici hükümetin uygulamaları, kadınların elde ettiği kazanımlara yönelik ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Kuzey ve Doğu Suriye’deki kadınlar, büyük fedakarlıklarla çeşitli kazanımlar elde etmişlerdir.
Bu bölgedeki kadınlar, sadece kendi haklarını savunmakla kalmayıp, Suriye genelinde kadınların durumunu iyileştirmek için kapsamlı bir örgütlenme ağı oluşturmuşlardır. Kadınların bu kazanımlarının korunması, güçlü bir dayanışma ve örgütlenme gerektirmektedir. Birlikte hareket eden kadınlar, her türlü zorluğun üstesinden gelebilirler. Sadece kendi kazanımlarını korumakla kalmayıp, Suriyeli kadınlarla daha güçlü ilişkiler kurarak kolektif bir güç oluşturulabilir.
Suriye’deki kadınların büyük bir kısmı, kendi geleceklerini Özerk Yönetim projesinde görmektedir. Bu durum, kadınların haklarını savunma ve mevcut kazanımlarını koruma konusundaki kararlılıklarını güçlendirmekte, tarihsel bir fırsat sunmaktadır.”
KADINLAR GÜÇLÜ BİR CEPHE OLUŞTURMALI
Suriye Geçici Hükümeti’nde Kadın İşleri Ofisi’nin yaptığı açıklamayı da eleştiren Ebîr Hessaf, “Son dönemde yapılan açıklamaların genellikle bireysel görüşler veya algılar olarak değerlendirilebileceği açıktır; ancak, Kadın İşleri Ofisi tarafından yapılan son açıklama, maalesef bu sınırları aşarak radikal İslam’ın uygulanmasına zemin hazırlayan ve kadınları evlerinde hapseden bir anlayışı yansıtmaktadır.
Bir kadının ‘Kadınların yeri evdir, çalışma hakları yoktur, toplumsal yaşamda yer alamazlar’ gibi ifadelerle ortaya çıkması, bu yaklaşımın ne derece sorunlu olduğunu açık bir şekilde gözler önüne sermektedir. Bu tür açıklamaların arkasında yatan temel neden, kendisinden farklı düşünen bireyleri kabul etmeyip, onların haklarını yok saymaktır. Bu yaklaşım, sadece bireylerin haklarını ellerinden almakla kalmayıp, özgürlüklerini de gasp anlamına geliyor. Özellikle bu açıklamaların, kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesi adına verilen büyük bedelleri ve mücadeleleri görmezden gelmesi kabul edilemez.
Kadın İşleri Ofisi’nin yöneticisinin böylesi bir açıklamada bulunması bile başlı başına bir sorun teşkil etmektedir. Dolayısıyla, Suriye’de yaşayan her kadın, bu gerici ve kısıtlayıcı yaklaşımlara karşı durarak kendisine dönmeli ve güçlü bir cephe oluşturmalıdır. Kadınların dayanışması, bu tür açıklamalara ve uygulamalara karşı en etkili direniş biçimi olacaktır. Birlikte hareket ederek, geçmişte kazanılan hakları korumak ve daha ileriye taşımak için kararlılıkla mücadele etmelidirler.
Unutmamalıdırlar ki, özgürlük ve eşitlik için verilen mücadele yalnızca bireysel değil, kolektif bir hak ve onur meselesidir” diyerek konuşmasını tamamladı.