Sanatçı Mîrsaz: Önderlik dayatılanı alaşağı etti

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın dayatılanı çözümleyip alaşağı ettiğini belirten sanatçı Delîl Mîrsaz, “Her halkın kültürü, kimliği, dilinde ısrar ederek ortak bir yaşamı işaret etti” dedi.

Sanatçı Delîl Mîrsaz, Kürt Halk Önderi’nin Kurdistan’ın sadece coğrafi bir parçalanma yaşamadığı bilinciyle kültür sanat çalışmalarını teşvik ettiğini; dil ve kültürün zenginliğini, ulusal bütünleşme ve kimliği sahiplenmeye buluşturduğunu söyledi.

 

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın kültürel faaliyetler doğrultusunda birebir eğittiği Delîl Mîrsaz, ANF’ye konuştu. Abdullah Öcalan’ın özgürlük mücadelesine kültürle yola çıktığını; yaşamı bir kültür olarak ele aldığını; sağlam bir yaşam ve topluluk inşa etmeyi amaçladığını belirten Mîrsaz, “Sağlam bir kültürün yaratılmasına öncelikle sağlam kişiliklerin yaratılmasıyla başladı. Dolayısıyla toplumsal kültürün temelini attı. İlk grubun kuruluşu kültürel inşadan geçiyor. Toplum ve insanın özgürlüğünü esas alan bir kültürün temelini attı” dedi.

FARKLI KÜLTÜRLERİ BULUŞTURDU

Sadece Kürt kültürü üzerine yoğunlaşmadığını, kültürel farklılıkları esas alan bir tarza sahip olduğunu hatırlatan Mîrsaz, “Bir gül demeti gibi farklı farklı renkleri içerisinde barındırıyor. Sadece ilk grupla sınırlı da değil. Önderliğin Suriye’ye gelişiyle de bu kültürel renkliliği görmek mümkün. Kültürel faaliyetlerle atılan adımlara sanatsal faaliyetler de dahil oluyor. Arşivlerde çok eski resimler bulunuyor. Lübnan’a gelişiyle kültürel ve sanatsal çalışmalarının başlangıcı oluyor. Tabii Filistin halkıyla bütünleşen, birlik sağlayan ve halkların renkliliğini ortaya koyan kültür ve sanat işleniyor” şeklinde konuştu.

EĞİTTİKLERİNİ AVRUPA’YA GÖNDERİYORDU

Abdullah Öcalan’ın, Kürt kültürünü yeniden zinde kılmak için eğittiği grupları Avrupa’ya gönderdiğini kaydeden Mîrsaz, şöyle devam etti: “Halkın olan kültürün gasp edildiğinin farkında olan Önderlik, kültür ve sanatla tarihe dönüş yapıyordu. Aslında esas amacı topraklarından göç etmiş, sürgün yemiş bir halkın dil ve kültüründen uzaklaşmaması mücadelesiydi. Kürt halkı da sadece kültürünü yaşatmadı, dahasını katarak büyüttü, genişletti ve yarattı. Dolayısıyla Kurdistan’a yansımaları da çarpıcıydı. Özellikle Rojava’ya yansımaları belirleyiciydi. Avrupa’da kurulan Koma Berxwedan’ın kültür ve sanat çalışmaları, Rojava’da yankı buldu. Önderlik birebir takip ediyor, toplum kültürünü, tarihini ve mücadelesini yansıtan çalışmalara onay veriyordu. Bu bir Önderlik tarzıydı. Mesela Önderlik, Koma Berxwedan’ın yayınlanmak için hazırladığı ilk kaseti onaylamadı. Kaset Heval Egîd için hazırlanmıştı. Çünkü Heval Egîd’in yaşamını, içinde büyüdüğü kültürü ve mücadelesini anlatamadığını belirtmişti. Dolayısıyla kaset tekrardan gözden geçirilerek yayınlandı. Yayınlanan kaset Kurdistan’da yankı uyandırmıştı fakat Rojava’da ayrı bir etkisi olmuştu. Kendine dönüşün ilk adımları başlamıştı. Araştırma kültürü yaygınlaşmıştı.”

BAAS HEGEMONYASI KAPANIYORDU

Rojava’da her şehirde hatta her köyde kültür grupları oluşturulduğunu; Kobanê’de Koma Botan, Halep’te Koma Serxwebûn, Agirî ve Amed, Efrîn’de Koma Engîzek, Cizîrê Bölgesi’nde Koma Cûdî, Tolhildan ve Raperîn gibi örneklerle anımsatan Mîrsaz, şunları ifade etti: “Tabii bunlar duyulan bilinen gruplardı, bu gruplara bağlı ekiplerde her şehir ve köylerde örgütlendirildi. Esas hedef kültürün canlandırılmasıydı. Belki propaganda yapılıyordu ama propagandanın kendisi Kürt halkının kültürünü anlatıyordu. Halkın özünü tanıması, dağılmış, parçalara bölünmüş bir halk gerçekliğinin hangi direniş kültürüyle bugünlere ulaştığının farkındalığını yaratmaktı. Mesela artık Kürt halkının yaşamından, özünden ve kültüründen uzaklaşmış düğünlere müdahale edildi. Önderliğin tarzı yerinde ve zamanın müdahaleydi. Devrim kültür ve sanat gruplarını düğünlere yolladı. Gruplar yeri geldi direniş şarkılarını seslendirdi, yeri geldi halkın folklorunu sergiledi, yeri geldi kolektif yaşamının yaratılması için halka hizmet etti, öncülük etti. Aslında bu gruplar aracılığıyla halklara Kürt kültürü taşırıldı. Böylesi etkinlik, düğün ve kutlamalar kültür gruplarının yaşam tarzı, duruşu ve üslubuyla yaşama yön verdi. BAAS rejimi devrinin kapanmasının kıvılcımlarıydı.”

KÜLTÜREL PARÇALANMANIN FARKINDAYDI

Abdullah Öcalan’ın sadece Rojava’yla sınırlı kalmadığını; kültürel faaliyetleri Şam’a yaydığını, Lübnan sahasını güçlendirdiğini, Bakur’a açıldığını ve Başûr’a da müdahale ettiğini kaydeden Mîrsaz, şunları paylaştı: “20 kişiden oluşan bir grubu Başûrê Kurdistan’a gönderdi. Kürt halkı birbirinden uzak ve yabancılaşan bir halk haline gelmişti. Asıl hedef kültürel kaynaşmanın sağlanmasıydı. Rojava halkının kültürünün Kürt kültürü olduğu, Başûr halkının kültürünün Kürt kültürü olduğunu anlatmak istedi. Bu bağlamda hegemonik sistemde nasıl parçalandığını, birbirine yabancılaştırıldığını pratik çalışmalarla birebir halka algılattı. Önderlik, dört parçaya ayrılan Kurdistan’ın sadece coğrafik bir parçalanma olmadığının farkındaydı. Kültürü, kimliği parçalanan bir halk gerçekliği yaşandığını biliyordu. Kürtleri, topraklarının, varlıklarının bir parçadan ibaret olmadığını; dilinin zenginliğine, kültürel çeşitliliğin farkına vardırmak istiyordu. Bir halkın, halkına yabancılığını gideriyordu, sahiplenme, ulusal kimlik duygularını uyandırıyordu. Ayrıca 1993’te Bakur’daki Mezopotamya Kültür Merkezi’nden yaklaşık 35 kişilik bir grup Başûr’a geçti. Kurdistan halkının kültürel bütünleşmesini sağladı. Kültürün bir tarihi diriltmesini temel bildi.”

SOYKIRIMSIZ AHENKLİ BİR YAŞAM

Kürt Halk Önderi’nin her halkın kendi dili, kültürü, kimliği ve benliğiyle bir arada yaşayabilmesini sağlamaya çalıştığını vurgulayan Mîrsaz, “Nasıl ki doğal toplum döneminde halklar beraber yaşamış, birbiriyle savaşmadan, katliamsız, soykırımsız hem ahenkli bir yaşımın sürdürücüsü olunmuş, Önder Apo da böylesi bir kültür ortamını yaratmak istedi” dedi.

YENİ BİR MODEL KURDU

İktidar tarafından birbirine kırdırılan halklarda farkındalık yaratarak Demokratik Ulus projesiyle halkların kardeşliğinin mümkün olduğunu gösterdiğini söyleyen Mîrsaz, şunları ekledi: “Ataerkil sistemle yaşayan bir toplumun kültürel, toplumsal, ekonomik boyutta gelişemeyeceğini de göstermiştir. Tarihin derinliğine inen, var olanı değerlendiren ve yeniden yaratma rolünü üstlendi. Dayatılanı çözümledi ve alaşağı etti. Önder Apo, savunmalarındaki değerlendirmeleri sadece bir halk veya Kürt halkı için yapmadı, dünya halklarına mal oldu, yeni bir model yarattı. Her halkın kültürü, kimliği, dilinde ısrar ederek, ortak bir yaşamı işaret etti.”