Sara’nın hediyesi çantayı saklıyor
Dilbirîn Temê, daha 12 yaşındayken Sakine Cansız ile tanıştı. Annesine verdiği çantayı hala koruyan Dilbirîn, “Sadece üç gün evimizde kalmıştı ama üç yıl gibi oluvermişti” dedi.
Dilbirîn Temê, daha 12 yaşındayken Sakine Cansız ile tanıştı. Annesine verdiği çantayı hala koruyan Dilbirîn, “Sadece üç gün evimizde kalmıştı ama üç yıl gibi oluvermişti” dedi.
Kamîle Temê, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve PKK ile 1982’de tanıştıktan sonra Dêrîk’in Merga Mîra köyündeki evini gerillaya açtı. Azimelerin ve Binevşlerin geçtiği eve Sakine Cansız da misafir oldu, yüreklere dokundu.
Kamîle Ana, 2021’de vefat etmeden öncesi Sakine Cansız’ın hediye ettiği çantayı oğlu Dilbirîn Temê’ye emanet etti. Dilbirîn daha 12 yaşındayken Sakine Cansız ile tanıştı. Dilbirîn Temê, PKK’nin kurucularından Sakine Cansız’ın şehadet yıl dönümünde ANF’ye konuştu. Sakine Cansız’ı Lübnan sahasından döndüğü 1993’te gördüğünü belirten Dilbirîn, “Dağlara gitmek için evimize gelmişti. Merga Mîra’daki evimiz gerillanın dağa gidiş için toplandığı bir noktaydı. Heval Sara da bu gerillalardan biriydi. Sayı kabarıktı ama Heval Sara anında göze çarpıyor, sıcaklığı evi ısıtıyordu. Farklı özelliklere sahip bir kişiliği vardı” dedi.
ANNEMİN ÇOCUĞUYMUŞ GİBİ
Dilbirîn Temê, o üç günde aile kurduğu iletişimi ve davranışlarını şöyle özetledi: “Evimize geldiğinde kimse Heval Sara’yı tanımıyordu, yeni bir yüzdü bizim için ama ilk günden evin kızıymış gibi hareket etmeye başladı, aileyle bütünleşti, yabancı görmedi kendisini. Çocuklarla, kadınlarla, erkeklerle iletişime geçti, annemin bir çocuğuymuş gibi yaklaştı, anne olarak benimsedi ve evin sahibi gibi hareket etti. Evdeki sayı yaklaşık 50-60 kişiydi ama Heval Sara’yı o kabarık sayı içerisinde fark etmemek mümkün değildi.”
SINIRI GEÇİŞ DENEMESİ
Sakine Cansız’ın özgür dağlara gitmek için ilk sınırı geçme girişiminin gerçekleşmediğini söyleyen Dilbirîn, şöyle devam etti: “Tekrardan eve döndü. Aslında geçişinin olmaması bizi mutlu etmişti. En çok annem sevinmişti. Annem ‘kızım tekrardan evine döndü’ demişti. Heval Sara’ya çok bağlanmıştı annem. Heval Sara, son gidişinde anneme ‘sen benim annemsin, burası da benim evim’ diyerek anneme bir çantasını bıraktı. Sadece üç gün evimizde kalmıştı ama yıllardır tanıyormuşuz hissi uyandırmıştı. Üç gün, üç yıl gibi oluvermişti. Hareketlerine baktığımızda bile ne kadar bilinçli olduğu anlaşılıyordu. Bu nedenle de çok bağlanmıştık. Yanımızda oturduğunda sohbet ederdi, soru sormadan durmazdı.
ÇANTASI KUTSAL BİR EMANETTİR
Heval Sara, annemi annesi olarak gördü, sevdi ve aileye verdiği değerden dolayı çantasını anneme hediye etti. Annem vefat edene kadar gözü gibi korudu. Çanta hala yanımızda ve koruyorum. Kutsal bir emanet olarak görüyorum. Emanetin büyüğü veya küçüğü olmaz, önemli olan değeri ve anlamı. Manevi bir değere sahip çıkmak ülkeye de sahip çıkmaktır. Bugün Heval Sara’nın anısına ve çantasına sahip çıkmazsam aileme, halkıma ve ülkeme de sahip çıkmamam. O büyük bir devrimciydi ve bıraktığı çanta da devrimcinin anısıydı. 12 yaşındaydım ama Heval Sara hafızama kazınmıştı. Annemin bağlılığı da aslında bizi etkilemişti.
ANNEM DAHA ÇOK ÇALIŞTI
Annem için de yeni bir dönemin başlangıcıydı. Aile yurtseverdi ama Heval Sara’nın duruşundan çok etkilenmişti. Annem, Heval Sara’yı tanımasıyla daha da çok çalışmaya, bağlanmaya başladı. ‘Sara’ya bir söz verdim’ diyordu. Birçok arkadaşın yolu evimize düştü ama Heval Sara’nın izi hala canlı, hafızama kazındı.”