Sessizlik Türk devletinin saldırılarına olanak sağlıyor

Göçertme amaçlı saldırıların sürdüğünü belirten Özerk Yönetim Kadın Kurulu Başkanı Adalet Omer, “Halk iradesine dayanan bu sistemden korkan hegemon güçler, bölgeye saldıran Türk devleti ve arkasındaki diğer güçlere karşı sessiz kalıyor" dedi.

Türk devletinin saldırılarına karşı mücadele ruhuna sahip olan halkın mücadelesinin büyüyeceğini ifade eden Omer, "Halkımız dünyanın iki yüzlülüğüne rağmen savaşın zorluklarının üstesinden gelerek direniyor. Zaten özgür yaşamak istiyorum diyorsan önündeki tek yol direniştir" şeklinde konuştu. 


Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim Kadın Kurulu Başkanı Adalet Omer, işgalci Türk ordusunun bölgeye yönelik sürekli artan saldırılarına ilişkin ANF’ye konuştu.

‘ÇETELER YERLEŞTİRİLMEK İSTENİYOR’

İşgalci Türk ordusunun Kuzey ve Doğu Suriye Bölgesi’ne dönük saldırıların hiçbir zaman durmadığını, artarak devam ettiğini kaydeden Adalet Omer, saldırıların amacını şu şekilde değerlendirdi: “İşgalci Türk devletinin 5 Ekim’de başlattığı saldırılar halkın rızkına yönelik gerçekleşti. Çünkü hedef alınan sivil yerleşim ve geçim kaynaklarıydı. Türk yetkilileri dünya kamuoyunun karşısında açık bir şekilde hedef alınacak yerleri belirtti. Yapılan açıklama doğrultusunda da harekete geçti. Sivil insanlar hedef alındı. Bunun yanı sıra bölgenin güvenlik ve istikrarını sağlayan birimlerin yerleri vuruldu. Örneğin bölgede geliştirilmek istenen uyuşturucu kullanımına karşı örgütlenen asayiş üyeleri hedef alındı. Saldırılarla halkı göçertmek, böylece işgali kolaylaştırmak istediler. Dolayısıyla işgal ettiği topraklara bir yenisini eklemek istiyor. Misak-ı Milli sınırlarını çizmek istiyor. Yüzyıllardır topraklarında yaşayan halkı göçerterek bölgede demografi değişimi yapmayı planlıyor. Bölgeyi asıl sahiplerinden temizleyerek, çeteleri ve çete ailelerini bölgeye yerleştirmeyi hedefliyor. Çeteler aracılığıyla da bölgeye dair plan ve projelerini yürürlüğe koyacak. Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî gibi işgal ettiği alanlardaki uygulamalarını özgür topraklara da yaymak için saldırılarını arttırarak devam ettiriyor.”

Saldırılarla doğrudan Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim sisteminin hedef alındığına dikkat çeken Adalet Omer, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bölgede halklar birlik ve beraberlik içerisinde yaşıyor. Halk, bölgeyi yönetiyor, bölgede söz hakkına sahip. Halkın, iktidara ihtiyaç duymadan örgütlendiği bir sistem. İktidar zihniyetini temsil eden bir proje değil. Bu nedenle Özerk Yönetimin esas aldığı Demokratik Ulus projesinden korkuyorlar. Toplumun örgütlendiği, güçlendiği bir sisteme karşı savaş başlatıyorlar. Çünkü halka karşı iktidarları kan kaybediyor. Bu nedenle de sistemin daha da güçlü olmaması için halkı katlediyorlar, alt yapıyı esas alıyorlar.”

‘HEGEMON GÜÇLER SESSİZ KALIYOR’

'Arap Baharı'nın başlaması ardından Türk devletinin Suriye’ye müdahalesiyle krizin bugüne kadar sürdüğünü söyleyen Adalet Omer, “Çetelere her türlü sağladığı destekle bölgeyi sürekli kriz ve felaketle karşı karşıya bıraktı. Çeteler ve çetelere yardımları Türkiye’den bölgeye ulaştı. Şu anda da işgal altındaki bölgelerde çetelere yardıma devam ediyor. İşgal edilen bölgelere çetelerin yerleştirilmesi ve işgal saldırıları uluslararası kanunlara aykırı bir durum. İşgal altındaki bölgelerde halka dönük gerçekleşen saldırılar, tecavüz, talan ve katliamlara karşı maalesef sessizlik korunuyor. Bu sessizlik saldırılar karşısında da devam ediyor. Uluslararası güçler yazdıkları kanunlara bile saygı duymayarak kendi hazırladıkları kanunları çiğniyor. Türk devleti uluslararası hukuku tümünü ihlal etmiş durumda. Hangi kentte ya da ülkede bu kadar yıkım gerçekleşti? Hangi ülkede yaşam alanları ve sivil kurumlar hedef alınıyor ya da sivil insanlar katlediliyor? Bunlara karşı kim sessiz kaldı? Ancak mesele Kuzey ve Doğu Suriye bölgesi oldu mu herkes bir sessizlik içinde. Bu sessizlik Türk devletinin daha çok suç işlemesine olanak sağladığı ve Türk devletine ortak olunduğu anlamına geliyor. Çünkü halkın kendi kendine yetebildiği bu sistem iktidar ve hegemon güçlerin çıkarlarına ters. Halk bu sistemde bilinçlenip örgütlendikçe diğer ülkedeki halklarda bundan etkilenip iktidara karşı sessiz kalmayacak. Halk örgütlendikçe diğer sınıflar hakimiyetini kaybedecek. Bu nedenle halkın kendi kendini örgütlenmesine ve irade sahibi olmalarını istemezler. Kendini örgütleyen bilinçli bir toplum, devletsiz yaşayabilir. Ki zaten bu Kuzey ve Doğu Suriye bölgesinde ispatlandı. Bu nedenle kendine hizmet edecek güçsüz ve köle bir toplum oluşturmaya çalışıyorlar. Tarihten bu yana toplumu ikna etmeye çalışan bu devletler toplumun ekmek ve su gibi basit yaşamsal ihtiyaçlarını bile kendi hakimiyetine aldı. Ancak Kuzey ve Doğu Suriye’de inşa edilen bu sistemle iktidar güçlerin köleci politikalarını boşa çıkartarak biz sensiz yaşayabiliriz, bizsiz yaşayamayacak olan sensin, diyerek tüm topluma öz gücünü ispat etti. Bu nedenle halk iradesine dayanan bu sistemden korkan hegemon güçler, bölgeye saldıran Türk devleti ve arkasındaki diğer güçlere karşı sessiz kalıyor” diye belirtti.

‘ABD VE RUSYA BÖLGEYİ ÇIKARLARINA GÖRE TASARLAMAK İSTİYOR’

ABD ve Rusya’nın bölgeyi kendi çıkarları doğrultusunda tasarlamaya çalıştığına dikkat çeken Adalet Omer, “Sadece Kuzey ve Doğu Suriye’yi değil Ortadoğu’yu plan ve projeleri doğrultusunda tasarlamaya çalışıyorlar. Asıl amaçları Ortadoğu’nun yer altı ve yer üstü zenginliklerinden faydalanıp halklar arasındaki dini, etnik ve kültürel iç çatışmanın zeminini hazırlamaya yönelik adımlar olarak değerlendirebiliriz. Özerk yönetimin Kuzey ve Doğu Suriye’de oluşturmuş olduğu sisteme yönelik faşist Türk devletinin işgal girişimleriyle Kürt ve Arap halkı arasında iç çatışma zeminini oluşturmaya yönelik özellikle de Dêrazor alanında son süreçte koalisyon içerisinde birçok yabancı ülkenin yer almasına rağmen alanda yaşanılan birçok savaş suçuna bir nevi ortak oluyorlar. Oluşturulan sistemin zayıflatılmasına yönelik birçok alanımızda Türk devleti tarafından girişimler devam ediyor. Bölgenin zayıflamasıyla kendilerine güç haline getirmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla Ortadoğu halklarının Demokratik Ulus projesine ekmek ve su kadar ihtiyacı var. Halkların dilini, kültürünü, gelenek ve göreneklerini özgürce yaşayabilecekleri tek sistem demokratik ulus sistemidir. Daha önce de birçok ülke tarafından Ortadoğu sorunlarına farklı yöntemlerle müdahale etmek istediler fakat sorunları çözeceklerine sorunları daha fazla derinleştirdiler. Ortadoğu’daki sorunların çözümü savaş değildir. Kimsenin kimseyi öldürmediği, inkâr etmediği ve herkesi kendi dili ve kültürüyle yaşayabileceği bir Ortadoğu sistemi bölgede mevcuttur” diye konuştu.

‘MÜCADELE GİDEREK BÜYÜYECEK’

Kuzey ve Doğu Suriye Bölgesi’ndeki halkların direnişine vurgu yapan Adalet Omer, konuşmasını şu ifadelerle sonlandırdı: “Bölgede yeni bir işgal planı amacıyla son süreçlerde saldırılar arttı. Ancak saldırılara tepki gösteren halk, alanlara dökülerek ne olursa olsun topraklarını terk etmeyeceklerini belirterek direniş mesajını verdi. Mücadele ruhuna sahip olan bu halk, devrimin başlangıcından bu yana bir yandan savaşıyor, bir yandan da kendini örgütlemeye devam ediyor. Halkımız dünyanın ikiyüzlülüğüne rağmen savaşın zorluklarının üstesinden gelerek direniyor. Zaten özgür yaşamak istiyorum, diyorsan önündeki tek yol direniştir. Bu mücadele giderek daha da büyüyecek.”