19 Temmuz Devrimi ve devrimin ilk şehidi: Mahmut Bekir Müslim
‘‘Önderliğe kendi kanınyla mektup yazdı. Kanını akıtarak, ‘kanımla her zaman senin yolundayım’ diye yazdı. Önderliğin esaretten kurtulmasını çok istiyordu. Onun esaretten kurtulacağı gün dünyanın daha aydınlık olacağını söylüyordu her zaman.”
SİNAN DENİZ
KOBANÊ
Pazar, 17 Temmuz 2016, 07:04
Kobanê’de başladıktan sonra bütün Rojava’yı kapsayan ve dünya halklarında önemli bir sempati ve umut kaynağı olan Rojava Devrimi, ilk bedelini de yine Kobane’de verdi. 19 Temmuz Rojava Devrimi’nin birinci yılı büyük bir coşkuyla kutlandığının hemen ertesi günü, El Nusra çetelerinin Grê Spî üzerinden Kobane topraklarına doğru yaptığı saldırıları püskürtmek ve devrimin daha birinci yılında ezilmesini engellemek için ciddi bir savunma savaşı veriliyordu. İşte bu savunma savaşında hayatını kaybeden Mahmut Bekir Müslim aynı zamanda Rojava devriminin ilk şehidi olarak tarihe geçti.
Mahmut Bekir Müslim’i annesi Zerge Nebu Bozan ve eşi Cihan Muhammed Bozan anlattı.
Her ikisi de devrimin yaşaması için bedenlerini hiç tereddüt etmeden feda eden tüm savaşçıların ‘hepsinin birer Mahmut olduğunu’ belirterek, “Mahmut devrimin ayakta kalmasının en önemli köşe taşı oldu” diye vurguladılar.
Müslim ailesinin yaşadığı yine önemli bir başka olaysa, evin babası Bekir Müslim’in DAİŞ çetelerinin Kobane’de 25 haziran 2015’de yaptıkları sivil katliamında yaşamını yitirmesi. Hem şehit Mahmut hem de şehit Bekir aileye büyük bir onur kaynağı ve “onların sayesinde başımız dik yaşıyoruz” diyorlar.
Anne Zergê, Bozan ailesini ve Mahmut’u şöyle anlatıyor: ‘‘Biz 7 kişiyiz; dört oğlum ve bir kızım var. Çocuklarımın hepsi bana, babasına ve bütün komşulara çok saygılı davranıyorlar, komşular da onları çok seviyordu. Hepsinin gözü işinde gücündeydi. Mahmut çocuklarımın üçüncüsüydü. Ben eşimi de 25 haziran 2015’de DAİŞ çetelerinin Kobane merkezde yaptıkları katliamda kaybettim. İşten eve dönerken ne olduğunu anlamadan birden bire kendini çetelerin içinde buluyor ve taranarak hayatını kaybediyor.”
Mahmut sağlam bir insandı. Söz ve pratiğinde bir bütünlük vardı. Ne istediğini iyi bilir ne yapmak isterse kesin yerine getirirdi. Kötü söz söylemezdi ama kötü ve yanlış söz karşısında tavrını hemen gösterirdi. Kobane’de devrim çalışmaları başladığında hemen yerini aldı. Hiç tereddüt etmedi. Ona ne görev verilirse hemen yerine getiriyordu.
Bir gün geldi ve ‘anne beni evlendir’ dedi. Bu durum devrim Kobanê’de başlamadan önceydi. Ona, “sana kimi alalım? Biz fakiriz, kimse bize kız vermez ki. Ben bunu dediğimde, oda dedi ki: ‘başkaları bize kızını vermesin istediğim kız bizden birisi’. Sorduğumda ise dayısının kızıyla evlenmek istediğini söyledi. Bir yıl sonra da bir çocukları oldu. Mahmut şehit düştüğünde oğlu Ahmet 3 yaşına geliyordu.”
‘DEVRİM İÇİN ÇALIŞIRKEN MUTLU OLDUĞUNU GÖRÜYORDUM’
Devrim şehidi Mahmut’un eşi Cihan ise eşini şöyle anlatıyor: “Biz Mahmut’la akrabayız. Evlendiğimizde benden beş yaş büyüktü. Mahmut çok değerli bir insandı. Onu tanıdığım için kendimi şanslı sayıyorum. Onunla beş yılım geçti. Bu beş yıl içerisinde beni hiç incitmedi. Arkadaşlığında yoldaşlığında çok iyi birisiydi. Güven aşılıyordu. Mahallelere nöbete çıktığında, ‘beni yalnız bırakıyorsun’ dediğimde ‘bizim daha güvenli yaşamamız için bunları yapmak zorundayız’ diyordu. Güvercinleri çok seviyordu. Bunun sebebi de Önder Apo’nun güvercin sevgisi ve güvercinli resimleri onu çok etkilemiş olmasıydı. Evini ve oğlunu çok seviyordu. Devrim için çalışmayı çok seviyor ve onun için çalışırken mutlu olduğunu görüyordum.”
‘KANIMLA HER ZAMAN SENİN YOLUNDAYIM’
19 Temmuz 2012 devrimi olduğunda sevinçten ne yapacaklarını bilmediklerini özellikle belirten Anne, devrim gününü şöyle anlatıyor: ‘‘19 Temmuz Devrimi olduğu gün sevinçten ne yapacağımızı bilemez durumdaydık. Devrim öncesinde bizim dünyamız çok karanlıktı. Bahtımız da karanlıktı, ama devrimin olduğu gün bizi bir aydınlık sardı. Sokaklarda dolanıyorduk oğlunu da omzuna almıştı. Sokaklarda olanların içine karışıyor, onlarla birlikte eğleniyorduk. Önderliğin resminin olduğu kolye her zaman boynunda asılıydı. Önderliğe kendi kanıyla mektup yazdı. Kanını akıtarak, ‘bu kanımla her zaman senin yolundayım’ diye yazdı. Önderliğin esaretten kurtulmasını çok istiyordu. ‘Onun esaretten kurtulacağı gün dünyanın daha aydınlık olacağını’ söylüyordu her zaman.”
Eşi Cihan ise, 19 temmuz 2012 devrimini ve yaşadığı coşkuyu şöyle dile getiriyor ‘‘O gün Kürt halkı tarihinde çok önemli bir tarihi kesittir. Ve bu günü bize Önder Apo hazırladı. Dünyanın üzeri bize açıldı. Onun öncesinde gökyüzü bile bize kapalıydı. Mahmut böyle kutlu bir günde şehit düştü.”
’19 TEMMUZ DEVRİMİ BİZİ TOPRAĞIMIZLA BULUŞTURDU’
Mahmut’un nasıl yaşamını yitirdiğini ve o gün neler yaşadığını ise eşi Cihan, “onun yolu benim yolumdur’’ dedikten sonra şöyle anlatıyor : “Devrimin yıl dönümünün kutlanmasının ardından bir gün sonra şehit düştü. Mahmut daha öncesinde askeri çalışmalarda yer aldığı için devrim kutlamalarının hemen arkasından Kobane topraklarını savunmak için Gire Sipi taraflarına göreve gitti. Gire Sipi, o zaman El Nusra çetelerinin eline geçmişti. Bu çeteler 20 haziran 2013 günü Gire Sipi yakınlarındaki Susik köyü etrafında nöbette olan m-Mahmutgile saldırıyorlar. Burada yaşanan çatışmada Mahmut şehit düşüyor. O akşam üzeri ben evdeydim. Kapı çalındığında karşımda bir kalabalığı gördüğümde, hemen kötü bir şey olduğu hissi içime doğdu. Mahmut’tan sonra şehit düşenlerin hepsi bizim gözümüzde Mahmut gibidir, bizden ve bizim canımızdandırlar. 19 Temmuz Devrimi bizi toprağımızla buluşturdu. Eskiden de bu topraklar üzerinde yaşıyorduk ama bu topraklar zorla başkalarının eline geçmişti’’.
‘BU GÜNLERİ BİNLERCE MAHMUDA BORÇLUYUZ’
Annesi Zerge ise Mahmut’un nasıl şehit düştüğünü o gün neler yaşadığını şöyle anlatıyor ‘’Mahmut şehit düştüğü dönem biz Urfa’ya çalışmaya gitmiştik. Ben gece yarısı bir rüya gördüm; rüyamda Mahmud benden su istiyordu. Ben aniden uyandım ve uyandığımda gece içmek için yanımda hazırladığım su vardı. Ona vereceğim suyu kendi üstüme döktüğümü fark ettim. Oğlum ve gelinim de uyandılar. Ne olduğunu sordular. Ben de Mahmut’un benden su istediğini, ama Mahmut’a kötü bir şey olduğunu söyledim. Sabah olduğunda hemen telefon ettirdim. O zamanlar benim başka bir oğlum vardı ve o da devrim çalışmalarına katılıyordu. İlk önce ona bir şey olduğunu sandım, ama telefondan gelen cevap Mahmut’un şehit düştüğü şeklindeydi. Ben bu duruma daha çok üzüldüm. Çünkü Mahmut evli ve küçük bir çocuğu vardı.”
Aile olarak Rojava Devrimi’nde yaşamını yitirenlerle gurur duyduklarının altını çizen anne Zergê Bozan, son olarak şöyle diyor: “Şehitlerimizle gurur duyuyoruz. Hem eşim hem de oğlum bu yolda kanlarını akıttılar. Onların peşinden giden ve bizim daha iyi, daha huzurlu yaşamamızı sağlayan şehitler ordusu var. Şehitlerin sayesinde şimdi daha güvendeyiz. Devrim olmadan önce bütün Kürt halkının bahtı kara Rojava’nın üstü kapalıydı, ama şimdi hem aydınlık içerisindeyiz. Bu günleri binlerce Mahmut’a borçluyuz”