Bakûr: Süleymaniyeli bir halk kahramanı

Rojava’da Kürt halkının katliamlara en çok maruz kaldığı dönemde Kürt gençleri halkının özgürlüğü için savaşmak için katliam yerlerine akın etti. Bu gençlerden biri de Başûrê Kürdistan’ın Süleymaniye şehrinden olan YPG komutanlarından Bakûr Cilo’ydu.

Kürdistan ve dünyanın birçok yerinde insan kırımları yaşanıyor. Bu kırımlar 21. yüzyılda yani dünyanın en gelişmiş çağlarını yaşadığı söylenen bir dönemde yaşanıyor. Bu kırımlar zalimler tarafından mağdur insanlara karşı yapılıyor.  Ve bunlar karşısında savaşan, canını feda eden binlerce genç var. Bunlardan biri de YPG’li Bakûr…

Bir kez olsun yüzüne bakmaya kıyamadığım, halkı ve özgürlüğü uğruna düşünmeden canını feda eden nice gençler gördüm. Bunun en belirgin örneği de Rojava’dır. Rojava’da Kürt halkının katliamlara en çok maruz kaldığı dönemde Kürt gençleri halkının özgürlüğü için savaşmak için katliam yerlerine akın etti. Bu gençlerden biri de Başûrê Kürdistan’ın Süleymaniye şehrinden olan YPG komutanlarından Bakûr Cilo’ydu. Biz de Şêx Meqsûd'da yaşamını yitiren büyük kahraman Bakûr’un anma töreni için Kerkûk’ten Süleymaniye’ye doğru yol aldık. Uzun bir yolculuk bizi bekliyordu. Aslında şu an hissettiklerim çok yabancı olmadığım bir duygu çünkü bu son süreçte birçok genç canını feda edip halkının kalbinde ölümsüzleşti.

İKİ EVLADI ŞEHİT; EŞİ DE KATLEDİLMİŞ

Gökyüzünü bulutlar sarmıştı. Adeta bulutlar güneşin çıkmasını engelliyordu. Sanki bulutlar bugün güneşin doğmasını istemiyordu. Arabamızla Kerkük’ün çöllerinden dört yanı dağlarla kaplı olan Süleymaniye’ye yaklaşıyoruz. Ard arda arabalar dizilmiş, konvoy şeklinde ilerliyoruz. Uzun yolculuk ardından yavaş yavaş taziye yerine yaklaşıyoruz. Dizilen arabaların camlarından bayraklar dalgalanıyor. Arabaların yoğunluğundan en sonda dalgalanan bayrağı kestirmek zor oluyor. Herkes bize bakıyor ve ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Arabalar yavaşlıyor, herhalde yaklaşıyoruz. Arabalar duruyor. Herkes arabasından iniyor ve “Şehîd namirin" sloganları yükseliyor. Kalabalık görünüyor, anma için toplanan yere doğru ilerlerken herkes selam vermek için sıraya diziliyor. Herkese tek tek selam verip dizilen sandalyelere oturduk. 

Anlaşılan herkesi büyük bir hüzün sarmış. Bu kadar insanın toplanmasına sebep olan kahramanı tanımak için sabırsızlanıyorum.  Önce annesini çok merak ettim. Etraftan duyduğuma göre annenin kaybettiği üçüncü yakınıdır. Sanırım tek merak eden ben değilim. Herkes gözleri ile kalabalığın içinde bu anneyi arıyor. Bu ana kutsal bir anadır ki büyük zorluklarla büyüttüğü iki evladını özgürlük yolunda feda etmiş. Eşi de Baas rejimi tarafından katledilmiş. Belli ki çok güçlü bir kadın! Orada dikkatleri üstüne çeken diğer bir kare ise HPG ve YJA Star gerillaları. Onlar da düzenlenen anmada yer alıyor. Dikkatlerin onların üzerinde olduğu da gözden kaçmıyor. 

SESİ HİÇ TİTREMİYOR...

Halk Savunma Güçleri adına bir gerilla kalkıyor ve yaşamını yitiren YPG Komutanı Bakûr Cilo’dan bahsediyor. Tüm özgürlük şehitlerinin ölümsüz olduklarını, her zaman onların mücadelesinin takipçisi olacaklarını belirtiyorlar. Ardından farklı hareketler tarafından “ideolojimiz, davamız birdir” deniliyor. Bakûr adlı komutanın ulusal bir ruha sahip olduğunu söyleniyor. Birçok kişi kalkıp kendi açıklamalarını okuyor. Ardından “Şehîd namirin” sloganları yükseliyor. Annesini hâlâ göremiyorum. Sonra annesine ait ses kaydını açıyorlar.  Salon gözyaşlarına boğuluyor. Gerçekten de güçlü bir anne olacak ki konuştuğunda hiç sesi titremiyor. Anne konuşmaları arasında “oğluma verdiğim süt helal olsun” diyor. Annesinin her kelimesi adeta insanın yüreğini yakıyor. Oğluyla gurur duyduğunu söylüyor, sanki oğlunu kendisi göndermiş. Ölümsüzlüğe öyle büyük bir gurur ile uğurluyor ki, anne oğlunun sadece bir anneye ait değil, tüm halka ait olduğunu anlamış. 

YPG’li Bakûr, Başûrê Kürdistan’da büyüyüp Rojava’da kendini feda ediyor.  Ve öylesine genç görünüyor ki, erken yaşta özgürlük için mücadeleye başladığı belli. 20 yıl boyunca mücadelesini sürdürmüş.  Ağabeyini görüyoruz, o da ayakta durmuş ve gelenleri karşılıyor. Gözyaşlarını tutamasa da gelen herkese “Kürt halkının başı sağ olsun, bizim değil, tüm Kürdistan’ın şehididir” diyor. Gözyaşları sanki yüreğinin derinliğinden akıyor. Gözyaşları hafifçe süzülüyor yüzünden. Gelen giden çok, salon birkaç saniye içinde boşalıp doluyor. Salona gelen herkesin yüzünde anlaşılmayan bir öfke görüyorum. Bakûr’un ailesi dışında orada çocuklarını yitirmiş birçok aile bulunuyor. Bunun acısını en iyi onlar anlıyor. 

FERYATLARA KOŞAN BAKÛR'U UNUTMAYACAĞIZ...

Yaklaşık üç saat ayakta bekleyen gerillalar dikkatimi çekiyor. Duruşları, konuşmaları oldukça dikkat çekici… Onları farklı bir zamanda görüp sohbet etmeyi isterdim fakat zamanımızın kısıtlı olmasından sadece kalkıp onlarla vedalaşabildik.  Bedenimiz orayı terk ederken kalbimizin hâlâ orada kaldığını hissediyorum. Yanından geçtiğimiz tüm insanların Bakûr’dan ve onun annesinden bahsettiğini duyuyorum. Belli ki herkes çok etkilenmiş. Bazı insanlar öyle bir yaşarlar ki, sen istesen de onu unutamazsın. Özgürlük savaşçısı Bakûr da öyle bir yaşadı ki, adını harf harf belleklere kazıttı. 

Anma törenini arkada bırakıp tekrar arabamıza biniyor ve ilerliyoruz. Geldiğimiz yollardan geri dönüyoruz. Yüreğimize farklı farklı birçok duygu katarak arabamızla dağların arasından dönerek tekrar çöllere doğru ilerliyoruz. Arabada kimse konuşmuyor. Herkesin aklı hala orada kalmış. E bir kere bakıp yaşam öyküsünü dinleyince öylece bırakıp gitmek olmuyor. Unutmayacağız; Şêx Meqsûd halkının feryatlarına koşan büyük kahraman Bakûr’u…