Karadeniz yıllardır HES’lere ve ekolojik dengeyi bozan birçok talana karşı mücadele veriyor. Bunlardan biri de Rize’nin Ardeşen ilçesine bağlı Oce Köyü’nde (Yeniyol) verilen ve 20 yıl önce kazanılan bir mücadele.
Bir şirketin köyün sahiline balık çiftliği kurma projesine karşı duran köylüler kazandıkları mücadeleyi 20 yıldır dayanışma şenlikleri ve kültürüyle yaşatmaya devam ediyor. Kendisi de Oceli olan Gazeteci Evrim Kepenek de geçen Ağustos ayında 20’inci yılını geride bırakan bu şenliğin hikâyesini “Okulun Duzi” adlı belgeselle anlatıyor. Belgeseli beslendiği kültüre ve kimliğini oluşturan yere bir vefa borcu olarak tanımlayan Kepenek’le; ekolojik mücadeleden dayanışma kültürüne uzanan ve Fatsa örneğini hatırlatan bu şenlikleri ve Okulun Duzi’ni konuştuk.
Belgeseli yapmaya nasıl karar verdin?
Belgesel benim için öncelikle bir vefa borcunu ifade ediyor. Beslendiğim kültüre, kimliğimi oluşturan, hayattaki oluş halime yön veren değerleri öğrendiğim coğrafyaya bir borç ödeyebiliriz. Bunun için de önce haber yapmak istedim. Hatta çay üreticilerinin sorunlarını anlatan, kadınların yükünü sorunlarını dert edinen haberler yaptım ancak yetersiz kaldı. Hep eksik kaldı bir şeyler. 20 yıldır devam eden bir festivalimiz var. Rize'nin Ardeşen ilçesine bağlı Oce Köyü'ndeyiz ve köyümüzde ekoloji direnişi sonucu bir şenlik yapılmasına karar verilmişti. 2017 Ağustos'unda 20'inci yılıydı. Düşünsenize 20 yıllık bir birikim. Bunu anlatmak gerek diye düşündüm. Belgeselle söz ettiğim "oluş halime" yön veren halka da minik bir hediyem olabilirdi. Şenliği daha kalıcı hale getirmek ve hafıza oluşturmak açısından buna yoğunlaştım. Şenlik komitesi başkanı kuzenim de bu fikirle gelince, ihtiyacın bu olduğuna emin olup, “Okulun Duzi” belgeseline karar verdim.
Peki, adı neden Okulun Duzi?
20 yıldır düzenlenen şenlik köydeki okulun bahçesinde düzenlediği için ve köyün önemli bir hafıza merkezi olduğu için adını “Okulun Düzi” koydum. Köydeki düğünlerdeki türküleri müzik olarak kullandım mesela. Köydeki bir kadın arkadaşımızın sesini dış ses oldu. Her şeyi kendi olanaklarımla yaptım. Özellikle amatör olsun istedim. Parayı ver işi yaptır sesi ayarla kameraman görüntüyü çeksin istemedim. Belgeselin her anında köydekilerin emeği var ben sadece bir araya getirdim ve ortaya bu belgesel çıktı. Ayrıca kurguda da çok deneyimli bir ekip bize gönüllü destek bulundu. Oralet Yapım'ın emeği çok büyük.
Yıllardır orada bu şenliği yapanlara bir belgesel yapıyorum sizi anlatacağım dediğinde tepkilerine oldu?
Elbette, herkesin farklı önerisi oldu. Kimi, şu konulara değin, kimi uzun olmasın, kimi bu konuya önem ver gibi önerilerde bulundu. Pozitif ve yapıcı yaklaştılar. Ortaya ne çıkacağını merak ettiler benim gibi…
Karadeniz’de özellikle doğa mücadelesi eskilere dayanıyor ki bunu da öğrenmiş olduk belgeselle. Böyle bir mücadelenin geleneksel bir şenliğe dönüşmesi nasıl oldu?
Yıllar önceye dayanıyor. Herkesin bildiği sahil yolu bizim için de önemli bir mesele. Ancak ondan öncesinde bizim kullandığımız denizin kıyısında balık havuzu (suni havuz balık üretimi yapılıyor) onu kurmak istedi özel bir şirket. Hepimiz oraya gittik eylem yaptık. “Balık havuzunda değil denizde yüzmek istiyoruz” dedik. Uzun yıllar süren bir hukuk mücadelesi başladı. Yıkım kararları vs. derken durum çok görünür oldu. Şirket köyde yaşayanlar arasında da ikilik çıkardı, köy ikiye bölündü. Şirketler genelde bunu yapıyorlar. Hukuk olarak mücadeleyi kazandık ama köydeki birliği barışı kaybetmiştik. Bunun üzerine bir şenlik etrafında horonlar, halaylar bir araya getirir diye düşünen bir grup Oceli bu şenliğe karar verdi. 20'nci yıl oldu.
Belgeseldeki bu ortak hareket etme biraz Terzi Fikri ve Fatsa örneğini hatırlatıyor. Böyle bir bağlam kurmak mümkün mü?
Benzetme çok önemli ve yerinde. Sonuçta bu köydekilerin çoğu köy enstitülerinde eğitim görmüş, belli bir sol kültüre dâhil olmuş insanlar ve devamı. Hemşin kültüründe de ciddi bir imece geleneği var. Mec deriz biz. Birlikte üretme anlamında. Mecler sayesinde eskiden köyün işleri yapılırmış. Sanırım o geleneğin bir yansıması da aynı zamanda. Her evden yemek gelir mesela oturulur hep birlikte yenilir oynanır ve hep birlikte temizlik yapılır. Herkesin eşit olduğu ve kendi hali ile var olduğu bir Okulun Duzi. :)
Bu komünal girişim, kadınların bu mekanizmada yer alması, herkesin işin ucundan tutması, tüm bunlar oradaki toplumsal yaşamı nasıl etkiliyor?
Yaz başlarken şenlik heyecanı da başlıyor. Kim hangi görev alacak? Kim sahneyi kuracak, yemek sorumlusu kim olacak, sunucu kim olacak, tiyatro oyunu olacak mı hepsi ayrı ayrı heyecan. Etkinliklere katılan çocuklar bazen ailelerine söylemiyorlar sürpriz etkinlikler oluyor. Bir sosyalleşme alanı gibi. Çünkü şenlik çalışmaları için her akşam Okulun Duzi'nde toplanan çocuklar voleybol oynuyor, koro için şarkılar söylüyor. Köydeki dayanışmayı birliği arttırırken yabancılaşma azalıyor.