Ekonomideki paylar gelişmekte olan ülkeler lehine değişiyor
Dünya ekonomisindeki paylar, G20’nin kurulduğu 1999 yılından bu yana, gelişmekte olan ülkeler lehine değişiyor.
Dünya ekonomisindeki paylar, G20’nin kurulduğu 1999 yılından bu yana, gelişmekte olan ülkeler lehine değişiyor.
Dünyadaki ekonomik gücün neredeyse dörtte üçünü elinde bulunduran 19 ülke ve Avrupa Birliği’nin dahil edildiği G20, kurulduğu 1999 yılından bu yana dünya ekonomisinin dörtte üçünden fazlasına hükmetse de, birliğin dünya ekonomisindeki payı kendi içindeki ‘gelişmekte olan ülkeler’ lehine değişiyor.
1999 yılında kurulan G20 içerisinde ABD, Almanya, Japonya, Fransa, Britanya, İtalya ve Kanada gibi önde gelen sanayileşmiş ülkelerin yanı sıra Çin, Hindistan, Rusya, Brezilya, Güney Kore, Güney Afrika, Arjantin, Türkiye, Avustralya, Suudi Arabistan, Endonezya ve Meksika bulunuyor. Ayrıca Avrupa Birliği (AB) de bu organizasyonda temsil ediliyor.
Dünyadaki kapitalist düzenin karar alma mekanizmalarından olduğu için her zirvesi yoğun protestolara neden olan G20, 1975’te kurulan G7’nin yanı sıra ‘gelişmekte olan ülkeleri (emerging countries)’ de içermesiyle daha geniş bir bloğu oluşturuyor. G20’nin Çin, Hindistan, Rusya, Brezilya, Türkiye, Meksika, Güney Afrika, Suudi Arabistan, Arjantin, Endonezya gibi üyeleri bu kategoride ele alınıyor.
Gelişmekte olan ekonomiler, gelişmekte olan ülkeler ile sanayileşmiş ve kişi başına geliri en yüksek olan gelişmiş ülkeler arasındaki kategoriye denk geliyor. Bu ülkeler diğer gelişmiş ülkelere oranla ekonomilerinin büyüklüğü ve kişi başı milli gelirin yüksekliğiyle biliniyor.
G20’NİN DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ PAYI
Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerine göre, 2015 itibariyle dünya üzerindeki 200’ü aşkın ülkenin nominal milli gelirlerin toplamı 73 trilyon 400 milyar doları aşıyor. Buna göre, 28 üyeli Avrupa Birliği 18,8 trilyon dolar ile ilk sırada gelirken, ABD 18,5 trilyon dolar ile ikinci sırada yer alıyor. ABD, ülkeler bazında ise ilk sırayı alıyor.
Aynı yılda Çin Halk Cumhuriyeti’nin ekonomik büyüklüğü ise 11,9 trilyon dolara ulaşıyor ve 4,1 trilyon dolarlık ekonomiye sahip Japonya’yı neredeyse 3 kat aşıyor.
Nominal milli gelirler dikkate alındığında dünya nüfusunun üçte ikisini oluşturan G20 ülkelerinin ekonomideki payı yüzde 85’i buluyor.
SATIN ALMA GÜCÜ PARİTESİYLE G7’NİN PAYI AZALIYOR
Ancak satın alma gücü paritesine göre bakıldığında, G20’nin 19 üye ülkesiyle diğer AB ülkelerinin dünya ekonomisindeki payı 1999 yılında yüzde 73’te iken, bu oran aradan geçen 18 yılda aynı kaldı.
Bunda G20 dışındaki gelişmekte olan veya yoksul ülkelerin ekonomilerinin özellikle gelişmiş ülkelere oranla daha hızlı büyümesinin payı vardı. Bu farkı ise G20 üyesi Çin ve Hindistan gibi büyük ülkelerin ekonomik büyüme hızının son on yıllarda yüzde 7 ila 11 arasında olmasının payı vardı.
Önde gelen 7 ülkesinin üyesi olduğu G7’nin satın alma gücü paritesi dikkate alındığında dünya ekonomisindeki payı ise, 1999’da yüzde 44’lerde iken günümüzde yüzde 31’e gerilemiş durumda. Bu da, ekonomideki dengelerin daha çok Çin, Hindistan, Meksika, Brezilya veya Güney Afrika gibi ülkelerin lehine değişmesinin bir sonucu olarak görülüyor.
G7 ülkelerinin G20 içerisindeki ekonomik büyüklüğünün özellikle 2008-2009 global ekonomik krizinin ardından giderek azaldığı görülüyor.
ÇİN ABD’Yİ GERİDE BIRAKTI
Dünya Bankası verilerine göre, 1998 yılında yine satın alma gücü paritesi dikkate alındığında ABD’nin dünya ekonomisindeki payı yüzde 20,8 ile beşte birin üzerindeyken, bu pay 2008’de yüzde 17,7’ye, 2016’da ise yüzde 15,7’ye kadar geriledi.
Aynı dönemde Çin’in dünya ekonomisindeki payı 1998’de yüzde 6,9’dan 2008’de yüzde 12’ye ve 2016’da ise yüzde 17,6’ya kadar yükseldi. Her ne kadar nominal gelir bakımından Çin halen ABD’nin ardından ikinci sırada yer alsa da, satın alma gücü paritesi itibariyle bu ülkeyi geride bırakmış durumda.
Çin’in son 20-30 yıldaki hızlı yükselişinden önce dünyanın ikinci büyük ekonomisi ünvanını uzun süre elinde bulunduran Japonya’nın ise, 1998’de yüzde 6,9 olan payı 2016’da yüzde 4,1’e kadar geriledi.
HİNDİSTAN DA YÜKSELİYOR
1,3 milyarlık nüfusuyla Çin’i takip eden Hindistan da, her ne kadar Çin kadar olmasa da dünya ekonomisindeki önemi giderek artan bir ülke. Hindistan’ın dünya ekonomisindeki payı 1998’de yüzde 4,03 iken, günümüzde yüzde 7,3 gibi bir orana ulaşmış durumda.
Gelişmekte olan ülkeler arasında 1998-2016 döneminde belirli oranda gerileyenler ise Arjantin ve Güney Afrika. Arjantin’de 2000’li yıllarda yaşanan ekonomik krizin de etkisiyle 1998’de yüzde 0,99 olan dünya ekonomisindeki payı, 2016’ya gelindiğinde yüzde 0,82’ye kadar geriledi. Güney Afrika da yüzde 0,71 gibi orandan yüzde 0,60’a kadar geriledi.
Rusya’nın ekonomik gücünün 2010’lara doğru yükselse de, 2016’ya gelindiğinde 1998 düzeyine gerilediği görülüyor.
TÜRKİYE YERİNDE SAYDI
Her ne kadar nominal milli gelirinde ciddi bir yükselme görülse de, Türkiye’nin satın alma gücü paritesi dikkate alındığında dünya ekonomisindeki payının aradan geçen 18 yılda aynı kaldığı anlaşılıyor.
1998’de dünya ekonomisindeki payı yüzde 1,40 olan Türkiye, 2016’da ise sadece yüzde 1,41’le yetinmek durumunda. Yani milli gelir artışının toplumun satın alma gücüyle kıyaslandığında dünya ortalamasıyla aynı kaldığı bir diğer gerçek.
Almanya, Fransa, Büyük Britanya ve İtalya gibi ülkelerin dünya ekonomisindeki payları ise aradan geçen 18 yılda ciddi biçimde azalmış. Bu dört ülkenin toplam ekonomideki payı 1998’de yüzde 14,96 iken, 2016’da yüzde 9,83’e kadar geriledi.
BRICS ÜLKELERİ G7’Yİ YAKALADI
G20 ülkelerinin kendi içindeki değişen dengelerine bakıldığında, en önde gelen 7 ülkenin üyesi olduğu G7’nin Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve son olarak Güney Afrika’nın üyesi olduğu ‘BRICS Grubu’na liderliği kaptırdıkları görülüyor.
Dünya Bankası’nın verilerine göre, 1998’de dünya ekonomisinin yüzde 44,4’ünü oluşturan G7 ülkeleri, 2016’da yüzde 31,09’luk bir paya sahipler.
BRICS ülkeleri ise, özellikle Çin ve Hindistan’ın hızlı büyüme oranları sayesinde G7’deki küçülmenin çok daha yüksek oranında bir büyüme yakaladılar. BRICS Grubu’nun 1998’de dünya ekonomisindeki payı yüzde 17,9 iken, 2016’ya gelindiğinde yüzde 31,24’e ulaşmıştılar.
Her ne kadar nominal milli gelirlerine bakıldığında G7 ülkeleri halen ekonominin yüzde 45’ini elinde bulundursalar da, satın alma gücü paritesine vurulduğunda dengelerde ciddi bir değişim söz konusu.
EKONOMİK BÜYÜME HIZI GELİŞMEKTE VE GELIŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE DAHA FAZLA
Yine Dünya Bankası’nın son tahminlerine göre 2017 yılında dünya üzerindeki ekonomik büyüme oranı ortalama yüzde 2,7 olacak. Ancak büyüme oranları örneğin 28 üyeli Avrupa Birliği (AB)’de yüzde 1,7 olarak tahmin edilirken, Hindistan’da bu oranın yüzde 7,2 olması bekleniyor.
Benzer şekilde uzun yılların ardından Çin’deki büyümenin ilk kez yüzde 7’de kalması bu ülke için ‘alarm verici’ olarak nitelendirilmişti.
Bu yıl ekonomik büyüme oranları yüzde 7’nin üzerinde olması beklenenenler arasında Filipinler, Bangladeş, Etiyopya, Birmanya gibi G7 veya G20 dışındaki ülkelerin gelecek olması da dikkat çekiyor.
İHRACATTA G7’NİN PAYI AZALIRKEN, BRICS’IN PAYI ARTIYOR
G20’nin 1998-2016 arasında dünya ekonomisindeki toplam payının dörtte üç gibi bir oranda kalmış olmasına rağmen dengenin daha çok kendi içinde değiştiği sonucu çıkıyor.
Çin gibi yükselen ekonomilerin ihracattaki önemi artarken, gelişmiş ülkeler arasında ihracatta önde gelen ve artışını devam ettiren en önemli ülke ise Almanya.
2014 yılında dünya üzerinde ihracatın düzeyi toplamda 18,5 trilyon doları bulurken, bunun 12,2 trilyonluk kısmını manifatura ürünler oluşturuyordu. Ticari hizmetler ise 5 trilyon dolara yaklaşıyordu.
2014’de Çin, 2,3 trilyon doları aşkın ihracatıyla 2010’lu yıllarda ele geçirdiği liderlik konumunu korurken, ABD 1 trilyon 623 milyar dolarla ikinci sırada geliyordu. Almanya ise, 1,5 trilyon dolarla milli gelirinin üçte birinden fazlasını ihracattan elde ediyordu.
Çin’in 1998’deki ihracatı sadece 183 milyar dolar iken, ABD’nin ihracatı 682 milyar, Almanya’nın ise 543 milyar dolar idi.