Halepçeli Şaho’nun hayalleri…
Zehir saçan bombalar yağarken Halepçe’nin üzerine o da iki bacağını kaybetti. Barbarların ve gaddarların at sürdüğü kendi ülkesinde o artık ne yürüyebilmekte ne de koşabilmekteydi.
Zehir saçan bombalar yağarken Halepçe’nin üzerine o da iki bacağını kaybetti. Barbarların ve gaddarların at sürdüğü kendi ülkesinde o artık ne yürüyebilmekte ne de koşabilmekteydi.
5 bin can bir anda yitip giderken Halepçe’nin sokaklarında, Şaho’dan geriye ise bacaklardan yoksun bir gövde kaldı.
ŞAHO QADIR KİMDİR?
1975 yılında Halepçe’de dünyaya gözlerini açan Şaho güney Kürdistanlı bir Kürt’tür. Çocukluğu kırlarda, bayırlarda koşarak, zıplayarak, hayvan yetiştirerek geçer. Ama daha çocukluğun berrak dünyasına doymadan 13 yaşındayken 1988’de Saddam Hüseyin diktatörlüğünün Halepçe’ye yaptığı katliamda o da sakat kalır. Sadece dakikalar süren katliamda zehir Halepçe sokaklarını toz bulutu gibi sarar. 5 bin insan toz bulutu arasından yağmur misali yağan zehirli gazla yaşamını yitirir. Gözlerine takılan son kareler uçaklar, helikopterler, kulaklarının son duyduğu ise bir kıyamet gürültüsüdür 5 bin canın.
“O insafsız saldırıyı yapan uçaklar o zaman daha küçük olan bedenimden bacaklarımı bir anda koparıp götürdüler. Nasıl olduğunu halen de hatırlamıyorum. Bacaklarım bir anda yok olmuştu. Bana kalan sonraki yaşamında hayata artık dört elle sarılmak oldu” diyor Şaho Qadır.
MÜLTECİ GEÇEN ÇOCUKLUK
Şaho derin iç çekerek anlattığı o katliam anından sonra bir an duraksıyor. Anlatırken sanki o zehir kokan toz bulutu içerisinde yeniden kendini arar gibi gözleri uzaklara takılıyor, sonra yeniden anlatmaya devam ediyor: “Katliamdan hemen sonra ailemle birlikte İran’a geçtik. Orada bir süre tedavi gördüm. Çocukluğum mülteci diyarlar ve zamanlara mahkum edildi. Yıllar sonra Halepçe’ye döndüğümüzde ise ne Halepçe eski Halepçe’ydi ne de ben artık eski bendim.”
Belki nafiledir ancak, o bacaklarını alan hayata inat var olma mücadelesini bırakmaz. Zaman geçer, acılar sarılmaya başlar. Ama Şaho’nun bedenindeki acı ruhuna işler. Saddam’ın zulmünü Halepçe’ye taşıyan uçaklar çekip giderken Şaho’nun sadece bacaklarını değil, çocukluk hayallerini de alıp götürürler. Ancak Şaho yeniden hayallerinin peşine düşer.
İNGİLTERE YOLCULUĞU - YENİDEN MÜLTECİLİK
“Umut, insanı en olmaz zamanlarda beklenmeyen maceralara sürükler. Sonun, sonucun ne olacağı anlamını yitirir. Umutların, hayallerin peşinde bir gezgin olur insan. İşte ben de öyleydim. Sadece umut ediyordum. Sonun ne olacağı artık beni çok ilgilendirmiyordu. Aslında benim açımdan bir son’dan söz edilecekse o da o katliam anıydı. Ama ben o sonu farklı bir başlangıca dönüştürmek istiyordum” diyor, İngiltere’ye yaptığı yolculuğu anlatırken.
Şaho da hayata güçlü tutunma, kendisine bu acıyı yaşatanları dünyaya gösterme adına düşer İngiltere yoluna; “Kaçakçılar vasıtasıyla bir yolunu bulup 2002 yılında İngiltere’ye vardım. İngiltere zorlu yaşamında hayallerime giden yeni bir adresti, bir duraktı.”
İngiltere’ye vardıktan sonra iltica başvurusunda bulunur. Kısa süre sonra iltica başvurusu kabul olur. Hatta sonraki yıllarda Şaho İngiltere vatandaşı da olur. İngiltere’de yaşama yeni başlangıcını ise şöyle anlatıyor: “Bir süre ne yapacağımı, neler yapabileceğimi düşündüm. Sonra tekerlekli sandalyeyle yapılan spora başlama kararı aldım. Buradan gelecek bir başarıyla, bombalarla yiten kimsesiz hayatları, elma kokusuyla bir anda yok olan Halepçelileri dünyaya tanıtabilirdim belki. Bunun için tüm enerjimi bu sporda alacağım başarıya harcadım”
Şaho kısa sürede spor müsabakalarına katılır. Çeşitli düzeyde derecelere girer. Herkes Şaho’nun öyküsünü, ülkesinde yaşadıklarını duymaya başlar. Şaho artık tanınan biridir. O günleri şu cümlelerle anlatıyor: “dereceler geldikçe medyanın ilgisini çekmeye başladım. Hayat hikayem insanları etkilemeye başladı. Tv kanalları, gazeteler benimle röportajlar yapmaya başladılar. Bu şekilde bir nebzede olsa amacıma ulaştığımı hissediyordum”
EN UFAK BİR YÜKSEK SES BENİ KORKUTUYOR
“Halen ani bir sesten korkuyorum. Sanki yeniden uçaklar gelecek hissiyatı yaşıyorum” diyerek şöyle katliam anının kendisinde bıraktığı başka izi ise: “O bombardıman anını hiç unutmadım. Halepçe sokaklarında kimsesiz ve sessiz yatan o cesetler halen gözlerimin önünde. Bir uçak sesi duysam, gökten bir gürültü gelse, aniden bir gümleme sesi gelse irkilirim. Yeniden o anlara giderim. Sanki yine bombalar yağacak, insanlar ölecek. Bazen dün yaptığınız şeyleri dahi bugün hatırlamazsınız. Ama yıllar geçse de o katliam gününü unutmam mümkün değil. Bazen bir rüya olmasını isterim. Sadece beynimin bana bir oyunu oynamış olmasını düşlerim. Ne var ki gerçek olduğu yerde kalıyor. Bir elma kokusu benim irkilmeme yetiyor”
YENİDEN HALEPÇE
Şaho çıktığı dünya yolculuğunda 2009’da Taylandlı bir kadınla evlenir. Bu evlilikten Şaho’nun bir kızı ve bir oğlu olur. Kızın ismini Halepçe, erkek çocuğunun ismini ise Mehmet koyar. Evlendikten sonra Şaho çocukluğunun en mutlu ama aynı zamanda en acı anılarını bıraktığı Halepçe’ye geri döner.
“Benim bir amacım vardı. Hayatıma sebep olanların, halkımı katledenlerin gerçeğini dünyaya kendi cephemden göstermek. Bunu kısmen yaptığıma inanıyorum. Bunu yaptıktan sonra artık mülteci yaşamıma son vermek istedim ve yeniden kendi ülkeme döndüm.”
YİNE DE EKSİK KALIR İNSAN
Spor yaşamında başarılar elde etse de, o ayaklarından yoksunluğun zorluğunu her an yaşar. “Ayaklarımı kaybettikten sonra hayat benim için oldukça zorlu olmaya başladı” diyen Şaho, “Bir anda muhtaç duruma düşüyorsunuz. Birileri sürekli sizin elinizden tutmalı. Birilerinin eline tutunarak hayata tutunmak zorunda kalıyorsunuz. Bu tarifi zor bir duygu. Ben katillerce sakat kaldım ama bazen özürlü muamelesi gördüm. En kabullenemediğim ise bu oldu” diye de ekliyor.
BİZ UNUTULDUK
Katliamda sadece kendisinin sakat kalmadığını söyleyen Şaho Qadır, Benim durumumda çok insan var, derken unutulmuş olmanın acısını derinden hissediyor ve ekliyor: “Biz savaş mağdurlarıyız. Ancak maalesef şimdiye kadar kimse ciddi bir yardım sunmadı. Bana aylık 400 bin Irak dinarı ödeniyor. Oysa ben ve benim gibi olanlar tümden üretimden düşmüş insanlardır. Biz böyle dünyaya gelmedik. Biz ülkemize, halkımıza yapılan soykırım saldırılarında bu duruma geldik. Sanki biz normal engellilermişiz, özürlüymüşüz gibi ele alınıyor. Bu şekilde yaşama tutunmak, yaşam mücadelesi vermek çok zor oluyor. Aslında sadece benim değil, Halepçenin yaraları hiç sarılmadı. Katliamın yıl dönümlerinde hatırlanır olduk. O da birkaç süslü sözle geçiştiriliyor. ”
Ben İngiltere’de spora başlarken hem kendimin hem de hem de halkımın acısına bir nebze de olsa ses olmayı amaçlamıştım, diyor Şaho. Bir yandan daha fazla bir şey yapamamış olmanın hüznü, bir yandan az da olsa bir şey yapmış olmanın inancıyla gözleri gururla bakıyor.
Çoğu kez elleri üzerinde yürüyor Şaho Qadır, spor müsabakalarına da böyle katılıyor. Şaho:“ben hiçbir zaman durumumu kabullenmedim. Bir yerden bir yere gidememeyi, yaşam ihtiyaçlarımı giderememeyi hiç kabullenmedim. Bu da beni bir yol bulmaya sevk etti ve ellerim üzerinde yürümeye başladım” diyor.
Şaho Qadır gittiği İngiltere’de protesto eylemlerine de katılır. Örneğin İngiltere’de Türkiye konsolosluğu önünde yapılan bir eyleme katılmıştım, Şaho: “ O dönem PKK ile Türk devleti arasında çetin bir savaş vardı. Kürtler İngiltere’de eylem yaptılar. Ben de Türk devletinin Kürtlere yönelik soykırımcı politikalarını protesto etmek için eyleme katıldım. Sadece o değil birçok kez buna benzer eylemlerde yer aldım” diyor.
Şaho Qadır’ın yaşamı zorlu olsa da inancın ve azmin güçlü kıldığı bir yaşam. Şaho uzun bir mültecilik yaşamından sonra yeniden çocukluğunun çalındığı kendi topraklarına, Halepçe’ye dönmüş. Tayland’lı eşi Esma ve Halepçe isimli kızı ile Mehmet Şah ismindeki oğluyla yaşam mücadelesini sürdürüyor. En büyük amacım kendi yaşam hikayemi ve Halepçe’nin yaşadıklarını bir belgesel filmde göstermek, diyor. Bunun için çalışmalara başlamış olan Şaho Qadır, Kürt iş adamlarından, güney Kürdistan hükümetinden de kendisine yardım edilmesini bekliyor.