İşte bütün mesele bu-Zin Koçer

"Yaşamı uğruna ölecek kadar çok sevmek," ölüme alışamamak... Her gidişin ardından bir ağaç dikmek, ağaçla yeşillenen toprakta yürümek.

"Yaşamı uğruna ölecek kadar çok sevmek," ölüme alışamamak... Her gidişin ardından bir ağaç dikmek,  ağaçla yeşillenen toprakta yürümek.

 Durmadan ilerlemek düştüğünde bile kakmasını bilmek. Yorulmak, yorulduğun kadar sevmek sevilmek. Dökülen terin değerini bilmek.

Bildiğin inandığın yollarda yürümek...  Yolda, yoldaş olan arkadaşın arkadaşı, dost bulmak. Her an, her nefeste yüreğine dokunan, özlenen ve özleteni aramak. Peşine düşmek, bulduğunda ise kaybetmemek için savaşmak.  İnanmak, inandığın kadar gülmek. Neye güldüğünün bilincine varmak. Avuç içlerindeki her bir çizgiyi tanımak. Dokunanı ise hiç unutamamak... Sonrası yaşlılık değil yaşamın anlamına doymak. Bilinçli davranmak, sesli değil sevgiyle bakmayı bilmek, işte bütün mesele gördüğünün bir değer olduğunu hissettirmek.

Genç olmak, gençliğin rüzgarına kapılmak, yaşarak, dokunarak, bilerek hakikatin, aşkın, özgürlüğün bütün yollarını arayanı olabilmek. İşte bütün mesele gençken bunların farkına varmak. Zorluktan, emekten, hatta acı çekmekten bile korkmadan dışarıda yürümek.  Geleceğini, tarihini, en çokta  bilmek, bildikçe kendini savunabilmenin tadını anlatmak.

Zamana karşı zaman olmak. Zamana yol, zamanın hızıyla yürümek. Zamana isimler yazmak. Devrim yapan, devrimci  çocukların resimlerini karalamak. Her an zaman olmak, zamanla tanıdıklarını gördüğünde yeni bir şey keşfetmenin keyfine bak. Yaşlılık yok! Ölüm yok!

Şimdi bir kere daha özgürlüğün ne olduğunu sorgula. İşte bütün mesele güzelliğin savaşçısı, yaratanı olabilmek.

Zindanları yıkan, köprü yapan, boğun eğmeyen uzun saçlı kızları, geleceğe taşırmak, ardıl olmak,  olmak... İşte bütün mesele devrimci gençliğin geleceği olmak. Savaşçı olmak hem de en duygulusu, çılgını ve en çokta gülene gülüşle karşılayacak kadar yürekli olanı olabilmek.

İnsanları, doğayı, hayvanları sevmek, ama gerçekten sevmek, bir de kendini sevmeyi unutmamak. Devrimci gibi sevdiklerinin uğruna ölecek kadar sevmek. Yolcu olmak, yol olmak, umut olmak ama en çok inanarak, inandığın kadar yürümek.

Sabah uyandığında, kapı komşunun çöpünü alan, sınıf arkadaşının dersine yardım eden, anasının yerinde yemek yapan, kız kardeşine inanan, güzel gençlerden olmak. En çokta özgürlüğün tadından vazgeçmeyen bir toplumun genci olmak. İşte bütün mesele kapitalizme bağlı olmak.  

İnternet, gençliği değil, yaşanmışlığın tecrübesiyle büyümek. Teknolojinin kölesi değil ihtiyacın temelinde kullanmak kullandırmak için çabalamak. Yani neyi niçin yaptığının bilinciyle yaşamak yaşama katılmak. Yaşamı sevmek, hiç bir şeye geç kalmadan zamanında sevdiklerin için mücadele etmek.  Kendinle savaşmayı bir an bile unutmadan yürümek.

Genç ama çevik oldukça, başarılı olabileceğine inanmak. Yaşamın uğruna ölecek kadar seven yiğitler gibi, genç, gençler olmak.  

Sorumlu olmak hayata karşı, en çokta kitap okumanın verdiği hissi ve sayfa kokusunu içine çekerek hissetmek.

Yaşamı, sevdiklerini yitirmeden, yitirmişliğin ne olduğunu bilerek, kendinden ödün vererek fedakar, emekçi yani lafın kısası özgürlük savaşçısı olabilmek çaba sarf etmek.

Sevgi savaşçısı, hakikat savaşçısı olabilme yürekliliğini taşıyarak savaşçı olabilmek.  İşte bütün mesele iş işten geçmeden devrim gençleri olarak yaşamı sevgi taşlarıyla öreni olabilmek. İşte bütün mesele ne biliyor musunuz zamanında bir şeyleri yapmadan yaşayıp ölmek.