Van Büyükşehir Belediyesi’ne atanan kayyum tarafından atölyesi kapatılan ve Van’da tek savat gümüşçülüğü ustası olan Sadullah Özmen, her şeye rağmen bu sanatın yaşatılması için mücadele ediyor.
Van’da bir dönem 120 atölyesi bulunan ve çok iyi bilinen bu meslek, bugün yok olmakla karşı karşıya. Urartu dönemi ile Ermeni ve Kürt motiflerinin işlenildiği savat gümüşü hak ettiği yeri bulamıyor.
SADECE KÜRT BÖLGESİNE AİT
Savat, gümüş işlemeciliğinde bir süsleme sanatıdır. Savat ustası tasarladığı şekli, sanatını koyacağı gümüş eşyanın üstüne kurşun veya sabit kalemle çizer. Çizilen taslağın üstüne usta, çelik uçlu kılcal kalemle büyük bir titizlikle ince kanallar açar.
Bir ölçü gümüş, dört ölçü bakır, dört ölçü kurşun ve biraz da kükürt, 400 derecenin üstünde ısıda karıştırılarak savat adı verilen alaşım elde edilir. Ancak her savat ustasının kendine has bir ölçüsü olduğu söylenmektedir. Daha sonra savat soğumaya bırakılır. Soğuyan kütle toz haline gelinceye kadar önce örs üzerinde, daha sonra havanda dövülür. Elde edilen savat, gümüş eşya üzerinde daha önce açılmış olan kılcal kanallara iki yolla sürülür. Ya yemeğe tuz eker gibi serpilir ya da boraks ile sulandırılarak çamur haline getirilen savat, boşluklara sıvanarak doldurulur. Sonraki aşamada yapılan iş, mangal ateşine tutulur. Isının etkisiyle tekrar eriyen savat, boşluklara iyice nüfuz eder. Bu aşamadan sonra soğuması için bekletilen savat, cilalanarak kullanıma hazır hale gelir. İyi savat, her geçen gün daha fazla parlar.
ERMENİ SOYKIRIMI ÖNCESİ
Savatın kökeni Urartular’a kadar gider. İdeal olan 950 ayar gümüşe savat yapmaktır. Osmanlı döneminde gümüşe tuğra vurma yetkisini, İstanbul ile birlikte Van Vilayeti savat işlemeleri sayesinde almıştı. 1915 Ermeni Soykırımı öncesi Van’da 120 savat işleme atölyesi varken, 1915’ten sonra bu atölyeler birer birer kapandı. 1915’li yıllar öncesi Van’da bulunan 120 savatlı gümüş işleme atölyesinin her birinde 5 kişinin çalıştığı tahmin edilmektedir. Söz konusu yıllarda Van’da, savatlı muskalıklar, hamayiller, gerdanlıklar, saç tokaları, saç bağları, tepelikler, bilezikler, yüzükler ve kemerler vazgeçilmez takılar olarak yer alırdı. Yine o dönemlerde bütün saraylarda, hanlarda ve zengin kesimin evlerinde bulunan savatlı gümüş süs eşyaları ile erkeklerin kullandıkları tütün tabakaları ve enfiyelikler Van’da üretilirdi.
VAN BU SANATIN MARKA ŞEHRİYDİ
Savatlı gümüş işlemeciliğinin çok iyi yapılmasından dolayı “Van” damgalı gümüş eşya ve takı fiyatlarının diğer bölgelerde üretilenlere oranla üç kat fazla olduğu bilinmektedir. Hatta bazı rivayetlerde Osmanlı döneminde İstanbul’da çalışan kuyumcu kalfalarının ustalığa terfileri söz konusu olduğunda, Van’dan giden kuyumcu ustalarının sınavına tabi tutuldukları, bu sınavı geçtikten sonra ustalığa kabul edildikleri söylenmektedir.
Savat; el emeği, göz nuru bir mesleğin sabır ve estetikle buluşması, ateşte olgunlaşmasıdır.
ÖZMEN, YENİDEN GÜN YÜZÜNE ÇIKARDI
2000 yılında savatlı gümüş işletmeciliği yapan hiçbir ustanın olmaması nedeniyle yok olmakla karşı karşıya gelmişti. 2006 yılında atölyesini açarak yeniden gün yüzüne çıkaran Sadullah Özmen, yok olmaması için yıllardır Van’da mücadele ediyor. Özmen, savat gümüşçülüğünü Ermeni usta Satılmış Göze’den öğrenmiş. Özmen, “Ermeni usta olmasaydı bu zanaat şimdi ölmüştü” dedi. Özmen, Göze Usta’nın mirasını Van'da, Kürt ve Ermeni motiflerini yeniden işleyerek yaşatmaya çalışıyor.
DBP’Lİ BELEDİYENİN KATKISI
Sadullah Özmen, iki yıl önce de DBP’li Van Büyükşehir Belediyesi tarafından Kadın Yaşam Merkezi bünyesinde, Savat Gümüşçülüğü Atölyesi açtı. Özmen, belediye bünyesinde açtığı atölyede yaklaşık 40 öğrenci yetiştiriyordu. Yeni ustalar yetiştirme hayalini DBP’li Van Büyükşehir Belediyesi'nin gerçekleştirdiğini, ancak kayyum tarafından bu hayalinin engellendiğini belirten Özmen, kayyum veya başka bir kurumun bu mesleği yaşatmasına engel olamayacağını ifade etti.
KAYYUM ATÖLYEYİ KAPATTI
Özmen, “Binlerce yıllık bir geçmişi olan bu sanata bugüne kadar tek destek çıkan DBP’li Van Büyükşehir Belediyesi'ydi. DBP’li Van Büyükşehir Belediyesi bu mesleğin yok olmaması ve yeni ustaların yetiştirilmesi için bana bir imkan sağladı. Ben de belediyenin desteğiyle çok güzel bir atölye açtım. Bu atölyede yaklaşık 40 öğrenci yetiştiriyordum. Özellikle bir öğrencim, benden daha iyi icra edecek duruma geldi. Ama kayyum bu sanatı yok etmeye çalıştı. Ben ve öğrencilerim olduğu sürece kimse yok edemeyecek. Dedelerimiz nasıl binlerce yıldır yaşatmışsa ve günümüze kadar getirmişse biz de gelecek kuşaklara aktaracağız” dedi.