Kemal Pir: ‘Yarın milyonlar olacağız’

Diyarbakır Zindan direnişçilerinden Kemal Pir, Kürt Özgürlük Hareketinin toplumsallaşacağına büyük inanç taşıyordu. Mahkemedeki savunmasında "yarın milyonlar olacağız" demişti.

PKK Ana Davası'nda yargılanan Diyarbakır Zindan direnişçilerinden Kemal Pir savunmasını  26 Mayıs 1981 tarihinde yaptı. Pir yaptığı savunmasında şunlara dikkat çeker:

“Milliyetçiliğe karşıyım ben. Milliyetçi değilim, milliyetçi düşüncenin hangi ulustan olursa karşısındayım. İster bunlardan olsun, ister ne olursa olsun, Kürtlerden olsun. Katılmazdım ben böyle bir harekete.”

Diyarbakır Zindan Direnişçisi Kemal Pir 1952 yılı, Gümüşhane’nin Torul ilçesine bağlı Güzeloluk köyünde doğdu. Ankara Üniversitesi, Dil-Tarih-Coğrafya Fakültesi Antropoloji bölümünde okurken parti ile tanıştı. Lice, Fis köyünde yapılan ilk kongreye(1978) tutuklu bulunduğu için katılamadı. “Siyasi savunma haklarının engellendiğini” söyleyerek 14 Temmuz 1982 tarihinde  Büyük Ölüm Orucu eylemini başlattı. Eylem sırasında önce gözlerini sonra da 54.günde (7 Eylül 1982) yaşamını kaybeder.

Kemal Pir 189 sanıklı Urfa grubunda yargılandı. Devam eden bir açlık grevinden mahkemeye geldiği için çok yorgun ve bitkindir. Ayakta kalamadığı için önündeki korkuluklara tutunarak durmaya çalışır. Yaklaşık 3 saatlik sorgusu bu şartlar altında devam eder. Çok bitkin olduğu için sesi çıkmakta zorluk çeker, sorgu hâkimi araya girerek “yüksek sesle konuş” der. İddianame  mahkemede bu şekilde eline verilir. Savunma yapan siyasi tutsaklara savunmasıkıyönetim mahkemelerinde savunma yapılırken verilirdi. Bundan dolayı hazırlık yapılması şansı da yoktur. O an iddianameye bakıp cevap veriyorlardı. Pir de ilk iş olarak iddianameyi ister, kendisine bir tane savunma verilir. Pir savunmasına öyle başlar.

Kemal Pir’in savunması yoğunluklu olarak ideolojik değerlendirmelerden oluşmaktadır. Kendi hikayesi üzerinden genel ölçülere varıp farklı konulara bütünlüklü çerçeveler çizer. PKK'nin sıradan bir hareket olmadığını, çıkış motivasyonun hangi ideolojik temeller üzerinden yükseldiği dönemi, Kürdistan ve savaş karakteri üzerinden çözümler. Bununla beraber ısrarla üzerinde durduğu konulardan biri de “uzun süreli halk savaşı” tezidir.

Savunmasına ilk olarak Mazlum Doğan’da olduğu gibi “kavram” ve “tarih vurgusu” ile şöyle başlar.

 “Hareketi sevmeyenler, hareketi karalamak, çamur atmak için Apocu’luğu uydurdular. Apocu’luktaki amaç; bizi tek kişiye bağlı göstermek gibi bir şeydir. Hâlbuki biz bir insana bağlı değiliz. Abdullah yoksa bu hareket de yoktur diye bir şey söz konusu değildir. Abdullah’ın kendisi de bu hareketin insanıdır.”

BU DAVA BASİT  BİR DAVA DEĞİLDİR

Mahkemenin önemi ve tarih vurgusunda ise şu kaydı düşer:

“Bu mahkemenin tarihsel bir mahkeme olduğuna inanıyorum ben. Yani basit bir dava olduğuna değil; yani herhangi bir hukuki şeyden ziyade, tarihsel önemi olduğuna da, yani buradaki mahkemenin tarihsel önemine de inanan bir insan oluyorum. İnsan olarak tarih önünde de gerçeklerin ortaya çıkmasını yani şahsımla ilgili olarak tarih önünde de gerçeklerin ortaya çıkmasını yani şahsımla ilgili olarak gerçeklerin tarihe gerçek olarak geçmesini istiyorum.”

Pir, daha sonra kendi hikayesi üzerinden en baştan, mücadeleye neden katılmaya karar verdiğini anlatarak devam etti. Marksist düşünce etkisi altında olduğunu ifade eden Pir, Karl Marx’ın ‘dünyayı anlamak yetmez onu değiştirmek gerekir’ sözünden etkilendiği savunmalarında da görülüyor.

Pir şöyle diyordu kendisi için:

“Dünyayı tanımak benim için bilmek, tanımak yetmiyordu. Dünyayı değiştirmek gerekiyordu. Değiştirmek içinde mücadele etmek gerekiyordu. Ben aynı zamanda sadece bilen bir insan değil, bilen, araştıran bir insandan ziyade dünyayı değiştirmek için mücadeleye katılmanın da gerekliliğine inandım ve mücadeleye katılmak istedim.”

Mahkemeyi de hedefine koyan Pir, mahkemenin varlık sebebini sistemin kendini koruması olarak belirtir. Bir yerden sonra iddianameden çıkarak yoğun bir kapitalizm değerlendirmesine girerek  "Dünyada hüküm süren eşitsizliğin temel sebebi kapitalizmdir"der. Önemli olan bunu nasıl analiz edip bununla nasıl savaştığındır" diye anlatır. Pir savunma yaparken coğrafyanın, toplumsal kültürün dokunduğu alanlara karşı çok hassas ele alır.

MİLLİYETÇİ DEĞİLİM MİLLİYETÇİLİĞE KARŞIYIM

İnce noktaları gözden kaçırmaz, eklektik veya köktenci bir yaklaşımdan çok, ilkede katı, politikada esnek bir savunma hattı çizer.  "Devlet yıkılmalıdır" ona göre! Bunu yapacak iradenin de sıradan bir irade olmaması gerekir. Örneğin milliyetçi olmaması lazım. Bu ters tepecek bir şeydir. Milliyetçilik ve PKK konusunda şunların altını özellikle çizer:

“Devlete düşmandım, devleti yıkmak istiyorduk biz, burjuva sınıflarının devleti olduğu için yıkmak istiyorduk. Onun için bu hareketi araştırdım, baktım. Bu hareket ne diyor, ne demiyor. Komünist mi, değil mi? Sosyalist mi? Basit milliyetçi bir hareketse asla katılmazdım. Basit Kürt milliyetçi bir hareketi ise katılmazdım. Milliyetçiliğe karşıyım çünkü ben. Milliyetçi değilim, milliyetçi düşüncenin hangi ulustan olursa karşısındayım. İster bunlardan olsun, ister ne olursa olsun, Kürtlerden olsun. Katılmazdım ben böyle bir harekete”

Benimsedikleri Marksizm’i, dünyada esen devrimci dalganın da etkisi ile (Vietnam, Kamboçya, Lagos, Angola, Gine vs.) Kürdistan’a uyarlamak istediklerini belirten Pir, burada özellikle “Kürt toplumuna değil, Kürdistan toplumuna” vurgusunu yapar. Böyle bir durumda ortaya çıkacak şeylerden birinin kendi kaderini tayin hakkı olduğunu belirtir. Bunuda şu şekilde ifade eder:

“Ben halkların öz iradeleriyle çizilmiş siyasal haritalardan yanayım. Ve zaten halkların mücadeleleri de bu gün de gösterdiği gibi, yani dünya çapında görüldüğü gibi, kendi öz iradeleriyle kuruluyorlar”

Üzerinde durduğu ve mutlak surette çözüm getireceğine inandığı konulardan biri de “uzun süreli halk savaşı” tezidir. Mahkemede önce bunun ideolojik gerekçesini şöyle anlatır:
“Biz ideolojik olarak ( aynı zamanda PKK’nin hedefleri oluyor bu) Kürdistan’da gericiliğin, yoksulluğun, sefaletin temel nedeninin sömürgeci ekonomik yapı olduğunu, sömürgeciliğin oluşturulduğu; bu Şeyde her türlü yozluğu, lümpenleşmeyi, geriliği temsil ettiği, kültürsüzlüğü, kişiliksizliği geliştirdiği; tüm bunları ortadan kaldırmak için sömürgeci ekonomik yapının ve sömürgeci sistemin ortadan kaldırılması gerektiğini savunuyoruz. Sömürgeciliği temsil edenleri de söyleyelim: Türkiye’deki burjuva hakim sınıflar. Yani Türk halkı değil, Türkler değil hakim sınıfları Kürdistan’da sömürgeciliği uyguluyorlar. Ama bunlar bu sömürgeciliği uygularken Kürdistan’da kendilerine işbirlikçi buldular. Kendilerine işbirlikçi bulmadan bu işi yürütemezlerdi. Kürdistan’daki hakim sınıflar da bunlarla işbirliği yaptı. Tüm feodallerin milletvekili olması bunu açıkça gösterir. Tüm toprak ağaları milletvekili”

Bu sorunların çözümü "Kürdistan devrimidir ve karakteri ulusal kurtuluştur. Bundan ötürü sömürgeci siyasal ekonomik ve siyasal yapıyı" hedeflediklerini ve bunun da uzun süreli halk savaşı gerçekleştirileceğini anlatır. Hakim tam bu noktada araya "Nasıl olacak bu halk savaşı?" sorusunu yöneltir.

Kemal Pir şu yanıtı verir:

"Uzun süreli halk savaşı; genel ideolojimizin stratejik hedefi bu. Bu, bağımsız bir orduyu hedefler. Bağımsız bir silahlı gücü. Profesyonel bir ordu, profesyonel, silahlı bir örgütlenmeyi hedefler bu. Bu, Parti Önderliğinde olacak. Daha farklı bir örgüt yapısını gerektiriyor. PKK bunu yapmadı yani. Hiç bir zaman PKK böyle bir örgütlenmeyi yapamama. Eğer böyle bir örgütlenmeyi yapsaydı, burada bulunan insan sayısı biraz daha az olurdu ve çok daha gür sesler işitmemiz mümkündü. Böyledir yani. Bunu yapmamış PKK. Ya uygun şartları bulup yapamamışlar, ya imkanları yokmuş yapamamışlar; ama böyle bir örgütlemeyi yapmamışlar. Yapılmamış. Neden yapılmamış? Ama amaçları bunu yapmaktır. Yapabilirler bundan sonra. On sene sonra, yirmi sene sonra.

Bu değerlendirmeye şaşırdığı belli olan hakim merakını yenemeyerek,  “Halk ordusu nasıl teşkil edilecek; bu mücadele şekli nasıl olacak?” sorusunu yöneltir.

Kemal Pir, tek bir cümle ile yıllar sonra yaşanacak gelişmeleri tek kelimeyle “Profesyonel bir gerilla hareketi” sözleriyle yanıtladı.

Bu yorumlar Kemal Pir'in parti ve onun savaş yöntemine, devrim sürecine ne kadar da yoğunlaştığının göstergesidir. Çünkü değindiği profesyonel ordu içeriği, konuşulduğu an ve dönem itibari ile ilginçtir. Pir savunmasında profesyonel gerilla hareketini ise şöyle detaylandırarak anlatır:

“Bu da gönül rızasıyla emperyalizme, sömürgeciliğe karşı silahla dövüşmeyi kendine hedef edinmiş; Ama tüm ailesiyle ve düzenle bağlarını kesmiş insanlardan müteşekkil, profesyonel askerlerden oluşan bir Ģey bu tip insanlardan oluşturulacak ve örgütlendirilecek gerilla birlikleri vasıtasıyla çeşitli aşamalardan geçen bir şeyle bu ordu oluşturulacak. Ordu oluşturma dönemi yirmi seneyi de alabilir. Yani uzun süreli bir halk savaşı.”

YAŞAMI UĞRUNDA ÖLECEK KADAR SEVİYORUZ

Bu sözler birkaç yıl sonra karşılık bulur ve ordulaşma gerçekleşir. Bu savunmada yaşanan ilginç şeylerden biri de Pir’in açıklamalarına cevap üretemeyen ya da onu sıkıştıramayan sorgu hâkiminin tuzak sorulara başvurmasıdır. Karşılıklı konuşmanın bir yerinde durup dururken “İsviçre’de kaç dil var?” diye bir soru yöneltir. Pir’i sıkıştırdığını düşünürken, Pir “3 dil” diyerek bilgi sahibi olduğunu da  hatırlatır.

Üniversiteye geldiği zaman Kürtlerin varlığından haberi bile olmayan Kemal Pir, daha PKK yok iken, harekete katılmış bir devrimcidir. Parti Önderliği tarafından, Haki Karer ile birlikte, Kürt-Türk birlikteliğinin ifadesi olarak değerlendirilmişlerdir. Azmi ve inancı, pratik kişiliği sayesinde “Kemal Pir tarzı” denen hakikate ulaşmıştır. "Birini ikna etmek için 3 saat ise 3, 300 saat ise 300 saat konuşurum"  diyor. Davaya kazandırmaya bu kadar önem vermektedir.

Kendisi için söylenen “Kemal Pir devrimciliğini esas alın, bunu esas alırsanız her sıkıntıyı ve her zorluğu aşarsınız” sözlerini yaşamı ile kanıtlayarak yıldızlaşmıştır. Bugün geride bıraktığı en önemli söz 14 Temmuz ölüm orucu sırasında “yaşamı uğruna ölecek kadar seviyorum” deyişidir. “6 kişiyle başladık, 16 kişi olduk, yarın milyonlar olacağız” diyerek son bir öngörüde bulunmuş ve bu öngörüsünde de sonuna kadar haklı çıkmıştır.

14 Temmuz 1982 Diyarbakır Zindan direnişinde yaşamını yitiren Kemal Pir'i şu sözlerini de unutmamak  gerekir:

"Biz her şeyden önce yani son derece geri kalmış adeta ortaçağ karanlıklarında geri kalmış adeta ortaçağ karanlıklarında bırakılmış bir Kürdistan toplumunun fertleri olduğumuzu biliyoruz. Bu derece geri bir yapıda olan bir ülkede örgütlenmenin, bir örgütlenme yaratmanın, bir mücadele doğurmanın ne derece zor olduğu da açıktır. Açıkça belirtelim, silahlı mücadeleyi Kürdistan’da reddeden, bu tür bir mücadelenin gereksizliğine ve reformlarla başarıya gidilebileceğine inananları biz teslimiyetçilikle, pasiflikle suçlamaktayız.Kürdistan bağımsızlık mücadelesi elbette başarıya ulaşacaktır. Ben şiddet faktörüne daima inanmışımdır. Bu nedenle de Kürdistan bağımsızlık mücadelesi de silahlı mücadeleye dönüştürülmedikçe başarıya ulaşacağına inanmıyorum.”

1. Bölüm:

2. Bölüm: 

 

 

YARIN: 4. Bölüm

Diyarbakır Zindan Direnişçisi M.Hayri Durmuş: “Vahşetinizi dünyaya göstereceğiz”