Kürdistan’a önce umut ekildi
Apocu gençlerin özgürlük tutkusu, bağımsızlık ruhuyla donanmaları Kürt halkına güven ve dinamizm kazandırdı. Bu gençler şahsında Kürt halkının geleceğe güveni arttı. Bu gençler Kürdistan topraklarına umut ekti.
Apocu gençlerin özgürlük tutkusu, bağımsızlık ruhuyla donanmaları Kürt halkına güven ve dinamizm kazandırdı. Bu gençler şahsında Kürt halkının geleceğe güveni arttı. Bu gençler Kürdistan topraklarına umut ekti.
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, PKK’nin 40. yılı dolayısıyla kapsamlı bir söyleşi yaptık. Üç gün sürecek söyleşimizin ilk bölümünde Bayık, 1973-78 yılları arasında milliyetçi Kürt yapıları ile sosyal şoven çevrelere karşı yürütülen ideolojik mücadeleye odaklandı. Bayık’a göre yoksul Apocu gençlerin özgürlük tutkusu, bağımsızlık ruhuyla donanmaları Kürt halkına umut, dinamizm ve öz güven kazandırdı.
PKK'nin kuruluşunda gençleri ve öğrencileri bir halkın kurtuluşuna öncülük yapmaya iten neydi? Bu adımla neler kırıldı, neler kazanıldı?
Apocular bir gençlik hareketi olarak tarih sahnesine çıktı. Önder Apo ilk önce İstanbul’da, daha sonra Ankara’da gençlik hareketi içinde yer almıştır. Önder Apo 1971’in sonunda Siyasal Bilgiler Fakültesine kayıt yaptırmıştı. Siyasal Bilgiler Fakültesi Türkiye'de gençlik hareketinin merkezlerinden biriydi. Özellikle THKP-C hareketinin en etkili olduğu bir fakülteydi. Mahir Çayan, Hüseyin Cevahir zaten bu okulun öğrencileriydi. Bir THKP-C sempatizanı olarak Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğrencilik yaparken 30 Mart 1972’de Mahir Çayan ve 9 arkadaşı Kızıldere’de şehit düşmüştür. Mahir’in öğrenci olduğu okulda devrimci gençler bu saldırıyı protesto etmek ve şehadetleri anmak için boykot gerçekleştirdiler. Bu boykotun öncülüğünü de Önder Apo ve birkaç genç arkadaşı yapmıştı. Önder Apo bu boykota öncülük ederken genç bir devrimci sempatizandır.
Kuşkusuz, 12 Mart koşullarında böyle bir eylem yapmak büyük bir cesaret istiyordu. Bir devrimci ruh gerektiriyordu. İşte Önder Apo bu karakteriyle böyle bir boykota öncülük yapmıştı. Bunun karşısında devlet hemen çok şiddetli tepki göstermiş, boykot yapan öğrencileri tutuklamıştı. Önder Apo boykotu gerçekleştirenlerin içinde olarak tutuklanarak Mamak cezaevine konulmuştur. Mamak cezaevinde birçok devrimci tutuklu vardır. Bunlardan üçü de Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’dır. Önder Apo'nun 30 Mart 1972’de yaptığı boykottan bir ay sonra Deniz Gezmiş ve arkadaşları idam edilmişlerdir. Zaten Mahir Çayanların 3 İngiliz teknisyeni kaçırmasının nedeni Deniz ve arkadaşlarını idam edilmekten kurtarmaktı. Ancak Mahir Çayan ve 9 arkadaşının katledilmesinden kısa süre sonra Denizler idam edildiler. İdama, Önder Apo'nun da bulunduğu bölümden Ulucanlar Cezaevine götürülmüşlerdir.
İdamlara karşı Öcalan'ın tepkisi, yaklaşımı ne oldu?
Önder Apo bu idam karşısında bir devrimci genç olarak bu devrimcilerin anılarını yaşatacağına söz vermiştir. Bu sözü verirken de “öyle bir mücadele yaratmalıyım ki, bir daha devletin kontrolüne girmesin, kısa sürede ezilmesin” yaklaşımı içinde olmuştur. Bu sorumluluk duygusunu zindanda yaşamış ve devrimci iradesini keskinleştirmiştir. Önder Apo yedi ay sonra cezaevinden çıkmıştır. Önder Apo'nun 7 ay sonra çıkması normal bir durumdur. Önder Apo o dönemde ne bir örgüt lideridir, ne herhangi bir örgüt üyesidir, ne de herhangi bir silahlı eylem içinde yer almıştır. Öğrenci hareketleri içinde her zaman olabilecek öğrenci boykotunun içinde yer almıştır.
Önder Apo Mamak Cezaevi'nden çıktıktan sonra bir gençlik hareketi önderi olarak gençlik mücadelesinin içinde aktif ve öncü biçimde yer aldı. Siyasal Bilgiler Fakültesinde gençliğin örgütlenmesini yaparken ADYÖD üst yönetim kurulunda da yer alarak gençliğin daha radikal örgütlenmesini sağlama çabası içinde oldu. ADYÖD içinde reformist gruplar da vardı. Bu bakımdan Önder Apo ve diğer devrimci gruplar gençlik hareketini daha radikal bir çizgiye getirmek için ADYÖD yönetiminde ve mücadele çizgisinde değişiklik yaratmayı hedeflediler.
Önder Apo bu süreçte aynı zamanda Kürt sorunuyla da ilgiliydi. Önder Apo gençlik hareketi sürecindeki yoğunlaşmalarıyla Kürt toplumunu ve gerçeğini anlama çabasını birlikte yürüttü. Kürt halk gerçeğini ve üzerinde uygulanan sömürgeciliği çözümleme çabaları temelinde Kürt halkının özgür ve demokratik yaşama kavuşması için bir siyasal mücadele yaratma konusunda yoğunlaşmalarını arttırdı. İlk başlarda Türkiye'deki devrimci güçlerle birlikte ortak hareket etme yaklaşımı olsa da, daha sonra Türkiye'deki sol hareketlerin Kürt sorununa yetersiz yaklaşımından dolayı Önder Apo Kürdistan'da ayrı örgütlenme ve ayrı mücadele yaratma kararıyla bir grup oluşturdu. Apocu grup çıkışından itibaren gençlik hareketi içinde aktif yer aldı. Bu grup kendisine Kürdistan devrimcileri adını takmıştır, ama dışındaki siyasal güçler onlara Apocular diyordu.
Kürt Halk Önderi Öcalan'ın o zamanki düşünceleri nelerdi?
Önder Apo, Kürt halkının özgürlük ve demokrasi mücadelesi için yola çıkarken, Kürdistan toplumunu ve Kürdistan üzerindeki sömürgeciliği değerlendirirken şu gerçeği özellikle görmüştür: Kürdistan'da Kürt halkının öz çıkarlarını, özgür ve demokratik yaşamını, bağımsız yaşamını düşünecek bir düşünce gücü yoktur. Kürt halkı ve Kürt toplumunda kendisi için düşünen bir topluluk yoktur. Ya da kendi gerçeği üzerinde bir yoğunlaşma yoktur. Bu yönüyle Kürt toplumu sömürgeciliğin düşünsel, ideolojik ve zihniyet alanındaki hakimiyeti altında kendisi için düşünmekten çıkarılmış, bu nedenle de başkaları için yaşayan bir halk gerçeğinin, bir toplum gerçeğinin var olduğu değerlendirmesinde bulunmuştur. Bu açıdan da Kürdistan'da özgür ve demokratik bir yaşamı kazanmak, bağımsızlık mücadelesi vermek açısından en başta da düşünce gücünü oluşturmak, Kürdistan gerçeğini, Kürt gerçeğini iyi tanımlayıp bu gerçek üzerinde yoğunlaşan bir topluluk yaratmak esas alınmıştır. Bu temelde de grup olarak özgür ve demokratik yaşam mücadelesini, bağımsızlık mücadelesini doğru temellerde verecek bir düşünce gücüne ve örgütsel düzeye ulaşmak hedeflendi. Bu yönüyle de gençliği bilinçlendirip örgütlemenin önemli olduğu kararına varıldı. Bu açıdan Apocu grubun yoğunlaşması ve ilk çabaları tamamen bir düşünce gücü etrafında toplanmış bir grup oluşturma yönünde oldu. Bu açıdan da örgütlenmiş gençliği kendi toplumsal ve halk gerçeği üzerinde yoğunlaştırma amaçlandı.
Neden özellikle aydın gençliğin örgütlenmesi tercih edildi?
Çünkü çağın en ileri ideolojisi sosyalizm de başta işçiler olmak üzere emekçileri, köylüleri örgütlemeyi hedefliyordu. Bu açıdan da Antep’te, Urfa’da, Amed’te, Batman’da, Dersim’de ve Serhat alanlarında çalışmalar yoğunlaştırıldı. Apocular grubunun ilk yoğunlaştığı alanlar gençliğin ve işçilerin bulunduğu alanlardı. Gençliği ve işçileri kazanarak halkın özgürlük mücadelesine öncülük edecek kadrolar yaratılmak hedeflendi. Çünkü Kürt ve Kürdistan’da kendisi için düşünen ve özgürlüğü için mücadele eden halk yaratmak için düşünce gücü yüksek kadrolar oluşturmak önemliydi. Bu da ancak aydın gençliğin ve emekçilerin bulunduğu alanlarda olabilirdi. Bilinçli, özgür ve demokratik yaşama inanmış, bu temelde de amaç doğrultusunda pratiğe yönelecek insanlara ihtiyaç vardı. Bunlar da aydın gençlik ve emekçiler içinden çıkabilirdi. Apocu grubun ilk dönemlerde aydın gençliğin bulunduğu şehirlerde örgütlenmesi bu amaçlıdır. Bu temeldeki çalışmalarla kısa sürede gençler ve öğrenciler içinde önemli bir taban yaratıldı, önemli bir örgütleme gerçekleştirildi. Kazanılan bu gençleri eğitme temelinde kadrolaştırma çabaları hızlandırıldı.
Apocu grup bir ideolojik mücadele gücü olarak tarih sahnesine çıktı. Zaten PKK tarihi değerlendirilirken, 1973-78 arası dönem ideolojik mücadele dönemi olarak tanımlanır. Gerçekten bu dönemde gençler eğitilerek kadrolaştırıldığı gibi, bu eğitim ve bilinç çalışmasına dayanılarak Türkiye'deki sosyal şoven gruplara, Kürdistan'daki reformist milliyetçi gruplara karşı çok yoğun bir ideolojik mücadele yürütülmüştür. Bu ideolojik mücadeleyle Kürdistan'daki birçok zihniyet kalıbı kırılmıştır. Kürt gençlerinde sömürgeciliğe karşı mücadele edilebileceği anlayışı geliştirilmiştir.
O dönemde Kürdistan'da hakim olan birçok grup vardı. Onlardan farkınız neydi?
Onlar reformist milliyetçiydi, kolay yollardan Kürdistan'ın özgürleştirileceğini sanıyorlardı. Türk devlet sömürgeciliğini iyi kavramamışlardı. Bu sömürgeciliğin gerçekten soykırımcı karakteri görülmüyordu. Tümden Kürt’ü yok etmeyi hedefleyen, bunun için her yol ve yöntemi deneyen bir sömürgecilik vardı. Bu, çok derinliğine kavranmadığı için sanki kolay yollardan Kürdistan'da özgürleşme sağlanırmış gibi bir zihniyet, bir örgüt anlayışı ve mücadele çizgisi vardı. Bununla Kürdistan'da bırakalım mücadele etmeyi, yaprak kıpırdatmak bile mümkün değildi. İşte Apocu grup aydın gençliği, öğrencileri, işçileri örgütleyerek, onlara devrimci bilinç ve ruh kazandırarak Kürdistan'daki bu reformist milliyetçi anlayışları geriletti.
Yine Türk solu içinde olan, Türk siyasi yaşamı içinde etkili olan sosyal şovenist anlayışa karşı ideolojik mücadele yürütüldü. Türkiye'de güçlü bir sosyal şovenizmin olduğunu, bu sosyal şovenizmin Türkiye'deki Kürt sorununu anlamadığını, Kürt halkının özgürlük ve demokrasi mücadelesine cevap verecek bir yaklaşım içinde olmadığını, hatta Türkiye'de var olan köklü inkarcılığı kıramadığını belirterek, Türkiye'deki sol gruplara karşı da bir ideolojik mücadele verildi.
Bu kadar yoğun ideolojik mücadele ile neyi değiştirdiniz?
Gerçekten de birkaç yıl yürütülen mücadeleyle Kürdistan'da çok şey değiştirildi; Kürdistan'da bir zihniyet devrimi gerçekleşti. Kürt gençleri içinde ancak militan devrimci mücadeleyle Kürdistan'ın özgürleşeceği anlayışı gelişti. O güne kadar Kürdistan'da siyasete öncülük yapan, siyasetle uğraşanlar hep ağaların ve beylerin çocuklarıydı. Aşiret ileri gelenlerinin çocuklarıydı. Apocular, yürüttükleri sosyalist zihniyetli ideolojik mücadelesiyle Kürdistan'da yoksulların, emekçilerin, köylülerin gençlerinin etkili olduğu bir hareket ortaya çıkardılar. Kürdistan'da ağaların, beylerin, aşiret çocuklarının etkisinde olan gruplar giderek zayıfladı. Bunun yerine emekçi halkın çocuklarının, yoksulların içinde yer aldığı Apocular Kürdistan'da yükselen bir siyasi hareket haline geldi.
Yoksul gençlerin özgürlük tutkusu, bağımsızlık ruhuyla donanmaları Kürt halkına da bir güven ve dinamizm kazandırdı. Bu gençler şahsında Kürt halkının geleceğe güveni arttı. Çünkü bu gençler kendilerinde var olan dinamizme ve öz güçlerine güveniyorlardı. Kürdistan topraklarına bu gençler umut ekti. Kürt halkı bu gençlerin farklı olduğunu gördü. Bu gençler kendilerini tamamen özgürlük mücadelesine adamışlardı. Öyle ki bu gençler işlerini, okullarını bırakmışlardı. Hatta aileleriyle ilişkilerini bile sınırlamışlardı. Tüm yaşamlarını Kürdistan halkının özgürlüğü ve demokratik yaşamı için harcıyorlardı.
Apocuların ilk kadroları olan bu gençler okullarını bıraktılar, kurdukları küçük burjuva hayallerini bıraktılar; geçmişle bütün köprülerini attılar. Bu Kürdistan için yeni bir durumdu. Artık kendi gerçeği ve özgür yaşamı için düşünen, bunun dışında başka bir düşünceyi kendi yaşamında bırakmayan bir gruplaşma ortaya çıktı. Kürdistan devrimcileri, Apocu grup sadece Kürt gençlerinde değil, bütün Kürt halkında, emekçilerde, köylülerde heyecan yarattı. İlk defa ağaların, beylerin ya da aşiret ileri gelenlerinin değil de halkın güç olacağını söyleyen, halkı esas alan, halkı dikkate alan, halkı önemseyen bir zihniyet mayalandı. Bu da Kürdistan tarihinde ilk defa yoksulların, emekçilerin kendine güvenerek, kendi gücüne inanarak toplumsal hareketlilikte, siyasal mücadelede yer almasını ifade ediyordu. Bu da Kürt ve Kürdistan geçeği açısından çok tarihi bir gelişme olmuştur.
PKK, Kürt halkı açısından hem örgütleme hem de ideolojik açıdan birçok ilke imza attı. Ama ilk kurşunla zihindeki karakolların yıkılması çok önemliydi. Bu ilkler, özellikle ilk kurşun neyi inşa etti?
Kuşkusuz, ilk adımlardan biri Kürt gerçeğini doğru tespit etmekti. Kürt’ün mevcut yaşamını reddetmekti. Belki tarihte hiçbir siyasal ve toplumsal önder kendi toplumunu, toplumsal gerçeğini Önder Apo kadar eleştirmemiştir. Kuşkusuz birçok siyasal önder kendi toplumuna yönelik eleştiri getirmiştir. Musa peygamberin Yahudilerle ilişkilerinde eleştiri düzeyi yüksektir. Zaten eleştirmeden yeniyi yaratmak mümkün değildir. Bütün büyük hamleler, adımlar eleştiriyle, sorgulamayla gelişir. Bu açıdan Önder Apo ve PKK hep eleştiren, sorgulayan bir hareket olarak yeniliklere imza atmıştır. Önder Apo Kürt halk gerçekliğini çok ciddi eleştirdiği gibi, öz güce güven duyma konusunda bir temel ilke ortaya koymuştur. Kürt’ün öz gücüne güvenmesi gerektiğini, öz gücüne güvenerek her türlü sorunu çözebileceğini sürekli vurgulamıştır. Bu yönüyle kendine güveni kalmayan, geleceğe umudu kalmayan, umudunu yitiren bir halka özgüven kazandırmak çok çok önemliydi. Halkı örgütleyip siyasi güç yapmak, egemenlere karşı çıkacak bir duruşa getirmek çok önemliydi. Gerçekten de Kürdistan tarihinde halkın, yoksulların, ezilenlerin, egemenlerin kontrolünden ve etkisinden çıkarak kendisinin güç olması gerçeği Kürt halkı açısından, Kürdistan açısından tarihi bir dönüm noktasıdır.
PKK'nin ve Önder Apo'nun hep böyle hamleci olması, hep mücadeleci olması, inisiyatifli olması, öz gücüne güvenerek hep yeni adımlar atması ilk kurşun olarak ifade edilen 1984 gerilla hamlesi açısından da esas etken olmuştur. Gerilla hamlesi kolay gerçekleşmemiştir. Bırakalım dışarıdan birçok gücün, siyasi çevrenin böyle bir hamlenin yapılacağına inanması, PKK içinde bile bu konuda zayıflıklar olmuştur. Türk devleti zaten Kürtlerin bir daha ayağa kalkamayacağına inanıyordu. PKK 1980 öncesi de büyük gelişmeler yaratmıştı. Ama 12 Eylül faşist askeri darbesiyle PKK'nin Kürdistan'da attığı tohumların kökü kazınmak istendi. Önder Apo büyük gayretle, büyük çabayla Türkiye'de herkesin susturulduğu, Kürdistan'da halkın sindirildiği, büyük bir saldırı harekatının olduğu bir ortamda gerilla hamlesini hazırladı. Büyük bir çabayla, büyük bir emekle, inanç yaratarak, kadroyu ve örgütü böyle bir mücadele içine çekerek 1984 gerilla hamlesini başlatmıştır. Önder Apo emek vererek, çaba göstererek, hatta dayatarak, zorlayarak böyle bir hamleyi başlatmıştır. 12 Eylül faşizminin en güçlü olduğu dönemde, Türk devletinin kendisini en güçlü gördüğü dönemde, hiçbir gücün kendisinin karşısına çıkamayacağını düşündüğü bir dönemde PKK, Önder Apo önderliğinde 15 Ağustos hamlesini başlatmıştır. Böylelikle Türk devletine karşı mücadele edilemez tabusu yerle bir olmuştur. Çünkü önceleri yapılan isyanlar kısa sürede bastırılmış, direnişler kısa sürede ezilmiştir. Bu yönüyle Kürtler içinde Türk devletine karşı direnilemez anlayışı fazlasıyla gelişmişti. İşte artık direnemeyeceğini düşünen ve kendini ölüme yatıran Kürt halkından büyük bir iradeyle, öz güce güvenle gerilla hamlesi başlatılmıştır. Bu hamle, öz güç kavramının, öz güven kavramının, zorluklar ne olursa olsun mücadele edilebilir anlayışının Kürdistan'da maya tuttuğunu, gerçekleştiğini gösterir.
Artık Kürt’teki o kendine öz güveni olmayan, güvensiz, biz bir şey yapamayız, herhangi bir adım atamayız diyen zihniyet, anlayış yerle bir edilmiştir. İşte bu nedenle bu ilk kurşuna zihinlerdeki karakolların yıkılması denilmiştir. 15 Ağustos hamlesi olan ilk kurşun esas olarak Türk devlet sömürgeciliğinin karakollarına değil, Kürt’ün zihnindeki karakollara vurulan bir darbe olmuştur. Kürt’ün zihnindeki karakollar 15 Ağustos 1984 hamlesiyle birlikte yıkılmıştır. Karakolların duvarları darbelenmiştir, dağıtılmıştır. Bu Kürt için büyük bir şok olmuştur. Nasıl ki tıpta şok tedaviler vardır, 15 Ağustos da bir yönüyle şok tedavi rolünü görmüştür. Halk, Kürtlerin de gerilla mücadelesi yapabileceğini, düşmana başkaldırabileceğini, direnebileceğini görmüştür. Bu açıdan bu ilk kurşunla birlikte çok şey değişmiştir.
İlk kurşun sıkıldı, hamleyi sürdürmek daha zordu değil miydi?
Önder Apo bile “ben, bu ilk kurşun atıldığında 24 saat sürer mi, 48 saat sürer mi, 72 saat sürer mi, bir hafta ya da bir ay sürer mi kaygısını yaşadım. Her günün geçmesi bizde daha büyük moral yarattı. Her saat, her gün geçtikçe ‘başarıyoruz’ düşüncesini oluşturdu” biçiminde değerlendirme yapar. İlk kurşunun atılması ve tutması çok çok önemlidir. Çünkü bu ilk kurşundan sonra Özal “birkaç çapulcudur; birkaç saatte hallederiz” demiştir. Türk devleti böyle yaklaşıyordu. Gerçekten de Türk devletine karşı başlatılan bir gerilla hamlesinin süreklileştirilmesi çok çok önemliydi. Bu olacak mıydı, bu ilk kurşun tutacak mıydı? Kuşkusuz Önder Apo da PKK de kararlıydı; mücadeleyi sürdürmekte ısrarlıydı; mutlaka başarılacağına inanıyordu. Ama yine de kolay bir iş değildi. Ortadoğu'da, Türk devletine karşı böyle bir savaş başlatmak, ayakta kalmak mucizevi bir gelişme olacaktı. İlk kurşun bir yönüyle böyle bir mucizevi adımı atmıştır, mucizevi gelişme yaratmıştır.
Halk, 15 Ağustos hamlesinden büyük bir coşku duymuştur. Bu hamleyi büyük bir heyecanla gönülden, yürekten desteklemiştir. Gençler, kadınlar, tüm toplum yüzünü, yönünü dağlara çevirmiştir. Herkesin kalbi, yüreği dağlarda atmıştır. Dağlarda gerillanın her eylemi büyük bir heyecan yaratmıştır. Artık Kürt’ün yüreği ve beyni gerilla için çarpar olmuştur. Tarih boyu belki de böyle bir duygu yaşamamıştır; böyle bir duygu yoğunluğu içinde olmamıştır.
Gerilla mücadelesinin bir yıl, iki yıl, üç yıl, dört yıl, beş yıl sürdüğünü gördükçe halkın gerillaya güveni artmış; bu da o güne kadar yüreği ve beyni gerillayla olan halkın ayağa kalkmasını sağlamıştır. Kürt halkının serhıldanla ayağa kalkması, bu ilk kurşunun zafere gideceği inancının ilanıdır.
Daha önceki isyanlar, direnişler kısa sürede ezildiği için halk aylarca, yıllarca takip etmiştir. Gerilla öyle bir mücadele yürütmüştür ki, bu mücadeleyle her gün Kürt’ün bilincini arttırmış, zihniyetini değiştirmiş, yaşamını ve ilişkilerini değiştirmiş; genciyle, kadınıyla, yaşlısıyla yeni Kürt’ü şekillendirmiştir. Gerillanın değiştirici ve dönüştürücü gücü, karakteri 1988’den başlayarak 1990’lı yıllarda halkın ayağa kalkması biçiminde bir sonuç ortaya çıkarmıştır. Botan’da başlayan gerilla, Kürdistan'ın tüm dağlarına ve ovalarına yayılmıştır.
Gerilla tarih boyu sömürgeci egemenlik altında oluşan olumsuzlukları, olumsuz düşünceleri söküp atarak Kürt’ü yeniden yaratan bir gerçeklik olmuştur. Bu açıdan gerilla sadece bir silahlı direniş olmamıştır, Kürt’ün duygusunu, düşüncesini, zihniyetini, yaşamını, geleceğe, geçmişe ve dünyaya bakışını değiştiren çok köklü etkilerde bulunmuştur. Tarihte hiçbir gerilla hareketi toplumda bu kadar değişiklik, bu kadar etki yapmamıştır. İlk kurşun 1990’lara gelindiğinde serhıldanlarla birlikte ulusal devrimi, siyasal devrimi, demokratik devrimi, sosyal devrimi, kültür devrimini ortaya çıkarmıştır. Bu yıllardaki serhıldanlar tarihi bir demokratik devrim, ulusal devrim, siyasal, sosyal ve kültürel devrim olmuştur. Kürt halkı bu devrimlerle, devrim içinde devrimlerle yeni değerler kazanmıştır. Yeni değerlerle yaratılan bir halk gerçekliği ortaya çıkmıştır. Serhıldanlarda kadın, çocuk, genç, yaşlı herkesin var olması, meydanlara çıkması, bütün baskılara rağmen ayağa kalkması tamamen ilk kurşun dediğimiz 15 Ağustos atılımının yarattığı sonuçlardır.