Kürdistan güvenlik barajları ve HES’lere karşı alanlara iniyor!

Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi Üyesi Ercan Ayboğa Kürdistan’da yapılan güvenlik barajlarına ve HES’lere karşı 28 Mart’ta halkın alanlara çıkacağını söyledi.

Tarihi antik kent Hasankeyf’i sular altında bırakacak olan Ilısu Barajının inşaat çalışması devam ediyor. Kürdistan’da yapılan güvenlik barajlarına ve HES’lere karşı 28 Mart’ta halkın alanlara çıkacağını söyleyen Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi Üyesi Ercan Ayboğa, Ilısu Barajının müzakereler kapsamında ele alınması gerektiğini belirtti.

Kürdistan’da baraj ve HES projelerinde ısrar eden AKP hükümetinin politikalarına karşı DTK ve Mezopotamya Ekoloji Hareketi,  28 Mart’ta Batman, Mardin, Van, Amed ve Dersim’de bir dizi eylem gerçekleştirecek. Uzun yıllar Ilısu Barajına karşı mücadele eden Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi Üyesi Ercan Ayboğa, Kürdistan’da yapılan baraj ve HES’lerle ilgili ANF’ye konuştu.

Ilısu Barajı Dicle Nehri ve binlerce yıllık tarihi mirası yok edecek. Sizin de Hasankeyf’i yaşatma girişiminde uzun yıllar çalışmalarınız oldu, Ilısu Barajı ne aşamadadır?

Ilısu Barajı uzun geçmişi olan bir projedir. Yapım çalışması birkaç kez durduruldu, son olarak geçen sene HPG gerillalarının iki müteahhitti kaçırması sonucu bütün işçilerin istifa etmesiyle inşaat çalışması durduruldu. Ancak Aralık ayından bu yana tekrar baraj çalışması başlatıldı. Şu anda yüzde 80’nin bittiği söylenmekte, neredeyse yerelde çalışan işçi bulunmamakta. Çalışan işçilerin de müttehit şirketleri Kürdistan’ın dışından yüzlerce işçi getirmektedirler.  Daha fazla önlem almak için 600 asker gönderildiği söyleniyor. Korucular da bu barajın güvenliğinde yer almaktadır. Özellikle Hidro Elektrik Santralin bitirilmesi için günün 24 saati çalışma devam etmektedir. Baraj kotu da bitmek üzeredir. Hükümet barajın tamamlanacağı tarih olarak 23 Aralık’ı hedeflenmektedir. Bundan sonra devasa bir baraj gölet gövdesi ile 6 ay ile 2 yıl arasında su toplamaya başlanması hedefleniyor.

Ilısu Barajı temelinin olduğu bölgede halkın bir tepkisi var mıdır?

En son 1 Mart’ta Dargeçit’te büyük bir protesto eylemi yapıldı. Özellikle HES ve güvenlik barajlarına karşı bir yürüyüş düzenlediler. Dargeçit’te ilk defa böylesi kitlesel bir protesto gerçekleştirildi. Dargeçit halkı barajlara karşı yapılan bütün eylem ve etkinliklere karşı nötr duruyordu, nedeni de yoksulluğun yoğunca olduğu bir ilçe olması itibariyle iş alabilir, baraj inşaatında çalışma şansı bulabilir umudu vardı. Ancak şu an net bir tavır gösteren bir halk gerçekliği söz konusudur.

AKP hükümeti Dicle Nehri üzerinde kurmak istediği barajla neyi hedefliyor?

Hükümet Ilısu Barajına yükleniyor çünkü çok boyutlu stratejik öneme sahip. Ekonomik boyutunun yanında Irak üzerinde baskı oluşturabilmek için suyu keserek tehdit amaçlı kullanmayı hedefliyor. Bölgede siyasi amaçları var, Kürdistan’da güvenlik amaçlı kullanmak istiyor, insanları yerinden ederek metropol kentlere sürerek asimilasyon politikasını sürdürmek istiyor.

Şu ana kadar eski Ilısu Köyünde yaşayan insanları yeni kurulan Ilısu Köyüne nakledildi. Diğer bölgelerde insanlar halen yerini yurdunu terk etmiş değildir ancak 199 yerleşim yerinde kamulaştırma faaliyetleri sürdürmektedir. Birçoğu da tamamlanmamış durumda. Genelde insanlar kamulaştırma bedeline itiraz ettiler, mahkemeler sürdürmektedir. Bunlar daha uzun süreli davalara dönüşebilir. Hasankeyf merkezde dahi netleşme söz konusu değildir. Halkın hemen hepsi bu şartlarda yeni kurulan Hasankeyf’e gitmek istemiyor. Onlar da değişik protestolarda bulundular. Türkiye’nin yeniden yerleşim politikaları çok kötü bir durumdadır. Standarların çok düşük olmasından kaynaklı yaşam kalitesini çok düşürüyor. Hasankeyf’te yaşayan insanları yerinden edilerek evlerinin bedelleri bir lira veriyor ama taşınacağı yerleşim yerindeki evlerde 3 lira alınıyor halkın da bunu kabul etmesi imkansızdır.

Ilısu Barajı tarihi mirası yok edeceği biliniyor bu nedenle devlet göstermelik bir hamleyle Hasankeyf’te 50 eseri yerinden taşımayı planlıyor. Sizce eserleri taşıyabilecek devletin imkanları söz konusu mu?

Ilısu Barajının yarattığı en büyük tahribatı kültürel mirasadır. Hasankeyf’te tarihi eser yapıların her biri binlerce yıllıktır. Bu eserlerin yerinden taşınması için devlet birkaç ay önce bir ihale yaptı fakat tarihi yapıların yerinden alınarak farklı yere taşınmasını kimse göze alamadı. Eserlerin taşınmasına yönelik ilk olarak Zeynel Bey Türbesinin ihalesi gerçekleştirildi, hiçbir şirket teklif sunmayınca bu proje de havada kaldı. Bu da son yıllarda bizim dediklerimizi doğruluyor, oradaki eserlerin yerinden farklı bir yere taşınamayacağını sürekli belirtiyorduk. Bu şimdi kanıtlandı. Türkiye’de zaten böyle bir tecrübe yok, dünyadaki tecrübeler de çok sınırlı, o da bir parçadan oluşan bir eser olabilir yani taş bir eser olabilir, Mısır’daki Avuzin örneği çok verilir. Hasankeyf’te ise farklı bir durum söz konusu. Devlet tekrardan ihaleye açıp şirketlere daha fazla teşvikler sunsa da  ve bu eserleri yerinden taşınmayı hedefleyen devlet bu konuda başarısız olacak. Eserlerin taşındığı yere götürülmeden ya tamamen yıkılacak ya da özünü kaybetmiş bir hale getirilecek. 50 kadar eserden bahsediliyor bunu taşımaları imkansız olduğunu zaten biliyoruz. Kaldı ki eserlerin yerinde anlamlı olduğunu, ait oldukları Dicle Nehri kıyısında ya da kayaların arasında olması gerektiğini söylemeye devam edeceğiz.

Ilısu Barajı sizce güvenlik gerekçesiyle mi yapılıyor? Şayet güvenlik barajıysa müzakere kapsamına alınması gerekmiyor mu?

Ilısu gibi barajlar birebir Kürt sorunu ile alakalıdır. Hakkari ve Şırnak’ta yapılan 11 güvenlik barajı var onlar sadece askeri amaçlı olduğunu net bir şekilde söyleyebiliriz. Diğer barajların ekonomik rant boyutu olduğu kadar askeri boyutu da vardır. Ilısu Barajı da bunun en başından geliyor. Devletin kurumu olan Devlet Su İşleri (DSİ) bunu birçok toplantıda açıkça barajların güvenlik amaçlı da olduğunu bunu defalarca dile getirdi. Daha üst düzeyde de devlet yetkilileri bunu söyledi. Sadece bizim ya da buradaki toplumun ortaya attığı bir şey değildir. Yani devletin bu kadar Ilısu Barajında ısrar etmesinin nedeni de Kürt sorununda halen çözülmesinde ısrarlı olmadığını da gösteriyor. Evet çözüm süreci başlatılmış, yarın ne olup olmayacağı belli değil bu konuda hükümetin de samimi olmadığı bu şekilde gösteriyor. Zaten çözüm süreci iki yıl önce başladığında ateşkes ilan edildi, devlet de bunu fırsat bilip onlarca baraj, yol, maden, karakol gibi çok sayıda projesini tamamlamaya çalıştı. Ancak Ilısu Barajı buradaki toplum için çok önemli bir sorun, 136 km Dicle vadisi sular altında bırakılacak, yan kollarını da sayarsak 400 km’yı buluyor. 80 bin insanın doğrudan yaşam kaynakları elinden alınıyor. Hepsinden önemlisi de büyük bir miras yok ediliyor. Başta Hasankeyf’te yüzlerce arkeolojik sit alanları var. Soyut kültür hepsi yok edilecek, asimilasyon hızlandırılacak. Bundan dolayı toplumda bir hoşnutsuzluk ve büyük bir tepki var. Kürt Özgürlük Hareketi de yıllardır baraj meselesine bakışı ortadadır. Ilısu ve Silvan barajlarına bir kıyım olarak bakıyor. Kültürel, sosyal, ekolojk, siyasal olarak Ilısu Barajı bu çerçevede ele alınıyor.

Kürdistan’da yapılan ve yapılması planlan HES ve barajların güvenlik amaçlı yapıldığını sizde düşünüyormusunuz?

Devletin mantığına göre gerillaya karşı Ilısu Barajını büyük bir gölete dönüştürüp geçişleri engellenecek, ya da sözde gerillanın kaldığı mağaralar sular altında bırakılacak. Mardin, Siirt, Batman ve Şırnak sınırındaki geçişleri engellemek amaçlı olduğu bir mantıkla hareket ediliyor, devletin hesabında bu var. Ama bizim aldığımız duyumlara göre kesin olmamakla birlikte müzakereler çerçevesinde Ilısu Barajı dile getirilmiş, tabi devlet bu tür yatırım projelerini çözüm sürecinden ayrı tutmaya çalışıyor. Devlet kendi açısında siyasal ve güvenlik sorunu öne sürüyor, bu ekonomik bir şey diyerek devlet ısrarla bu tür ekonomik projeleri dahil etmemeye çalışıyor. Bundan dolayı ateşkes olmasına rağmen PKK’nin barajlara yönelimi oldu. Çünkü PKK bu tür projeleri ateşkes kararının dışına tutmaya başladı. Devlet buna yaklaşmadığı için bu yönelimlerin olduğunu biz böyle yorumluyoruz. Büyük yıkım getirecek olan projelere PKK artık müdahale etmeye başlıyor. Bizce Ilısu Barajı müzakere sürecine dahil edilmeli. Çünkü eğer biz Demokratik Özerklik talebi ediyorsak buradaki toplum kendi coğrafyasına yönelik kararları kendisi verebilmeli. Hangi yatırım projelerin nerede nasıl kurulacağı doğamızı ve kültürümüzü koruyacağımızı buradaki hal karar vermelidir, merkezi hükümet değil. Biz coğrafyamızda demokratik bir şekilde karar veremeyeceksek bunun özerk yanı da kalmaz. Bizde mutlaka akarsuların, dağların, ormanların dahil edilmesini talep ediyoruz.

Kürdistan’da HES ve barajlara yönelik uzun süredir bir sessizlik hakim. Önümüzdeki süreçte bir çalışmanız var mı?

Dünyada birçok proje var bitirilmiş ancak faaliyete geçmemiş. Özellikle Avrupa’da, güney ülkelerinde de yoğun protestolar sonucu baraj ve farklı projeler faaliyete geçmemiştir. Dünyada 2-3 örnek var barajlar yapıldı faaliyete alınmadan tekrar gölet boşaltıldı. Son ana kadar da umudumuzu kaybetmiyoruz. Gerçekten de inanıyoruz bu olabilir diye. 2009 yılında Avrupa’nın Ilısu Barajı için sağladığı fonu durdurabildik, kimse de bu kredileri durduracağımıza pek inanmıyordu. Son yıllarda Ilısu Barajına yönelik kampanyalarımız biraz zayıfladı bunu kabul ediyoruz. Bizim tekrar direnmemiz lazım aksi takdirde baraj su tutmaya başlarsa, Dicle Vadisi sular altında bırakılırsa o zaman göstereceğimiz tepki çok samimi olmaz. Elimizde ne varsa karşı durmak önemlidir. Bunun için mücadele etmekten geri durmamak lazım. Tek çare buradaki toplum ciddi bir şekilde ayağa kalkmasıdır. Bu çerçevede 28 Mart’ta Kürdistan’da baraj ve HES’lere karşı eylem günü var. Eylem noktası da Mardin’in Dargeçit İlçesinin 13 km doğusunda bulunan Ilısu Barajının inşaatının yapıldığı Ilısu Köyünde olacaktır.  DTK ve Mezopotamya Ekoloji Hareketi tarafından Pazar günü bir çağrı yapılacak. Biz girişim olarak Ekoloji Hareketinin bir parçasıyız. Eylemler, Dersim’de, Ilısu’da, Amed’te, Van’da, Adıyaman’da ve birçok ilde yapılacak. Batman’dan özellikle büyük bir katılım sağlaması lazım. Newroz’dan sonra 28 Mart günü itibaren Kürdistan’da baraj ve HES’lere karşı tüm Kürdistan halkı doğasına, kültürüne ve geleceğine sahip çıkmaya davet ediyoruz.