Abdullah Öcalan, 1972’nin sonu ve 1973’ün başlangıcında bir Kürt aydınlar grubunun Kürdistan statüsüne dayalı bir çıkışın sonuç alıcı olacağını düşünür. O dönemin kendine çok özgü, en ciddi adımlarından birisi olduğunu belirtir ve 73’ün başlangıcında gruplaşma kararını verir. Ali Haydar Kaytan’ın da aralarında olduğu bir grup Mart ya da Nisan ayında Ankara-Çubuk Barajı toplantısında bir ağacın altında Öcalan, daha önce tek tek bireylerle yaptığı konuşmaları bu kez bütün grubu daha sistemli bir şekilde anlatır:
“Biz bir grubuz. Bundan sonra bir grup olarak hareket edeceğiz. Grup içinde yer alan her bireyin doğal sorumluluğu var. Gruptaki her arkadaş gruba yeni üyeler kazanmak üzere faaliyette bulunacak. Propaganda yapacak. Samimi, dürüst kişilikleri gruba kazanacak. Kendisini eğitecek, geliştirecek, yetkinleştirecek.”
ÇUBUK BARAJI TOPLANTISI DÖNÜM NOKTASI OLDU
Resmi olmasa da grubun oluşumunda bir dönüm noktası sayılır Çubuk Barajı Toplantısı. Katılanların kimliği ve tartışmaların içeriğinden çok, böylesi bir toplantı ile grup oluşturma kararlılığının ortaya konmasıdır önemli olan.
Bu grup oluşması süreci ADYÖD’ün kuruluşuna kadar sürer. Gruptakilerin sayısı artar. Cemil Bayık, Duran Kalkan, Mazlum Doğan, M. Hayri Durmuş, Mustafa Karasu, Rıza Altun ve daha bir çok devrimci Öcalan’ın önderlik ettiği bu gruba katılır. Grup kendisinden söz ettirmeye başlar.
Cemil Bayık o dönem için “74’te artık bir gruptuk. Sadece biz değil Türk sol örgütleri de bizi artık bir grup olarak görüyorlardı” der. Grup üyeleri üniversitelerde, öğrenci yurtları ve evlerinde örgütlenmelerini sürdürür. Ankara’da bazı mahallelerde de örgütlenmeye yeni ilişkiler sağlanır. Giderek etkinleşen grup ADYÖD üzerinden dikkatleri üzerine çeker. Devlet baskısı da grubun gelişmesi ile birlikte kendisini gösterir. Kısa süreli gözaltı ve tutuklamalar gelişir. Çünkü Öcalan, Ankara’da Türkiye Devrimci Gençlik Örgütlenmesini, bu örgütlenmenin önderlik sorununu iyi görmüş ve ortak mücadele ile Kürdistan ve Türkiye devrimci hareketini geliştirmek istemektedir.
Bunun için APOCU grup, Türkiyeli devrimci hareketlerle ilişkilenir. Görüşmeler yapılır. Ama istenilen sonuç alınamaz.
KÜRDİSTAN’A DÖNÜŞ KARARI
Bunun üzerine çözümlemelerini geliştiren Öcalan, müthiş bir öngörü ve planlama ile Kürdistan’a dönüş kararı alır. Öcalan, bu kararını şöyle ifadelendirir: ‘ Şimdi Ankara’da bizim verdiğimiz karar ideolojik bir karardır. Çok küçük bir grupla bir ideolojik karar verdik. Bu ideolojik karar, ülkemiz var, ona döneceğiz, ülkemiz sömürgedir, onun kurtuluşuna yöneleceğiz. Tek olduğumuza, zayıf olduğumuza bakmadan bu tarihi kararı verdik...’
1975 yılının sonuna gelindiğinde Ankara’da oluşan grubun benzerini Kürdistan’da örgütlenmesi gerektiğini fark eden APOCUlar, başlangıçta Antep, Dersim ve Serhat; Diyarbakır, Batman ve diğer bölgelere adım atar. Önce okul tatillerine denk getirilen bu geziler, daha sonra daha sistematik bir hal alır. Haki Karer, Kemal Pir, Cemil Bayık, A. Haydar Kaytan, Duran Kalkan ve diğer grup üyeleri Kürdistan’ın kentlerinde önemli örgütlenmeler geliştiriyor. Kadro ve örgütlenme çalışmalarını durmaksızın geliştiriyorlardı.
DİKMEN TOPLANTISI VE İLK ŞEHİT
1976 yılında bir yandan bu şekilde grubun Kürdistan’a taşırılmasına yönelik ilk adımlar atılırken, diğer yandan da grup kimliğinin netleşmesi açısından dönüm noktaları olan 2 toplantı gerçekleştirildi.
Bu toplantılardan birincisi Ankara’nın Dikmen semtindeki bir evde yapıldı. Dikmen toplantısında Kürdistan ve Türkiye’deki faaliyetlerin sonuçları değerlendirildi. Hareketin bundan sonra hangi esaslar üzerinden yürütüleceği tartışıldı.
Kürdistan’a açılımın yanı sıra Ankara’daki çalışmalarını da bu biçimde sürdüren grup ilk şehidini de 1976 yılında Ankara’da verdi. Tuzluçayır’dan APOCUlar ile ilk ilişki kuran Ali Doğan Yıldırım, hareketin ilk şehidi de olur.
1976 yılını grup kimliği ile karşılayan APOCULAR; yeni yıla da yeni bir kararlaşma ile girmek isterler. Bu amaçla da 77 yılbaşı gecesi bir toplantı düzenlenir. Toplantının zamanlaması kadar yeri de ilginçtir. Toplantı Pilot olarak bilinen Necati Kaya’nın evinde yapılır. Öcalan, kendi görüşlerini yazılı hale getirtmişti. Hayri Durmuş’un kaleme aldığı konuşma, “ Sömürgecilik Tarihi” başlığını taşıyordu. Bu tartışmalardan sonra toplantılar daha geniş alanlara taşındı.
Öcalan, Ankara Mimarlar Odası’nda bir toplantı başlatır. Kürdistan tezlerini daha güçlü ifade eder. Kendisi için en iddialı toplantı olduğunu söyleyen Öcalan o anı şöyle anlatır: “Resmen büyük bir toplantıydı. Kürdistan tezlerini daha güçlü telaffuz ediyorum. Ayrışmayı daha net, geniş bir kesim önünde ortaya koyuyorum. O toplantı ilk defa benim en iddialı bir toplantım, Kürdistan’a giriş olacak.”
APOCULAR ARTIK KÜRDİSTAN’DAYDI
1977 baharında Öcalan, böylesi bir geziye çıkmadan önce Kürdistan’da düşünceleri yayılmaya başlamıştı. Özellikle de Antep ve Dersim yöresinde artık APOCU grubun varlığından söz edilir olmuştu. Hatta resmen açıklanmasa da bir gençlik örgütü kurulması bile gündemdeydi.
O dönemi birebir yaşayan Cemil Bayık, o toplantıların kadro ve yeni katılanlara büyük güç verdiğini ama devletin de böylesi bir harekete karşı sessiz kalmayacağını belirterek şunları dile getiriyor: ‘O toplantılar kadro ve yeni arkadaşlara büyük güç verdi. O toplantılar ardından hareket daha da güçlendi. Çünkü moral, güç, bilinç verdi. Düşman onu gördü ve faaliyetlerin üzerine geldi. Başkan Antep’teki toplantıyı da bitirdikten sonra sonuçlarını anlamak için Ankara’ya gitti. Onun ardından devlet cevap verdi.’
HAKİ KARER’İN KATLEDİLİŞİ
Öcalan’ın Ankara’daki toplantıdaki radikal çıkışından bir hafta sonra, 18 Mayıs 1977 günü, Haki Karer Antep’te bir kahveye tartışma yapmaya davet edilir. Haki Karer o randevuya gider.
Alaattin Kapan da kahvede propaganda yapıyor. “Faşistler buraya gelecek” diyor. O anda Haki Karer kahveye girer. Oradakiler Haki Karer olduğunu bilmiyorlar ama Alaattin Kapan ve arkadaşları silah çıkarıyor. Haki Karer orada katledilir. Bu haber APOCUları temelden sarsar. Grup üyeleri ve Öcalan Antep’e gelir. Haki Karer’in cenazesi hastanededir. Cenazeyi alma yöntemi üzerine bir tartışma yaşanır. Ortam çok gergindir. APOCUlar, cenazeyi çatışarak almayı önerir. Öcalan, öngörülü bir şekilde buna müdahale eder.
PKK kurucularından Duran Kalkan o anı şöyle anlatır: “Önderlik dedi; olmaz. “Çatışma falan yok. Herkes dağılacak. Planlı bir saldırı. Oyuna getirilmek isteniyoruz” dedi. Durdurdu Önderlik olmasa kimse de durduramazdı.”
Yani büyük bir provokasyonu Öcalan önler. Cenaze alınır ve Haki Karer’in memleketine Ordu Ulubey’e götürülür. APOCUlar’ın yanı sıra Türkiyeli devrimci örgütlerden de hatırı sayılır bir kitle toplanır. Haki Karer’in anısına konuşmayı Kemal Pir’in yapacağı belirtilir. Kemal Pir konuşmak ister... “Bu adam” der ama cümlenin devamını getiremez. Gözleri dolar... Ağlar Kemal Pir...
HAKİ KARER ANISINA PARTİLEŞMEYE DOĞRU
Haki Karer’in katledilmesi, APOCU grubun Kürdistan’a ilk açılımına karşı bir saldırı olarak ele alınır. Ancak, APOCUlar’ın bu saldırıya yanıtı da kapsamlı olacaktı.
Öcalan, Haki Karer’in anısına yanıt için Antep’te parti programını hazırlar. Bir yandan parti programı hazırlıkları yapılırken, devletin saldırılarına karşı da silahlı direnişi de örgütleme öne çıkar. APOCUlar, Haki Karer’i katledenlerden hesap sorar. Bu aynı zamanda Kürdistan’da ajanlaşmış yapı, kişi ve kurumlara karşı kendilerini savunma taktiğini gündeme getirdi.
Türkiye’de devrimci hareketlerin çıkış yaptığı, kitleselleştiği bu dönemde, devlet APOCU hareketin gelişmesinden büyük bir tedirginlik duymuştu. MHP’nin darbe planlaması da bu dönemdedir. Tutuklamalar, hatta Öcalan’a yönelik suikast girişimleri de söz konusudur.
Ancak Öcalan, bu baskılara karşı tedbirini alır ve parti program taslağını hazırlar. APOCULAR, bu taslağı Kürdistan’da dağıtır... 1977 Kasım’ında Amed’de program taslağı üzerine bir toplantı yapılır. Öcalan o dönemin özelliklerini şöyle anlatır: “Ankara’da çıkmaya çalışırken tamamen başarmak istediğimiz derli toplu bir teorik görüş, ona oldukça inanmış bir grup ve bir de yakayı tehlikeli bir biçimde TC’ye kaptırmamak. Bütün hünerimiz, marifetimiz buydu. Ve nitekim 78’lere doğru bunu az çok başardığımıza inanıyorum. ... 1 Ocak 78’te Ecevit hükümetinin başlangıcı oluyordu. Biz o yıla da bu tarihten itibaren özel bir ağırlık verdik. O yılı partileşme yılı haline getirmek için kararlılığa sahiptik.”
KADER YILI 1978 YILI OLDU
1978 yılında Öcalan’ın kişisel yaşamında da bir değişiklik gerçekleşir. O bahar Ankara’dan ayrılarak Kürdistan’a yerleşecek olan Öcalan’ın hayatında böylece yeni bir dönem başlar.
Duran Kalkan, PKK’nin kuruluş sürecinin hemen öncesindeki hazırlıkları ve kuruluş manifestosunun yazılma sürecini Ateşten Tarih Belgeseline şöyle anlatır: ‘Manifesto 78 yazında yazıldı. Çok sıcaktı. 4-5 gün içinde yazdı Önderlik. Günde 20-30 sayfa yazıyordu. Balkona oturuyor yazıyordu, ben başından itibaren oradaydım. Yazdı bitirdi gitti. Ben de aldım gittim. Dersim’in içinde bir evde kaldık çalıştık. Sonra Karakoçan’da çalıştık... Bingöl’de Zeki Yıldız arkadaşın evinde mumlu kağıda geçirdik. Eylül’de bir evde de bastık. O yaz manifesto, programın yazılması, Serxwebun’un çıkması oldu. ‘
HİLVAN DİRENİŞİ
Hem bu tartışmalar, hem de pratik gelişmeler 1978 yılına APOCULARIN damgasını vurmasına yol açar. Bunun dönüm noktası da Haki Karer’i; 1. ölüm yıldönümünde her yerde anmak için hazırlıklar yapılırken gelen bir haber olacaktır. Bir yıl önce Antep’te olduğu gibi bu kez de Hilvan’dan gelen haberle APOCU hareket sarsılır. Hilvan’da ortaya çıkan bu durum o kadar etkili olur ki; yıllar sonra 12 Eylül’ün ardından TRT’de bu günleri anlatan özel programlar yayınlanır.
Bu programlarda konuşturulan o dönemin istifa eden Belediye Başkanından bu kez de devlete bağlılığını dile getirmesi istenecektir. 1978 yaz sonundan itibaren Hilvan’da bu şekilde yerel iktidarı ele geçiren APOCULAR ilk kez halk yönetimi sorunları ile karşı karşıya kalırlar. Ama aynı zamanda da artık kitlesel bir güçtürler.
Hilvan sürecinde ise Mehmet Karasungur ve Kemal Pir dışında Salih Kandal, Cuma Tak, Emin Yavuz gibi APOCULAR belirleyici konumdadır. Savaşın tamamlanmasında, feodallerin teslim alınışında ise Hayri Durmuş ve Mazlum Doğan’ın büyük emeklerinin olduğunu söyleyen Cemil Bayık ve Mustafa Karasu, Hilvan sürecinin APOCUların kimliğinin ispatlanması olarak tanımlar ve şöyle der: “Hilvan’da ya bize savaş açan feodallere karşı mücadele edecek, karşı çıkacaktık; ya da boyun eğerek, uzlaşarak, teslim olarak diğer Kürt hareketlerinin düzeyine düşecektik.”
KÜRDİSTAN DEVRİMİNİN YOLU MANİFESTOSU
1978 yılı APOCULAR açısından çok yönlü gelişmelerin ve kıyasıya mücadelenin geçtiği bir yıl olur.
PKK’nin kuruluş yılı olan 1978’de sosyal şöven hareketler, devletin işbirlikçileri, Kürdistan’daki feodal baskıcı güçlere karşı şiddetli mücadele yürütüldü. 1978’de APOCULARDAN Halil Çavgun yaşamını yitirdi. Bir taraftan şiddetli mücadele yürütülürken diğer yandan ideolojik çalışmalara hız verilmişti. Kuruluş manifestosu hazırlandı, parti programı bir kitap olarak basıldı ve en önemlisi de bugüne kadar kesintisiz yayın hayatına devam eden merkezi yayın organı Serxwebun çıkarıldı Kürdistan Devriminin Yolu olarak dağıtıldı. Bir biçim kazanıldı.
APOCU hareket 1978 Kasım ayına doğru artık kentlerin dışına çıkmış, kırsal alanda kendisini güç haline getirmişti. Öcalan ise bir yandan toplantılar yapıyor, partileşme üzerine tartışmalar yürütüyordu. Bu tartışmaların aynı zamanda kongre hazırlık tartışmaları niteliği kazanmıştı.
SAKİNE CANSIZ’IN ANLATIMI İLE KEMAL PİR VE HAKİ KARER
Sakine Cansız: Haki Karer ve Kemal Pir arkadaşların Türkiyeli olduğunu bildiğimiz için yaklaşımlarımız çok farklıydı. Büyük bir saygı ve sempati duyuyorduk. Böyle bir harekete baştan beri katılmaları, öncülük etmeleri, Önderliğin en üst düzeyde yoldaşları olmaları hepimizi çok etkilemişti. Bizim Önderliğe yaklaşımlarımız farklıydı. Önderliğin yarattığı etki ve güç tabiki farklıydı. Ama bu arkadaşların da çok özgün bir yeri vardı bizim yanımızda. Tartışmalarda hep örnek veriyorduk. Bu arkadaşların hareket içerisinde olmaları, öncü kadro olmalarını her konuşmamızda belirtiyorduk.
YARIN: 26-27 KASIM FİS KÖYÜ’NDEKİ TARİHİ KURULUŞ ANLARI....