Paris’teki iklim zirvesinden kararlılık mesajı ve yeni ‘vaatler’

2015 yılında İklim Anlaşması’nın kabul edildiği COP21 zirvesine ev sahipliği yapan Fransa’da 50 kadar ülkenin katılımıyla düzenlenen iklim zirvesiyle, küresel ısınma ve iklimsel değişikliklerle mücadelede kararlı olunduğu gösterildi.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ev sahipliğinde gerçekleşen ‘One Planet Summit’ adlı zirvede, ‘Clim’acts’ adıyla 12 maddelik önlemler dizisi kabul edildi.

Clim’acts’ın içerisinde doğal kaynakların korunmasından karbondan arındırılmış bir ekonominin desteklenmesine kadar çok sayıda önlem sıralanıyor. Bunlar arasında olağanüstü doğa olaylarına karşı acilen harekete geçilmesinin yanı sıra hem çevreyi hem de atmosferi koruyan politikalara ağırlık verilmesi bulunuyor.

BİRÇOK ÜLKE EKONOMİLERİNİ DAHA ‘YEŞİL’ BİR HALE GETİRECEK

Paris’teki zirveye katılan birçok ülke de küresel ısınmanın sınırlandırılmasına yönelik ek önlemler alacaklarını duyurdular. Aralarında Norveç, Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Yeni Zelanda’nın bulunduğu ülkeler ise ekonomilerini daha ‘yeşil’ bir boyuta taşımayı vaat ettiler. Daha ziyade tarım ve hayvancılığın yoğun olduğu Yeni Zelanda’nın dışındaki diğer ülkeler ekonomik gelirlerinin neredeyse tümünü petrol veya doğalgaz üretimine borçlular.

ŞİRKETLER DE YATIRIMLARINI İKLİMİ KORUMA AMAÇLI YAPACAK

Paris yakınlarındaki Boulogne-Billancourt’ta yapılan zirvenin en önemli hedeflerinden biri ise, dünya üzerinde yatırım yapacak ekonomik aktörlerin daha ziyade ‘yeşil yatırımlara’ yönelmelerini teşvik etmekti. Zirveye katılan birçok çok uluslu şirket, bundan sonra yenilenebilir enerjiler ile iklimsel değişiklikleri dikkate alacak diğer yatırımlara ağırlık verme taahhüdünde bulundu.

Yine Bill Gates Vakfı’nın da aralarında olduğu çok sayıda kuruluş ile Avrupa Birliği Komisyonu tarafından Afrika başta olmak üzere yoksul ülkelerdeki yeni tarımsal araştırmalara yüz milyonlarca dolarlık yatırım sözü verildi.

DÜNYA BANKASI PETROL VE DOĞALGAZ FİNANSMANINI DURDURUYOR

Paris’teki zirvenin en önemli gelişmelerinden biri olarak ise, Dünya Bankası’nın fosil enerji üretimine verdiği kredileri durdurmasını ilanı oldu.

2016 yılında yaptığı finansmanların yüzde 5’lik kısmını fosil enerji çıkarılması çalışmalarına  aktaran Dünya Bankası, 2019 yılından sonra bu tür finansmanları ‘olağanüstü durumlar dışında’  tümüyle durduracak.

Karara ilişkin konuşan Dünya Bankası Başkanı Jim Yong Kim, “Bizler için artık örnek olmanın zamanı geldi” diyerek, artık atmosferi kirleten yatırımlardan çıkılmasının zamanının geldiğini vurguladı.

MACRON: MÜCADELEYİ KAYBETMEK ÜZEREYİZ

Zirveye ev sahipliği yapan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, acil ve ortak önlemler alınmaması halinde iklimsel değişiklikleri engellemede geç kalınacağı uyarısında bulundu.

“Küresel ısınma ve iklimsel değişikliklere karşı mücadeleyi kaybetmek üzereyiz” diyen Macron, hızlı hareket edilmemesi halinde yaşanacak olanın dram olacağını vurguladı.

İklimsel değişiklikler nedeniyle dünya üzerindeki birçok ada ülkesinin yok olma tehdidiyle karşı karşıya olduğunu hatırlatan Macron, “50, 60 veya 100 yıl sonra bugün burada olan 10-15 devlet başkanı artık olmayacak; onlar kaybolacaklar ve halkları da onlarla beraber” diye uyardı.

İKLİM ANLAŞMASI UYGULANSA DAHİ YETERLİ GELMEYEBİLİR

2015 yılında Paris’te yapılan COP21 Birleşmiş Milletler (BM) iklim zirvesinde kabul edilen İklim Anlaşması, Nisan 2016’da imzalanmıştı. Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) önce kabul ettiği ancak yeni Başkan Donald Trump’ın geri çektiği anlaşma, küresel ısınmayı 2100 yılına kadar en fazla 2 dereceyle sınırlı tutmayı hedefliyor.

İklim anlaşması ayrıca gelişmiş ülkelerin yoksul ülkelere 2020’den sonra yılda 100 milyar dolar kadarlık mali yardım yapmasını öngörüyor.

Devletlerin küresel ısınmanın durdurulması için atmosfere salınan sera etkili gazları azaltmaları talep edilen iklim anlaşmasında henüz ciddi manada bağlayıcı veya caydırıcı maddeler olmaması ise dikkat çekiyordu. Birçok ülkenin gaz salınımları konusunda diğerlerine oranla daha fazla taahhütte bulunduğu bilinirken, diğer kimi ülkelerin yetersiz vaatleri olması tepki çekiyor.

Yine yapılan birçok araştırmada, BM İklim Anlaşması’nda öngörülen önlemlerin hemen hayata geçirilmesi halinde dahi küresel ısınmanın 2 derecenin de üzerine çıkabileceği uyarısında bulunulmuştu. Küresel ısınmaya dair ölçümlerde 1880’li yıllarda başlanan ilk ölçümler temel alınıyor.

Küresel ısınmanın 2 veya üzerinde artması halinde dünya üzerindeki birçok ada ülkesinin yok olması, yüz milyonlarca insanın yaşamını idame ettirdiği tarımsal alanların sular altında kalması veya zarar görmesi ihtimali var. Bu da, dünya üzerinde ‘iklim mültecisi’ olarak yüz milyonlarca kişinin ülkelerini terk etmesi anlamına geliyor.