Rojhilat'a İsyan'ca bir bakış
Gerilla İsyan, 6 yıldır Rojhilat sahasında. Banê'deki kıvılcımın heyecanıyla yeni dönemin de içinde olmaya hazırlanıyor. İsyan, gerilla penceresinden Rojhilat ve İran'ı anlattı.
Gerilla İsyan, 6 yıldır Rojhilat sahasında. Banê'deki kıvılcımın heyecanıyla yeni dönemin de içinde olmaya hazırlanıyor. İsyan, gerilla penceresinden Rojhilat ve İran'ı anlattı.
İsyan Munzur, gerillaya Avrupa’dan katılmış. Adından da anlaşılacağı gibi hayali; Dersim gerillası olmak. Katıldığı 2011'de Kandil’de yeni savaşçı eğitimi gördüğü esnada İran’la başlayan savaş sonrası mesafenin kısalığı ve gündemin sıcaklığından dolayı ister istemez hakim olduğu Rojhilat gerçekliğini sever ve orada bir devrim ateşinin inceden inceye tüttüğünü görür. böylece bir süreliğine erteler Dersim düşünü.
6 yılını Rojhilat pratiğinde geçirir. Şimdi ertelediği hayaline onu bir adım daha yakınlaştıracağına inandığı bir esnada yolum kesişiyor İsyan'la. Heyecanlı heyecanlı takip ediyor Aryen TV’den Banê’de başlayan serhildanı. Ruhu Banê’deydi. Taş atana güç veriyor, yere düşeni kaldırıyor, yorulanın kolunun altına giriyor; Rojhilat’ta tutuşan serhildan ateşini harlıyor.
Haberler bitince biraz sohbet için yanına ilişiyorum. Merakıma su serpmek için bir sonraki programı izlemeyi erteleyip sıcak bir çay getiriyor.
6 yıl boyunca hep Rojhilat askeri çalışmalarında kalmış. Rojhilat’ta çektiği resimlerden oluşan bireysel arşivini çıkarıyor. En çok da Mamxuran ve Serdeşte'de kaldığı için oraları seviyor. Her resimde başka bir sivil eşlik etmiş ona. Bu kadar insanın hayatına girdin mi sahiden diye sorduğumda "Öyle deme, Rojhilat halkı çok yurtsever, tarihi bilgisi çok köklü ve gerillayı da çok destekleyen bir halk. Her tanıştığım insanla hem bağlılığım hem de bilincim daha çok arttı. Ben mi onların, onlar mı benim hayatıma girdi, karışık mesele" diye cevaplıyor. Daha çok merak ediyorum ve başlıyoruz sohbete…
REJİMİN KORKU ALGISI
"Hani dört parçaya bölünmüş ya Kürdistan, bu zamanla topraktan bilince doğru kaymış. Sınırların ötesini görmememiz, dünyamızdan onları çıkarmamıza neden olmuş. Mesela o kadar az tanıyoruz ki Rojhilat’ı ve halkını. Rojhilat deyince aklımıza Besic denilen ajanlık uygulaması, kadına dönük baskı ya da idamlar geliyor. Bu, İran rejiminin algılarımızda oluşmasını istediği tablo. Bir korku imparatorluğudur; dışarı bir ses dahi çıkmasını ya da girmesini istemiyor, çünkü efsun bozulur. Dolayısıyla korkuyu tetikleyen şeylerin dışarı sızmasına izin veriyor. Sanki haberleri yokmuş izinleri de yokmuş gibi.
BUNLAR PEK BİLİNMİYOR
Nedense halkın rejim ve baskılardan, uygulamalardan razı olmadığı, kabul etmediği; bu nedenle her gün eylemlerin yapıldığı, gerillaya büyük bir katılımın olduğu, kadınların özellikle Kürdistan parçasında çok etkin olduğu; yıllarca sırf birlik olmasınlar diye Kürtler arasına ektikleri Soran, Kurmanc suni çelişkisinin PJAK çalışmaları ile beraber aşıldığı; gençlerin üniversite mezunu olmasına rağmen sırf besic olmamak için 'ben işbirlikçi olacağıma çoban olurum' deyip gerçekten çoban olduğunu kimse bilmez."
TAM BİR AJAN DEVLETİ
İnanması zor ama gerçekten de Rojhilat’ta birçok kaçakçı ve çoban gerçekten üniversite mezunuymuş. Son vurgusu dikkatimi çekiyor. Anlattığına göre işin aslı şöyle: İran tam anlamıyla bir ajan devleti. Kendi bekasını küçücük bir sızıntı olmamasına borçlu. Yani o kadar çok açık, o kadar çok hassas nokta var ki, küçücük bir yerden fire verse tuzla buz olacak. Bunu biliyor. Bu nedenle bin bir türlü oyun oyuyor. En eski devlet geleneklerinden birini temsil eden İran zaten en çok da bu özelliği ile bilinir.
DEVLETİN KORKULU RÜYASI
En çok korktukları da Kürdistan. Çünkü hem isyancı karakterleri hem de onurlu duruşlarıyla hep bir arayış ve karşı duruş içinde olmuşlar. Hep tedbirli olmak kalmış devlete. Buna bir de PJAK gibi Kürtlerin özgürlüğünden yana olan bir hareketin varlığı da eklenince gerçekten de her an koptu kopacak bir isyan, İran devletinin korkulu rüyasıdır. Bu olmasın diye baskı arttıkça yollar daha çok çıkmış gerillaya. Giderek artmış örgütlülük. Hele bir de Rojava’daki devrimi görünce Rojhilat'ın isyanı demlenmeye başladı.
BESİCLİĞE ÇIKAN YOLLAR
Devlet, kim nerede , ne yapar, ne yer, ne içer, kiminle gezer, örgütlenmiş mi, örgüte yakın mı gibi soruların cevaplarını almak için yoğun bir uğraş içinde. Okumak, mezun olduğun alanda çalışmak istiyorsan, hatta çocukların rızkı için kaçakçılığa bile razı olduğunda hayatta kalmak istiyorsan yollar bir şekilde besicliğe çıkıyor. Yani kendi halkının ve evlatlarının yarınının ve kendi onurunun haini. Devlet, bu uygulamayı mümkünse evlere kadar indirmek istiyor.
SORAN-KURMANC OYUNU
Devletin bir de Soran-Kurmanc diye suni bir çelişki yaratıp birliği engelleme gayreti var. Okul kitaplarında Soranlar 'medeni', Kurmanclar ise 'yabani' gösteriliyor. Bakurê Kürdistan ile sınır hattında gerilla ile yakınlığı daha çok olan Kurmanc bölgelerinde kaçakçılık tek şans olarak bırakılıyor. PJAK ile birlikte bu yapay çelişki, önemli oranda aşılıp devlet bloke edilmeye çalışıldı. Devlet, bile PJAK'ın bu gücüne şaşırdı. Çünkü bu durum, beraberinde gerillaya katılımı arttırdı.
SONRA PJAK YASAKLANDI
İsyan, yoğun katılım olunca devletin, resmi talepte bulunup 'katılımları durdurun ne istiyorsanız yaparız' dediğini söylüyor. 'Eee siz ne dediniz' diye sorunca, katılımları arttırarak cevap verdiklerini ve sonuçta PJAK'ın yasaklandığını hatırlatıyor.
ROJHİLAT KADINININ UYANIŞI
Eee daha anlatacağın ne var, diyorum heybende merakla. Bana Rojhilat’ta çocuk yaşta evlendirilmenin çok yoğun olduğunu ama gerillayla iç içe olan bölgelerde çok sayıda kişinin düğün gecesi kaçarak gerillaya katıldığını aktarıyor. "90'lı yıllarda Bakur'da biriken kadının uyanış hikayelerini şimdi Rojhilatlı kadınlar yaşıyor.
KADININ TOPLUMSAL ROLÜ
Buradan kadına dönük baskıya geçiyoruz. Gerçekten de İran genelinde kadına dönük baskılar çok yoğun ama Rojhilat'ta kadının toplumsallıktaki yeri çok önemli. Mesela evin annesini örgütlersen o ev sana açılıyor. Kadının görüşleri, yargıları kabul görüyor, önemseniyor. Hatta kadın gerillalar çalışmalarda çok avantajlı. Kabul edilirlik oranı daha fazla. Bunu da Şirin Elemhuli ve şimdi de Zeynep Celaliyan gibi gündemde olan idamla engellemeye çalışsalar da halk bunlara hiç pirim vermiyor.
BEYİN GÖÇÜ VE UYUŞTURUCU
Sözü, beyin göçü ve uyuşturucu bağımlılığına getiriyor. İlginç ama dışa bu kadar kapalı olan İran, Avrupa’ya en çok kaçışların olduğu bir ülke. Yine yasakların bu kadar baskın olduğu bir yerde ne hikmetse gençler arasında madde bağımlılığı her gün giderek artıyor. Her ikisi de devletin işine yarıyor. Zaten bir devlet politikası olarak geliştiriliyor.
TALEPLER BULUŞUYOR
Devletin uzun yıllardır, halkları birbirine düşürmeye de çalıştığını, yani sadece Kürtler arası düşmanlık yaratmakla yetinmediğini söyleyen İsyan, güncel duruma işaret ediyor. Özetle ifade ettikleri şöyle: Bellucilerin devlet uygulamalarına direnişi, Kürtlerin onurlu yaşamdaki ısrarı, kadınların uyanan özgürlük talebi ve halkların sistem değişikliği beklentisi, ilk defa bu kadar net ve ortak zaman dilimlerinde buluşuyor.
DİRENİŞ ORTAKLAŞIYOR
Galiba İran’da yaşayan halklar ve kesimler şimdi bu zor, infaz, idam, kadını yok sayma politikası ve ötekileştirme tutumu ile fakirliğin, bir bütün olarak sistem sorunu olduğunda hemfikir. Bu kez direniş farklı biçim ve mekanlarda olsa da ortaklaşıyor. Bu nedenle başarı şansı daha yüksek. Belki de bu şekilde yıllardır devlete güdümlü ve mecbur bırakılan halklar ve kesimler arasına ekilen kara çalılar sökülerek, birlik ruhu yaratılır ve devrime kapı aralanır. Rojava Devrimi de bunu tetikleyen önemli bir faktör.
Devlet, şimdi bazen tavizlerle, bazen baskıyla önünü almaya çalışıyor. Şunu görmek lazım; İran devleti içte ve dışta tökezledi. Yalpalamasını saklamak için güçlü görünme çabası içerisinde ama nafile. Gelecek günler, bunu kanıtlayacak daha nice gelişmeye gebe...
KÜRTLERİN ÖNCÜLÜĞÜNÜ BİLİYOR
Son günlerde Banê'de başlayan kıvılcımı da soruyorum. İsyan, korku duvarının aşılma eşiğini ifade ettikten sonra şunları kısaca dile getiriyor: Kürtlerin bazı değerleri var; dokununca, el uzatınca kabul etmez. Rojhilatlılar için en iyi yaşam, neye mal olursa olsun onurlu yaşamdır. Bu nedenle yeri gelince bedel vermekten kaçınmıyor. Bu dalga bir başlarsa kolay kolay önü de alınamıyor. Şimdi de öyle. Sanırım devlet de kendi tedbirini alıyor. İran'da gelişecek devrimin öncüsünün Kürtler olacağını biliyor. Şimdi daha yoğun olarak devleti Kürtsüzleştirip 'tehlikeyi' zayıflatmaya çalışıyor.
Artık gitmesi gereken İsyan, son olarak ince bir tebessümle şunu söyleyerek vedalaşıyor: Ben kısa sürede orada bir şeylerin gelişeceğine yürekten inanıyordum, son yaşanan gelişmeler beni daha çok heyecanlandırdı.