GÖRÜNTÜLÜ

Sürgün edilen tutsaklara işkence ediliyor

PKK ve PAJK’lı tutsakların Kürdistan ve Türkiye’nin bütün zindanlarında 4 Mart’ta başlattıkları açlık grevi devam ediyor. Açlık grevindeki tutsaklara yönelik devletin baskıları da artıyor.

PKK ve PAJK’lı tutsakların Kürdistan ve Türkiye’nin bütün zindanlarında 4 Mart’ta başlattıkları açlık grevi devam ediyor. Açlık grevindeki tutsaklara yönelik devletin baskıları da artıyor. Açlık grevi eylemlerine katıldıkları için sürgün edilen tutsaklara işkence yapıldığı belirtildi.

Oğlu Mahfuz ve torunu Ömer Dorudemir’in sürgün edilirken işkenceye maruz bırakıldıklarını belirten Halise Dorudemir, tutsaklar üzerindeki baskı ve şiddet politikalarının da arttığına dikkat çekti. Anne Dorudemir, “Halkımız bu haklı mücadeleyi ve çocuklarını yalnız bırakmayıp sahiplenmeli, aksi takdirde açlık grevleri ölüm oruçlarına dönüşür ve ölümler kaçınılmaz olur!” dedi

PKK ve PAJK’lı tutsaklar tarafından Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesi, Kürtlerin statü taleplerinin kabul edilmesi ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılarak koşullarının iyileştirilmesi amacı ile 4 Mart’ta başlatılan dönüşümlü açlık grevi devam ediyor. Devlet güçlerinin açlık grevlerindeki tutsaklara dönük işkenceden sürgüne varan insanlık dışı uygulamalarının dozu da artıyor.

Amed zindanında bulunan Oğlu Mahfuz Dorudemir ve torunu Ömer Dorudemir’in açlık grevlerine katıldıkları için Şakran ve Bandırma zindanlarına sürgün edildiğini belirten Halise Dorudemir, “Devlet, demokratik taleplerin yerine getirilmesi amacıyla zindanlarda başlatılan açlık grevlerini kendine tehdit kabul ettiği için, açlık grevindeki tutsakları gerekçe göstermeden sürgün etti. Bu hukuksuz uygulamayı hiçbir şekilde kabul etmiyoruz! Bu şekilde tutsakların zaten sınırlı sayıda olan hakları da ihlal ediliyor. Oğlum sayısı yüzleri aşan hasta tutsaklardan sadece biri, 21 yıldır zindanda. 21 yıllık zindan hayatında ilk olarak Konya, ardından Ceyhan, Ceyhan’ın ardından ise Amed Zindanı’na getirildi. Amed Zindanı’nda yaklaşık 10 yıl kaldı. Bu 10 yıl süre içerisinde kalbi, ciğerleri, bağırsakları ve midesindeki rahatsızlıklarda ötürü hem Dicle Üniversitesi Araştırma Hastanesi hem de Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde sürekli tedavi gördü. Kalbindeki rahatsızlıktan dolayı 3 kere anju ameliyatı geçirdi ama hala iyileşemedi, o da yetmezmiş gibi ciğerinde tümör oluşmuştu. Zaten astımı da vardı. Ayrıca midesindeki ülser ve bağırsaklarından parça alınmasından kaynaklı da tedavi görüyordu. Buna rağmen devletin son süreçte Kürdistan’da yürüttüğü savaş politikalarına karşı başlatılan açlık grevine katıldı. Açlık grevinde bulundukları sırada sabah saatlerinde asker ve gardiyanlar koğuşları basarak cop ve silah dipçikleri ile içeride bulunan tutsakları darp edip ifade verme bahanesi ile koğuştan zorla çıkarıp ringlere bindirmişler. Yaklaşık 41 tutsak bu şekilde hiçbir kıyafet, ilaç ya da eşyasını yanına almadan başka bir zindana sürgün edildi. Oğlum ve torunum da bu tutsakların arasında yer alıyordu” dedi.

TUTSAKLAR 4 GÜN BOYUNCA HÜCRELERDE TUTULARAK İŞKENCE EDİLDİ!

Mahfuz ve Ömer Dorudemir’in de arlarında bulunduğu 8 tutsağın sürgün edildikleri zindanlara götürülmeden önce Osmaniye Zindanı’na götürülüp burada işkenceye tabi tutularak iradelerinin kırılmaya çalışıldığını aktaran Halise Dorudemir, “Zindanın kapısından içeri girer girmez kötü muamele başlamış. İlk olarak çıplak arama yapmak istemişler tutsaklar karşı çıkınca dipçik ve coplarla saldırmışlar. Vücutları mosmor oluncaya kadar dövmeye devam etmişler. Kiminin kolu kırılmış, kiminin bacağı, kiminin kaburgası, kiminin ise kafası. Yaklaşık 4 gün boyunca sürekli darp edip hücrelerde tutmuşlar. Yiyecek, içecek ve kıyafet vermedikleri gibi duş almalarına bile izin vermemişler. Bu kötü uygulamalar sadece çocuklarımıza karşı sergilenmedi.  Görüşe gittiğimizde bize karşı da aynı muamelede bulundular. Gruplara ayırarak odalara aldılar, sürekli kötü bakışlar ile tacizde bulundular saçma sapan sebeplerden sorunlar yarattılar ama bizim ısrarcı olduğumuzu görünce sonunda görüşmemize izin verdiler. Götürüldüğümüz odada bir süre bekledikten sonra çocuklarımız geldi. Kirden ve yedikleri dayaktan kapkara olmuşlardı olayın şoku ile onları tanımakta zorlandık. İstisnasız hepsinin yüzü yara bere içinde ve morarmış durumdaydı. Üzerlerindeki kıyafetler darp edildikleri sırada itilip kakılırken yırtılmış. Oğlumu o halde görünce dayanamadım gözlerim doldu. Koşup sarıldım. Ne olduğunu sordum anlattı. Zaten 40 dakika bile sürmedi görüş hemen dışarı çıkardılar bizi. Odadan çıktığımız zaman tutsaklardan birinin annesi üzüntüden düşüp bayıldı.  Biz çocuklarımızı bu zalimler zulmetsin diye mi bu yaşa kadar büyüttük? Hangi vicdana hangi hukuka sığar bu? Biz barış dedikçe onlar savaşı ve zulmü dayatıyor yeter artık, bu haksızlığı kabul etmiyoruz!” ifadelerini kullandı.

“Osmaniye Zindanı’nda yaşanılan işkenceye tepki göstermek amacı ile görüşten çıktıktan sonra zindan içerisinde oturma eylemi gerçekleştirdik” diyen Dorudemir şunları söyledi; “Çocuklarımıza karşı uygulanan bu vahşet karşısında sessiz kalamazdık. Görüşten çıkıp kendi aramızda tartıştıktan sonra zindan içerisinde oturma eylemi gerçekleştirdik. Eyleme başladıktan bir süre sonra zindan sorumluları ve askerlerin de aralarında bulunduğu bir grup gelip bizimle görüştü. Biz de çocuklarımıza uygulanan bu zulmü kabul etmeyeceğimizi ve çocuklarımızın bir an önce ya daha önce bulundukları zindanlara ya da götürülmeleri gereken zindanlara ulaştırılmasını talep ettik.  Bunun üzerine savcılığa dilekçe vermemiz gerektiğini söylediler. En son gidip savcılığa dilekçelerimizi teslim ettikten sonra çocuklarımız farklı zindanlara gönderildi.”

DEVLET BİR KEZ CEZALANDIRDIĞI ÇOCUKLARIMIZI TEKRAR CEZALANDIRMAK İSTİYOR!

Sürgün nedeni ile oğlu Mahfuz Dorudemir’in tedavisinin yarıda kaldığına vurgu yapan Anne Dorudemir, “Oğlum Amed’de tedavisi sürerken İzmir’e sürgün edildi. İzmir ve Amed arası neredeyse bir günlük yol. Bu şekilde tedavisini nasıl devam ettirecek? Hastalıkları ağır olduğu için tedavisinin hiçbir şekilde aksamaması gerekiyor. Ama koşullara bakınca bunun mümkün olmadığını görüyorum. Devlet bu şekilde zaten haksız yere cezalandırdığı oğlumu bir kez daha cezalandırmak istiyor. Bunu asla kabul etmeyeceğim! Gerekirse hukuki bütün mercilere başvuracağım. Amed’e dönebilirse tekrar Amed’e, dönemezse Siirt ya da tedavi koşullarının sağlanabileceği daha yakın bir yere sevk edilmesi için uğraşacağım.”

HALKIMIZ ÇOCUKLARINI VE BU HAKLI MÜCADELYİ SAHİPLENMELİ!

‘Çocuklarımız doğru olanı yapıyor o nedenle kanımızın son damlasına kadar onların yanında yer alarak bu mücadelede payımıza düşen sorumluluğu yerine getireceğiz’ ifadelerini kullanan Anne Dorudemir, “Halkımız da bu haklı mücadeleyi ve çocuklarını yalnız bırakmayıp sahiplenmeli. Aksi takdirde açlık grevleri ölüm oruçlarına dönüşür ve ölümler kaçınılmaz olur” dedi

...