GÖRÜNTÜLÜ

'Tek bir işçi örgütsüz kalmamalı'

2015 yılı Ocak ayında Hewler’de kurulan Mezopotamya İşçi Derneği Süleymaniye şubesinin yönetim kurulu üyesi Tekin Sadak, Güney Kürdistan'da tek bir işçinin örgütsüz kalmaması için böyle bir oluşuma gittiklerini belirtti.

2015 yılı Ocak ayında Hewler’de kurulan Mezopotamya İşçi Derneği Süleymaniye şubesinin yönetim kurulu üyesi Tekin Sadak, Güney Kürdistan'da tek bir işçinin örgütsüz kalmaması için böyle bir oluşuma gittiklerini belirtti.

Sadak, Güney Kürdistan'da tüketim ekonomisine dikkat çekerek, “Güney Kürdistan'da en büyük sektör inşaat sektörü. Sanayi yatırımı yok. Çok geniş tarım imkanları olmasına rağmen, neredeyse tüm ürünler dışarıdan ithal ediliyor. Bölge insanının büyük kısmı peşmerge, polis ve çeşitli alanlarda memur. Dolayısıyla toplumun büyük kısmı üretim dışıdır” dedi.

Bu yöntemle Güney Kürdistan'da petrol olmazsa ekonomik kalkınma ve toplumun refah düzeyinin gelişmesinden söz edilemeyeceğine dikkat çekerek, emeci kesimlerin yaşadığı zorlanmaları ise şöyle anlattı: “İş istihdam alanı zaten çok az. Çalışan insanlar da iş ve sağlık sigortalarından yoksun. Verilen emeğin de karşılığının alındığından söz etmek zor.”

TEK BİR İŞÇİ ÖRGÜTSÜZ KALMAMALI

Kurumunuzu biraz anlatır mısınız? Ne zaman kuruldu, kurulma amacını nasıl tanımlıyorsunuz?

Mezopotamya İşçi Derneği 6 ay önce Hewler’de kuruldu. İhtiyaç üzerinden 3 ay sonra da Süleymaniye’de de şubesini açtık. Güney Kürdistan'da tek bir işçinin örgütsüz kalmaması, emeğinin, ürettiğinin gerçek sahibi olması için böyle bir dernekleşmeye ihtiyaç duyduk.

Toplumun büyük kesimi emekçi olan bir toplumda, işçilerin, emekçilerin bir araya gelebilecekleri bir kurumlaşmanın olmaması büyük bir eksiklik. Ama maalesef Güney Kürdistan emekçileri oldukça örgütsüz durumda. Amacımız burada çalışan işçilerin işveren karşısındaki haklarına korumaktır.

Dünyanın her yerinde işçilerin, emekçilerin sermaye karşısında örgütlendiği, emeğine bir şekilde sahip çıktığı işçi dernekleri, sendikalar mevcut. Ancak toplumun büyük kesimi emekçi olmasına rağmen üretime dayalı iş kollarının olmaması da büyük bir çelişki. Ekonomik döngü petrol ve inşaat üzerinden yürüyor. temizlik işçiliği çok yaygın bir emek sahası. Özellikle de Bangladeş gibi ülkelerden çok sayıda işçi gelip bu temizlik vb. işlerde çalışıyor. Kuzey Kürdistan’dan Doğu ve Rojava Kürdistan’ından gelenler daha çok inşaat sektöründe çalışıyorlar.

EMEKÇİLERİN HİÇBİR HAKKI YOK

İşçilerin iş ve güvenlik sigortası vb. imkanları var mı?

Hayır, maalesef bu iş kollarında çalışan işçilerin hiçbir iş ve hayat güvenceleri yok. İş ve sağlık sigortaları bir yana işçilerin emeklerinin karşılığına alabildiklerini bile söyleyemeyiz. Buna karşın işçilerin sınıf bilinci edinebilecekleri, bilinçle örgütlenebileceği bir olanakları, hatta işsizliğe karşı çıkabilecekleri, ülkede yatırım, iş sahasının açılmasını talep edebilecekleri bir durum da yok.

Hal böyle olunca işçilerin, emekçilerin kendi emek haklarını da alma, güvence talep etme durumları da olmuyor. Çünkü bunu sorgulayamıyor, bu yönlü bir örgütlenmesi olmadığı için kendi hakkını da güçlü bir sesle talep edemiyor.

SERMAYE YÖNETİM ERKİNDE TOPLANMIŞ

Bu tür organizasyonlar neden gelişmiyor?

Bu aslında biraz da sistemden kaynaklıdır. Biz Güney Kürdistan'a geldiğimizde kendimizi örgütleyeceğimiz, güç birliğimizi oluşturacağımız bir organizasyon aradık ancak yoktu. Federe bölge sistemi de buna çok açık değil. Çünkü sermayenin neredeyse hepsi yönetimi elinde bulunduran kesimlerin elinde. Özel yatırım, fabrikalar, her türlü üretim atölyeleri vb. iş kollarından söz etmek olanaksız. Sanayi kolları yok. Yani sanayi toplumun ortaya çıkardığı bildiğimiz bir işçi, emekçi sınıfından Güney Kürdistan'da söz etmek mümkün değil. Bunu teşvik etme durumu da yok. Var olan üretim alanları da tümüyle bölge yönetimini elinde bulunduranların emrinde.

Yatırım olanakları yok mu? Neden üretime dayalı bir ekonomiye geçilmiyor?

Aslında var. Güney Kürdistan yer üstü ve yer altı kaynaklarıyla oldukça zengin bir bölge. Ancak bu yönlü bir yatırım yok. Bunun çok farklı nedenleri olabilir. Ancak burada her şey yönetim erkini elinde bulunduran siyasal güçlerin elinde. Bunlar da şimdiye kadar üretime dayalı bir ekonomik politika izlemediler. Mevcut durumda Güney Kürdistan en küçük bir ürün dahi dışarıdan ithal ediliyor. Yerelin kendisine ait bir sanayi üretimi yok. Çünkü tümüyle dış ticarete endekslenmiş bir üretimden ancak söz edebiliriz.

Bölgede şu anda temel gelir kaynağı petrol, inşaat ve tarımdır. Petrol zaten hükümetin elinde. Rafineriler geliştirip ham petrolü de kullanılabilir duruma getirme durumu yok. İnşaat sektörü çoğunlukla yabancı firmaların elinde. Türk firmaları bu alanda çok fazla faal. Tarıma yönelik de aslında ciddi bir politika yok. Halkın kendi gücü oranında yaptığı üretimle sınırlıdır.

Dolayısıyla üretime dayalı bir bölge ekonomisinden söz etmek mümkün değil. Özellikle savaş sürecinin tedricen sona ermesi bölgede ciddi bir yeniden yapılanmanın önünü açtı. Bu, inşaat sektörünü geliştirdi. Bu alanda çalışan işçiler de daha çok Kürdistan'ın diğer parçalarından gelen emekçilerden oluşuyor.

Sizin örgütlenme çalışmalarınız daha çok hangi iş alanı üzerinden gelişiyor?

Biz zaten kısa bir süre önce kurumumuzu açtık. Ancak daha çok inşaat sektöründeki işçilerin ve yine temizlik işçilerinin örgütlenmesi çalışmalarını yürütüyoruz.

İstediğiniz herkese ulaşabiliyor musunuz?

Mevcut durumda herkese ulaştığımızı söyleyemeyiz. Daha çok ulaşabildiğimiz inşaat işçileri. Ancak bu sektörden de daha ulaşmamız gereken çok geniş bir kesim var. Üye kaydı başlattık ve zamanla tüm işçi kesimlerine ulaşmayı hedefliyoruz. İnşaat sektöründe çalışanlar daha çok Kuzey ve Rojava’dan geldikleri için bizim için de ulaşmak görece daha kolay oluyor.

PEŞMERGELİKLE TOPLUM DENETİME ALINIYOR

Bölge halkı daha çok hangi iş kollarında çalışıyor?

Bölge halkının üretime katılımı aslında çok sınırlı. Çoğu peşmergedir, polistir, değişik alanlarda memurdur ya da küçük esnaftır. Zaten neredeyse her aile de iki kişi peşmergelik yapıyor. Kırsal kesimlerde tarım yapılıyor. Peşmergelik aslında bir şekilde sistemin denetimine girmeyi de getiriyor. Dolayısıyla bilerek geliştirilen bir durum. Üretime ne kadar az katılırsa o kadar az hak arayışı olur. Bu da sistem sahiplerinin işine geliyor. Bence sanayi üretiminin, tarımsal üretimin güçlendirilmemesi de biraz sistemin her şeyi kendi tekelinde tutma amacından ileri geliyor.

EKONOMİ DIŞA BAĞIMLIDIR

Bölge yaşanan bir ekonomik kriz var. Çoğu zaman peşmergerlerin, memurların maaşlarının ödenmediği haberleri çıkıyor. Siz bu krizi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Aslında kriz dediğimiz merkezi ırak hükümetinin yerele aktarması gereken bütçeyi aktarmamasından kaynaklıdır. Ama bunun çok ciddi bir kriz yarattığını söylemek zordur.

Nasıl yani?

Şimdi zaten bölge ekonomisi ithal ürün ve tüketim üzerine kurulmuş. İşin gerçeği bunun kendisi krizlik bir durumdur. Böyle olunca bölge üretemiyor. Dışa bağımlı hale geliyor. Ancak yine de bölgede çok ciddi bir sermaye var. Fakat bunun adil dağılım sorunu var. Örneğin petrolden sağlanan gelir çok yüksek meblağlarda. Fakat buna rağmen maaşlar ödenmiyor. Buna gerekçe de merkezi hükümetin bütçeyi ödememesi gösteriliyor. Bu kısmen etkileyebilir. Ama sermaye birkaç elde toplanırsa ve iş, üretim alanı gelişmezse bu durumda tabi ki kriz olur. Ama bence maaşlar ödenemez diye bir durum yok. 

 

...