‘Türkiye Til-Hirmiz’de gerçekleştirilen katliamın ortağıdır’

DAİŞ’in Til Hirmiz’e gerçekleştirdiği saldırının tanığı David Bulus İso, o dönemdeki saldırının DAİŞ ve Türkiye’nin ortak planı olduğunu anlattı.

David Bulus İşo DAİŞ’in Habur kıyısındaki köylere saldırdığı gece Türkiye’nin Habur suyunu 20 yıldır görülmedik biçimde bıraktığını belirterek “Habur kıyısındaki Asuri-Suryani köylerine saldırı DAİŞ ve Türkiye’nin ortak planıydı. Ama köylerimizin özgürleştirilmesi ardından yeniden topraklarımıza döndük ve huzurluyuz. Türkiye şimdide halkların ortak iradesiyle ilan edilen Federasyona saldırıyor” dedi.

1915 yılında Türk devletinin gerçekleştirdiği Asuri-Süryani soykırımından, yine 1933 yılında Irak devleti tarafından gerçekleştirilen Simela Katliamından kaçıp kurtularak Rojava Kürdistan’ın Hasekê Bölgesinde bulunan Habur kıyısındaki köylere yerleşen Asuri ve Süryaniler 23 Şubat 2015 sabahı DAİŞ saldırılarıyla yeni bir katliamla yüz yüze kaldılar. DAIŞ Til Hirmiz, Tilşamiran ve Xebiş olmak üzere üç koldan Hasekêye bağlı Til Temir’e saldırdı. Bu saldırılarda Süryani savaşçılardan ve sivillerden toplam 10 kişi katledildi ve 350 kişi kaçırıldı.

6 Mayıs’ta başlayan Rubar Qamişlo Hamlesi’yle yeniden özgürleştirilen Asuri köylerinden biri olan Til-Hirmiz köyündeki saldırının canlı tanığı David Bulus İşo DAİŞ saldırısını ve bugün Habur kıyısındaki köylerde yaşayan Asurilerin durumunu ajansımıza anlattı.

ÇETELER KÖYÜMÜZE BASKI YAPIYORDU

David Bulus İşo 1933 yılında Irak Devleti tarafından gerçekleştirilen Simela Katliamından kaçarak Rojava Kürdistan’a yerleşmiş bir ailenin çocuğu. İşo yaşamının büyük bölümünü Til Hirmiz köyünde geçirmiş. Köyleri Til Hirmiz’ün 130 aileden oluştuğunu fakat DAİŞ saldırıları öncesi köyde yaklaşık 70 ailenin yaşadığını belirterek İşo devamla şöyle konuşuyor: “Daha önceki süreçlerde köyümüzden ve çevre köylerden Avrupa’ya göçler olmuştu. Çeteler son işgal öncesi de zaman zaman köyümüze gidip geliyorlardı. Bizden para istiyorlardı. Yine kiliseye ve haça saldırıyor bize baskı yapıyorlardı. Bir kere çevredeki bazı Arap komşuların şikayetlerinden dolayı beni tutuklayıp Şeddade’ye götürdüler. Orada dayak yedim. Her gün birini ölüme götürüyorlardı. Sonra da gelip bana ‘sana da sıra gelecek’ diyorlardı. 5 ay sonra beni bıraktılar ve yeniden köyüme geldim. O zaman köylerimiz üzerine baskı daha da şiddetlenmişti.”

ÜÇ KOLDAN SALDIRDILAR

Çeteler köylerine saldırmadan önce YPG ve Suryani Askeri Meclisi elemanlarının istemiyle çocukları ve kadınları köyden çıkardıklarını belirten İşo sadece köyün öz savunması için 15 kişi civarında bir gurubun kaldığını anlatıyor. İşo, “Arkadaşlar çetelerin saldırabileceğini tahmin etmişlerdi. Köyü boşalttık. Biz de köyün savunması için dönüşümlü olarak nöbet tutuyorduk. 10’ar 10’ar nöbet tutuyorduk. Nöbeti devredip Habur’un karşı köyüne geçiyorduk. Biz nöbeti değişmiş karşı köye gidiyorduk. Köyde yaklaşık 15 sivil vardı. Sabah saat 04:00’da DAİŞ köyümüze 3 koldan saldırdı. Yaklaşık 500 civarında çete elemanı köyümüze saldırdı. İlk olarak kilise tarafına girmişlerdi. Köyümüzden 2 kadın da köydeydi. Birinin adı Vidat’tı ve köy nizamiyesinde öz savunma görevindeydi. Son kurşununa kadar savaştı ve sonra cephanesi bitince ele geçti. Çeteler onu katlettiler. Yine Semira vardı. Öz savunma güçlerine yemek yapıyordu. Köyü boşaltıp kadınları ve çocukları çıkardığımızda bize ‘Ölürümde köyümü terk etmem’ dedi ve orada kaldı. O da çeteler tarafından Şeddadeye kaçırıldı. Çetelerin ilk saldırdığı esnada çıkan çatışmada birkaç kişi şehit düştü. 11 kişide çetelerin eline geçerek Şeddade’ye götürüldü” diyor.

TÜRK DEVLETİ O GECE HABUR SUYUNU BIRAKTI

David Bulus İşo, savunma güçlerin çetelerin saldırabileceğini tahmin ettiklerini ondan dolayı kendilerine köyü boşalttırdıklarını belirterek DAİŞ’in saldırdığı gece Türk Devleti olağan dışı bir biçimde Habur suyunu bıraktığı için YPG güçlerinin DAİŞ’e müdahale edemediğini söylüyor. Köylerinin Habur’un güney tarafında olduğunu vurgulayan İşo, “Takviye Kuzey tarafından gelecekti. Ama o gece Türk devleti 20 yıla yakındır görülmedik biçimde su bıraktı. Türkiye neredeyse 20 yıla yakındır suyu kesmişti, çok az su bırakıyordu. Suyu arabayla geçebiliyorduk. Bu gösterdi ki bu saldırı DAİŞ ve Türk devletinin ortak planlamasıydı. Türkiye bununla tıpkı 100 önce yaptığı gibi yeni bir Asuri-Süryani katliamı gerçekleştiriyordu. DAİŞ köyümüze girdikten birkaç gün sonra oradaki kilisemizi havaya uçurdu. Su deposunun üzerine karnasçılarını yerleştirdi. Artık suyun karşı tarafına bile hakim olabiliyordi. Türk devleti eğer o gece suyu bırakmasaydı çetelerin bunları yapabilmesi mümkün olmazdı” diye konuşuyor.

ESKİDEN HER GÜN 10 KEZ ÖLÜYORDUK AMA ŞİMDİ KORKMUYORUZ

İşo 6 Mayıs’ta çetelere karşı Til Temir-Haseke hattından da hamlenin başlatılmış olduğunu duyduklarında çok sevindiklerini ifade ederek, “O zaman biz Hasekê merkezde kalıyorduk. Hamle başladıktan sonra hep gelişmeleri takip ettik. Çeteler YPG’nin ilerleyişi karşısında kaybedeceklerini anlayınca evleri tümden ateşe verdiler ve köyümüzdeki su deposunu havaya uçurdular. Hamle başarılı olunca köye geri döndük. Ama köyümüzü mayınlamışlardı. Daha sonra arkadaşlar temizledi ama tabi çevrede mayın olma ihtimali halen de var. Köyümüze gidip gelebiliyoruz fakat yerleşemiyoruz. Çünkü DAİŞ çekilirken köyü harabeye dönüştürdü ve yaşanılacak durumda değil. Şimdi ona yakın bir köyde yaşıyoruz. Daha önce DAİŞ saldırıları ve son işgalinde yaşadıklarımızdan dolayı çok ciddi bir korku yaşıyorduk ve adeta günde 10 kez yeniden ölüyorduk. Ama şimdi o korku kalmadı. Güvenliğimiz sağlam. Storo, Suryani Askeri Meclisine bağlı güçler ve YPG tarafından güvenliğimiz sağlanıyor. Kendi özsavunmamızı yapıyoruz. Özellikle Şeddade’nin özgürleştirilmesinden sonra kendimizi daha rahat hissediyoruz” diye anlatıyor duygu ve düşüncelerini.

TÜRKİYE İRADEMİZE SALDIRIYOR

Habur kıyısındaki Asuri-Suryani köylerinin özgürleştirilmesinden mutlu olduklarını ve köylerine geri dönüşlerin başladığını belirten David İşo, “Şimdi eskisinden çok daha huzurluyuz. Bir sistemimiz ve özsavunma gücümüz var. İnşallah her geçen gün buralar eskisinden daha güvenli hale gelecek. Ve halklar olarak yaşadığımız acıları aşarak bir arada huzur içinde yaşar hale gelebileceğiz. Bu doğrultuda Rojava’da önemli gelişmeler var. Yine bu yıl ilan edilen Federasyon var. Bizim halklar olarak bir ararada yaşayabilmemiz için önemli. Bu projeyi sahipleniyoruz. Habur kıyısındaki köylerde yaşanan katliamda da parmağı olan Türk devleti halen rahat durmuyor. Ama Türk devletinin Rojava’ya ve halklara saldırısı devam ediyor. Türkiye’nin Rojava ve Suriye üzerine yürüttüğü planları ve halkları birbirine düşürme politikalarını kabul etmiyoruz. Çünkü federal sistemin kurulmasında bizlerinde iradesi var. Türkiye federal sisteme saldırarak bizim irademize saldırıyor” diyor.

David Bulus İşo anlatımlarının sonunda topraklarından göç edip Avrupa’ya yerleşen Asuri’lere şöyle sesleniyor: “Tekrar ana topraklarına dönmek istediklerini ama durumun biraz daha güvenli hale gelmesini beklediklerini biliyorum. Ama ben Rojava için diyebilirim ki şu anda bizim açımızdan güvenlidir. Elbette bu coğrafyada savaş olduğu sürece her zaman halklar açısından tehlikeler olacaktır. Ama bizim şu an bir sistemimiz ve özsavunma gücümüz var. Ve kendimizi her zamankinden daha fazla güvende hissediyoruz.”

 

...