Xabur’un kıyısında bir baba ve oğlun direnişi

Kürdistan’da 40 yılı aşkın süredir devam eden Kürt Özgürlük Mücadelesi’nde onbinlerce anne baba çocuklarını uğurlamıştır sonsuzluğa. Bu babalardan biri de Abdurrahman Muhammed Emin.

İnsan yaşamının doğal işleyişinde günü geldiğinde çocukları verir toprağa anne ve babalarını. Ama Kürdistan’da 40 yılı aşkın süredir devam eden Kürt Özgürlük Mücadelesi’nde onbinlerce anne baba çocuklarını uğurlamıştır sonsuzluğa. Bu babalardan biri de Abdurrahman Muhammed Emin.

Abdurrahman Muhammed Emin oğlu YPG savaşçısı Hüseyin Muhammed Emin’i (Serhat) Şedade Operasyonu’nda şehit düşer. Ama o her ne kadar acı yüklü bir baba da olsa şanslıdır. Kendisini oğlunun direnişinin bir kesitine de olsa ortak etmiştir.  Anlatmaya doyamadığı oğlu, gururu Serhat’ı.

Xabur'un kıyısında DAİŞ vahşetine karşı birlikte direnmişlerdir. Muhammed Emin ve ailesi ruh ve moral olmuştur oğlu Serhat ve diğer YPG savaşçılarına. 

Baba Muhammed Emin DAİŞ’in 24 Şubat’ta Til Temir şehrindeki Habur’un kıyısındaki köyleri işgal etmesiyle başlayan direniş hikayesini anlatarak yaşatıyor oğlunu ve “Yolu yolumdur, mücadelesi mücadelemdir” diyor.

‘BABA GİTMEYİN BİZE MORAL VERİN’

DAİŞ çetelerinin 24 Şubat 2015’te Til Temir şehrinin Habur nehri kıyısındaki Asuri köylerini işgal etmesiyle başlar oğul Serhad ve baba Abdurrahman Muhammmed Emin’in hikayesi. Baba oğulun köyü olan Şemoka DAİŞ’in işgal ettiği Asuri-Suryani köylerinden biri olan Til Hirmiz’le komşudur ve aralarında 500 metre mesafe vardır. DAİŞ işgal ettiği Asuri-Suryani köylerinde vahşi uygulamalar geliştirir; köylerden kaçamayan birçok Asuriyi katleder bir kısmını da esir alır. Her ne kadar YPG güçleri DAİŞ’in yerleştiği köyler ve Semoka köyü arasına çetlerin ilerlemesini engellemek için küçük birliklerle bir savunma hattı oluştursa da bu vahşet Şemoka köyü sakinlerinde de büyük korku uyandırır. Araplardan ve Kürtlerden oluşan köy halkı Haseke merkez ve farklı köylere göç eder. Fakat Abdurrahman Muhammed Emin ve kardeşlerinin ailelerinden oluşan 5 aile Şemoka köyünü terk etmez. Baba Muhammed Emin köylerini terk etmemesinde oğlu Serhat’ın büyük rolü olduğunu belirterek şunları söylüyor: “Köyümüzle Til Hirmüz arasında bir su geçiyordu ama onun dışında aralarında sadece 500 metre vardı. YPG savaşçıları bizleri korumak amacıyla o araya yerleştiler. Sonra köylülerimiz kaçmaya başladı. Bir ara oğlum Serhat bir fırsat bularak yanıma geldi ve bana ‘baba kim giderse gitsin. Siz gitmeyin. Burada köyünüzde kalın ve bize moral verin’ dedi. Ben de bunun üzerine tüm kardeşlerimi topladım ve onlara Serhat’ın sözlerini aktardım. Hep birlikte kalmaya karar verdik ve kaldık.”

GERİLLA TARZIYLA ERZAK ULAŞTIRDILAR

15 kişiden oluşan bir YPG birliği gece gündüz mevzisinde Şemoka ve o hattın savunmasını yapıyordur. Fakat çeteler işgal ettikleri Til Hirmiz’deki bir su deposu üzerine mevzilenip keskin nişancıları yerleştirince erzak temini çok zorlaşır. Su deposunun yüksekliğinden dolayı DAİŞ çetelerine Til Hirmüz gibi Şemoka ve diğer çevre köylere yine bu civardaki yollara hakimiyet sağlar. Burada Abdurahman Muhamemmed Emin ve ailesi Serhat ve arkadaşlarına hayatlarını tehlikeye atarak erzak ulaştırırlar. Muhammmed Emin bu bu süreci şöyle anlatıyor: “Arkadaşlar bizim için oraya yerleştiler ve savunmamızı yapıyorlardı. Ama karşı köydeki çeteler her yere hakimdi. Arkadaşlardan en ufak bir hareket gördüklerinde hemen karnasla atış yapmaya başlıyorlardı. Bizde bu durumu fark edince arkadaşlara erzak ulaştırma çabasına girdik. Bizim erzağımız vardı. O süreçte nasıl gizlice savaşçılara yemek ulaştırırız diye tartıştık. O zaman buğday bir metre kadar yükselmişti. Çeteler her ne kadar alana hakim olsa da biz oranın yerlileriydik ve oraları iyi tanıyorduk. Bir tepenin arkasından dönüyor kendimizi gözden kaybediyorduk. Tepenin bittiği yerden ise buğday tarlaları başlıyordu, buğdayın boyu 1 metreye ulaşmıştı. Biz bu tarlada kendimizi gizleyerek arkadaşlara yemek ve çay götürüyorduk. Riskleri çok fazlaydı. Ama biz zevkle yapıyorduk. Arkadaşlar bizden çok moral alıyorlardı. Biz de tehlikeli de olsa onları görmekten onların yanından olmaktan çok mutlu oluyorduk. Aramızda çok güçlü bir bağ oluştu.”

Abdurruhman Muhammed Emin evlerinin çatısından Şemoka sınırında mevzilenen YPG’liler ile Til Hirmiz’deki çeteler arasında yaşanan bütün çatışmalara tanık olur. Muhammed Emin DAİŞ çetelerinin saldırıları sonucu zaman zaman otların ateş aldığını ve bundan dolayı oğlu Serhat’ında içlerinde bulunduğu YPG güçlerinin kendilerini biraz geri çekmek zorunda kaldıklarını anlatarak “Biz bütün bunları görüyorduk. Otlar ateş alıyor, arkadaşlar geri çekilmek zorunda kalıyorlardı. Ama düz alana geldiklerinde çeteler direk su deposundan onlara karnasla suikast yapıyorlardı. Ben kendimi çaresiz hissediyordum. Çaresizlikten oturup ağlıyordum. Bir gün YPG’lilerden bir arkadaş suya kapıldı, şehit oldu. Ben yine yemek götürmüştüm. Arkadaşlar bana çok riskli olmasına rağmen Serhat’ın suyun kenarında ilerleyerek arkadaşının cenazesini aradığını onu ikna edemediklerini söylediler. Bende aynı hattı takip ettim ve onun yanına gittim. Oğluma suyun aldığını 8-10 günden aşağı geri vermeyeceğini, orada beklememesini söyledim. Oğlum bana çok kızdı. Bana ‘baba nasıl arkadaşımın cenazesini almamın yanlış olduğunu söylersin. Lütfen benim duygularımı zayıflatma’ dedi. Gerçekten de Serhadım 12 gün sonra arkadaşının cenazesini su yüzüne çıktığı bir yerde buldu ve onu toprağına kavuşturdu.”

ÇETELERİN NASIL KAÇTIĞINI GÖRDÜK

6 Mayıs günü başlatılan ve hamle komutanı Rubar Kamişlo’nun bu hamlede yaşamını yitirmesi ardından ismi Şehit Rubar Qamişlo Hamlesi olarak değiştirilen Cizîr’in Doğusunu Özgürleştirme Hamlesi’nde DAİŞ’e karşı Haseke-Til Temir Cephesinden de operasyon yürütülür. Oğlu Serhat bu hamlede yerini alırken, baba Muhammed Emin ve ailesi DAİŞ çetelerinin YPG güçlerinden yediği darbeler sonucu nasıl kaçtıklarının da tanığı olurlar. Abdurrahmman Muhammed Emin Daişin hamlenin 8-9. gününde Til Hirmiz köyünü ateşe verdiğini belirterek “Biz Til Hirmiz’i ateşe verdiklerini gördük. Daha sonra arkadaşlar karşısında iyice daraldıklarında karnasçılarını yerleştirdikleri su deposunu da patlattılar. Yine kaçmadan önce Til Hirmiz ve birçok köyü mayınlayıp öyle gittiler. Biz hamle başladığında arkadaşların başarılı olacağına inanıyorduk. Ama yine de içim içime sığmıyordu. Hepsinin durumlarını merak ediyordum” dedi.

ARKADAŞI SERHAT’I KURTARMAK İÇİN ŞEHİT DÜŞTÜ

Abdurrahman Muhammed Emin o süreçleri anlatırken bir yandan da gözleriyle konuşuyor. Acıdan, öfkeden ve sevgiden ışıl ışıl yanıyor gözleri oğlu Serhat’ın Rubar Qamişlo Hamlesi sürecinde bir kadın yoldaşı tarafından nasıl ölümden kurtarıldığını ve kendisini kurtaran yoldaşının nasıl şehit düştüğünü anlatırken. Bir başka parlıyor gözleri ve adeta tüm mimikleri konuşuyor. “Ben onların yoldaşlığına hayranım” diyerek bir YPJ savaşçısının oğlu Serhat’ı nasıl kurtardığını şöyle anlatıyor: “Oğlum da hamleye katıldı. Bir süre uzaktan da olsa çatışmaları görebiliyorduk. Ama daha sonra uçaklarda vurunca evler yanmaya başladı ve dumandan artık çatışmaları göremiyorduk. Bizden epey uzaktılar. Serhat ve arkadaşları bir yerde pusuya düşüyorlar ve geri çekilmek zorunda kalıyorlar. Ama Serhat o esnada alnından yaralanıyor. Yarası ağır değil ama gözleri görmüyor oradan çıkamıyor. Arkadaşlar çıktıktan sonra bir kadın arkadaş Serhat’ın çıkmadığını fark ediyor. Diğer arkadaşlara ‘beni koruyun’ diyor. Arkadaşlar mevzilenip çetelere aralıksız ateş açıyorlar. O kendisini Serhat’a ulaştırıyor ve ‘Heval Serhat neden gelmiyorsun’ diyor. Serhat ona yaralı olduğunu, kendisini bırakıp gitmesini söylüyor. Serhat ‘gözlerim görmüyor’ diyor. O arkadaş da Serhat’ın elini tutuyor onu ordan kaçırıyor. Tam arabaya biniyorlar. O sırada yapılan taramada kadın arkadaşa bir mermi isabet ediyor ve arkadaş o esnada şehit düşüyor. YPG, YPJ bu ruhla savaştığı ve mücadele ettiği sürece bizim mücadelemiz asla yenilmez.”

KESİNLİKLE BAŞARACAĞIZ

Hamle ardından köylüler tarafından birbirine örnek gösterilen baba Abdurrahman Muhammed Emin hikayesini hamleden sonraki duyguları ve kendisini direnişine ortak eden oğlu Serhad’ın Şedade Hamlesi’nde şehit düşmesinin kendisi üzerinde yarattığı etkiyi şu sözlerle anlatarak noktalıyor hikayesini: “Hamle bittikten sonra eşim köylülere şeker dağıttı ve bir kurban kesti. Hamleden önce ‘Buralar DAİŞ’ten temizlenirse kurban kesip çıplak ayakla dağıtacağım” diye adak adamıştı ve yaptı. Biz de tüm çevre köylerden yerini bırakıp göç etmek zorunda kalanlarda çok sevindik. Köylülerden dönenler oldu. Özellikle Arap ve Asuri köylüler gelip beni ailemi tebrik ediyorlar ve bana ‘Sen bizim gururumuzsun’ diyorlardı. Oğlum Serhat’ta yaralanması ardından bir süre tedavi gördü. Geldi kısa bir sürede bizimle kaldı. Hep sohbet ediyorduk, tartışıyorduk. Daha sonra yine arkadaşların yanına gitti ve Şeddade Hamlesinde şehit düştü. Oğlum beni ve ailesini direnişine ortak ederek en güzel duygulara ve onura da ortak etti. Ben oğlumla ve arkadaşlarıyla gurur duyuyorum. Ömrümün sonuna kadar da onu yolunu takip edeceğim. Bu mücadelenin zaferle sonuçlanacağına da inanıyorum. Apocular 40 yıldır mücadele ediyorlar. Biz de YPG’den önce Apocuları tanıdık. Apo’nun felsefesiyle aydınlanan Rojava Devrimi’ninde başaracağına eminim. Bizde bu yola baş koyduk ve sonuna kadar onlarlayız.”

...