Journal of Experimental Medicine adlı dergide yayınlanan bir araştırmaya göre, tedavilere karşı oldukça dirençli olan Glioblastama türü kanser hücrelerinin Zika virüsüyle yok edilebilmesi mümkün olabilecek.
Araştırmaya katılan Washington Üniversitesi profesörlerinden Dr. Michael Diamond, günümüz terapilerine karşı dirençli olan Glioblastama hücrelerinin bu kanseri oldukça ağır hale getirdiğine dikkat çekti. Diamond, yaptıkları çalışmalar sonucu Zika virüsünün Glioblastama hücrelerini yok ettiğini ortaya koyduklarını belirtti.
Amerikalı uzmanların Zika virüsüne dair yaptıkları değerlendirmede beyindeki kök hücrelerin klasik kanser tedavilerine olan dirençlerinin önemine dikkat çekildi. Ancak bu hücreler hamilelik esnasında sivrisinekler yoluyla bulaştığında tehlikeli olan Zika virüsüne karşı dayanıksızlar.
Bu sayede beyin kanserine yol açan hücrelerin klasik kemo veya radyo terapilere rağmen hayatta kalarak, tekrar hastalığın ilerlemesi önlebilecek.
ABD’deki araştırmada 30’u aşkın farenin beyin tümörlerine Zika virüsüyle tuzlu su enjekte edildi. İki haftalık bir süreden sonra Zika virüsü enjekte edilen farelerdeki tümörlerin diğerlerine oranla çok daha küçüldüğü görüldü. Bu gruptaki farelerin diğerlerine oranla beyin tümörüne çok daha uzun süre direndikleri ve uzun yaşadıkları anlaşıldı.
Geçtiğimiz yıl özellikle Güney Amerika’da yayılan Zika virüsünün hamile kadınlara bulaşması durumunda doğacak bebeklerde mikrosefali denilen bir hastalık oluşuyor. Bu hastalıkla doğan bebeklerin beynindeki kök hücrelerin Zika virüsü tarafından yok edilmesi nedeniyle kafatasları yeterli düzeyde gelişmiyor.
Ancak yeni araştırmada dile getirilen Zika virüsünün Glioblastama tedavisinde kullanılabilmesi için ek bazı araştırmalara ihtiyaç olduğu belirtildi. Uzmanlar, Zika virüsünün ameliyatla Glioblastama tümörünün alınmasından sonra tümörün olduğu bölgeye enjekte edilmesinin gerektiğini savunuyor.
Daha önce sara hastalarının beyin dokuları üzerinde yapılan Zika virüsü denemelerinde, virüsün beynin kansere yakalanmamış hücrelerine etkisinin olmadığı anlaşılmıştı.