9 Ekim Komplosu’yla 3’üncü Dünya Savaşı’na sahne hazırlandı

Önder Apo’ya karşı komployla başlayan dünya savaşı, bütün Ortadoğu ve Avrupa’yı da içine çekerek büyümeye ve yayılmaya devam ediyor.

ZEKİ BEDRAN

9 Ekim 1998’de Önder Apo Suriye’den çıkarıldı. Uluslararası bir komplo düzenlenerek Avrupa ve Rusya’da kalmasına izin verilmedi ve sonunda Türkiye’ye teslim edildi. Bu komplonun öncüsü ve örgütleyicisi ABD’ydi. PKK, ABD’ye karşı herhangi bir savaş veya eylem halinde değildi. Buna rağmen ABD, Önder Apo’yu hedefine koydu; uluslararası güçleri de katarak, ağırlığını koyarak Avrupa’nın yasalarını çiğnemesini sağlayarak onu ısrarla bertaraf etmek istedi. O zaman birçok güç buna fazla anlam veremedi. ABD neden bunda bu kadar ısrarlı diye. Öyle ki, Türkiye’nin en deneyimli politikacısı Bülent Ecevit bile, "ABD Apo’yu neden bize verdi, anlayamadım," dedi.

Şimdi komplonun 26’ncı yılındayız. Önder Apo hala İmralı’da ve hala ona, halkına ve partisine karşı komplo devam ediyor. İmralı’da Önder Apo’nun bütün insani ve hukuki hakları gasp edilmiş; sağlığı ve yaşamı tehlikede, ancak BM ve Avrupa’nın ilgili kurumları büyük bir sessizlik içinde. Kimse adını ağzına almıyor, sorumluluk almaktan kaçınıyor. Bu olup bitenler, Türkiye’nin hünerleriyle olacak işler değil. Açık ki, arkasında ABD ve Avrupa’nın desteği var.

Bugün Ortadoğu’da olanlar, o zaman yapılanların daha iyi anlaşılmasını sağlıyor. Önder Apo, kendisine karşı komployu analiz ederken ‘Hedeflerinde Ortadoğu’yu dizayn etmek var, dünya yeni bir sürece giriyor’ dedi. Üçüncü dünya savaşının başladığını dile getirdi. Bugün birçok çevre, “Üçüncü dünya savaşı başladı veya başlamak üzere” diye değerlendirmeler yapıyor. ABD ve ortaklar,ı Büyük Ortadoğu Projesini önlerine koymuşlardı. Sovyetlerin yıkılışından sonra çıkan boşluğu doldurmak ve dünyaya yeni bir düzen vermek istediler. Bunu da Ortadoğu’dan başlattılar.

Kürtler Ortadoğu’da büyük bir halktı, ama devletleri yoktu. Önder Apo öncülüğünde direniyor, örgütleniyor ve bilinçleniyorlardı. Körfez Savaşı’nda çıkan boşluktan en çok PKK yararlanmıştı. Önder Apo, yaratıcı ve kontrole alınamayan bir önderlik sergiliyordu. Onun bu özelliği CIA, ABD ve NATO’nun dikkatini çekmişti. Ortadoğu’da PKK’yi önlerinde engel olmaktan çıkarmak için Önder Apo’ya yöneldiler. O olmadan PKK ve Kürt halkı savaşı yürütemez, etkinlik sağlayamaz hesabındaydılar. Kürt halkının direnişini kırmak ve engelsiz biçimde bölgeyi dizayn etmek için savaşa, büyük operasyona Önder Apo’dan başladılar.

Türkiye, PKK’yi bitirmek ve Kürt halkını tarihten silmek için şimdi var gücüyle saldırıyor. Kürtlere karşı eskiden olduğu gibi İran, Irak ve Suriye’yi de birleştirerek çemberi tamamlamak istiyor. Yani klasik Kürt kapanını kurmak peşinde. Türkiye bu konuda bir engelle karşılaşmıyor çünkü bu devletler dönüşmüş, politikalarını değiştirmiş ve demokratikleşmiş değiller. Hala merkezi ulus devlet yapısını koruyorlar. Irak hariç diğerleri, Kürtler üzerindeki asimilasyon ve inkâr politikalarından vazgeçmiş değil.

9 Ekim komplosu ve sonrasında İsrail çok aktif ve etkili bir rol oynadı. Şimdi İran’ı savaşa çekerek Ortadoğu’yu dizayn etme konusunda ABD ve Avrupa’nın işini kolaylaştırma peşinde. ABD, bir NATO üyesini korumaktan daha fazla İsrail’i korumakla meşgul. İsrail’i korumak için büyük bir güç kaydırması yaptı. İsrail, kaygısız ve sınırsız bir biçimde silah ve cephane kullanıyor. Gazze yerle bir edildi; şimdi aynı şey Lübnan’a yapılıyor. Hizbullah’ın yönetim kademesi hedefl alınarak ortadan kaldırıldı. İsrail, kendisini güvenceye almak istiyor. Hazır arkasında ABD ve Avrupa varken, Filistin ve Lübnan sınırlarını tamamen kontrolüne almak, işgali altında tutmak veya insansızlaştırmak istiyor.

İsrail bununla da yetinmek istemiyor. ABD’yi de savaşa çekerek İran’ı vurma peşinde. ABD ve İran, savaşın yayılmasını istemediklerini söyleseler de gidişat savaşın yayılacağını gösteriyor. ABD, İsrail’e sınır koymuyor; siyasi, askeri ve diplomatik desteğini sürdürüyor. İsrail de bundan sonuna kadar yararlanmak istiyor. Netanyahu, başından beri İran’ı hedefine koymuştu. “Hamas ve Hizbullah gibi dalları kessem de kök kalıyor. Onun için kökü, İran’ı keseyim,” stratejisini uygulama peşinde. İran istemese de böyle bir savaşa çekiliyor. Aslında H. Nasrallah da İsrail’le bir savaştan yana değildi; çatışmaları Gazze’ye destekle sınırlı tutmak istiyordu. Ancak İsrail yıllarca Hizbullah üzerinde çalışmış ve hazırlıklarını yapmıştı. Ortamı ve fırsatı yaratır yaratmaz çok yönlü ve kapsamlı bir saldırıya geçti. Bu saldırının İran’a uzanmaması için ABD ve Avrupa istekli olur mu, ağırlığını koyar mı, göreceğiz.

Üçüncü Dünya Savaşı’nda, Türkiye de İsrail’in yaptığı gibi ordusunu Irak ve Suriye’ye sürerek, Kürt bölgelerini insansız hale getirmek ve elinde tutmakla meşgul. O da savaş ve krizden yararlanarak Kürt soykırımını tamamlamak istiyor. Ukrayna cephesinde de savaş büyüme eğiliminde. Uluslararası kurumlar işlevsiz halde. Dünya, çok güvensiz ve tehlikeli bir süreçten geçiyor. Önder Apo’ya karşı komployla başlayan dünya savaşı, bütün Ortadoğu ve Avrupa’yı da içine çekerek büyümeye ve yayılmaya devam ediyor.
Kaynak: Ronahi Gazetesi