AKP-MHP faşist diktatörlüğü 2023 yılında yeni bir hegemonik devlet inşasıyla sahneye çıkmak istiyor. Kürt inkarı ve imhası dışında Atatürk cumhuriyetine ait ne varsa bu süreç içerisinde tasfiye etmeyi amaçlıyor. AKP zaten kuracağı devletin yargısını, ordusunu, polisini, istihbaratını, ekonomisini, eğitimini, sanat ve kültürünü, basınını on sekiz yıldır adım adım inşa ediyor. Kürt Özgürlük Hareketi’ni tasfiye edip Kürt soykırımını gerçekleştirerek cumhuriyetin yüzüncü yıldönümünde bu inşa sürecini tamamlamak istiyor. Böylece Cumhuriyetin demokratikleşmesini değil, Kürt soykırımı üzerinde şekillenmiş Türk İslam sentezine dayalı yeni bir devlet kuruyor. Bu açıdan Önder Apo üzerindeki tecridi süreklileştiriyor, Kürtlere, kadınlara ve demokrasi güçlerine zulmü arttırıyor.
AKP, Önder Apo’nun Demokratik Ulus, demokratik cumhuriyet çözümünü, 2023 yılı hedefleri önünde temel bir engel olarak görüyor. İmralı tecrit sisteminde yaşanan ısrar, tecrit ile iç içe gelişen soykırım saldırıları bu amaçladır. AKP, tecrit politikasının kendi yürüdüğü yolları dikensiz hale getirdiğini, kendi devletini kurma çalışmalarına hizmet ettiğini düşünüyor. Faşist iktidar bu amaçla, tecrit ve savaş politikasını sistem içi partileri hizaya çekmede ve hizmetine koymada etkili bir silah olarak kullanıyor.
AKP, 1923’de kurulan devleti yıkarken CHP ve diğer devletçi partilerin milliyetçi histerilerinden mükemmel yararlanıyor. Her defasında faşist iktidarın beka sorununu Türkiye’nin beka sorunuymuş gibi göstermeyi başarıyor, ırkçı ve milliyetçi propaganda ile aynı kaynaktan beslenen tüm güçleri teslim alıyor, etkisizleştiriyor ve karşısında HDP ve müttefikleri dışında muhalefet bırakmıyor. Zaten HDP’yi tasfiye etmek istemesi, HDP’nin etkili muhalefet gücü olmasından kaynaklıdır.
CHP, milliyetçi reflekslerle hareket edip iktidar her sıkıştığında ve çıkmaza girdiğinde imdadına yetişiyor. Faşist saldırılarını meşrulaştırıyor, uğursuz işler yaparak iktidarın ömrünü uzatıyor. AKP-MHP iktidarı ile milliyetçilik yarışına girerek AKP devletinin inşa sürecini kolaylaştırıyor, yollarını temizliyor.
Her gün hukuk ve adalet sözcüklerini ağzından düşürmeyen CHP, DEVA ve Gelecek Partisi, İmralı tecridi için tek bir cümle dahi kuramıyor. Oysa Atatürk Cumhuriyeti’nde zaten kırıntılarına ancak rastlanan hukuk ve adalet sistemi, İmralı tecrit rejimiyle ortadan kaldırıldı ve o da tarihe karıştı. İmralı rejimiyle sadece demokrasi ve adalet değil, insanlığın tüm değerleri katlediliyor. Adalet ve demokrasinin aranacağı yer İmralı’dır. Kaybedilen şey, kaybedildiği yer de aranırsa bulunur.
CHP, DEVA ve Gelecek Partisi, Türkiye’ye hukuk ve adalet getirme iddiasında ise her birinin İmralı tecrit-işkence sistemine ilişkin birkaç cümle kurmaya cesareti olmalıdır. İmralı’da 22 yıldır ulusal ve uluslararası hukuk ayaklar altına alınıyor, büyük bir insanlık suçu işleniyor. Önder Apo şahsında bir halkın varlık, özgürlük iradesi ve kimliği yok sayılıyor, soykırıma tabi tutuluyor. İmralı işkence tecrit sistemi, bırakalım hukuku, adaleti; insanlığın her türlü değerinin bitirilmek istendiği bir zulüm sistemi olarak işlev görüyor. Buradaki hukuk dışılığa karşı çıkmadan adaletsizliğe karşı çıkılamaz. Türkiye’de adalet var edilemez.
Türkiye’de insanlık ayağa kaldırılmak, hukuk ve adalet sağlanmak isteniyorsa; bu İmralı tecrit sistemini yıkmakla mümkündür. İmralı tecrit-işkence sistemi yıkılırsa, faşizm yıkılır. Faşizm; AKP- MHP iktidarının yanında hizalanarak değil, AKP-MHP faşizmine karşı mücadele ve direniş geliştirilerek yıkılır. Faşizm; sokak ve meydanlardan evlerin kuytu köşelerine çekilerek değil, sokak ve meydanlardan özgürlük, eşitlik, demokrasi ve adalet haykırılarak, hak aranarak yıkılır.
Seçimle faşizmi yıkarız demek, AKP’nin kendi faşist devlet inşasına işçilik yapmaktır. Faşist, gaspçı ve talancı bu iktidarın seçimde hilelerle kazanmak isteyeceği, aleyhine bir sonuç çıkarsa da bunu kabul etmeyeceği ve zorla iktidarını sürdüreceği açıktır. Nitekim HDP belediyelerinin yaşadıkları gözler önündedir. Atatürk’ün kurduğu devletten kalma kurumların başına gelenler ortadadır.
Gelinen aşamada AKP-MHP faşizminin hiçbir meşruiyeti kalmamıştır. Ne yapsa da aşağılık vahşi gerçeğini gizleyemiyor. Kötülükleri her yere saçılmış, takkesi düşmüş ve kelini herkes görmüştür. Savaşla ve zulümle ayakta kalan bu iktidar mücadele edilirse mutlak gidicidir. Bir yazarın dediği gibi; ‘korkarak ve korkutarak yaşıyorsan eğer, ne kadar hızlı gidersen git korkunun gölgesi ayağına çelme takar.’ Ancak bu iktidara çelmeyi korkunun gölgesi değil, demokratik, özgürlükçü güçlerin öncülüğünde gelişecek toplumsal direniş takacaktır. Direnişin takacağı çelme, Türkiye tarihinin bu en zayıf faşist iktidarını alaşağı edecektir.
Türkiye’de Kürt sorunu inkar ve imha siyasetiyle çözülmez. İnkar ve imha siyaseti her zaman faşizm doğurur. Bunu anlamayanlar Türkiye siyasi gerçeğini anlamayanlardır. Önder Apo’nun demokratik cumhuriyet çözümü, Kürt sorununun ve bölgede yaşanan kaosun ana çözümüdür. Önder Apo’nun çözüm projeleri, özgürlüğün, eşitliğin, demokrasinin ve adaletin sağlayıcı gücüdür. 10 Ekim Öcalan’a Küresel Özgürlük Günü bu açıdan çok değerlidir.