Öcalan’ın gücü-Zeynep Korkmaz
Sayın Öcalan önderliğini ve gücünü her zaman olduğu gibi yine ortaya koymuştur. Çözüm önderliği olduğunu görüşmelerde ortaya koyduğu 7 maddeyle herkese bir kez daha göstermiştir.
Sayın Öcalan önderliğini ve gücünü her zaman olduğu gibi yine ortaya koymuştur. Çözüm önderliği olduğunu görüşmelerde ortaya koyduğu 7 maddeyle herkese bir kez daha göstermiştir.
Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan 21 yıldır İmralı adasında tek kişilik cezaevinde tutuklu bulunuyor. Faşist Türk devleti Öcalan’ın dünyayla bağını, iletişimini koparmak için tecrit başta olmak üzere her türlü kirli yöntemi kullandı, kullanmaya devam ediyor. En temel insani hak olan aile görüşmesini engellemekten tutalım, sözde hukukun tanıdığı haklar çerçevesinde avukatlarıyla görüşmesini engellemeye kadar. Ancak Öcalan ideolojik, teorik ve siyasal bilincine, birikimine ve engin tecrübelerine dayanarak gün geçtikçe kendisini daha da güçlendirdi, gönülleri daha da fethetti, daha da halklaştı. Bazen küçücük bir radyo aracılığıyla, bazen üzerinden aylarca süre geçmiş olsa da bir gazete kupüründen, bazen de sınırlandırılmış televizyon kanallarından edindiği bilgilerle, küçücük bir cümleden bile evrenseli değerlendirip yol gösterici oldu, olmaya devam ediyor.
Ortadoğu gibi dünya siyasetinin belirlendiği, sürekli bir savaşın sürdüğü, politikanın merkezi olan ve politik insanların yetiştiği bir coğrafyada Önderlik olmanın vasıflarını yerine getirmeden bir toplum kendisi için kimseyi Önder olarak görmez. Ancak birini kendine Önder olarak kabul ettikten sonra da o önderlik için her şeyi yapmayı göze alır. Çünkü o Önderliğin kendisini yarattığını bilir. Dolayısıyla Önderliği güneş olarak görür, kendisi de güne bakan olur ve yüzünü sürekli olarak ona dönük tutar. Bu gerçeklik halkları yaratan bütün Önderler için geçerlidir, ama en çok da Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan ve Kürt halkı için geçerlidir. Belki de günümüze kadar hiçbir önderlik Öcalan kadar halklaşmadı, yine tersinden belirtirsek, hiçbir halk bu düzeyde önderliğiyle bütünleşmedi.
6 Mayıs’ta Öcalan’a yönelik geliştirilen komploya karşı Zeynep Kınacı saldırıları püskürtmek için bedenini bombaya dönüştürdü ve Önderliğini savundu. 1998-1999 yıllarında gerçekleşen uluslararası komploya karşı Kürdistan başta olmak üzere dünyanın neresinde olursa olsun yaşayan tüm Kürtler aylarca sokaklarda kaldı, evine gitmedi. 7 yaşındaki bir çocuktan tutalım 70 yaşındaki bir anaya kadar onlarca insan ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ eylemleriyle ateşten barikat kurup Önderliklerini savunmak istemişlerdir. Tarihte adanmış ve fedaileşmiş insanlar bulunmaktadır. Öcalan bu halk için kendini adadı ve oğulları ve kızlarıyla fedaileşmiş bir halk yarattı.
Tabii ki bu Önderlik gücünü düşüncesinden, ideoloji ve felsefesinden, kurmak istediği yaşam biçiminden alıyor. Zaten insanlar sadece büyük düşüncelerin değil, düşüncelerinin gerçekleşmesi için eylem çizgisi ortaya koyan ve bu doğrultuda kararlılığını gösteren kişiliklerin peşinden giderler. Öcalan da bu kudrete sahip bulunmaktadır. Belki de Kürt sorununun karakteri onu bu güce ulaştırmıştır. Ortadoğu’da demokratik ve özgür yaşamdan yana tavır sahibi olmak isteyen herkes sayın Öcalan’ı kendisine Önder olarak görmektedir. Türk gençleri Öcalan’ı; Denizlerin, Mahirlerin ve İbrahimlerin gerçek mirasçısı olduğunu ve onların özlemi olan demokratik sosyalizmi kuracak Önderlik olduğuna inanıyor ve bu temelde Öalan’ın peşinden yürüyor. Suriye’nin demokratikleşmesinde en büyük rolü oynayan Rojavalı devrimciler Öcalan’ın düşünceleri ve yaşam felsefesiyle dünyanın baş edemediği ve en gerici güç olan DAİŞ’e karşı savaştılar ve zafer kazandılar. 2011’den beri bu önderliğin toplumsal yaşam modeli temelinde bir örgütlülükle demokratik bir yaşam ortaya çıkardılar. Binlerce Arap genci kurtuluşu bu Önderliğin ideolojisi ve yaşam felsefesinde görüyor ve akın akın bu önderliğe katılıyor. Fars gençleri yine öyle. Dünyanın her yerinden birçok genç Öcalan’ı okuduktan sonra kurmak istediği yaşam için ona katılıyor.
Öcalan’ın çözüm önerileri yerelden evrensele, evrenselden yerele olmaktadır. Zaten Kürt sorunu bir yönüyle Ortadoğu’nun kilit sorunu haline gelmiştir. Siyasal açıdan Ortadoğu’daki her şey de evrenseli ilgilendirdiğine göre Kürt sorunu evrenselleşmiş bir sorundur. Dolayısıyla Kürt sorununun çözümü, aynı zamanda Ortadoğu’daki farklı etnik ve inanç topluluklarının, kadınların, emekçiler başta olmak üzere tüm toplumsal kesimlerin sorunlarının ve tabii ki ekolojik sorunların çözümü demektir. Ortadoğu’da kronikleşmiş sorunları çözmek demek, evrenselde var olan kronikleşmiş sorunları çözmek demek oluyor.
Sayın Abdullah Öcalan 21 yıldır tek kişilik bir hücrede olmasına rağmen Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü doğrultusunda adım atılması için sürekli olarak çözüm önerileri ve projeler hazırlamaktadır. Ancak ulus-devletçi tekçi zihniyete sahip olan AKP faşizmi bu çabaları görüp o doğrultuda adım atacağına pragmatik yaklaşımlar içine girmiştir. Öcalan halklar için umut olurken, AKP faşizmi sürekli olarak Öcalan’ın bu iyi niyetli yaklaşımlarını ve çabalarını suiistimal etmiş ve halklarda yaratılan demokratikleşme umudunu tüketmiştir. Öcalan umut yaratıcısı, AKP ise umut tüketicisi olmuştur. AKP yıllarca bu faşist karakterini gizli tutmak istese de ancak bunu 2015 yılına kadar başarabilmiştir. 2015’ten sonra yüzündeki maskeleri atarak Kürt soykırımcısı karakterini ve savaş hükümeti olma gerçeğini tüm çıplaklığıyla ortaya koymuştur. 30 Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen Milli Güvenlik Kurulu toplantısında aldığı kararla çöktürme planı çerçevesinde Kürtlere yönelik soykırım saldırısı başlatmıştır. Ondan sonrası bu kararlarını peyderpey uygulamaya koymuştur. 5 Nisan 2015 günü Öcalan yanına giden heyetle son kez görüştürülmüş, o günden sonra üzerinde mutlak tecrit uygulanmıştır. AKP, MHP ile kurduğu ittifak sonucu tırmandıracağı savaşı 24 Temmuz’da resmen başlatmış ve günümüze kadar da bu politikaları yürütmüştür. 2015 yılından Öcalan’ın çok sınırlı da olsa dışarıyla bağı tümden kesilmiş ve günden sonra çok birkaç istisna dışında herhangi bir haber alınamamış; üzerinde mutlak tecrit uygulanmıştı.
‘Tecridi Kıralım, Faşizmi Yıkalım, Kürdistan’ı Özgürleştirelim’ hamlesi çerçevesinde Leyla Güven öncülüğünde başlatılan açlık grevleri ve daha sonra 30 eylemcinin eylemlerini ölüm orucuna dönüştürmesi dünyanın her yerinde yankı yapmış ve bu mutlak tecridin tümden kırılmasa da çatlaklar oluşmasında ve gedikler açılmasında önemli bir başarı kazanmıştır. İmralı kapılarının yeniden çalınmasını sağlamak bile başarı olarak görülebilir.
Sayın Öcalan önderliğini ve gücünü her zaman olduğu gibi yine ortaya koymuştur. Çözüm önderliği olduğunu görüşmelerde ortaya koyduğu 7 maddeyle herkese bir kez daha göstermiştir. Tabii her şeyden önemlisi, üç-dört cümleyle ölüm eşiğine gelmiş eylemciye eylemlerini sonlandırma kararı almıştır. Acaba bu önderlik dışında hiç kimse bu direnişçilerin eylemini bırakmasını sağlayabilir miydi? Hayır! Ancak Öcalan bu eylemi durdurabilirdi. İşte Öcalan’ın gücü budur. Herkes bu gücü görmeli ve bu güce göre Öcalan’a yaklaşmalıdır.