Şengal’de özgürlük yürüyüşü
Şengal’deki esas suçlu DAİŞ unutularak, Şengal’i ve Êzîdî-Kürt toplumunu kurtaran PKK ve onun gerilla güçleri adeta “düşman” ilan ediliyor. DAİŞ soykırımına karşı değil de PKK’ye karşı bir Şengal yaratılmaya çalışılıyor.
Şengal’deki esas suçlu DAİŞ unutularak, Şengal’i ve Êzîdî-Kürt toplumunu kurtaran PKK ve onun gerilla güçleri adeta “düşman” ilan ediliyor. DAİŞ soykırımına karşı değil de PKK’ye karşı bir Şengal yaratılmaya çalışılıyor.
Bundan yedi yıl önce yaşananları hatırlayalım: Haziran’dan itibaren Musul ve çevresi ile bir kısım Suriye toprağını ele geçirip burada “İslam Devleti kurduğunu” iddia ve ilan eden DAİŞ, 3 Ağustos 2014 tarihinden itibaren Şengal’e saldırmış, “74’üncü ferman” denen yeni bir Êzîdî-Kürt soykırımını başlatmıştı. Şengal’i yakıp yıkıyor, önüne geleni katlediyor, kadın ve çocuk demeden binlerce insanı kaçırıyordu. DAİŞ soykırımından kurtulmak için on binlerce insan kendini Şengal Dağına vurmuş, ağustos sıcağında aç ve susuz can havliyle kaçıyor ve hawar çekip insanlıktan yardım istiyordu.
Haziran ortasında saldırıya geçen DAİŞ çeteleri karşısında hiçbir askeri güç duramıyordu. Irak ordusu Musul’u, Suriye ordusu Rakka’yı DAİŞ’e bırakıp kaçmıştı. Şengal’i savunduğunu iddia eden KDP güçleri de adeta bir kurşun bile sıkmadan kaçmış ve Şengal’i DAİŞ’e terk etmişti. 21. yüzyılın ilk çeyreğinde ve dünyanın gözü önünde tarihin en kadim halk topluluğu olan Êzîdî Kürtleri soykırıma uğratılıyordu. ‘Özgürlük ve demokrasi yüzyılı’ olarak ilan edilmiş olan 21. yüzyıl, böyle bir kara leke temelinde adeta bir soykırım yüzyılı olarak başlıyordu.
Peki sonra ne oldu? Söz konusu bu insanlık katliamına karşı PKK müdahale kararı aldı. 5 Ağustos’tan itibaren Behdinan’dan yola çıkan HPG ve YJA-Star gerillaları, Şengal’de YPG-YPJ güçleriyle birleşerek DAİŞ saldırganlığına karşı direnişe geçti. Çok zor koşullarda ve yüzlerce şehit vererek DAİŞ saldırılarını kırıp Êzîdî-Kürt toplumunu soykırımdan kurtardı. Tabi insanlığı da yeni bir soykırım lekesinden kurtarmış oldu.
Bu durum, dönemin en büyük askeri ve siyasi olayı olarak tüm gündemi belirledi. DAİŞ’in yenilmez olduğunu sanan çevreler, üzerlerindeki şoku attıktan sonra, mevcut sonuçtan dolayı bir bir PKK gerillasını kutladılar. “PKK’nin insanlık onurunu kurtardığını” söylediler. Dahası DAİŞ karşısında cesaret kazanarak, sonraki süreçte pratikleşen DAİŞ’e karşı direniş planları yaptılar. Alnına vurulmak istenen kara lekeden kurtulan insanlık, yeni bir özgür ve demokratik yaşam umudu kazandı.
Sonraki süreç ve aradan geçen yedi yılın hikâyesi biliniyor. Şengal ve Mexmûr’dan sonra Kobanê’de önü kesilen DAİŞ, ‘Uluslararası koalisyon’ düzeyinde yürütülen çok amansız bir savaş sonucunda 2017 Ekiminde Rakka’da ezici bir yenilgiye uğratıldı. Musul’dan Deyrizor’a kadar uzanan geniş toprak parçası DAİŞ’ten kurtarıldı. Birçok elebaşısı vurularak veya yakalanarak DAİŞ’in beli kırıldı. Böylece sadece Kürtler ve Ortadoğu halkları değil, Avrupa’dan Amerika’ya kadar dünyanın dört bir yanında insanlar DAİŞ saldırılarından kurtarılmış oldu.
Tabi soykırımdan kurtarılan Êzîdî-Kürt toplumu da yeniden Şengal’de toplanarak yeni bir toplumsal yaşam başlattı. Kuşkusuz bu yeni yaşam eskisi gibi olamazdı; eskinin dersleri temelinde özgür, demokratik ve güvenlikli olmak durumundaydı. Ve böyle de oldu. Her türlü saldırıya karşı Şengal’in ve Êzîdî-Kürt toplumunun güvenliğini sağlamak üzere Şengal Direniş Birlikleri olarak YBŞ ve YJŞ kuruldu. Kız-oğlan Şengal gençliği YBŞ ve YJŞ saflarında eğitilip örgütlenerek halkın öz savunma gücü haline geldi. Şengal halkının özgür iradesi olan Şengal Halk Meclisi kuruldu. Asayişinden kadın ve gençlik örgütlerine kadar yaşamın her alanında Êzîdî-Kürt toplumu eğitildi ve örgütlendi. Böylece Şengal’deki Êzîdî-Kürt toplumunun demokratik özerk yönetimi ortaya çıkartıldı.
Şengal’i DAİŞ’ten kurtaran ve Êzîdî-Kürt toplumunun soykırıma uğratılmasını önleyen PKK gerillaları, demokratik özerklik temelindeki Şengal halkının tüm bu eğitim ve örgütlenme faaliyetlerine öncülük etti, destek verdi. Bu temelde Êzîdî-Kürt toplumunun öz gücünün açığa çıkmasını sağladı. Asgari düzeydeki örgütlenmesiyle Êzîdî-Kürt toplumunun kendini yönetebileceğine ve kendi kendini savunabileceğine kanaat getirdikten sonra da 2018 yılı baharında Şengal’den çekilip Kürdistan’ın diğer alanlarına gitti. Böylece Êzîdî-Kürt toplumu demokratik öz yönetimine kavuşmuş oldu.
Şimdi büyük zorluklar içinde yaşanan bu sürecin yedinci yılı tamamlanıyor ve sekizinci yılına giriliyor. Fakat Şengal üzerindeki tartışma ve yaşanan sorunlar bitmemiş bulunuyor. Bu sorunları özgürlük ve demokrasi çizgisinde çözebilmek için Şengal halkı direnişine devam ediyor; Şengal kadınları yeni özgürlük hamleleri örgütleyerek başlatmış oldukları özgürlük yürüyüşünü sürdürüyor; Şengal gençliği kendini eğitip örgütleyerek Şengal’i ve Êzîdî-Kürt toplumunu savunma ve koruma iradesini ortaya koyuyor. Şengal’de yedi yıl önce başlatılan büyük özgürlük mücadelesi devam ediyor.
Burada söz konusu bu mücadelenin ve yaşanan tartışmaların dört boyutuna kısaca değinmek istiyoruz.
Birincisi, adeta yedi yıl önceki durum ve DAİŞ’in soykırımcı saldırıları bazıları tarafından unutulmuş gibi görünüyor. Çünkü bazı tartışma ve yaklaşımlarda bu hususlara hiç yer verilmiyor; adeta yedi yıl önceki soykırım, bunu gerçekleştiren DAİŞ ve bu insanlık suçunu önleyen PKK gerillaları yokmuş gibi davranılıyor. Dahası Şengal’deki esas suçlu DAİŞ unutularak, Şengal’i ve Êzîdî-Kürt toplumunu kurtaran PKK ve onun gerilla güçleri adeta “düşman” ilan ediliyor. DAİŞ soykırımına karşı değil de PKK’ye karşı bir Şengal yaratılmaya çalışılıyor. Kuşkusuz bunu da DAİŞ karşısında kaçarak Şengal’i DAİŞ’e terk etmiş olan güçler yapıyor.
İkincisi, ifade ettiğimiz gibi bir yandan Şengal’i kurtaran esas güç ‘suçlu’ ilan edilirken, Şengal’i savunmayıp DAİŞ’e teslim eden güçler, böyle bir suçlama temelinde Şengal’i ele geçirmek istiyor. Irak Yönetimi ile KDP Yönetiminin yaklaşımları tamı tamına bu oluyor. Bu güçler, hiç yüzleri bile kızarmadan, DAİŞ’e karşı mücadele içinde şekillenen Şengal demokratik öz yönetimini ve Şengal öz savunmasını tasfiye ederek Şengal’i yeniden ele geçirmeye çalışıyor. Bunun için de bin bir türlü hile ve baskıya baş vuruyor.
Üçüncüsü, başta Şengal olmak üzere Irak ve Kuzey-Doğu Suriye’de DAİŞ yenilmiş ve binlerce DAİŞ’li yakalanmış olmasına rağmen, henüz hiçbir yerde DAİŞ’i yargılayan ve mahkûm eden bir mahkeme kurulmamış bulunuyor. Sanki DAİŞ isimli bir örgütlenme yokmuş gibi, bu konuda en fazla bireysel yargılama ve cezalandırma yapılıyor. Dolayısıyla her ne kadar “Terör örgütü” dense de, söz konusu bu örgüt açığa çıkartılıp yargılanmamış ve mahkûm edilmemiş oluyor. Acaba bu durum neden böyledir? Yoksa DAİŞ yargılanırsa kendini gizlemekte olan bazı suç ortakları açığa mı çıkacaktır? Öyle ya, söz konusu bu DAİŞ kimdi, neydi; DAİŞ karşısında kimlerin gerçek tutumu ne oldu; DAİŞ’e karşı gerçekten kim direndi ve DAİŞ’i kim ya da kimler yendi? Bu soruların cevabı belli olmuyor. Belli olmayınca da geçmişte DAİŞ yanlısı olan birçok çevre (AKP-MHP faşizmi gibi), şimdi DAİŞ’e karşı mücadelenin yarattığı değerleri çalmaya çalışıyor.
Dördüncüsü, Şengal’de mücadele ve özgürlük yürüyüşü devam ediyor. Fakat mücadele eden bazı güçler, sanki Şengal soykırım saldırısından kurtarılmamış gibi, kolay çözüm ve erken özgür yaşam arayışına giriyor. Sorunlar hemen çözülmeyip uzun süreli mücadele gerekince de moral bozukluğu ve umutsuzluk gibi anlayış ve tutumlar ortaya çıkıyor. Açık ki bu tür yaklaşımlar yanlıştır ve en azından son yedi yılın derslerinin doğru çıkartılmamış olduğunu gösterir. Tarihte yaşanmış 74 ferman dikkate alınırsa da nasıl bir sorunun çözümüyle uğraşıldığı çok daha iyi anlaşılır.
Başta Belçika olmak üzere bazı devletler Şengal’e DAİŞ saldırısını soykırım olarak kabul ettiler ve buna göre siyasi tutum geliştirmeye yöneldiler. Çok doğru ama yetersiz olan bu tutumun diğer devletlerce de örnek alınmasını diliyoruz.
Şehit Mam Zeki şahsında tüm Şengal Direniş Şehitlerini saygıyla anıyor, Şengal kadınlarının öncülük ettiği özgürlük yürüyüşüne başarılar diliyoruz!
Kaynak: Yeni Özgür Politika