BM ve Erdoğan’ın gösterileri
BM’de devletlerin ve güçlülerin borusu ötüyor. Büyük güçler itişip duruyor, bunun için ciddi kararlar alınamıyor, alınanları da kimse dikkate almıyor.
BM’de devletlerin ve güçlülerin borusu ötüyor. Büyük güçler itişip duruyor, bunun için ciddi kararlar alınamıyor, alınanları da kimse dikkate almıyor.
Erdoğan BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada İsrail’e karşı harekete geçilmesini ve Filistin devletinin tanınmasını istedi. Aylardır dinlediğimiz sözlerini orada da tekrarladı. "Hamas terör örgütü değil, Filistin’i savunan bir direniş örgütüdür vb.’’ Orada birisi kalkıp diyemedi ki, sizin Kürtlere yaptığınız ne oluyor? "BM artık işlevsiz kalmış" diyen de Erdoğan oldu. Öyle olduğu açık. Dünya halklarının lehine kararlar çıkarılamadığı gibi, alınan kararlar da uygulanmıyor. Şu an dünya en tehlikeli ve güvenliğin olmadığı bir dönemi yaşıyor.
Hamas direniş örgütüdür, peki PKK niye terör örgütü oluyor? Erdoğan’ın referansı ABD ve Avrupa devletlerinin PKK’yle ilgili aldığı karardır. Ama aynı ABD ve Avrupa, Hamas için de terör örgütü diyor. Erdoğan işine geldiği için PKK hakkında alınan kararı sonuna kadar kötü kullanıyor. Kürtleri tarihten silmek, dünyanın gündeminden çıkarmak için çalışıyor. Dünyada kimsenin PKK’ye ve Kürt halkına bir selam vermesini bile kabul etmiyor. İşgal ettiği Efrîn gibi bölgelerde etnik temizlik uyguluyor ve Kürtçenin eğitim dili olmasını yasaklıyor. Erdoğan ve devletinin hedefinde sadece direnen Kürt örgütleri yoktur, direkt Kürtlerin kendisi vardır. Diyarbakır gibi yerlerde bile Kürt dili ve kültürü için çalışmalar yürüten derneklere baskınlar yapılıyor, onlarca insan terör örgütü iddiasıyla toplanıyor.
Filistin halkı büyük yıkımlar ve katliamlar yaşadı. Hala saldırı altında. Ama Filistin hakkında BM gibi kurumlarda alınmış kararlar var. Kürdistan toprak olarak Filistin’den çok daha büyük, Kürtlerin nüfusu da Filistinlilerden katbekat fazla. Ama Kürtler için hiçbir kurumdan çıkarılmış bir karar yok. Hiçbir devlet Kürt halkının varlık ve özgürlük sorununa yaklaşmıyor. Türkiye kimsenin Kürtleri ağzına almasına ve savunmasına izin vermiyor. Rüşvet verir, tavizleri sıralar, olmadı mı tehdit eder. ABD DAİŞ’e karşı ortaklaştığı Kuzey ve Doğu Suriye halklarının Cenevre anayasa komisyonu çalışmalarına katılmasını savunmadı. Ağırlığını koymadı. Gerekçeleri de Türk devleti Kürtleri bloke ediyor oldu. Aynı şeyi Rusya da söyledi. Kürtlerin Cenevre toplantılarına katılmasını savunmadılar. Türkiye’nin yanındaki çeteleri, ki bunlar siyasi kimliklerini yitirmiş ve Erdoğan’ın emrine girmiş çevrelerdi, bunlar Suriye muhalefeti adına Cenevre anayasa komitesine katıldılar.
Erdoğan ve Bahçeli faşizmi Türkiye’de kamuoyunu bloke etmiş. Bütün basın ve yargı sistemini ele geçirmiş. Kürt sorununun tartışılmasını yasaklamışlar. Seçimde Kürtlerin desteğiyle birinci parti olmuş CHP bile bu yasağa uymuş durumda! Türkiye’yi yönetmeye aday olduğunu söylüyor ama devasa Kürt sorunu hakkında halka bir çözüm planı sunamıyor. Sorunu geçiştirmek için ölü numarasına yatmışlar.
BM’de halkların sesi duyulmuyor. Devletlerin ve güçlülerin borusu ötüyor. Büyük güçler itişip duruyor, bunun için ciddi kararlar alınamıyor, alınanları da kimse dikkate almıyor. Öyle olmasa daha önceki oturumlarda Erdoğan elinde harita Suriye sınırları içinde "Efrîn’den Derik’e kadar 30 km derinlikteki bir bölgeyi kontrolüme alacağım, kendim için güvenli bölge yaratacağım" diyemezdi. Suriye haritası üzerinde ameliyata gitmesi BM yasalarına ve devletler hukukuna aykırıdır. Buna o salonda bulunan hiçbir devletin temsilcisi sesini çıkarmadı. Erdoğan’ın bu kadar şımarması ve Suriye, Irak sınırları içinde işgali ve savaşı yayması bugün bu kadar gündemden çıkarılmışsa bunun esas nedeni BM gibi kurumların kuruluş amaçlarından uzaklaşmasını da gösteriyor. BM sözde devletler arasındaki sorunların savaş yerine diyalog yoluyla çözümünü hedefleyecek ve barışı egemen kılmaya çalışacaktı. Dünyanın birçok bölgesi alevler içinde, ortalık barut kokuyor. BM doğru dürüst bir cenaze töreni bile örgütleyemiyor!
Kürdistan’da en etkili ve en geniş kitle desteğine sahip olan Önder Apo 26 yıldır İmralı’ya kapatılmış. Bir tutuklu olarak bütün insani ve hukuki haklarından mahrumdur. İmralı’da hiçbir hukuk kuralı uygulanmıyor. Önder Apo’yu Türkiye’ye teslim eden güçlerin başını da ABD çekti. Bugüne kadar onun yaşamı, insani ve hukuki hakları hakkında ağızlarını bile açmadılar. Yıllardır bir rehine olarak mutlak bir tecrit altında tutuluyor. Bunun BM’yi ve yasalarını ilgilendiren yanları var. BM ne bir girişimde bulunmuş ne de gündemine almış. Bu dünyayı bilmesek tamam, Türkiye dünyayı yönetiyor, bu kadarı da olur, derdik.
Türkiye’de bir TV programında emekli bir general Kürtlerin önemli partilerinden birisi olan YNK’nin liderlerinin devlet tarafından öldürülmesini savunuyor. BM ve diğer güçlerden herhangi bir tepki gelmiyorsa tabii ki Türkiye bütün insani ve hukuki sınırları aşar. Aynı şeyi bir Kürt söyleseydi, Türkiye kıyameti koparırdı. Türkiye’deki basından, muhalefet olduğunu söyleyen partilerden de ses çıkmadı. İş Kürtlere geldi mi, hepsi dilsiz ve sağır oluyorlar.
Mahir, Deniz ve Kaypakkayaların bayrağını düşürmeyen Önder Apo için "sol ve demokrat’’ geçinenlerden de ses çıkmıyor. Bu nasıl bir konsensüs ve ortaklaşmadır ki, ABD, Rusya, Avrupa ve Türkiye’de demokrat geçinen, sözde anti emperyalistler aynı sessizlikte, aynı kayıtsızlıkta buluşuyorlar?
Kaynak: Yeni Özgür Politika