KDP’nin 5 Haziran’da gerilla alanlarına yönelik başlattığı askeri hareketlilikten sonra Kürt halkı ve kamuoyundan iç çatışmayla ilgili ciddi tepkiler gelmeye başladı. Kürt halkının dostları başta olmak üzere, Kürt sanatçılar ve aydınlar birçok girişimde bulundu. Kürt özgürlük mücadelesinin geldiği nokta ve devam eden soykırım-işgal saldırıları karşısında Kürt halkı ve aydınlarının sessiz kalması düşünülemezdi elbette.
Kamuoyunun baskısı ve Kürt halkının iç çatışmayla ilgili net tavrının KDP’yi tekrardan bir değerlendirme yapmak zorunda bıraktığı söylenebilir. Ancak faşist AKP-MHP rejimi ile yapılan anlaşmalar ve aldıkları kararları uygulamak için, KDP içinde baskın bir kanadın gerillayla aktif bir çatışma durumu yaratmak için var gücüyle çalıştığı görülmektedir.
Gerilla alanlarına sevkiyatlar devam etmekte ve özellikle Zagroslar’daki tarihi direnişi baltalamak amacıyla Rênçbiraxa hattına askeri güçleri sevk etmek için Şêladizê’de ağır silahlarla beraber büyük bir gücün hazırda bekletildiği bilinmektedir. Rênçbiraxa’ya yani Zagroslar’a yapılacak olası bir askeri harekatın gerilla ile aktif ve geri dönülemez bir çatışma durumunu yaratacağı herkesçe bilinmelidir.
Mesut Barzani’nin Kürt sanatçılara; “ben Kürt savaşını haram ettim bir daha böyle bir iç çatışmaya izin vermeyeceğim” dediği belirtildi. Böyle bir söyleme kimsenin itirazı olmaz elbette. Ancak sahadaki durum hiç de söylendiği gibi değil. Ya Mesut Barzani politik bir söylem olarak bunu söylemiştir ya da Mesut Barzani’ye rağmen birileri gerilla ile çatışma zemini yaratmanın peşindedir. Son günlerde gerek Metina’daki hareketlilikleri olsun gerekse de Şêladizê ve Amediye hattında olsun KDP’nin güç sevkiyatı, ağır silah sevkiyatı ve gerillanın bağlantı yollarına pusu kurması, gerillaların kullandığı yollara hendek kazması ve kontrol noktaları oluşturması ciddi bir hazırlık içinde olunduğunu gösteriyor. Bunlar son birkaç gündür tekrardan hız kazandığı için kamuoyunun bilmesinde yarar var.
Daha vahimi ise, iki gün önce KDP’nin özel güçlerinden sorumlu üst düzey bir komutanın Metina bölgesindeki askeri KDP gücüyle yaptığı toplantıda; gerilla güçlerini buldukları yerde vurmaları yönünde emir verdiği bilgisinin yayılmasıdır. Bu sorumsuz davranıştan veya böyle bir bilginin halk içerisinde yayılmasından acaba Mesut Barzani’nin haberi var mıdır? Kanımca habersiz olduğunu düşünülemez. Ancak bu ve buna benzer bazı kişiler eliyle, özellikle de KDP’nin kendi özel güçlerinin girişimleri sonucunda çatışma riskinin ciddi bir tehlike haline geldiğinin bilinmesi gerekir.
Metina alanında KDP’nin yeni karakol yapımları ve bölgeye sevkiyatları devam etmektedir. Gerilla güçleri ile KDP güçleri arasında birkaç metre mesafe olması, her an yeni bir provokasyonun patlak vermesi anlamına gelmektedir. Gazeteci Seyit Evran’ın paylaştığı görüntülerde de görüldüğü üzere, bölgede tam bir savaş hazırlığı söz konusu.
Öte yandan daha önce HPG’nin açıklamasında yer verdiği gibi aynı bölgedeki KDP güçlerinin yakınlarındaki bir gerilla birliğini görür görmez hemen koordinatlar Türk devletine veriliyor ve ardından da Türk savaş uçaklarınca gerillanın görüldüğü yer bombalanıyor. Böyle bir tesadüf olur mu? Sahada karşılaştığımız durum Türk devletinin KDP’nin yaptığı istihbarat paylaşımı ile yetinmediği anlaşılıyor. Bundan dolayı bu girişimlerin Türk devletinin de yoğun teşviki sonucunda gerçekleşmiş olma olasılığı yüksektir. Tabi ki KDP’nin her şeye rağmen bir iç çatışmadan uzak durması gerekir. Ne yazık ki KDP’nin içindeki bazı kişilerin gerilla ile aktif bir çatışma durumu yaratmak için özel bir çaba içinde oldukları da bilinmelidir.
Özetle; ulusal birlik için yoğun ve kıymetli çabaların olduğu şüphesizdir. Ancak bazı söylemlerin sahada hiçbir karşılıklarının olmadığı da bir gerçektir. Bu konuda PKK’nin tavrı net ve gerilla da bu çerçevede sağduyulu olmaya çalışıyor. Aynı şeyi KDP için söylemek ise çok güçtür. Samimiyet denen olgu sözlerin hayatta karşılık bulmasıdır. Bu sebeple niyet okuması yapmaya gerek olmadığı kanısındayım. Karşılaştığımız durum ve açığa çıkan tablo niyeti açıkça tasvir eden niteliktedir.
Kürt halkı arasında hayli yaygın olan bir fıkrayla durumu izah etmek mümkündür. Bir gün bir din alimi topladığı zekatların bir kısmını habersiz bir şekilde kendisine almış. Sonra bunu sürekli hale getirmiş. Bir gün o dini topluluk durumu öğrenmiş, ancak bir türlü alim gerçeği söylememiş. Söylemesi için topluluk “Gelsin Kur’an’a el basarak yemin etsin, o zaman tüm gerçeği söyleyecektir” biçiminde bir karar almış. Kararı din alimine iletiyorlar ve diyorlar ki; “Topluluk önünde Kur’an üzerine gerçeği söyleyeceğine dair yemin edeceksin.” Din alimi o gün yemin etmeye giderken cebine bir kurbağa koyarak gitmiş ve topluluk önünde hiç tereddüt yaşamadan elini göğsüne koyarak, “Ben yetimlerin hakkına hiçbir zaman göz dikmedim, buna mukaddes Kur’an şahittir” demiş. Böylece cebine koyduğu kurbağayı kurban ederek, tüm sözleri onun adına söylemiş ve gerçeği söyleyenler ise haksız yere yargılanmışlar.
Şimdi, söz verenlerden şüphe duymamak ve cepte kurbağa olmadığına inanmak istiyoruz. Bu da ancak sözlerin hayatta karşılık bulduğu ölçüde gerçekleşir. Artık herkesin alicengiz oyunlarına karnının tok olduğu yerde pratik adımlardan başka hiçbir şeyin inandırıcılığı yoktur.