Demokrasi mi, soykırım mı?

Kürt inkarı ve imhası şimdi daha kapsamlı bir biçimde Türkiye’nin sınırları dışına da taşırılmış. Öyle bir kötücül akıl var ki, devşirme güçlerle Suriye’de Kürtleri etnik temizliğe tabi tutuyor ve ortadan kaldırmak için çırpınıyor.

Erdoğan, Kürtleri açıktan hedefleyerek "Ya silahlarını bırakacaklar ya da Suriye topraklarına gömülecekler’’ diye tehditlerini sürdürüyor. İş Kürtlere gelince ölüm ve yıkım dışında diğer seçenekler ortadan kalkıyor. İstikrarlı, güven ve barış içinde bir Suriye istiyoruz diye demagoji yapıyor. Ama Kürtler söz konusu olunca kendisini maskeleme ihtiyacı duymuyor. NATO üyeliğini ve ABD ittifakını kullanarak Kürtleri ezmede kendisini serbest hissediyor. Nasıl olsa kimse Kürtler için savaşmaz ve çıkarlarını bir tarafa bırakmaz diye düşünüyor.

Firavunlar ve Nemrutlar halklara bu kadar derin bir düşmanlık beslemişler mi, bilmiyoruz. Kendilerini tanrı yerine koyan bu despotlar bile halklara bu kadar sistemli ve bütünlüklü bir jenosit uygulamadılar. Erdoğan egemenlerin tarihinden aldıklarını sentezleyerek, propaganda savaşını da ekleyerek Kürtleri ortadan kaldırmak ve dünyalarını karartmak için dizginsiz bir saldırı içinde. Teknik ve iletişim alanında olağanüstü gelişmeler yaşandı. Dünya küçüldü. Aynı anda dünyada olup biteni herkesin duyacağı, haber alacağı bir aşamaya varıldı. Ama Erdoğanların zihin dünyası değişmedi. Bütün teknolojik ve iletişim araçlarını en kötü biçimde kullanarak Kürtleri karalamaya, dünyadan izole etmeye ve soykırıma uğratmada zemin yaratmak çabasında.

Türkiye yüz yıldır Kürtleri inkar ediyor. Öyle bir halk yok diyor ve onları baskı ve terör dalgalarıyla asimile ederek Türkleştirmek istiyor. Anayasa, yasaları ve eğitim sitemleri buna göre oluşturulmuş. Tam yüz yıldır bu aralıksız sürüyor. Dünya değişti, Kürtler değişti, Türkiye’de birçok hükümet kuruldu ama mevcut zihinsel yapıda bir değişim olmadı. Bu açıdan Kürt inkarı ve imhası şimdi daha kapsamlı bir biçimde Türkiye’nin sınırları dışına da taşırılmış. Öyle bir kötücül akıl var ki, devşirme güçlerle Suriye’de Kürtleri etnik temizliğe tabi tutuyor ve ortadan kaldırmak için çırpınıyor.

SMO bilindiği gibi Türkiye’nin kurduğu bir güç. Bu gücün temel görevi Kürtlere karşı savaşmaktır. Tabii sadece bu güce dayanarak Kürtleri ortadan kaldıramıyor. Onun için Efrîn gibi bölgelerde kendi ordusunu da devreye koydu. Şimdi de SMO’yu kullanarak Kürtleri ezmeye çalışıyor. Aslında Türk- Kürt tarihi ilişkilerine ağır bir darbe indiriyor. Osmanlılar Kürtleri böyle başka güçlere ezdirmemişler, tersine daha çok onları kendilerine yakın tutmuşlar. Lafa gelince "Bin yıldır birlikte yaşıyoruz, Kürt- Türk kardeştir’’ diyorlar. Ama bu söylemin tam tersini yaşama geçiriyorlar. Kürt- Türk kardeştir sözleri de dış dünyada ve Kürtler arasında saptırma ve algı aratma amaçlı kullanılıyor. Pratikte kardeşliğin tam tersini yapıyorlar.

Erdoğan "Kobanê düştü, düşüyor’’ diye sevincini Türkiye halkıyla paylaşıyordu. Kobanê’yi kim düşürüyordu, kim saldırmıştı? Tabii ki, DAİŞ. Erdoğan DAİŞ’e sözde terörist diyor! DAİŞ’in Kobanê’yi düşürmesi sevinilecek bir durum mu? Erdoğan’ın DAİŞ’i Kürtlere tercih ettiği ve desteklediği çok açık.

Erdoğan ve şürekası "Suriyeli olmayan Kürtler orayı terk etsin, diğerleri de silah bıraksın’’ diyor. Türkiye’den ve Irak’tan gelenler DAİŞ’e karşı savaşmışlar ve Kürt’türler. Ama SMO içindekiler Orta Asya’dan, Afrika ve Avrupa’dan gelenlerdir. Bunların bir kısmı Arap bile değil. HTŞ’nin içinde de Çeçenlerden tutalım Uygur, Özbeklere kadar birçok insan var. Erdoğan neden bunları hiç ağzına almıyor? Kürtler Kürtlerin yardımına gitmiş diye bunları yabancı güçler diye adlandırıyor ve saldırılarına gerekçe yapıyor.

Suriyeli ve Arap olmayanlar SMO içinde daha fazladır. Bütün dünya bunu biliyor. HTŞ de öyle. Ama dünya şimdilik bunları sorun yapmıyor. Suriye’de daha fazla kan dökülmesin, azınlıklar ve dini gruplar katliamlardan geçmesin diye çağrılar yapıyor. Suriye yeni bir çıban başı ve kriz merkezi olmasın diye arayışlar ve çabalar var. Türkiye ise bu boşluktan ve krizden yararlanarak Kürtleri ezmeye, ortadan kaldırmaya endeksli bir politika güdüyor.

SMO ordusu aralıksız özerk bölgelere saldırtılıyor. Ve esas olarak da Kürtler ve yaratılan demokratik yapılanmalar hedef alınıyor. Mevcut durumda Suriye’de biricik demokratik yapı ve model DAİŞ’ten kurtarılan özerk bölgelerde kurulmuş. Türkiye bunu yıkmak ve Kürtlerin bütün kazanımlarını ortadan kaldırmak için haksız ve zalimane bir saldırı içinde.

SMO’nun Kürtlerle bir sorunu ve savaşı yoktur. Türk ordusu onları piyon olarak kullanıyor. Savaşın hedefleri Türk generalleri tarafından belirlenmiş ve günlük olarak da koordine edip yönetiyorlar. Türk ordusu kendi askerlerini öldürtmek yerine paralı asker olarak kullandığı SMO’yu öne sürüyor.

Türkiye halkı ve muhalefet güçleri bu gerçekleri bilmek, bunu deşifre etmek zorunda. Yoksa Erdoğan’ın bu haksız ve zalimane, Kürt düşmanı politikaları içeriye baskı ve terör olarak yansır. Erdoğan sözde cumhurbaşkanı ama muhalefetin belediyelerine el koyuyor ve başarısız olmaları için sürekli baskı yapıyor ve çelme takıyor. Halkına hizmet yerine iktidarına boyun eğmeyi dayatıyor. Muhalefet ve demokratik çevreler Türkiye’yi Erdoğan’ın tahakkümüne bırakmak istiyor mu? Herkesin bu soruyu kendisine sorması gerekiyor.

Kaynak: Yeni Özgür Politika