Tarihte öyle eylemler vardır ki, karşıtı üzerinde bile saygınlık uyandırır, karşıtını da etkisi altına alır. Düşmanına diz çöktürür demeyelim, fakat düşmanına haksızlığını ve başarısızlığını kabul ettirir diyebiliriz. Nihayetinde bu durumu itiraf etmek zorunda kalırlar. Böylece de yeni süreci söz konusu eylemin başlattığı gelişmeler yönlendirir.
Diyarbakır zindanında 14 Temmuz 1982 günü başlatılan Büyük Ölüm Orucu Direnişi de işte böyle tarihi bir eylemdir. Nitekim karşıtı üzerinde etkide bulunmayı ve saygınlık uyandırmayı başarmıştır. Ayrıca zımnen de olsa haksızlıklarını ve başarısızlıklarını karşıtlarına itiraf ettirmiştir. Örneğin başta Kemal Pir olmak üzere M. Hayri Durmuş ve diğer eylemcilere yönelik gardiyanından 7. Kolordu Komutanına kadar tüm 12 Eylül yöneticilerinin tavır ve tutumunda bu görülmüştür.
Yine 12 Eylül cunta başı Kenan Evren, Diyarbakır Dağ Kapı Meydanında yaptığı bir konuşmada, eliyle eylemin gerçekleştiği zindanı göstererek, “Burada öyleleri var ki, başlarını kesseniz inançlarından vazgeçiremiyorsunuz” diyerek, çaresizliğini ve yenilgisini itiraf etmek durumunda kalmıştır. Bu etki sonucunda olacak ki, ölmeden önce “Kürtlerin hakları” gibi sözler söylemeye yönelmiş ve tabi Kürt düşmanı faşist-soykırımcı zihniyet ve siyaset tarafından hemen bastırılmıştır.
12 Eylül faşizminin günümüzdeki yürütücüsü olan Recep Tayyip Erdoğan da geçmişte benzer ikrarlarda bulunmuştur. Hatta söz konusu cezaevinin kapısına giderek, geçmişte orada yapılan işkence ve zulümlerden söz etmiştir. Dil ucuyla da olsa 1982 direnişlerinin haklılığını ima eden ifadeler kullanmıştır. Hatta cezaevi kapısı önünde sahte gözyaşı bile dökmüştür.
Kürtlere gelince, varlık ve özgürlük adına her şeylerini 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişine sahip çıkarak ve bu temelde yaşayıp mücadele ederek kazanmışlardır demek hatalı değildir. Her şeyden önce, bu tarihi özgür yaşam için direnme kararı, Kürt insanına ve toplumuna onur kazandırmıştır. Onları özgür insanlık ve halklar alemine taşımıştır. Bunun içindir ki, Kürtler tarafından 14 Temmuz günü “Ulusal Onur Günü” olarak kabul edilmiştir.
14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi, Kürdistan Özgürlük Devriminin zorlukları yenen ve engelleri aşan fedai tarzını ortaya çıkarmıştır. Özgür yaşamak ve özgürlük için mücadele etmek isteyen Kürt bireyinin önüne somut ve değiştirilemez bir ölçü koymuştur. Nitekim söz konusu eylemi başlatırken M. Hayri Durmuş da buna işaret etmiştir; “Kürt özgürlüğünü isteyen herkesin bunun için savaşmak zorunda olduğunu” belirtmiş ve kendisini “Borçlu” olarak tanımlamıştır. 14 Temmuz Direnişini ifade eden bilinç, inanç, cesaret, fedakârlık, ülkeye ve halka bağlılık gibi özellikler Kürdistan devrimciliğinin ölçüleri olmuştur.
Şimdi bu büyük direnişin 39’uncu yıldönümü yaşanmakta ve 40’ıncı yılına girilmektedir. Ozanın dediği gibi, ‘Direnişçiler mühürlerini kanla basmış’ olsalar da, yani söz konusu eylemle hiçbir söze ve tartışmaya mahal bırakmayacak düzeyde kendi duygu, düşünce ve tutumlarını ortaya koymuş olsalar da, yine de 39 yıldır söz konusu direniş üzerine çok şey söylenmiş, çok fazla değerlendirmeler yapılmış ve en güzel şiirlerle türküler bu eylem üzerine yazılıp söylenmiştir. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, ‘PKK çizgisini temsil etmede her bakımdan yeterli bir eylem’ demiştir.
Çok açık ki Kürtler, 39 yıldır 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu ruhu ve bilinciyle eğitilmekte ve bu çizgide yaşayıp mücadele etmektedirler. Her şeyi böyle bir mücadele temelinde kazandıklarını da çok iyi bilmektedirler. Dolayısıyla 39’uncu yıldönümünde de kazandıran bu çizgiyi daha doğru ve derinlikli kavramak için kendilerini eğitmekte, özeleştirel bir yaklaşım içinde kendilerini yenilemeye çalışmaktadırlar. Böylece 14 Temmuz Direniş ve Zafer Çizgisinin başarılı bur temsilcisi olmak istemektedirler.
14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Çizgisinde 39 yıldır yürütülen mücadelenin Kürt insanında ve toplumunda çok önemli değişiklikler yarattığı, yeni özgür insanı ve demokratik toplumu ortaya çıkarttığı açıktır. Daha da önemlisi, bütün bunları özgür kadın çizgisinde ve kadın özgürlük devrimi temelinde yapmış olmasıdır. Kuşkusuz bunda söz konusu Zindan Direnişinin içinde aktif bir biçimde yer almış olan Şehit Sara (Sakine Cansız) belirleyici önemde bir rol oynamıştır.
Elbette kadın özgürlüğü temelinde yeni özgür birey ve demokratik toplumun yaratılması tarihi öneme sahiptir. Bu durum, şimdiye kadar ki siyasi devrimlerin yapamadığını yapmak, devrimi dar siyasi ve askeri boyuttan çıkartarak sosyal ve kültürel boyut kazandırmak anlamına gelmektedir. Bir devrimin derinliği ve kalıcılığı da sosyal ve kültürel boyutlarının gelişimine bağlı olduğuna göre, 14 Temmuz Direnişi temelinde Kürdistan’da yaratılan devrimci değişimin köklü ve kalıcı olduğu açıktır. Nitekim başta Kürdistan’ın Bakur ve Rojava parçaları olmak üzere her alanda en çok ilgi çeken gelişme de bu olmaktadır.
Burada Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın belirleyici rolünü de özenle belirtmek gerekir. Evet direniş mührünü kanla basmış ve kendi gerçeğini ortaya koymuştur. Fakat her şeye rağmen, yine de söz konusu direnişin doğru anlaşılması ve anlatılması önemlidir. Zira bu olmadan herhangi bir direnişin kendi başına örgüt ve eylem yaratması ve devrimci değişime yol açması mümkün değildir. İşte 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişini, etkisi 39 yıldır hiç azalmadan böyle bir eylem ve örgüt gücü yapan şey, Önder Apo’nun doğru ve derinlikli ele alışı ve tüm örgüt ile halka taşırışıdır.
Açık ki büyük direnişin kırkıncı yılı da önceki otuz dokuz yılda olanlara benzer yaşanacaktır. Yine 14 Temmuz Direniş Çizgisinin yol göstericiliği ve güç vericiliği devam edecektir. AKP-MHP faşizmine karşı başta İmralı olmak üzere tüm zindanlarda, dağda, şehirde, yurtdışında, her alanda özgürlük direnişi 14 Temmuz Çizgisinde sürecektir. Tüm devrimci militanlar, gerilla, kadın ve gençlik hareketleri, herkes 14 Temmuz fedai çizgisinde mücadele edecek ve de kazanacaktır. Tıpkı 12 Eylül faşist-askeri rejimini olduğu gibi, AKP-MHP faşizmini de 14 Temmuz Direniş Çizgisinde yürütülen mücadele yenilgiye uğratacak ve yıkacaktır.
Bütün bunlar gösteriyor ki, 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi, tıpkı benzerleri gibi tarihe iz bırakan ve ender yaşanıp tekrarı olmayan bir direniş eylemidir. Böylesi eylemlerin zamanla etkisi azalmaz, tersine sürekli artar. Bu tür eylemler tarih içinde hiç eskimez, tersine hep taze ve canlı kalır. Dolayısıyla da sürekli yol gösteren, etkide bulunan, eğitip örgütleyen, ruh ve bilinç veren bir rolün sahibi olur. Böylesi direnişleri yaratanlar da o toplumun kahramanları olarak özgür toplum yaşamında ve yürüyüşünde sürekli yaşarlar. 14 Temmuz Direnişinin yaratıcıları da Kürt toplumu için hep böyledirler.
Kürt halkının 14 Temmuz Ulusal Onur Günü’nü kutluyor, bugünün yaratıcıları olan Mehmet Hayri Durmuş, Kemal Pir, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek’i derin saygı, sevgi ve minnetle anıyoruz! Kürt halkının özgürlük mücadelesinde ve özgür var oluşunda her zaman yaşayacaklarını belirtiyoruz.
Kaynak: Yeni Özgür Politika