Hükümetlerin izlediği politikaların ötesinde sol ve İslamcılık arasında öldürücü paradoksal bir ilişki yaşıyor.
Yıllardan beridir Avrupa'nın bir çok ülkesinde solun, siyasal İslam ve diğer ülkelerin faşist iktidarlarının uzantıları ile olan ilişkileri sorgulanıyor.
Ancak Fransa'da Cuma günü Samuel Paty isimli tarih öğretmeninin sokak ortasında kafası kesilerek katledilmesi, hem aşınan Cumhuriyet değerlerini hem de bu siyasal İslam ile ilişki içerisinde olan tüm yapıları açık bir şekilde gözler önüne serdi.
En fazla tepki gören çevre ise solcular oldu. Tepkilerin bir yanında siyasi hesaplar olsa da, diğer yanı soldaki ağır sapmalara işaret ediyor.
ÇİFT TARAFLI PARADOKSLAR
Diğer ülkelerin sağcıları, faşistleri, inkarcıları, radikal dincileri, kadın ve özgürlük düşmanlarının sol partiler içerisinde yer edinmeleri ve örgütlenebilmeleri, solun hem naifliğini ve basiretsizliğini, hem de hem oy hesaplı bağımlılığını ya da çıkarcılığını gösteriyor.
Bu aynı zamanda çift taraflı bir paradoksa işaret ediyor. Örneğin Türkiye gibi ülkelerden gelen, kendi ülkelerinde aşırı sağcı, aşırı dinci, Kürt ve sol düşmanı, inkarcı çevreler, Avrupa solunu temel dayanak olarak görebiliyor. Burada soldan nefret eden kişilerden bahsediyoruz.
Sol organizasyonlar da neredeyse tereddütsüz bir şekilde kapılarını, solcu ve demokratik değerleri tanımayanlara açabiliyor. Bu şekilde Müslümanlar ve diğer ülkelerden gelen milliyetçi oylar sola aktı. Bu paradoksal ilişki, zaman içerisinde genişledi ve sol örgütlerin problemler karşısındaki reflekslerini felce uğrattı. Tüm partiler açısından geçerli olan görünürdeki "oy" hesaplı ilişki, demokrasi ve laikliği tehlikeye attı.
Bir birine zıt anlayışların aynı potada buluşması, zaman zaman solcu partiler ve sendikaların, dinci derneklerle kol kola ortak eylemlerde bulunmasına, solun siyasal İslam'ın gündemlerinin peşine takılmasına varan sonuçlara yol açtı. Kimi zaman kavramlar muğlaklaştı, kimi zaman siyasal İslam ile sol arasındaki çizgi "emperyalizm karşıtlığı", "işgal karşıtlığı", "İslamofobi karşıtlığı" gibi argümanlarla silikleşti.
MÜSLÜMAN KARDEŞLERİN SOLDAKİ UZANTILARI VE ERDOĞAN
10 Kasım 2019'da Fransa'da "İslamofobiye karşı yürüyüş" bunun somut örneklerinden birini oluşturuyor. Paty'ye karşı fetva veren ve tarih öğretmenine karşı kampanya yürüten Fransa'da İslamofobiye Karşı Kolektif (CCIF) sözkonusu yürüyüşe öncülük etmişti. CCIF, Müslüman Kardeşlere bağlı bir organ. Bugün, hükümetin hedefinde. O günkü yürüyüşe liderliğini Jean-Luc Melenchon'un yaptığı France Insoumise hareketi ile çok sayıda diğer solcu parti ve örgüt katılmıştı. Allahu Ekber sloganlarının atıldığı bir yürüyüştü. Kuşkusuz bu yürüyüş, uzun yıllardır hatalarla örülen bir zincirin sadece bir halkasını oluşturuyor.
CCIF ve Müslüman Kardeşler dendiğinde kuşkusuz akla gelen ilk isimlerden biri Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan oluyor. Erdoğan ekibinin CCIF ile yoğun ilişkileri var. Fransa Müslüman İnancı Konseyi'nin (CFCM) başına 20017 ile 2019 arasında Erdoğan'a sadık Ahmet Oğraş getirilmişti. CCFI'yi finanse eden ve destekleyen de CFCM olarak dikkat çekiyor. Kısaca CCIF, Erdoğan'ın Avrupa'daki uzantıları arasında yer alıyor.
Revue des Deux Mondes dergisinde Kasım 2019'da yayınlanan bir habere göre 2013 yılında CCIF'in sözcüsü Marwan Muhammed, Erdoğan rejiminin Fransa'da kurduğu parti COJEP tarafından CCIF bünyesindeki çalışmalardan dolayı ödüllendirilmişti. Bir yıl sonra da Ankara'nın desteği ile AGİT'in Uluslararası İnsan Hakları Bürosu'nda Müslümanlara karşı hoşgörüsüzlükle mücadele ile sorumlu oldu. 2016'da Marwan Muhammed bu kurumdan ayrıldı, 2018 yılının başında İstanbul'da Türk devletinin CCIF ile ortak finanse ettiği "islamofobi ile mücadele" konferansında İmrahim Kalın'ın oturarak yer aldı. CCIF, Arap ülkeleri arasındaki anlaşmazlıklar sırasında Türkiye ve Katar'ı desteklemeyi tercih etti.
SİYASAL İSLAM İLE SOL ARASINDA ÇİZGİLERİN SİLİKLEŞTİĞİ ZAMANLAR
Soldaki "naiflik" ve takip eden sapmalar, siyasal İslam ve farklı ülke rejimlerinin örgütlenmesine alan sağladı. Bu şekilde farklı ülkelerin dincileri, milliyetçileri, özgürlük düşmanları, sol partiler, çevreciler, sendikalar ve diğer bir çok sivil toplum örgütüne sızarak örgütlendiler. Bu örgütlenme, sol partilerin kullandığı kelimeler, hedefleri ve aday tercihleri üzerinde de etkili oldu.
Öyle bir noktaya gelindi ki "İslamofobi" ile "dini fanatizme tepki" karıştırılır hale geldi. Fanatizme tepki solda "İslamofobi" ya da "nefrete teşfik" olarak tepki görebildi. Bu kavram etrafında örgütlenenlerin baskıcı, yayılmacı ve öldürücü etkisi hesap edilmedi.
Ocak 2015'te katliama konu olan mizah gazetesi Charlie Hebdo'nun avukatı Richard Malka, RTL radyosunda 19 Ekim'de yaptığı değerlendirmede "İslamofobi kavramı bir kitle imha silahıdır" diyor ve şunları ekliyordu: "10 Kasım'da Fransa'da İslamofobiye Karşı Kolektif'in çağrısıyla yapılan eyleme katılanlar aynıydı. Dini fanatizme tepki gösterenlere 'İslamofobi' olarak hakaret edenler aynı. 20 yıldır hükümetleri suçlayarak harekete geçmelerini engelleyenler de aynıdır" diyor.
PATY CİNAYETİ CİDDİ BİR UYARI
Tepkilerin hedefindeki sol partiler de ortak bir açıklama ile birliğe çağırdı. Yeşiller EELV, Sosyalist Parti (PS) ve La France Insoumise (LFI) blok halinde "hoşgörü" ve "gevşeklik" suçlamalarını reddederek, acil tedbirler alınmasını istedi.
Fransa'da korkunç bir cinayetin yol açtığı tartışmalar, sadece Fransa'yı değil diğer Avrupa ülkelerini ilgilendiriyor. Sol patiler Belçika, Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde benzer bir durumda. Paty cinayeti tüm sol açısından bir uyarı niteliğinde. Sol, bu suç ortaklığının altında ezilmeden kendisine gelmeli.