Türkiye demokratikleşmeden var olan hiçbir sorunu çözmek mümkün değildir. Kürt sorunu çözülmeden de Türkiye’nin demokratikleşmesi mümkün değildir. Kürt sorununun çözümü ile Türkiye’nin demokratikleşmesi iç içe geçmiştir. Tüm diğer sorunların gerçek anlamda çözümü de bu çerçevede gerçekleşebilecektir.
Kürt sorunu herhangi bir siyasi, toplumsal ya da kültürel sorun olsaydı herhangi bir iktidarla ve hükümetle çözülmesi mümkün olurdu. Özellikle son 10 yıllardaki mücadele ve siyasi gerilim ortamında çözülürdü. Türkiye’deki siyasi akıl ya da devlet aklı bu sorunu çözerdi. Çünkü her bakımdan büyük bir enerji kaybına yol açmaktadır. Kürt Özgürlük Hareketi ise dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen makul ve esnek yaklaşım göstermiştir. Önder Apo bu yaklaşım içinde olmuş, Özgürlük Hareketi de buna uygun hareket etmiştir. Peki, o zaman neden çözülmüyor? Bu sorunun cevabının bilincine varmak önemlidir. Bu bilince varılırsa öyle kolay çözülecekmiş gibi ham hayallere kapılma yaşanmaz. Kürt sorunu herhangi bir siyasi sorun değildir, dememizin nedeni budur. Bunu yaratan da Türk devletinin zihniyetidir. Çünkü bazen Kürt var dense de bazı göstermelik adımlar atılsa da esas olarak Kürtlerin varlığı kabul edilmemiştir. Kürdistan Türk uluslaşmasının yayılma alanı olarak görülmektedir. Fiziki baskı ve katliamlar yanında her türlü yol ve yöntemlerle zamana yayılmış biçimde kültürel soykırım tamamlanmak istenmektedir. Bundan hala vazgeçilmiş değildir. Kürt’ten söz edilmesi, Kürtçe TV’nin varlığı da bu amaca ulaşmak içindir. Demokratik zihniyete ulaşılmadığı takdirde bu zihniyete dayalı politika ve uygulamalar sürecektir.
Bu gerçeklik ışığında Kürt sorunu herhangi bir iktidar ve hükümetle çözülemez diyoruz. Ancak demokratikleşme mücadelesi ve demokratikleşmeyle çözülür. Demokratikleşmeden herhangi birilerinin kafasına taş düşmesiyle olmaz. Ya da dış güçlerin baskısıyla da gerçekleşmez. Kuşkusuz dünyadaki demokratik kamuoyunun baskısının günümüz dünyasında iç siyaseti etkileme durumu eskiye göre farklıdır. Ya da iç krizleri çözmek için de demokratikleşme adımları atma zorunluluğu duyulabilir. Ama esas olarak içerde halkın ve halkların mücadelesi demokratikleşmeyi geliştirir. Demokratikleşme mücadelesiz olmaz. Bu mücadeleden de demokratikleşme ihtiyacı duyan ve demokratik zihniyete ulaşmış tüm toplumsal kesimlerle ittifak içinde yürütülürse sonuç alınır.
Kürt sorunu demokratikleşmeyle çözülecektir. O zaman Kürt sorununun çözümünü isteyenlerin bu yönlü çalışmaları gerekir. Başka türlü çözüm beklentileri kendini kandırmak olur. Önder Apo da bunu esas almaktadır. Makul ve esnek yaklaşımlarla geniş bir kesimi demokratikleşme temelinde çözüme çekmek istemektedir. Önder Apo’nun HDP projesi böyle bir demokratikleşmeyi geliştirmek içindi. Kürtlerle Türkiye’deki en geniş kesimleri böyle bir ortak zeminde buluşturarak çözümü geliştirmeyi hedefliyordu. Kuşkusuz söz konusu Türkiye ve demokratikleşmenin önündeki Kürt soykırımcısı zihniyet olunca bu hedefe zorlu mücadelelerle ulaşılır.
Aslında Türkiye toplumu Kürt sorununun demokratikleşme temelinde çözümüne karşı değildir. Bunu önleyen Türkiye’deki parti oligarşisidir ve bunların iktidarıdır. Önder Apo Türkiye toplumunu Kürt sorunu çözümüne destek verir hale getirmek için en makul ve doğru yaklaşımı ortaya koymuştur. Bu yaklaşım Türkiye toplumundan destek görecek yaklaşımdır. Ancak Tayyip Erdoğan Kürt sorununun çözümüne destek verecek İslami toplumsal kesimi milliyetçilikle buluşturarak bunun önüne geçmek istemektedir. 20. Yüzyılda Kürt soykırımına destek vermeyen Türkiye’deki İslami kesimler de soykırımcı politikaya destek verir hale getirilmeye çalışmaktadır. Tayyip Erdoğan böylelikle İslami toplumsal kesimi MHP’nin toplumsal tabanı haline getirmektedir. Bugün Kürt sorunu çözümü önünde en temel engel zihniyet ve yaklaşım İslam’ı milliyetçiliğin ve soykırımın örtüsü haline getiren bu yaklaşımdır.
Önder Apo Kürt sorununun devletçi zihniyetle çözümüne karşıdır. Bu yaklaşımla Türkiye’de ve bölgede şovenist gericiliğin önünü almaya çalışmaktadır. Milliyetçi eğilimlerin geriletilmesi için büyük çaba harcamıştır. Bu nedenle Türkiye, Irak ve Suriye ulus-devletçi zihniyetten, Kürtler de devlet amacından vazgeçmeli; demokratik ulus çerçevesinde ortak vatanda aynı devlet sınırları içinde siyasi çözüm bulunmalı ve ortak yaşam esas alınmalı demiştir. Bunu kesinlikle bir taktik olarak farklı amaçlar için, devlet için bir adım olarak düşünmüyor. Devletçi bir çözümün Kürtler ve Ortadoğu halklarına yarar getirmeyeceğini söylüyor. Aslında Ortadoğu’da Kürt sorununun çözümünü istemeyenler, bu sorunun sürmesini isteyenler Kürtler içinde devlet zihniyetini, bölge ülkelerinde de ulus-devletçi zihniyeti besleyip teşvik ediyorlar.
Önder Apo bu tür eğilimleri boşa çıkarmak için de Kürt sorununun mevcut sınırlar içinde çözümünün doğru olduğunu söylüyor ve savunuyor. Ancak mevcut devletlerin zihniyeti değişmeden ve ülkeler demokratikleşmeden de Kürt sorununun çözülemeyeceğini söylüyor. En son avukatlarıyla görüşmede Suriye için söylediği budur. Türkiye’de de demokratikleşme olmadan Kürt sorunu çözülemez. Hatta Türkiye’de Kürt sorunu çözülmeden de Kürdistan’ın diğer parçalarında Kürt sorunu çözülemez, ya da çözülmüş sayılmaz.
Bu çerçevede bakıldığında HDP projesi Kürt sorununun çözümünde doğru bir politik çizgi olduğu gibi; HDP’nin 31 Mart seçimlerinde izlediği politika da 23 Haziran’da AKP-MHP ittifakına kaybettirme politikası da doğrudur. Bu politika ile HDP diğer demokratik güçlerle ortak hareket etmiş oluyor. Bu tutum Türkiye’yi demokratikleşme mücadelesidir. AKP-MHP ittifakının kazanması ise demokrasi karşıtlarının, dolayısıyla Kürt karşıtlarının güçlenmesi demektir. AKP-MHP ittifakı var olduğu müddetçe Kürt sorununda hiçbir adım atılmayacağı gibi Kürtlere karşı soykırım savaşı da sürecektir. İstanbul seçimlerinde HDP ve demokrasi güçlerinin desteklediği İmamoğlu kazanırsa demokratikleşmenin önü açılacaktır. Türkiye’de Kürt sorunu çözümünde adım ancak ve ancak böyle atılabilir. Bir çözüm süreci böyle başlayabilir. Demokratikleşme mücadelesi ve bunun sağlayacağı demokratikleşme dışında başka türlü çözüm süreçleri olacağını sanmak ve Kürt sorununun çözüleceği beklentisi içine girmek Kürt sorunu gerçeğini anlamamak ve kendini kandırmaktır.
Kürt sorununda çözüm mevcut siyasi zihniyetleri değiştirmekten geçer. Bu da sadece demokrasi mücadelesiyle olur. Mevcut politik zihniyetler demokrasi mücadelesi ve demokratik ittifaklar temelinde geriletilmeden Kürtlere karşı yürütülen politika ve uygulamalar, soykırım savaşları ve bunun uygulamaları olacaktır.
Kaynak: Yeni Özgür Politika