'Kürdistan'da yaşamın kanunu özgürleşmektir'

Başarma ve özgürleşme arasında sıkı bir bağ kuran Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a göre "Özgürleşmeyen başaramaz, başaramayan yaşayamaz! Kürdistan'da yaşam kanunu budur."

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, 'Özgürlük Sosyolojisi’ savunması, Önderlik Gerçeği çözümlemesi ve Görüşme Notlarında, özgürlüğün Kürdistan'da yaşamın kanunu olduğunu belirtirken, yeni yaşamı kurmanın önemine değiniyor. Öcalan'a göre, özgürlüğüne ve onuruna anlam verenler güçlüdür ve çözümün gücü de toplumun kendisidir.

AKIL VE KÜLTÜR ÖZGÜRLÜĞE YATKIN KILAR

“Özgürlük konusunda bencil olmamak, özgürlüğü insanla sınırlandıran bir indirgemeciliğe düşmemek bence önemlidir. Kafesteki hayvanın büyük çırpınışının özgürlük için olduğu yadsınabilir mi? En değme senfoniyi geride bırakan kafesteki bülbülün şakımasını özgürlük gerçeği dışında hangi kavramla izah edebiliriz? Daha da ileri gidersek, evrenin tüm sesleri ve renkleri özgürlüğü düşündürmüyor mu? İnsan toplumunun en derin köleliği yaşayan ilk ve son köleleri olarak kadınların tüm çırpınışları özgürlük arayışından başka hangi kavramla izah edilebilir? En derinlikli filozofların, örneğin Spinoza’nın, özgürlüğü cehaletten çıkış ve anlam gücü olarak yorumlaması aynı kapıya çıkmıyor mu?

Sorunu sonsuz içeriği içinde boğmak istemiyorum. Ayrıca anadan doğma ‘mahkûmiyet’ halim olarak da söylemleştirmek istemiyorum. Prometheus’un anısına karaladığım birkaç cümle dışında, aynı zamanda bir nevi özgürlük arayışı olan şiir yazmayı hiç denemedim. Onun da imgesellik dışında bir anlamının olmadığı bilinmektedir. Fakat özgürlük anlamının korkunç takipçisi olduğum göz ardı edilebilir mi?

Toplumsal özgürlüğü sorunsallaştırırken bu kısa girişimiz sorunun derinliği konusunda uyarıcı kılmak içindir. Toplumun zekâ yoğunluğu en gelişkin doğa olarak tanımlanması, özgürlüğü çözümleme konusunda da aydınlatıcıdır. Zekânın yoğun olduğu alanlar özgürlüğe hassas alanlardır. Herhangi bir toplum zekâ, kültür ve akıl gücü olarak kendini ne kadar yoğunlaştırmışsa, o kadar özgürlüğe yatkın kılmıştır demek yerinde bir söylemdir. Yine bir toplum kendini bu zekâ, akıl ve kültür değerlerinden ne kadar yoksun kılmış veya yoksun bıraktırılmışsa, o kadar köleliği yaşamaktadır demek de doğru bir söylemdir.

Özgür olmayanın, dolayısıyla onurlu olmayanın kendi gerçekliği hakkında bilgisi yoktur. Kendi gerçekliğin hakkında bilinçli olduğun oranda özgür ve o oranda onurlusun. Özgürlüğüne ve onuruna anlam verenler güçlüdürler. Bunlar ölmezler. Ben bu temelde güçlüyüm. Ben sekiz yaşından beri bunu yaptım. Halkımın onurlu bir çocuğu olmaya çalıştım ve bunu başardım.

KÜRDİSTAN'DA YAŞAM KANUNU

Benim için yaşamak eşittir başarmaktır. Her şey başarmaya, başarmak da mutlak anlamda özgürleşmeye bağlıdır. Özgürleşmeyen başaramaz, başaramayan yaşayamaz! Kürdistan'da yaşam kanunu budur.

Gerçekleri reddetmek yerine, onu anlamak ve ona katılmak en doğrusudur. Gerçekleri göz ardı eden hiç kimse özgürleşemez. Gerçeklere saygısı olmayan bir duygu yersizdir.

Gerçeklerden korkmayın, gerçekler insanı güçlendirir. Gerçeklerle yaşama gücünü gösterdiğiniz oranda, kendi varlığınızın anlamına ulaşabilir ve kendinizi gerçek kılabilirsiniz. Yalan sizi özgürleştirmez, sahte olana tenezzül etmek sizi özgürleştirmez. Ama saptırmayan, dosdoğru ufku gösteren ve bilinci berraklaştıran özelliğiyle gerçek her zaman özgürleştiricidir. Bu açıdan kendime müthiş yükleniyorum. Hatırlarsınız, “İnsanlığın geçmişi daha gerçektir. Ona saygılı olacağım ve yaşamı orada arayıp bulacak ve yeniden başlatacağım” demiştim. Hala öyle düşünüyorum.

Kapitalist modernitenin yarattığı dünyaya bakın: Yaşam her yönüyle kirletilmiş, insan insan olmaktan çıkarılmış; kadını sahte, erkeği sahte, ilişkiler sahte. Tarih ve dinler, Kutsal Kitaplar iktidar yalanlarının araçları haline getirilmiş. Ahlak, vicdan ve adalet gibi toplumsal değerler iğfale uğrayarak yerle yeksan edilmiş. Ben insanım diyen biri böyle bir ihanet zemininde nefes alabilir mi? Nefes almakta zorlanıyorum, nefes alamıyorum dediğimde, işte tüm bunların yarattığı kuşatmadan söz ediyorum.

Dipsiz ve karanlık bir kuyunun dibindeki biri için kuyudan çıkması için uzatılan ip ne ise, benim için de gerçek odur. Nasıl ki kuyunun dibindeki insan can havliyle bu ipe sımsıkı sarılıyorsa, biz de gerçeğe öyle sarılıyoruz. Umut dediğimiz şey de budur. Gerçeğin yaşattığı farkına varma, bilinçlenme ve bunun aydınlatmasında gerçeğe yürüme gücüdür. Bunun iradesi ve eyleminin açığa çıkmasıdır. Yani kendimiziz, umudun kendimiz olduğumuz bilinciyle harekete geçmemizdir.

ESKİ YAŞAM TERK EDİLMELİ

Ben mevcut yaşamı, sokaktaki, dışarıdaki yaşamı hep korkunç buldum. Bu mevcut yaşamdan hep kaçtım, altmış yaşındayım, halen de kaçıyorum. Benim de bir zamanlar pilot olmak, uzaya uçmak gibi hayallerim vardı. Fakat ben bu hayallerimin hepsini terk ettim, özgürlük peşinde koştum.

Siz de eski döneme, eski yaşama ait ne varsa terk edeceksiniz. Cesaretiniz, gücünüz, bilginiz varsa yeni özgürlük ütopyalarınızı, yeni yaşam biçiminizi kuracaksınız. Duygusal zekanızı analitik zekanızı geliştireceksiniz. Duygusal zeka ile analitik zekanızı birlikte kullanacaksınız, birbirini destekler ve zenginleştirir biçimde kullanacaksınız.

Tarihinizi bilmeden, kişiliğinizi tanımadan, anlamadan özgürlüğünüzü kazanamazsınız, politika yapamazsınız. Anlamaya dayalı bir yaşamı yaratmak zorundayız. Anlayan insan özgürleşen insandır. Özgürleşen insan ise güzelleşir, güzel insandır. Güzelleşen insan da hayattan zevk alır. Özgürleşmeyle güzelleşen insan anlamlı bir yaşamın sahibi olur.

Bana bağlılık sıradan olmaz. Doğru bağlanırsanız büyürsünüz. Siyasette de büyürsünüz. Hukukta da büyürsünüz. Ben özgürlük için bir yaşam adadım. Ve yaşadıklarımla bazı sonuçlara ulaştım. Bunlara değer verilmelidir. Beni anlamıyorsunuz diyorum. Beni anlamanız aslında kendinizi anlamanızdır. Bu çok bilinmez bir şey de değildir. Kendinizi doğru tanımalısınız. Bana sıradan yaklaşmayın, dış görünüşüme bakıp da aldanmayın. Herkese kendi kişiliğinizi, kimliğinizi, sosyal realitenizi anlayın diyorum. Bana bağlılığın buna yol açtığını anlayın. Sevgiyi ve saygıyı bilmek gerekir.

Sevginin sosyal, siyasal, teorik boyutları var. Bu temelde, ideolojik-politik temelde özgürlüğe fırlamak, özgürlüğe koşmak kaydıyla sevgi olur. Özgürlüğe doğru koşarken, sevmenin yolu açıktır. Sevgi özgürlüğe gitmekse anlamlıdır. Özgürlüğe koşmak bir tutkudur. Sevginin temel şartı özgürlüğe yeterli olmaktır.

DAĞA ÇIKMAK SEVGİ VE ÖZGÜRLÜĞE GİTMEKTİR

Benim özgürlük anlayışım bellidir. Feodal, kapitalist değerlere kapalı olmak gerekir. Bunlar hakkında derhal tedbir alınması gerekir. Feodal, kapitalist köleci ilişkilere karşı çıkan özgürlükçüdür. Dağa çıkmak sevgiye ve özgürlüğe gitmektir. Böyle olmayanları kabul etmem.

Kendimle ilgili, özgürlüğüm meselesi de Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürtlerin özgürlüğü ile bağlantılıdır. Halkımızın özgürlüğü garanti altına alınırsa cezaevinin anlamı kalmaz.

Mandela’ya benzetmek de tam uymuyor. Mandela emperyalizmden icazetliydi. Paralel devlet beni giderek emperyalizmden icazetli gibi göstermek istiyor. Bu konuda rahatsızım. Ben emperyalistlerden ya da devletten özgürlüğümü sağlamalarını istemem. Onlardan izin isteme pozisyonuna gelmek istemem. Benimkisi ancak halkın özgürlüğü ile olur. Ben sadece Kürtlerin özgürlüğü için mücadele etmiyorum, tüm halkların özgürlüğü için bu mücadeleyi verdik. Benim özgürlük anlayışım, halkların özgürlüğüdür.

Ben özgürlükçüyüm, benim özgürlük değerlerimin felsefi, filozofik bir çizgisi var. Bookchin, Nietzsche ayarında, hatta onları aşan çizgim var, siyasi askeri eylemim var. Ama sapmalar ve saptırmalar da var, hançerleyenler de var. Benim özgürlük çizgim çok güçlü. Kadın özgürlüğü ve örgütlülüğü konusunda, askeri, örgütsel ve pratik konularda geleneğimiz, çizgimiz nettir.

Kadınların 'Öcalan özgür olmadan özgür olmayacağız' sloganı güzeldir. Çünkü ben özgürüm, siz de özgür olacaksınız! Sonuç olarak siyasetçi özlü, güçlü bir kimlik olmak zorundadır.

Biz baştan sona kavgayız! Şekillenen önderlik kişiliği yahut mücadeleci kişilik, sadece baştan sona kavga değil, büyük ustalıkla bir kavgacı, bir mücadelecidir. Emek boyutu, emeği koruma boyutu, yani özgürleştirme boyutu, öncü boyutu ve bunun büyük serpilmesi, tabii örgüte, siyasete, askerliğe taşırılması ciltler dolusu kitapla ancak izah edilebilir.

Her şey sizin mücadelenize bağlı. Bir ilerlemeyi sağlarsanız her şey çözülür. Ama yapmazsınız da devam eder. Hem tecrit devam eder hem de kan dökülmeye devam eder. Herkes buna göre elinden geleni yapsın. Bu halk çok büyük bedeller ödedi. Herkes bu halk için mücadele etsin.

ÇÖZÜM GÜCÜ SİZSİNİZ

Sadece Kürtler için değil, burada birçok halk var. Bütün halklar birleşirse güç olursunuz. Çözüm de bu şekilde gelir. Ben bu yaşımda gece gündüz çalışıyorum. Çözüm yolları arıyorum. Kendim için bir şey yapmıyorum. Ama biz bu halka bir söz verdik. Bu halk o kadar bedel ödedi. 50 senedir emek veriyoruz, değerler var. Çok bedeller ödedik. Eğer birlik olup güçlü olursanız büyük sorunu da çözersiniz. Kimse gelip size sorun çözmez. Esas çözüm gücü sizsiniz.

Çok sıkça dillendirdiğim bir deyişimi tekrarlamak durumundayım: Öyle anlar olur ki, tarih bir kişilikte yaşanır, kişilik bir tarihte yaşar! Çok acılı da geçse, bu kişilik onurunu kısmen paylaştığım inkâra gelmez. Başkalarından farklı olarak, bu trajik tarihin bir ‘kader kurbanı’ olmanın ötesinde rol oynamak istediğim için arkamda bu dolapların çevrildiğini çok iyi biliyorum. Onun içindir ki, bu davamın sloganını “Özgürlük Kazanacaktır” biçiminde belirledim.

Trajedi oyunlarında hep tekrarlanan kaderi özgürlük lehine bozmak her acıyı katlanılır kılmaya yeterlidir. Davam ve dava arkadaşlarımla birlikte bu sefer adı gerçekliğin ta kendisi olan bir oyunu oynamada kaderin payına düşen yenilgi olacaktır.”

*Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın, ‘Özgürlük Sosyolojisi’ savunması, Önderlik Gerçeği çözümlemesi ve Görüşme Notlarından derlenmiştir.