Kurşun namludayken silah nasıl bırakılır?
Ateşkes olmadan değil silah bırakmak, onun tartışması bile yapılamaz. İster savaş deyin ister demeyin, çatışmalı bir ortamda farklı bir tartışma yapabilmek için bile önce ateşkes ilan etmek gerekir.
Ateşkes olmadan değil silah bırakmak, onun tartışması bile yapılamaz. İster savaş deyin ister demeyin, çatışmalı bir ortamda farklı bir tartışma yapabilmek için bile önce ateşkes ilan etmek gerekir.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın genişletilmiş görüşme heyeti aracılığıyla 27 Şubat günü açıkladığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”, içte ve dışta muazzam bir etkiye yol açtı. Sadece demokratik ve sosyalist güçler değil, düşünce olarak Önder Apo’ya en çok karşı olanlar bile etkisinde kalıp olumlu ifadelerde bulundular. Söz konusu Çağrı, genelde bir manifesto olarak tanımlandı, asrın ya da çağın manifestosu dendi. Genelde yeni bir başlangıç olarak ifade edildi. Önder Apo da ’52 yıllık sürecin sonu ve demokratik toplum döneminin başlangıcı’ olarak tanımladı.
Önder Apo’nun ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’na ilişkin tutum olarak PKK Yürütme Komitesi’nin 1 Mart günü yaptığı açıklama da çoğunlukla söz konusu Çağrı’yı tamamlayan biçiminde değerlendirildi. Bu açıklamaya ilişkin de sadece PKK dostları değil, karşıtları da olumlu sözler söylediler. İlan edilen ateşkes ile söz konusu çağrının pratikleştirilmesinin önünün açıldığını ve Çağrı’nın içeriğine katılmayı ifade eden sözlerle de Önder Apo’ya beklenen desteğin verildiğini belirttiler.
Hem Çağrı ve hem de PKK açıklaması için en olumlu söz söyleyenlerden biri de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli oldu. Devlet Bahçeli, ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrı’sı için “Beklenenden de ileri” anlamına gelen ifadeler kullanıp memnuniyetini belirterek, Çağrı’yı kamuoyuna duyuran heyeti telefon ile arayıp kutlarken; PKK Yürütme Komitesi’nin ateşkes ilan eden açıklaması için de “Memnuniyet verici” ifadesini kullanıp, Önder Apo’nun Çağrısına gönderme yaparak “Destekleyici ve tamamlayıcı” nitelikte dedi.
Sağdan ve soldan çok küçük bir azınlıktan gelen karşıtlık dışındaki bu olumlu yaklaşım, ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ yapıldıktan sonraki on günün havasına ve tartışmalarına damgasını vurdu. Türkiye içinden herkes hem de birkaç defa açıklama yapıp tutum belirledi. Basın üzeri neredeyse tartışılmayan hiçbir konu bırakılmadı. Özgür basın dışındaki basın ve yayın organları ilk defa Görüşme Heyeti’ne ve DEM Parti sözcülerine ekranlarını ve sayfalarını açtılar.
Bu olumlu havayı en çok bozan ve ortamı tahrik eden Türk ordusunun Kürdistan’daki saldırıları ve TC Savunma Bakanı’nın eski ezberi sürdüren açıklamaları oldu. Öyle ki gerilla alanlarının bazı günler 30-40 kez savaş uçaklarıyla ve yüzlerce kez de helikopter ve topçu atışlarıyla bombalandığı bilgisini HPG Basın ve İrtibat Merkezi verdi. Şimdi PKK ateşkesiyle geçen süredeki toplam bombardıman binlerce kavramı ile ifade ediliyor. Dahası Türk Özel Savaş Merkezi, ateşkes ile ortamı biraz boş bulmuş olacak ki, gerilla bölgelerinde “Teslim ol” çağrıları yapıp belgeler atmaya çalışıyor. Tabii söz konusu çağrıları gerilla kurşunla karşılayınca da çağrıcılar toz olup kaçıyor.
Açık ki buraya kadar belirtilenler az çok basına yansıdığı için hemen herkes tarafından biliniyor ve bizim amacımız da bu bilinen şeyleri burada tekrarlamak değil. Amacımız, yanılmıyorsak 9 Mart günü, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bu konulara ilişkin yapmış olduğu ikinci ve yeni açıklamayı değerlendirmektir. Devlet Bahçeli’nin bu son açıklamasını şöyle özetleyebiliriz: “PKK’nin ateşkes ilan etmesi İmralı Çağrısı’nın özüne uygun değildir, bu biçimde Kurucu Önderliğin çağrısına doğru cevap verilmemiştir, ateşkes oyalama ve zaman kazanma içeriklidir, PKK derhal kongresini yaparak kendini feshedip silah bırakmalıdır.”
Bu açıklamayı duyunca başkaları nasıl karşıladı, elbette bilemeyiz. Fakat biz, düştüğü durumu hafif bir gülümsemeyle karşılamaktan kendimizi alamadık. Yanımızdaki bazıları, hiç beklemeden “Bahçeli ipe un seriyor” bile dedi. Ne olmuştu da Devlet Bahçeli, bir hafta önce “Destekleyici ve tamamlayıcı” deyip “Memnuniyet verici” bulduğu PKK açıklaması ve ateşkesi için şimdi yüz seksen derece çark ederek bunları söylüyordu?
Tabii bu sorunun cevabını biz bilemeyiz ve de veremeyiz, doğru cevabı ancak Devlet Bahçeli verir. Çünkü Devlet Bahçeli’nin bu son açıklamasındaki görüşleri süreç boyunca TC Savunma Bakanı defalarca tekrarlamıştır. Söz konusu Bakan, Devlet Bahçeli’den birkaç saat önce de aynı açıklamasını kamuoyuna bir kere daha yapmıştır. Yani Devlet Bahçeli’nin açıklaması sadece Savunma Bakanlığı’nın açıklamasıyla aynı değil, bir de hemen ardından yapılmıştır.
Burada insanın aklına birçok soru gelmektedir. Acaba Devlet Bahçeli üzerinde baskı uygulayanlar mı vardır? Yoksa Devlet Bahçeli söylenen ve yazılanları sonradan mı kavramaktadır? Ya da bu biçimde çark mı ediyor? Önceki görüşlerini değiştiriyor mu? Devlet Bahçeli’nin cevabı bu soruların hangisine göre olsa da kendisi için iyi ve olumlu olmaz. Çünkü, her şeyden önce bir düşünce ve inanç insanı olma durumunu zedeler. Hele çark edip önceki söylediklerini değiştirmesi, açık ki inanılırlığını ve güvenilirliğini ortadan kaldırır.
Gerçek durum hangisi olursa olsun, Devlet Bahçeli’nin, Önder Apo’nun Çağrısı ve PKK’nin açıklaması ardından gösterdiği tutum itibarını zedelemiştir, ciddiyetini ve tutarlılığını zayıflatıp tartışmalı hale getirmiştir. Oysa Devlet Bahçeli bu özellikleriyle tanınıyor ve değer görüyordu. Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için çabaların yoğunlaştırıldığı bu dönemde de esas olarak ciddi, bilinçli, inançlı ve tutarlı siyasetçi ve aydınlara ihtiyaç vardı.
Tabii Devlet Bahçeli’nin PKK’nin ilan ettiği ateşkese karşı çıkması başka biçimlerde de yorumlanabilir. Acaba Devlet Bahçeli de ilan edilen ateşkesten rahatsızlık duyup savaşın sürmesini isteyenlerden midir? Buna ihtimal vermesek de değerlendirmeye almak zorunda kaldık. Yoksa ateşkes ilanından niçin rahatsızlık duyulsun?
Elbette bir de Devlet Bahçeli’nin taleplerinin içerdiği çelişki var. PKK’den silah bırakmasını istiyor, ama ateşkes ilan etmiş olmasına ise karşı çıkıyor. Peki ateşkes olmadan, kurşun namludayken silah nasıl bırakılacak? Kurşunu namluda olan silahı kim alır ya da alabilir? Böyle silah alınırken ya da bırakılırken, kazaen tetiğe değilir de silah patlarsa ne olacak? Kurşun karşıdakini vurmaz mı?
Belli ki Devlet Bahçeli’nin sözleri bu bakımdan da normal sözler değildir. Ateşkes olmadan değil silah bırakmak, onun tartışması bile yapılamaz. İster savaş deyin ister demeyin, çatışmalı bir ortamda farklı bir tartışma yapabilmek için bile önce ateşkes ilan etmek gerekir. Bu bakımdan PKK Yürütme Komitesi’nin ateşkes ilan etmesi düşünülmeyen ve doğru olmayan bir husus değildir. Tersine çok iyi düşünülmüş olan, yapılmak istenen iş bilinen, son derece ciddi ve samimi bir karardır. Önder Apo’nun Çağrısı’nı doğru anlamayı ve onun pratikleşmesine samimi yaklaşıp önünü açmayı, hatta ilk adımını atmayı ifade etmektedir.
Elbette ardından gelen silah bırakma, kongre yapma gibi adımları da ancak Önder Abdullah Öcalan atabilir ki, bunun için de özgür yaşar ve çalışır koşullara sahip olması gerekir. Yani Devlet Bahçeli ne söylerse söylesin, şimdi sıra Önder Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanmasındadır ve bunu yapacak olan da devlet ve iktidardır. Bu gerçeği gizleyebilmek ve sorumluluktan kaçmak için kendini tekzip etmeye gerek yoktur. Bir de savaşta başarı elde edemediği halde kendini öyle göstermeye çalışan generallerin yaşadığı komplekse takılmanın siyaseten fayda getirmeyeceği ve sonuç yaratmayacağı ortadadır. Devlet Bahçeli, kendini tekzip edercesine PKK’yi suçlamaya yöneleceğine, generallerinin yaşadığı kompleksle uğraşsa ve onlara gerçeği kabul ettirmeye çalışsa daha doğru yapmış olur. Gerçekten inanıyorsa ve tutarlıysa, işte o zaman Türkiye’nin en önemli sorunu olan Kürt sorununun çözümünde rol oynayabilir.
Kaynak: Yeni Özgür Politika