21.yüzyılın kadın özgürlük yüzyılı olması, tüm toplum için özgürlük anlamına gelir. Kadının özgürlüğü tüm toplumun özgürlüğüdür. Yüzyılın kadın özgürlük yüzyılı olması gerçeği, Önder Apo’nun öncülüğünde gelişen kadın kurtuluş ideolojisinin geldiği aşamanın bir sonucudur. Faşizmin geldiği düzey, tüm toplum, halklar, farklılıklar üzerinde uygulanan vahşet karşısında kadınların direnişi ve toplumsal direnişe öncülük etmeleri, bu direnişteki ısrar, bu direnişin kazanacağının da göstergesidir. Kadınlar diktatör yargılanıp mahkum edilmeyene kadar, faşizm yıkılmayana ve tecrit kırılmayana kadar, toplamda özgürlük kazanmayana kadar durmayacaklarını her adımlarında göstermektedir.
20. yüzyılda direnen kadınların Kürt kadınının öncülüğünde yaşadığı uyanış, kendilerinde yarattıkları bilinçlenme, öncü kadın karakterinin giderek yaygınlaşması ve toplumsallaşması tüm dünya kadınlarına ve insanlığa 21. yüzyıl için büyük umut vermektedir. Bu umut, özgür yaşamın gerçekleşeceğine olan inancı derinleştirmekte, güçlendirmekte ve her türden egemenlikli zihniyetin korkulu rüyası olmaktadır. Kapitalist modernitenin ve her türden bölgesel işbirlikçisi olan faşist, tekçi, diktatöryel uygulamaların en fazla kadınlara, kadın değerlerine, kadın yaratımlarına ve toplumun kadın değerleriyle örülen dinamizmine saldırılarından da ne kadar korktuğu anlaşılmaktadır. Her türden gerilik, egemenlik, diktatörlük, demokrasi karşıtlığı, faşizmin tüm versiyonları en fazla kadınlardan korkmaktadır.
Faşizm, en çok korktuğuna saldırmaktadır. Bu anlamıyla faşizmin bölgesel temsilciliğini yapan faşist Türk devleti en çok direnen kadından, Kürtlerden, devrimcilerden ve demokrasi mücadelesi verenlerden korkmaktadır. Çok korktuğu için bu kesimlere saldırmaktadır. Saldırıların tamamı siyasi çizgiler temelinde olmamaktadır. Kimi saldırılar siyasi söylemlerle yapılmakta, kimi saldırılar milliyetçi güdülenmelerle gerçekleştirilmekte, kimi saldırılar ekonomik sahada inşa edilmektedir. Faşist iktidarlar kaybedeceklerini anladıklarında en fazla kadınlara saldırmakta, bu saldırılarda da erkekleri kullanmaktadır. Faşizm köleleştirdiği her bir erkeği kendi askerine dönüştürmekte ve kadınlara saldırtmaktadır. faşizm tarafından güdülenen her bir erkek en kötü, en vahşi, en toplum dışı yanlar yüklenerek kadınların üzerine saldırtılmaktadır.
Kadın direnişinin zirveleştiği bu günleri değerlendirirken değinmemiz gereken en temel bu direnişi yaratan büyük tarihsel şahsiyetlerdir. Sakine Cansız, Kürt kadınlarının varoluşunda, inkar ve imha zincirinin kırılmasında, kadınların varolmasında, direnerek bilinçlenmesinde ve özgürleşmesinde dönüm noktasıdır.
Nasıl ki kırılmaların dönüm noktası varsa, direniş ve özgürleşmelerin de dönüm noktaları vardır. Sakine Cansız, Kürt kadınının elinden alınan kimlik ve tarihe verilen en güçlü cevaptır. Onun zindan direnişinden başlayarak gösterdiği direniş, devamında yürüttüğü mücadele, hayatının hiçbir döneminde direnişten, mücadeleden sakınmayan duruşu, özgürlükte ısrarı ve iddiası, kendinde yarattığı toplumsal değerler ve bu değerleri tüm topluma, tüm arkadaşlarına taşıma ısrarı, bunun en güzel pratik somutlaşması, Sakine Cansız’ı tanrıçalaşma düzeyine çıkarmıştır. Sakine Cansız tüm kıtalarda kendini göstermiş, tüm kıtaların toprağına dokunmuş, tüm kıtalarda insanların yüzlerini dokunuşuyla şekillendirmiş olan ana kadının, hep özlenen, beklenen ve varlığına inancın tek bir an dahi kaybolmadığının bilinci olan tanrıçanın bu yüzyılda zuhur etmesidir. İştar, İnanna ya da Kibele’nin bu yüzyılda yeniden bedenleşmesidir.
Her toplumun kendi tarihinde yarattığı bir kültür vardır. Kültür, kendi içinde inançlar, gelenekler, özlemler, amaçlar barındırır. Kürtler kızdıklarında, başları sıkıştığında, bir üst yaratıcıya ihtiyaç duyduklarında tarihin her döneminde “Ya Star” demişler. Bu söylem, bu çağırış, elinden her şeyi alınan Kürtlerin elden bırakmadığı nadir değerlerdendir. Dilimiz, kültürümüz, toprağımız, insanlarımız katledilmiş, vurulmuş, yıpratılmış ve insan aklının alamayacağı çok şeye maruz kalmış olabilir. Ancak Star’ımızı kimse elimizden alamamıştır. Bu Star, kendisi bir bedenleşme olmasa da bir zihniyet yapılanması, bir özgür yaşam, kadın eksenli bir toplum bilincidir. Ve bu zihniyet Sakine Cansız ile bedenleşmiştir. Şüphesiz bu bedenleşmeye çok yaklaşan birçok direnişçi kadın vardır Kürdistan özgürlük hareketinde. Zilan, Beritan, Nucan, Delal de Star’ın bedenleşmesinin farklı boyutlardaki örnekleridir. Sakine Cansız, tüm direniş tarihimizin toplamı olarak, Kürtlerin tarihin derinliklerinden bugüne kadar dinmeyen çağrısına bir cevap olarak Star’ın kalkıp günümüze gelmesidir. Kendini küllerinden yaratmak deyiminin en görkemli gerçekleşmesidir.
Sakine Cansız üzerine söylenecek çok şey vardır. Ancak daha da önemlisi Sakine Cansız’ın kavgasını anlamak, büyütmek, güncelleştirmek, onun açtığı yolda mücadele etmek, kavga etmek, erkek egemenlikli dünyayı hiçbir şekilde kabul etmemek, direnmek, Önder Apo’ya yoldaş olmak ve özgürleşmektir.