İçişleri Bakanı S.Soylu, Habertürk televizyonunda yaptığı konuşmada dünyanın en büyük yalanını attı. Gazeteciler bu yalan karşısında ‘atma Recep din kardeşiyiz’ diyebilirlerdi. Hiç yüzü kızarmadan bizim zamanımızda hukuksuzluk, işkence ve kötü muamele yok, dedi. Bir gazeteci Uluslararası Af Örgütü ve insan hakları kuruluşları var diyor, dediğinde onlar politik yaklaşıyorlar, doğru söylemiyorlar, diyerek gazetecileri susturdu. Uluslararası Af Örgütü gecikmeden bizdeki bilgiler İçişleri Bakanı’nın dediğinin tersi yönündedir, diyerek Türkiye’deki gerçekliği bir daha açıkça ifade etti.
Bırakalım AKP iktidarının 2015 öncesi uygulamalarını; 7 Haziran 2015 seçimleri sonrası Türkiye’de yaşananlar tam olarak dört dörtlük faşist ülkelerde görülen uygulamalardır. Tüm dünya AKP iktidarı ve Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını diktatörlük olarak görüyor. Türkiye içinde de yandaşlar dışında herkes için AKP-MHP iktidarı tam bir diktatörlüktür. Bu iktidar kötülükler iktidarı olarak görülüyor ve böyle tarihe geçmiştir. Adaletsizlik ise dünyada görülmemiş düzeydedir. Türkiye’deki askeri darbeler döneminde bile hukuksuzluk ve adaletsizlik bu düzeyde açık biçimde yapılmamıştır. Öyle ki, adaletsizlik bilinçli ve planlı bir biçimde açık ve yoğun yapılarak halkın sindirilmesi amaçlanmıştır. Halk ‘en ufak bir şey yaparsam hemen karakola ve cezaevine düşerim’ biçiminde bir ruh hali içine sokulmuştur. Adaletsizlik pervasızca yapılarak bu sonuç yaratılmıştır. Ama buna rağmen Süleyman Soylu bizim hükümet zamanında hukuksuzluk olmamıştır, diyebilmiştir.
AKP iktidarı 2015 öncesi de baskıcı ve otoriterdir. Ancak 2015’le birlikte açık bir diktatörlüğe yönelme görüldü. Öyle ki, Tayyip Erdoğan asker, polis ve mülkü idare amirlerine mevzuata takılmayın; Türkiye’nin bekası neyi gerektiriyorsa onu yapın, yani hukuku dikkate almayın talimatı vermiştir. Zaten vatan söz konusu olduğunda gerisi teferruattır diyen bir zihniyet ne hukuk, ne vicdan, ne de ahlak tanır. Nitekim 2015 yılıyla birlikte Türkiye hukuksuzluğun ve adaletsizliğin hakim olduğu bir ülke haline gelmiştir.
Türkiye adaletsizlikte dünyada ilk sırada olacak ama hukuksuzluk olmayacak! Bu, insanların gözünün içine baka baka yalan söylemek ve alay etmektir. Faşist ve otoriter karakterli insanların ve yönetimlerin en çarpıcı özellikleri yalan söyleme ve demagoji yapmadır. Süleyman Soylu’nun böyle bir karakteri olduğu televizyondaki konuşmasıyla net anlaşılmıştır.
Şimdi burada binlerce hukuksuzluk, yüzlerce işkence örneği, kötü muamele ve yüzlerce faili meçhul cinayet sıralayabiliriz. Tabi ki 1990’lı yıllardaki gibi esas olan öldürme değil, karakollarda işkence yapma, yıllarca zindanda yatırmadır. Zaten bir AKP’li yetkili yıllar önce 1990’lı yıllardaki gibi öldürmüyoruz, zindana atıyoruz; buna da şükredin, demişti. Kaldı ki, şimdi de birçok öldürme gerçekleşmiş, ancak hiçbir fail yargılanıp cezalandırılmamıştır.
Şimdi çok iki çarpıcı olay bile AKP iktidarı ve S. Soylu’nun ne olduğunu gözler önüne serer. Kemal Kurkut açıkça polisler tarafından katledilmiş, Van’da ise iki köylü ilk önce linç edilmiş, sonra da helikopterden atılmıştır. Bunlardan biri ölmüş, biri de ağır yaralanmıştır. Bu karakterdeki bir iktidar ve güvenlik örgütü daha neler yapmaz ki! Zaten son zamanlarda tüm kirli işleri bir bir ortalığa saçılmaktadır. İki kişi yan yana geldiğinde bile polisin kırmızı boğa görmüş gibi saldırdığını tüm toplum görüyor. Daha birkaç gün önce eski bir başbakan ve eski bir AKP genel başkanı olan Ahmet Davutoğlu bile konuşturulmamıştır.
İnsanları kaçırma, kaybettirme, işkence yapma, zorla ajanlık dayatma bu iktidarın kimliği haline gelmiştir. Bir yerde düşünce özgürlüğü yoksa, bir twitter atmak bile ceza konusu oluyorsa orada işkence ve hukuksuzluk ayyuka çıkmış demektir. Dünyanın her yerinde düşünce özgürlüğünün kısıtlanmasıyla diktatörlük ve kötü muamele at başı giderler. Halkın temsilcilerinin her konuda konuşma özgürlüğü olması gerekirken, her türlü farklı düşünceyi dile getirme hakkı varken, düşünceleri ve konuşmalarından dolayı milletvekillikleri düşürülmüş ve zindana atılmışlarsa başka insanlara neler yapılmaz ki!
Karakollarda sadece işkence yapılmıyor. Genç kızlara ve erkeklere tecavüz ediliyor. PKK’li olarak gördüklerine böyle bir uygulamayı normal görüyorlar. Hatta karakollarda PKK’li olanlara tecavüz edilmesi talimatı bile verilmiştir. Fethullahçı diye yakaladıklarına da benzer uygulamalar yapmaktadırlar. Zaten bu iktidar bırakalım PKK’ye, kendi gibi düşünmeyen ve mecliste grubu olan partileri ve milletvekillerini bile hain olarak görmektedir. Aslında AKP iktidarı zamanında hukuksuzluğun, adaletsizliğin, işkence ve faili meçhullerin var olduğunu anlatmak bile olmaması gereken bir şeydir. Çünkü bu iktidar zamanında adaletsizlik, işkence, kötü muamele ve faili meçhul cinayetler ayan beyan ortadadır.
Daha dün taş ocağı yapılmasına karşı çıkan Vanlıların başına nelerin getirildiğini gördük. Aslında bu istisnai bir saldırı değildir. Her gün Türkiye’de böyle onlarca saldırı, işkence ve kötü muamele yapılmaktadır. Aslında kötü olan bunların kanıksanması ve normalleşmesidir. Soylu zamanında hukuksuzluk ve kötü muamele her gün olduğundan normal görülür hale gelmiştir. Bu başarısıyla övünebilir.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bizde işkence, kötü muamele ve hukuksuzluk yok açıklaması karşısında İnsan Hakları Derneği Soylu’nun söylediklerini ağzına tıkayan bilgileri ve tek tek olayları bir basın toplantısıyla sıralayabilirdi. Cezaevlerindeki işkenceleri, PKK’li diye hasta ve yaşlı tutuklulara yapılanları anlatsak herhalde onlar bize değil, adalet bakanlığına bağlı diyebilir. Belki de bizde hukuksuzluk, kötü muamele, işkence ve faili meçhul cinayet yok derken Kürtleri hariç tuttuğu için bunları söylemiştir. Kürtler insan yerine konulmadığına göre onlara yapılan hukuksuzluk, işkence, kötü muamele ve öldürme sayılmaz. Böyle düşündüğü için televizyon karşısında dünyanın en büyük yalanını atmıştır.
Türkiye’de hukuksuzluk, yani adaletsizlik yokmuş; tüm dünyaya ve Türkiye halklarına duyurulur!
Kaynak: Yeni Yaşam Gazetesi