‘100 neden’ kampanyası panelinden ortak çağrı: Erdoğan yargılansın

Avrupa’daki Kürt kadın hareketinin AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yargılanması için “100 Neden” kampanyası kapsamında düzenlenen panele katılan Efrîn’li kadın, “Katliamlardan dolayı Türkiye ve Erdoğan’ın yargılanmasını istiyoruz” dedi.

Avrupa Kürt Kadın Hareketi’nin (TJK-E) “Diktatörün Yargılanması İçin 100 Neden” kampanyası kapsamında AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yargılanması için İsviçre’nin Cenevre kentinde bir panel düzenlendi. TJK-E ve MAAT for Peace (Barış için Maat) tarafından organize edilen panel, Geneva Basın Kulübünde gerçekleşti.

Moderatörlüğünü Dr. Manuela Honegger’in üstlendiğini panele insan hakları ve toplumsal cinsiyet konularında uzman Marion Böker, Fight For Humanity (İnsanlık için Savaş) Eş Direktörü ve Kurucusu Ann-Kristin Sjöberg, Kuzey ve Doğu Suriye’den konferansa katılan Kadın Meclisi Koordinasyon üyesi Asya Abdullah ile TJK-E Uluslararası İlişkiler Sözcüsü Melike Yaşar konuşmacı olarak katıldı.

Panel, ayrıca Birleşmiş Milletler’in (BM) 48’inci insan hakları oturumları kapsamına da alındı.

Panel ilk olarak Suriye’de yaşanan savaş görüntülerinin yer aldığı görüntüler yanı sıra kadınların uğradıkları tecavüzler ile ilgili ifadeleri ve bölgede işlenen suçlar yer aldı. Videoda Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlarla girdiği bölgede yapılan demografik değişim ve Türkleştirme de yer aldı.  Video demografik değişim ve bölgedeki Türkleşme yer aldı.

İlk olarak söz alan panelist TJK-E Uluslararası İlişkiler Sözcüsü Melike Yaşar, kampanya da yer alan ve yaşamını yitiren kadınları anarak, sözlerine başladı.

Kürt kadın hareketi olarak bugüne kadar kadın kırımına karşı birden fazla kampanya ve eylem gerçekleştirdiklerini aktaran Yaşar, “Bizim diktatör yargılanması için 100 neden kampanyamızın da amacı diktatör Erdoğan’ın yargılanması içindir. Erdoğan’ın başını çektiği suçları da anlatacağım” dedi.

KATLEDİLEN KADINLAR SAYILDI

Kampanya kapsamında 100 bin imza toplamayı hedeflediklerini anlatan Yaşar, kampanya kapsamında 235 binden fazla imza topladıklarını söyledi. Yaşar, “Bu panelde kampanyamızın ikinci adımını başlatmayı istiyoruz. Erdoğan 18 yıllık iktidarı boyunca sadece 100 suç işlemedi. Biz biliyoruz ki binlerce suç var. Erdoğan yargılanmadan insanlığın vicdanı da rahatlamayacaktır. Biz bu yüzden de öncelikle Erdoğan’ın savaş politikaları kapsamında yaşamını yitiren kadınların isimlerini burada söylemek istiyorum. Sakine Cansız, Fidan Doğan, Leyla Şaylemez, Taybet İnan katledildi ve cenazesi 7 gün yerde kaldı. Hevrin Xelef, Ceylan Önkol katledildi. Kobanê’de Kader Ortakkaya katledildi. Dilek Doğan İstanbul da katledildi. Buna benzer onlarca katliam gerçekleşti” diye konuştu.

Efrîn’de Türkiye’nin desteklediği çete grupları tarafından yüzlerce taciz ve tecavüz yaşandığına dikkati çeken Yaşar, “Programımız kapsamında çetelerden kurtulan kadınlar yaşadıklarını anlatacaklar. Paris’te Türkiye Devleti MİT üyeleri tarafından Sakine Cansız, Fidan Doğan, Leyla Şaylemez katledildi. 3 Kürt kadın Türkiye devletinin talimatıyla katledildi” diye belirtti.

‘ERDOĞAN DİKTATÖRLÜĞÜ VAR’

Şengal’de yaşanan saldırılara da değinen Yaşar, “Orayı da sömürmek ve yeni bir katliam için hazırlıklarını sürdürüyor. DAİŞ çetelerine sahip çıkarak, Şengal’de de benzer konsepti sürdürmeye çalışıyor. Erdoğan rejimi diyorum çünkü orada bir kişinin diktatörlüğü var. Orada ne parlamento ne de hukuk var. Erdoğan iktidara geldiğinden beri doğaya karşı da suç işlemiştir. Biz hepimiz o suçların şahidiyiz. Beyaz tülbentli anneler, barış anneleri, belediye eşbaşkanları, milyonlarca oy alan parlamenterler cezaevine konuldu. Biz çocuğunun kemiklerini kargo ile alan annenin acılarını hissediyoruz. Artık Erdoğan rejimi ailelerin çocuklarının cenazelerini de birkaç yıl sonra kargo ile evlerine yolluyor” ifadelerini kullandı.

Adil bir yargılanma için insanların açlık grevlerine girdiğini vurgulayan Yaşar, “Dünyanın ve kamuoyunun gözleri önünde çocuklar Kürt oldukları için panzerler altında katlediliyorlar. Erdoğan rejiminin suç listesi çok uzun. Bu suçları tek tek sayarsak, Erdoğan’ın rejiminin her gününden bir suç çıkarabiliriz. Ben sormak istiyorum. Erdoğan tüm bu fotoğrafa bakıldığında bir diktatör olarak görülüyor mu yoksa görülmüyor mu?” diye sordu.

‘SUÇ LİSTESİ DAHA FAZLA UZAMADAN…’

AKP döneminde kadın üzerindeki baskı, katliam arttığını kaydeden Yaşar, “Biz faşizmi iki şahıs üzerinden anlatıyoruz. Erkekler yaptıkları şiddeti devletten aldıkları güvenle yapıyorlar. Kadın katliamı sistematik olarak yapılıyor. Uluslararası kurumlar ve Avrupa kendi çıkarları için gözlerini kapatıyor. Erdoğan’da bunları kullanarak, şantajlarını devam ettiriyor. Kamplarda çeteleri eğiterek, Suriye’ye gönderiyor. Biz bu yüzden 100 neden dedik. Erdoğan hakikati kapatmaya çalışıyor. Binlerce suçtan ziyade 100 suç bile diktatörün yargılanmasına yeter sebeptir. Biz de böyle düşünerek, 100 suçu ispatlarıyla, belgelerini kampanya kapsamında topladık. Bizim gerçek delillerimiz ve somut taleplerimiz var. Uluslararası kurumlara sesleniyoruz ve sorumluluklarını yerine getirsin. Kırım yaptığı için yargılanmalıdır. Politik ve etnik bu soykırımdan sorumlusunuz. Uluslararası anlaşmalara göre Erdoğan’ın diktatör olduğunu kabul etmeli ve yargılanmasını sağlamalısınız. Bu liste uzamadan harekete geçmek zorundasınız” çağrısında bulundu.

Kürt kadınlarının tüm bu saldırılar karşısında büyük bir direniş sergilediğine de dikkati çeken Yaşar, “Kadın kırımına karşı mücadele etti. Elimizde suçların belgeleri var. Türkiye Devleti’nin nasıl kimyasal silah kullandığını, direnen Kürt kadınlarına karşı işlediği suçları ikinci adımda bu belgelerle uluslararası kurumlarda Erdoğan’ın yargılanmasını sağlayacak bir mücadeleyi örgütlemek istiyoruz” dedi.

‘TÜRKİYE'NİN İŞGALİNE SON VERİN’

İnsan hakları savunucusu Mennatalla Abdelraouf da Mısır’ın başkenti Kahire’den online bağlandığı panelde AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Ortadoğu’da işlediği suçlara son vermek için bir araya geldiklerini belirtti. Kadınlar olarak bir araya gelmeden başaramayacaklarını dile getiren Abdelraouf, “Bizler bu acıları kadın olduğumuz için çekiyoruz. Türkiye’deki Türk kadınlarının ve Suriye’deki Kürt kadınlarını incelemeye başladığımda fark ettim ki asıl hedefler kadınlardı. Erdoğan’ın Kürt kadınlarına DAİŞ yüzünden bu kadar düşman olduğunu biliyoruz. March for peace olarak pek çok kurumla çalışıyoruz, Türkiye’nin işlediği suçlara karşı. Yüksek Komisyon’a sesleniyorum; sorumluluk alın, Türkiye’nin işgaline son verin” ifadelerini kullandı.

‘EFRÎN’DE KADINLAR SİSTEMATİK TECAVÜZE UĞRUYOR’

Panele bağlanan Efrînli tanıklardan biri de yaşadıklarını şöyle anlattı: “Türkiye’nin Efrîn işgal ettiğinde evden dahi çıkamadık. Çarşaf giymek zorunda kaldık. Sürekli olarak tacize maruz kaldık. Hastaneye gittiğimizde bize ‘kafir’ dediler. ‘Kürtsünüz, kafirsiniz’ dediler. Bir gece Türkler evimizi bastı kızımı kaçırdılar. Pijamalarıyla uyuyordu. Sonra bir gün bana kızımın kızını getirdiler. 20 gün karakolda kaldık. Her gün aşağılandık, küfrettiler. Kızım çok kötü dövülmüştü. Ondan kızını da aldılar. Onu çırılçıplak bıraktılar hapiste. 3 polis bize o karakolda işkence etti. Polis ve işkenceciydiler aynı zamanda. Kızım yeni doğum yapmıştı beslenemedi. Kızıma uyuşturucu verdiler, kaskatı oldu, sonra onu doktora götürdüler. Gözaltında 18 yaşından küçük çok fazla kız vardı. Sistematik olarak tecavüze uğruyor kimisi düşük yapıyordu. Kadınlar asıl hedefleriydi. Kadınlar bu yüzden en çok hakarete ve istismara uğrayan taraf oldu. 25 kadar çocuk vardı hapishanede. 6 aylıktan 7 yaşına kadar. Kızım bebeğini besleyemiyordu. BM ye sesleniyoruz; o hapishanelerde kadınlara yardım edin. Her gün bu kadınların sayısı artıyor. Efrîn’e evime dönmekten başka bir talebim yoktur.”

‘KATLİAMLARIN HESABI SORULSUN’

Yine panele bağlanan ikinci tanık da Türkiye’nin Efrîn’e yönelik saldırısı ardından orayı terk etmek zorunda kaldığını söyledi. Efrîn’den çocuklarıyla birlikte yürüyerek, kaçmak zorunda bırakıldığını sözlerine ekleyen tanık, “Biz Kürtlerin sesini kimse duymuyor. Allah bizi Kürt olarak yaratmış, bu dili bize o vermiş. Onlarca çocuk etrafa saçılmış yaralanmış ya da ölmüştü. Erkekler de vardı. Bir çocuğun tek bacağı kopmuştu. O olayda bir çocuğumu kaybettim, biri de yaralandı. Çocuklarım hala korkuyor en ufak bir seste sarsılıyor. Katliamlardan dolayı Türkiye devletinin yargılanmasını istiyoruz. Erdoğan’ın yargılanmasını istiyoruz” diye konuştu.

SJÖBERG: ULUSLARARASI KURULUŞLAR SES ÇIKARMALI

Söz alan Fight For Humanity (İnsanlık için savaş) eş-direktörü ve kurucusu Ann-Kristin Sjöberg ise duydukları ardından hem bir kadın hem de bir anne olarak konuşmakta zorlandığını belirtti. Çeşitli çatışma bölgelerinde bulunduğunu anlatan Sjöberg, “Kadınlar ve kız çocukları bu durumlarda korkunç haksızlıklarla karşılaşıyor. Bu yanlış ve bunu değiştirmek için çalışıyoruz. Cinsel şiddet ve cinsel şiddet tehdidi her türlü yasada yasaklanmıştır. Savaşta ve barışta fark etmeksizin bir hastaneye saldırmak her türlü yasada yasaklanmıştır. Uluslararası kuruluşların bu suçlarla ilgili ses çıkarması bir sorumluluktur. Bunu durdurmak için elimizden gelen her şeyi yapmamız gerekiyor” diye belirtti.

ABDULLAH: İŞGALE KARŞI MECLİSİMİZİ KURDUK

Söz alan Asya Abdullah, da topraklarının ağır bir işgal altında olduğunu vurgulayarak, söze başladı. Askeri, ekonomik, siyasal bir işgal altında olduklarını aktaran Abdullah, “Biz Kuzey ve Doğu Suriye’deki kurumlar ve kadınlar olarak yaşamın her alanındaki işgale karşı kendimizi savunuyoruz ve savunmaya devam edeceğiz” dedi. İşgal politikalarına karşı mücadele ettiklerini söyleyen Abdullah, şöyle devam etti: “Hem kendimizi hem de topraklarımızı korumak için öncelikle örgütlememizi sağladık. Kürt, Arap, Çeçen, Çerkez kadınlarla birlikte işgale karşı Kuzey Doğu Suriye Kadın Meclisi’ni kurduk.

Siyasi, ekonomi alanında işgale karşı kendimizi savunuyoruz. İşgal politikaları sadece askeri anlamda yaşanmıyor. Özel işgal politikaları devrededir. Efrîn’de kadınlar kaçırılıyor. 2020-2021 yılları arasında 105 kadın katledildi, 189 kadın kaçırıldı, 197 kadında bombalamalarda yaşamını yitirdi. 182 çocuk yaşamını yitirdi. Bugün en önemli mücadelemiz kadınların katledilmesine karşı olmalı ve bunun önüne geçmeliyiz. Kuzey Doğu Suriye’de ve Rojava’da gerçekleşen devrim sadece topraklarımız için değil insanlık için önemli değerler oluşturdu.  YPJ’nin DAİŞ’e karşı yürüttüğü mücadele tüm kadınlar içindi. Dünyanın gözünün önünde QSD’yi vuruyor ve YPJ’nin yöneticileri katlediliyor.

KADINLARIN ÖNCÜLÜK ETTİĞİ DEMOKRATİK SİSTEM HEDEFTE

Kürt kadınları Kuzey ve Doğu Suriye’de tüm kadınlar için demokratik bir sistemin öncülüğünü yapıyor. Eşbaşkanlık sistemi var ve kadınla erkek eşit temsil ediyor. Bu da dünya açısından önemlidir. Bunun için Türkiye devleti çeteleriyle demokratik sistemimizi hedef alıyor. DAİŞ’e karşı savaşan kadınlar hedefleniyor. Topraklarımızda yapılan işgal ardından demokratik sistem yok edildi ve bir kırım başlatıldı. Hangi hukuk çerçevesinde bizim topraklarımızı işgal etti, demografik yapıyı değiştiriyor. Binlerce insanımız göç etmek zorunda bırakıldı. Hangi uluslararası hukuk Türkiye’ye bu yetkiyi veriyor. Topraklarımızda yaşanan demografik yapıya yönelik değişim insanlık suçudur. Türk devletin ağır silahlarıyla kadınların, çocukların katledilmesi insanlık suçudur.

KUZEY DOĞU SURİYE HAVA SAHASI KAPATILSIN

Biz insanlık değerleri, her halkın kendi kültürüyle yaşamasını esas alıyoruz. Türkiye devleti ise bunların yaşama geçmemesi için saldırılarını sürdürüyor. İşgal ve kırımın durdurulması için Türkiye’nin önüne geçilmelidir. Topraklarımız hava saldırılarına kapatılmalıdır. Günlük insanlarımız katlediliyor. İstediği zaman uçaklarıyla saldırıyor. Eğer yasaklama olmasa Türkiye devleti ağır silahlarını kullanacaktır. Topraklarımızda bulunan çeteler DAİŞ yöntemlerini kullanıyor. Binlerce insanımız topraklarına dönemiyor. İnsanlarımızın topraklarına dönmesi için uluslararası bir güvence sağlanmalıdır.

İŞGALE KARŞI MÜCADELEMİZ SÜRECEK

Uluslararası kurumları, insan haklarını savunanlar, kadınların, çocukların katliamlarına karşı mücadele edenleri Suriye’ye davet ediyoruz. Gelip, gerçekleri kendileri yerinde görsünler. Bu gerçekliğe siz hareket edin. Türkiye devletinin işgal ettiği topraklarımızda sınır oluşturdu. Anlattıklarımız daha çok azdır. Yaşadıklarımız bunlardan daha fazladır. İşgal edilen toprakların ve Suriye’nin geleceği için Kuzey Doğu Suriye’de yaşananlara dair kadınlar olarak paneller düzenleyeceğiz. Eksiklikleri giderebilmek için bu konuda da kadınlar olarak mücadele edeceğiz. Sonuna kadar ısrarlı bir şekilde Türkiye’nin topraklarımızda yürüttüğü işgale karşı kadınlar olarak, Suriye’nin tüm halkları için mücadelemizi sürdüreceğiz. Uluslararası kurumlara kendi oluşturdukları insanlık değerlerine sahip çıkmaya, birlikte içinde kadınların da bulunduğu bir demokratik sistemi kurmaya çağırıyoruz.”

ULUSLARARASI KURUMLARI HAREKETE GEÇİRMELİYİZ

Son olarak panelde söz alan insan hakları ve toplumsal cinsiyet konularında uzman Marion Böker de 2’nci Dünya Savaşı’ndan 60 yıl sonra Almanya’da doğan Yahudi olduğunu ve ailesinin büyük bir kısmını soykırımda kaybettiğini anlattı. Soykırımın ne demek olduğunu çok iyi bildiğini aktaran Böker, “Çok daha net ve hızlı cevaplar bulmak zorundayız. Oyalanacak vaktimiz yok. Bir kınama mektubu kaleme almak hiç bir şeyi çözmeyecek. Bunun için çok fazla mekanizmamız hali hazırda var. Harekete geçirmeliyiz” diye belirtti.

Yapılan konuşmalar ardından panel soru-cevap bölümü ile sona erdi.