27’nci yılını tamamlayan uluslararası komplonun yıl dönümünde Ortadoğu’nun tarihi bir dönüm noktasındayız. Özellikle böyle dönemlerde, halkların tarihi hafızası ve bilinci çok önemli bir konu olmuştur. Eğer bir insan nereden gelip nereye gittiğini bilmezse, kendi yaşamı ve geleceği hakkında doğru bir karar alması mümkün değildir. Bu durum, Kürt halkı için çok daha fazla geçerlidir.
26 yıl önce, uluslararası komplo ile Kürt halkı ve Kürt halkının devrimci çocukları büyük bir şoka uğramıştı. Şüphesiz ki, komployu anlamamız, komplonun hedefi ve hegemonik güçlerin amaçlarını anlamamız gerekli.
‘YA ÖZGÜR BİR YAŞAM YA DA HİÇ’
Ancak biz, kendi varlığımız ve geleceğimiz konusunda büyük bir tehlike hissediyorduk. Düşman, Önderimizi hedef almıştı. Türkiye’de idam cezası devreye girmişti. O güne kadar Kürt halkı, düşmanla mücadele etmeye devam etti; Türk devleti, Kürt Halk Önderi’ni halktan koparmak için her yolu denemişti. Yüzyıllar sonra Kürt halkı, Önder Apo ile tarihi bir dönüm noktasına ulaşmıştı. Kürt halkı, kanmayan ve kandırmayan bir lidere sahip olmuştu. Önderlik, Kürt halkının son özgürlük umuduydu ve bu umudu Kürt halkının elinden almak istiyorlardı.
Kürt halkı, gerillalar ve özgürlük tutsakları, bu inanç ve bilince dayanarak büyük bir direnişe geçti. Ortaya çıkan fedai ruh, tarif edilemez bir noktaya ulaşmıştı. Bu ruh,“Bu dünya bize ve Önderimize özgür yaşam hakkımızı vermiyorsa, biz de bu dünyayı yakarız” iddiasıyla büyük bir irade ortaya çıkardı. Bu söylem, büyük bir öfke ve kararlılık barındırıyordu. Aynı zamanda bir intikam duygusu da vardı. Kürt halkı, “Ya özgür bir yaşam ya da onurlu bir ölüm. Ya özgür bir yaşam ya da hiç” diyordu. Bu duruş, hem direnişi ve mücadeleyi hem de Önderliğimizin anlamını, bir halkın ve gerillaların gücünü ortaya koymuş, statükoyu koruyan güçlere karşı büyük bir karşı duruş olmuştu.
Bu olay, uluslararası komplonun öncesinde büyük bir dönüm noktası oluşturdu. Bu noktada Önderlik, şunları söyledi: “Artık halkımız ve dostlarımız, 15 Şubat için siyah giymesinler. Artık kırmızı giysinler. Çünkü bu, direnişin rengidir.”
YENİ PARADİGMA İLE GERİ ADIM ATMADIK, YENİLMEDİK
Yeni paradigma komplodan kurtuluş yolundaki umudumuzu güçlendirdi. Bunu bir mucize gibi karşıladık. Ölümün eşiğinde olan bir insanın, hayalini kurduğu bir cennete adım atması gibi bir şeydi. Ancak bu durum, bizim için görüşme süreçlerini ve barış söylemlerini yanlış anlayabileceğimiz bir anlayışa yol açabilirdi. Birbirimizle yaptığımız görüşmelerin ve anlaşmaların yönünü yanlış anlamamız mümkündü. Fakat nihayetinde hedefimiz barışa ulaşmaktı. Biz kimseye kanmadık, kanmayız da. Eğer politik olmazsak yalanlara kanabilirdik. Bu durumda çok dikkatli olmalıyız. Artık her şeyden önce dikkatli ve sağduyulu bir şekilde hareket etmeliyiz. Ama halkımız ve hareketimiz, doğru yolda ilerleyerek önemli bir aşamayı geçmiştir. Bu, çok kritik bir adımdı.”
Tüm oyunlar, aldatmacalar, özel savaş politikaları, toplumsal soykırım girişimleri ve savaş politikalarına rağmen, biz bu yolda geri adım atmadık ve yenilmedik. Tüm zorluklara ve ödenen büyük bedellere rağmen, düşüncede derinleşen, örgütlülükte güçlenen ve toplumsal alanda ise daha kapsayıcı ve güçlü bir noktaya ulaştık. Uluslararası komplo gerçekleştiğinde, birçoğumuz Önderlik şahsında insanlık tarihinin büyük bir şansı kaçıracağını düşünmüştü. Ancak Önderlik buna izin vermedi. Kobanê, Şengal ve Rojava Devrimi’nin direnişiyle birlikte insanlık adına büyük bir umut ve ışık doğdu. Bugün, Önderliğin yeni paradigması her geçen gün daha güçlü ve etkili bir şekilde ilerliyor. Şu anda Önder Apo’nun paradigması, Türkiye halkları, Ortadoğu halkları ve tüm dünya halkları için özgürlük, eşitlik ve ortak bir özgürlük umudunun teminatı haline gelmiştir.
SONUCU HALKLARIN DİRENİŞİ GÖSTERECEKTİR
Biz de 9 Ekim’de, 15 Şubat’ta buraya geldik. Uluslararası komplo tamamen başarısız olmuş değil, ancak başlangıç noktası gibi de değildir. Süreç içerisinde büyük oranda etkisini kaybetti ve ortaklarını kaybettiler. Onların yaklaşımları ve zihniyetleri hala aynı olsa da mevcut durumda hegemon güçler ve statükocular, Kürt halkının ve kendi hakları için özgürlük mücadelesi veren diğer halkların iradesini ve demokratik özerkliği yok saymayı ve parçalamayı başaramayacaklar. Halkın söylemiyle ifade edersek; kimse babasının hayrına ya da iyilik olsun diye bugün Kürt halkının, Kuzey ve Doğu Suriye’nin haklarını korumaya çalışmıyor. Bu haklar, halkın kanı ve emeğiyle, Önderlik çizgisiyle elde edilmiştir. Bu noktada, halkımız nasıl ki komployu boşa düşürmüşse, kendi kaderini de değiştirebilir. Bugün Kürt halkı, saldırılara karşı Üçüncü Dünya Savaşı’nın diyalektiği doğrultusunda yeni bir direniş çizgisi oluşturmuş ve bu süreçte büyük rol oynamaktadır.
Bu tarihsel ve toplumsal gerçeklerin aydınlatılmasında, sürecin doğru bir şekilde okunması önemlidir. Önderlikle yapılan son görüşmeler, Türkiye ve diğer otoriter devletlerin korkularının yanı sıra halkın direnişinin bir sonucudur. Türkiye ve onun etrafındaki egemen güçler değişmedi, ancak halkların direnişi ve Üçüncü Dünya Savaşı’nın şartları, onları bu adımları atmaya mecbur bırakıyor. Halkların direnişi, bu adımların sonucunu açıkça gösterecektir. Bu nedenle halkımız, gücünün ve mevcut gerçekliğinin farkında olmalıdır. Uluslararası komploya karşı verilen mücadele, tam anlamıyla Önderliğin ve halkların direniş gücüyle birleşerek şekillenecek ve tamamen boşa düşürülecektir.
Bugün, Tişrîn Barajı’nda devam eden direniş, çok büyük bir anlam taşıyor ve tarihsel bir hafıza oluşturuyor. Tişrîn Barajı’nda direnen halklar, dünyadaki diğer devletlerin neden suskun olduğunu biliyorlar. Güçlerinden korktuklarının farkındalar. Burada savunulan yalnızca bir mevzi değil, aynı zamanda Kuzey ve Doğu Suriye halklarının özgürlüğü ve birliğidir. Savunulan, bu bölgenin halklarının özgür geleceğidir. Ayrıca bir şairin dediği gibi, “Son sözü direnenler söyler.” Her zamankinden daha fazla inanıyoruz; bu direniş, komployu yenecek ve Önder Apo’nun özgürlüğünü sağlayacak.