Kürt Türk kardeştir ama Kürt ölse daha iyidir!
Kürt düşmanlığı bu dünyada her şeyi kabule götürmeye yeter de artar. Türkiye sonunda İsrail’in güvenliği projesine dahil olacak. Kürt-Türk kardeşliği de bu işin en fazla mezesi olur.
Kürt düşmanlığı bu dünyada her şeyi kabule götürmeye yeter de artar. Türkiye sonunda İsrail’in güvenliği projesine dahil olacak. Kürt-Türk kardeşliği de bu işin en fazla mezesi olur.
Erdoğan hükümeti şimdi kamuoyunu Türk Kürt kardeşliği üzerinden oyalıyor. Bunu büyük bir projeymiş gibi halka sunuyor. Tarihe vurgular yapıyor. Ama şimdi yaşanan tarih gerçek anlamda bir Türk-Kürt kardeşliği üzerinden yürümüyor. Tersine gözü kara bir Kürt düşmanlığı uygulanıyor. Kürt sorunu nasıl bir sonla karşılaşır, nasıl bir çözüm olur bunu bir tarafa bırakalım, tarihi gerçekleri çarpıtmalarına ve alemi aptal yerine koymalarına izin vermemek gerekir. Tarihe not düşmek ve hafızayı doğru oluşturmak için gerçekleri ortaya koymalıyız.
Türk devleti Kürtleri ezmek için dünyanın en karanlık zihniyetine sahip ve bütün insanlık suçlarına imza atmış DAİŞ, El Kaide, El Nusra gibi örgütlerle ittifaklar yaptı. Dünyanın dört bir yanından devşirilmiş bu güçleri Kürtlerin üzerine salmak için her şeyi yaptı. Kürtlerle birlik ve kardeşlik içinde olmak şöyle dursun, Suriye’de komşu bile olmak istemedi. Türkiye sınır boyları DAİŞ’in elindeyken Erdoğan hiçbir rahatsızlık göstermedi. Tersine sınırlarını DAİŞ ve diğer örgütlere açtı. Suriye’yi dipsiz bir kuyuya, kan deryasına çekti. Ne zaman ki, Kürtler örgütlenip direndiler ve DAİŞ’i sınırlardan sürdüler işte o zaman Türkiye’yi yönetenler feveran etmeye başladılar. “Sınırlarımız tehlikede” dediler. Bütün sınırı yüksek duvarlar ve kameralarla donattılar.
Bütün dünya El Nusra ve DAİŞ’i terörist ilan etti. Türkiye de mecbur kaldı bunları terör listesine aldı. Ama hiçbir dönem bunlarla çalışmaktan vazgeçmedi. İdlib’de yıllarca El Nusra ve diğer örgütleri korudu. Onlarla iç içe oldu. Erdoğan o kadar kendinden geçmişti ki, DAİŞ Kobanê’ye saldırdığında sanki kendi güçleri zafer kazanacakmış gibi “Kobanê düştü, düşecek’’ diye sevinçle açıklama yaptı.
El Nusra’nın isim değiştirmiş hali olan HTŞ şimdi Suriye’de yönetime geldi diye Türkiye onların büyük hamisi rolünde. O kadar ileri gidiyorlar ki, Suriye’yi himayelerine almış görüntüsü vermekten çekinmiyorlar. HTŞ ise hala BM ve ABD, Avrupa’nın terör örgütleri listesinde. Bu listelerin de ne kadar hukuki ve siyasi olduğu vb ayrı konular. Ama Erdoğan yönetimi şimdi HTŞ’ye güzellemeler yapıyor. Sanki kanlı bir geçmişleri yokmuş gibi onları aklayıp paklamayla meşgul. Kraldan çok kralcı kesilmişler.
Türkiye’de Kürt-Türk kardeşliği edebiyatı yaparlarken de Suriye’de HTŞ’yle ortaklaşarak SDG’yi ortadan kaldırmaya, tasfiye etmeye çalışıyorlar. Suriye bu kadar ağır sorunlarla boğuşuyor, bütün güçler çatışmalar dursun diye çağrılar yaparken, Türkiye bunlara kulaklarını tıkamış ve SDG’ye saldırılarını sürdürüyor. Öyle kendinden geçmiş ki, Tişrîn barajını bombalamaktan geri durmuyor. Oraya gelip gösteri yapmaya, bombardımanları engellemeye çalışan halkı da vuruyor. Şimdiye kadar birkaç defa o kitleyi bombaladı ve çok sayıda insan yaşamını yitirdi, yaralandı.
Trump seçimi kazanınca Erdoğan ve şürekasını bir coşku sardı. Nasıl olsa Trump askerlerini Suriye’den çekecek ya da daha önce olduğu gibi onunla anlaşır ve Kürtlerin defterini dürerim diye hesap yapıyordu. Şimdi işlerin böyle gitmeyeceğini görmüş olacaklar ki, o coşkuları kalmamış. Tersine kaygıları artmış. Nitekim, yeni seçilen dışişleri bakanı Marco Rubio askerlerini çekmeyi düşünmediklerini ve SDG’yi desteklemeye devam edeceklerini açıkladı. Ayrıca Erdoğan bu geçiş dönemini fırsata çevirip yeni saldırılara kalkmasın diye de uyarı yaptı.
Erdoğan bu uyarıları dikkate alır mı? Almaz. ABD ve Avrupa devletlerinin Kürtler konusunda aktif bir tutum alacaklarını beklemiyor. Onların dünyası çıkar ve al-ver dünyasıdır. Erdoğan bunu iyi anlamış. Ancak Suriye’de işlerin istediği gibi gitmeyeceği de malum. ’’SDG ve özerk yönetim eskiden oluşan bir denge üzerinde ayakta kalıyordu. Şimdi o dengeler çöktü ve bizimle ortaklaşacak bir yönetim, HTŞ var. Ayrıca Trump da gelince işler tamam, Kürtlerin tabutuna çiviyi çakarız’’ dediler. Görüldüğü gibi Türkiye için bütün yollar Kürtlerin yok edilmesine çıkar!
Ancak şimdi Ortadoğu yeniden düzenleniyor. Bu düzenlemenin merkezinde de İsrail’in güvenliği yer alıyor. İsrail de HTŞ hükümeti için “bir avuç terörist” dedi ve Suriye’de güvenliğini sağlamak için askeri açıdan alan tutmaya devam ediyor. HTŞ bunu durduramıyor. Türkiye de bir şey yapamıyor. Ama Türkiye bunlarla şimdilik ilgilenmiyor. Onun derdi iç savaşa HTŞ’yi de dahil etmek ve Kürtleri ezmektir.
Erdoğan Trump’la Kürtler üzerinde yine de pazarlık yapmaya ve onları dünyada karalamaya, terörist olarak lanse etmeye devam edecek. Buna karşı ABD ve İsrail’in tabii ki, istekleri olacak. Onlar da Türkiye’yi İsrail’in güvenliğiyle uyumlu hale getirecek ve İran gibi güçlere karşı ortak olmayı dayatacaklar! Erdoğan buna itiraz eder mi? Etmez. Kürt düşmanlığı bu dünyada her şeyi kabule götürmeye yeter de artar. Türkiye sonunda İsrail’in güvenliği projesine dahil olacak. Kürt-Türk kardeşliği de bu işin en fazla mezesi olur.
Kaynak: Yeni Özgür Politika