Sol Parti (Die Linke) Milletvekili Helin Evrim Sommer, Alman Federal Meclisi’nin 18 Kasım 2020 tarihinde Almanya’daki ülkücü hareketin yasaklanmasına yönelik yasa tasarısını kabul etmesine rağmen, yaklaşık bir yıldır yürürlüğe koymadığını belirterek, Alman hükümetinin ülkede örgütlü olan ülkücü yükselişini gözmezden geldiğini ve kendi meclisinin kararlarını Türk hükümetiyle olan ilişkilerine feda ettiğini söyledi.
Helin Evrim Sommer, konuyla ilgili yazılı açıklamasını basınla paylaştı.
Sommer’in açıklaması şöyle:
“Alman Federal Meclisine bağlı Bilimsel Hizmetler Dairesi’nin uzman görüşüne göre, Anayasa Mahkemesi 2018 yılında, anayasanın derneklerin yasaklanması kararını yetkililerin takdirine bırakmadığına karar verdi. Buna yasak kriterlerini karşılamaları koşuluyla Almanya’da faaliyet gösteren yabancı dernekler de dahil sağcı, ırkçı ve antisemitik 'Ülkücü' hareketin de yasak kriterlerini karşıladığı kanıtlanmıştır.
Federal Alman Hükümeti Almanya'da örgütlü Türk aşırı sağını görmezlikten gelme, kendi meclisinin kararlarını Türkiye hükümetiyle olan ilişkilerine feda etme politikasına son vermelidir. Hükümet ve Federal İçişleri Bakanlığı, Ekim 2020 de yasaklama talebinde bulunan Alman Federal Meclisi'nin iradesini artık görmezden gelemez.
‘AŞIRI SAĞCILIK TÜM YÖNLERİYLE YASAKLANMALIDIR’
Almanya'daki Ülkücülerin en önemli çatı örgütleri olan 'Almanya Demokratik Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu (ADUTDF) ', 'Avrupa Türk İslam Kültür Birliği (ATİB)' ve 'Avrupa Türk Kültür Dernekleri Birliği (ATB)' hakkında derhal yasaklama kararı çıkarılmalıdır.
Bu üç çatı örgüt tek başına Almanya'daki en fazla sayıda şiddet yanlısı aşırı sağcıyı bünyesinde birleştiriyor. Alman veya yabancı kökenli olup olmadığına bakılmaksızın, aşırı sağcılık tüm yönleriyle yasaklanmalıdır.
‘GEÇİŞTİRME POLİTİKASIDIR’, ‘SAMİMİYETSİZLİKTİR’
Federal İçişleri Bakanlığı'nın yasağa yönelik 'geçiştirme politikası', özellikle Bavyera CSU ile Türk aşırı sağcıları arasındaki geçmişteki şanlı işbirliğinin devam edeceği veya en azından zımnen faaliyetlerine göz yumduğu şüphesini uyandırıyor. Bu durum ve bizzat kendilerinin de ortak oldukları bir kararın uygulanmasındaki isteksizlikleri, Almanya'daki sağcı ve anayasa karşıtı yapılanmalarla mücadele konusunda CDU/CSU'nun samimiyetsizliğini ve güvenilmeyeceğini bir kez daha gösteriyor."